IMF'ye borcumuz seneye bitiyor

Haftalık grup toplantısında konuşan Erdoğan IMF'ye borcun 2013 yılında biteceğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


ANKARA - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF'ye olan borcun, Nisan 2013 tarihine kadar biteceğini bildirdi. Türkiye'de 1954 yılından itibaren küresel yatırım çekebilmek için çalışmalar yapıldığını anımsatan Erdoğan, "Ancak bizim dönemimize kadar bazı istisnalar dışında Türkiye'ye gelen  uluslararası doğrudan yatırım miktarı 1 milyar doları aşamadı. Biz 2007 yılında 22 milyar dolar ile tarihi bir seviye yakaladık, bu söylediğim yıllıktır. 2008 ve sonrasında ekonomik kriz  nedeniyle uluslararası yatırımlarda belli miktarda azalma oldu ama Türkiye 2008 yılında 18.5 milyar dolar, 2009 yılında 8.4 milyar dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar yatırım çekti. Geçtiğimiz  yıl ise yeniden bir toparlanma ve 2011 yılında Türkiye'ye 16 milyar dolar tutarında uluslararası yatırım yapıldı" diye konuştu.

Erdoğan'ın grup konuşması

cats3.jpg


Uluslararası kuruluşların yatırımlar konusunda tahmininin yüzde 18,5'lik bir artış olduğuna dikkati çeken Erdoğan, yüzde 76 oranında bir artış kaydedildiğini söyledi. Erdoğan, "İstanbul'u bir  yandan uluslararası finans merkezi haline getirirken, bir yandan da uluslararası bir yönetim merkezine dönüştürüyoruz. Şu anda hedefimiz bu, çalışmalar başladı" dedi. Bazı büyük  firmaların bölge operasyonlarını İstanbul üzerinden yaptığını belirten Erdoğan, IMF'ye olan borcun da AK Parti Hükümeti döneminde 23,5 milyar dolardan 2,3 milyar dolara düşürüldüğünü  anlattı. Erdoğan, "Borcu tamamen ödeyeceğiz ve inşallah kapatacağız" diye konuştu.

Erdoğan, yurtdışında yaşayan vatandaşların bulundukları ülkelerde oy kullanabilmeleri için gerekli çalışmayı yaptıklarını ve yasal değişikliğin gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan ayrıca  yurtdışındaki vatandaşların haklarını kaybetmemesi için "Mavi Kart" uygulamasına başladıklarını belirterek, söz konusu uygulama ile ilgili bilgi verdi.

Kardeş bildiğimiz halkların kötü gün dostuyuz

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye konusuna sadece kardeşlik hukukuyla baktıklarını vurgulayarak, "Meseleleri mezhep ve etnik köken veya ideoloji penceresinden görenler, ona göre tavır takınanlar çok büyük bir yanlış yaparlar" dedi.

Erdoğan, dış politikada "sıfır sorun" politikasının bazı muhalefet partileri tarafından yanlış anlaşıldığına dikkati çekerek, şunları söyledi: "Biz sıfır sorun dedik ve sıfır sorun politikamız son derece tutarlı ve ilkeli bir şekilde ilerliyor. Sıfır sorun politikasını yanlış anlayanlar elbette bugün meseleyi farklı noktalara çekiyor ve ucuz  polemiklere malzeme yapıyorlar. Onlar zaten Gazi Mustafa Kemal'in 'yurtta sulh cihanda sulh' sözünü de yanlış anladılar. Dış politikada, on yıllar boyunca sıfır ilişki, sıfır icraat, sıfır politika  ortaya koydular. Tepkisiz, etkisiz, tavırsız kalmayı bir siyaset zannettiler. Pasif kalmayı sulhten yana olmakla karıştırdılar. Sıfır sorun, boyun eğmek değildir. Sıfır sorun görmezden gelmek  değildir. Sıfır sorun, haksızlık karşısında susmak, mazluma, mağdura, haksızlığa uğrayanlara karşı sessiz ve tepkisiz kalmak demek değildir. Biz dünya üzerindeki her ülkeyle istisnasız,  önkabulsüz, önyargısız iletişim ve işbirliği kurmak, bölgesel, küresel barış için birlikte mücadele etmek isteriz. Bunu sağlamak için de elimizden ne geliyorsa samimi şekilde yaparız. Ama biz zulmü görmezden asla gelmeyiz."

Dış politikada hem aktif hem "sıfır sorun" politikasının birlikte yürüdüğünü belirten Erdoğan, "Biz haksızlığı, biz korsanlığı, biz kendi halkına silah doğrultan zalimleri görmezden gelmeyiz,  gelemeyiz. Biz iyi günde dost ve kardeş bildiğimiz halkların kötü günde de dostu ve kardeşiyiz. Biz krizi görünce sıvışan, sırtını dönen, fırtınanın dinmesi için fırsat kollayanlardan,  duyarsız kalanlardan da değiliz. Bunlar sıfır sorunu yanlış anladılar. Bunlar sıfır sorunu, tıpkı kendilerinin yıllar boyunca yaptığı gibi, 'adam sendecilik', fırsatçılık olarak anladılar. Daha da  ileri, her koyun kendi bacağından asılır olarak anladılar. Her koyun kendi bacağından asılır ama çok kısa süre sonra da kokusundan geçemezsiniz, hepiniz kaçar gidersiniz" diye konuştu.

Nasıl küfrettüklerini görünce nevrim dönüyor

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "sporda şiddetin ve tahammülsüzlüğün temelinin fanatizm olduğunu belirterek, "Seyirciye kapalı,  hanım ve çocuklara açık bir maçta bile bayanların nasıl küfrettiklerini görünce şahsen nevrim dönüyor. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey kabullenilebilir mi?" dedi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Fenerbahçe-Galatasaray arasında oynanan şampiyonluk maçından sonra yaşanan olaylara değindi. Hafta sonunda oynanan maçlarda  bazı sıkıntılar yaşandığını belirten Erdoğan, 2011-2012 sezonunun fair playden, nezaketten, centilmenliklikten, tahammülden, hoşgörüden ziyade, şiddetle, kavgayla, çatışmayla anılan bir  sezon olduğunu ifade etti.

Erdoğan, özellikle son haftalarda saha, tribün ve stat dışında hiç arzulamadıkları, görmek istemedikleri ve asla tasvip etmedikleri olaylar yaşandığına işaret ederek, "Dayanışmanın,  paylaşmanın, kardeşliğin sevilesi olması gereken ve tatlı bir rekabet içinde yürütülmesi gereken futbolun, bu tür terörü andıran manzaralarla anılması, düşündüren, en önemlisi de ibret ve  tedbir almayı gerektiren bir tablo olduğunu" anlattı. "Sadece taraftarı suçlayıp, sorumluluğu taraftara atıp kimse tabii ki bu sorumluluktan sıyrılamaz" diyen Erdoğan, olaya biraz daha farklı yaklaşmak istediğini vurguladı. Erdoğan, şöyle  konuştu: "Kulüplerin yönetimleri, kulüplerin gerçekten samimi bu konularda oraya bir eğelence, adeta haftalık stresini atmaya gelen taraftarlarını tenzih ediyorum. Ama dünyada olduğu gibi ne yazık  ki bizim içimize de holiganlar sirayet etmiş. Bu holiganlar ne yazık ki buraları adeta terör alanına çeviriyorlar. Bunlar bakıyorsunuz farklı yerlerdeki eylemleriyle de bunu gösteriyor. 'Şu  kulüpde, bu kulüpte var' demiyorum, ne yazık ki büyük bir çoğunluğunda var. Herkesin, sporun, futbolun tüm taraftar ve aktörlerinin bu şiddeti, kötü tezahüratı... Hanım dediğim zaman  farklı bakarım. Ama seyirciye kapalı, hanım ve çocuklara açık bir maçta bile bayanların nasıl küfrettiklerini görünce şahsen nevrim dönüyor. Bayanların futbolda özellikle tribünlere teşviki  bile erkekleri yola getirsin, onların kötü tezahüratını önlesin diye yapıldı. Ama sadece bayanların olduğu futbol maçında ben bayanların o küfürlerini görünce hicap duydum. Yarabbi nedir  bu hal? Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey kabullenilebilir mi? Onun için ülkemin bu noktada hanımlarına sesleniyorum; lütfen bu çirkin alışkanlıklardan bir defa kendinizi arındırın. Bir  başbakan olarak herhalde bu bizim sorumluluğumuzdur. Bu hatırlatmayı yapmamız gerekiyor. Ayrımcılığı, tahammülsüzlüğü dikkate almak, bunun için ne gerekiyorsa tüm yöneticilerle  yapmak durumundayız."

Böyle saçmalık olur mu?

Erdoğan, futbolda ve diğer kolektif yarışmaların galibiyet, beraberlik ve muğlubiyet olarak üç neticesi olduğunu hatırlatarak, "Bunun üçüne da katlanacaksın. Ben bir Fenerbahçe  taraftarıyım, hatta kongre üyesiyim. Şimdi kendi stadımızda Galatasaray berabere kalmak suretiyle şampiyon oldu. Sen şimdi bunu alkışlayacaksın, tebrik edeceksin. Trabzon'da da  söyledim; o akşam bizzat Teknik Direktör Sayın Tarim'i, Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Albayrak'ı arayarak tebrik ettim, aynı şekilde Fenerbahçe Başkan Vekilini de arayıp durumdan  duyduğum üzüntüyü anlattım. Eğer burada müşterek gayretin içine girmezsek yanlış olur. Yani Şampiyonun oluyor kupasını soyunma odasında vermek, böyle saçmalık olur mu? Işıkları  söndürülmesi böyle bir saçmalık olur mu? Bu işin hepsinin stadın ortasında mertçe, dürüst olarak yapılması gerekir. Bunu görmemiz lazım" dedi.


AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kendisinin Almanya'ya gösterilerden dolayı gitmediğini ima etiğini belirterek, "Bu son derece tehlikeli, PKK yandaşlarına, Ermeni örgütlerine cesaret veren tavırdır. Sayın Kılıçdaroğlu, sen Hakkari'ye PKK destekli gittin, bir tane Türk Bayrağı açamadın orada, bize neyi anlatıyorsun" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Kılıçdaroğlu'na, "Arap, Müslüman diye yüz çevirdiğiniz, unuttuğunuz her ülkeye gittik ve gideceğiz" diye seslendi. CHP'nin kendi içine kapattığı bu ülkeyi büyütmeye, 21. yüzyılı da Türkiye yüzyılı yapmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Sizin çarpık Türkiye algınızla, dünyanın Türkiye algısı arasında dağlar kadar fark var. Bugün bütün dünya Türkiye'yi konuşuyor, Türkiye'yi alkışlıyor, Türkiye'nin başarılarını örnek olarak gösteriyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, "CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin burayı iyi dinlemesini rica ediyorum" diyerek, şöyle konuştu: "Recep Tayyip Erdoğan'a gideceği bir ülke bırakmayacağım, dedikten sonra devam ediyor Kemal Kılıçdaroğlu; 'Avrupa'dan insan hakları ödülü alacaktı, aldı mı? alamadı, gidemedi' dedi. Mesele ne? Bu sözlerle, ifadelerle CHP Genel Başkanı neyi kastediyor? Biz 17 Martta Almanya'ya ziyaret yapacak, Köln'deki gençlik ve spor çalıştayına katılacak, ardından da Bonn kentinde şahsıma tevdi edilecek Steiger Ödülü alacaktım. Bu programı son anda iptal ettik. Maalesef bir gün önce, 16 Martta Afganistan'da bir helikopter kazasında 12 askerimiz, subayımız şehit oldu. Biz ülkede böyle bir acı varken, Almanya programını yapamazdık ve yapmadık, iptal ettik, burada şehitlerimizle birarada olduk. Fakat Sayın Kılıçdaroğlu burada başka bir şeyi kastediyor.

Baklayı dilinin altında saklıyor

Hatırlarsanız bizim katılacağımız o ödül törene esnası sırasında, Almanya'da bazı protesto gösterileri organize edildi. Kimler organize etti bu protesto gösterilerini? Avrupa'daki PKK yandaşları, Ermeni örgüt ve yandaşları. Alevi kardeşlerimi, tüm Alevileri tenzih ediyorum, Almanya'da PKK ve Ermeni örgütleriyle birlikte, isminin başında Alevi sıfatı olan bazı dernek ve federasyonlar o gösteriyi birlikte organize ettiler. CHP Genel Başkanı, aylardır bu baklayı dilini altında saklıyor, mesele bu. CHP Genel Başkanı, bizim oraya gösterilerden dolayı gitmediğimizi ima ediyor, bunu da adeta bir zafer gibi CHP'nin başarısı gibi sunmaya çalışıyor. Bu son derece tehlikeli bir tavırdır, bu tavrı ayrımcı bir tavırdır, bu tavır PKK yandaşlarına, Türkiye düşmanı bazı Ermeni örgütlerine cesaret veren bir tavırdır.

CHP Genel Başkanı kusura bakmasın, onun aklı almıyor olabilir ama bizim o programı iptal etme sebebimiz şehitlerimizdir. Biz gösteri yapılacak, PKK ve Ermeni örgütleri gösteri yapacak, CHP Genel Başkanı da onlara destek verecek diyerek, hiç bir ülkeye gitmemezlik etmedik, etmeyiz. Daha dur bakalım Sayın Kılıçdaroğlu, sen Sivas'ın ötesine yeni gitmeye başladın, Hakkari'ye PKK destekli gittin, bir tane Türk Bayrağı açamadın orada, bize neyi anlatıyorsun. CHP Genel Başkanı'nın hayal dünyası, ufku çok küçük olabilir ama Türkiye çok büyük bir ülke.

Türkiye kendi vatandaşına sahip çıktığı kadar, başka ülkelerin de vatandaşlarına sahip çıkar, kol kanat gerer. Her yere barış mesajlarını ileten, yardım götüren bir ülkedir. Türkiye artık alan el değil, veren eldir. En son Suriye'de alıkonan, uzun süre kendilerinden haber alınamayan 2 genç gazeteci arkadaşımız, yoğun girişimlerimiz neticesinde İran'ın da desteğiyle Anneler Günü'nde annelerine, babalarına teslim edildi. Türkiye'yi gazeteci düşmanı ülke gibi dünyaya haksız yere karalayan ama İsrail'i öven, öldürülen gazeteciler için, Türk gazeteciler için Suriye yönetimine ses çıkaramayan CHP Genel Başkanı, elbetteki Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu anlayamaz.

Bakın CHP demiyorum, CHP Genel Başkanı diyorum. Zira, Suriye politikasıyla, sürekli ima ettiği Almanya'daki ödül törenine ilişkin tavrıyla, biliyorum ki CHP kitlesi ile CHP Genel Başkanı farklı yerdeler. Bir kez daha açık açık söylüyorum. CHP de böyle bir genel başkan, CHP seçmeni için büyük bir talihsizliktir, bizim için talihtir. Kendi teşkilatının belediye başkanlarının arkasında kalan, her fırsatta posta konulan biri Genel Başkan olabilir ama hiç bir zaman lider olamaz."

Süt içilmesini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar

Başbakan Erdoğan, konuşmasında süt tartışmalarına da değindi. CHP Genel Başkanı'nın, İzmir'le ilgili yalan yanlış bilgiler verip kamuoyunu yanıltmaya, 7 milyon 200 bin çocuğu ve onların ailelerini istismar etmeye çalışırken, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın "süte siyaset karıştırmasak iyi olur" dediğini anlatan Erdoğan, dün Dünya Çiftçiler Günü'nde, kendisi konuşmayı yaptıktan sonra Kılıçdaroğlu'nun konuştuğunu anımsattı. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun "ben bu olaya karşı çıkmıyorum, daha kaliteli süt kullanılabilir demek istiyorum" anlamında sözler söylediğini kaydetti.

Erdoğan, şunları söyledi: "Televizyonlarda senin ifadeleri duyduk, dinledik. Diyorum ya boşuna 'çarkçı Kemal' demiyor bu millet. Zihinleri bulandırmak için, çocukların süt içmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapıyor. CHP ve MHP Genel Başkanı'nın, bu istismarcı söylemlerinden dolayı, çocuklar, öğretmenler ve aileler tereddüt yaşıyor. Bunların muhalefet anlayışı bu kadar çirkin ve sorumsuz. Çocukların elindeki sütü dahi almaya yeltenecek kadar bunları gözü donmuş. Biz çocukların eline şeker versek, inanın bunlar gider o şekerleri de ellerinden alırlar. İmkanları olsa her şehirde yavrularımızı sevindirmek için dağıttığımız oyuncakları bunlar çocukların ellerinden alırlar. Şimdi diş macunu ve diş fırçası dağıtıyoruz, inanın buna da göz dikerler. Herhalde farkında değiller, daha duymadılar. Bilimsel raporlar sütün zehirlenmeye yol açmadığını söylüyor. Bilim insanları zehirlenme olmadığını, bazı çocuklarda - toplamda 2 bine ulaşmadı - 7 milyon 200 bin süt dağıttık. O süt hassasiyeti sebebiyle böyle bir neticenin doğduğunu söylediler."

"Aynı hadise o zaman da ortaya çıkmıştı"

Erdoğan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bu tür rahatsızlıkların normal olduğunu söylediğini, ancak CHP Genel Başkanı'nın geri adım atmak, hatasını kabullenmek yerine, pişkinlikle kızarmaz bir yüzle hala sağda solda süte siyaset karıştırmaya devam ettiğini ifade etti. "CHP Genel Başkanı'na, MHP Genel Başkanı'na 'akşam ne yedin?' diye sorsanız, hatırlamaz, 10 yıl öncesini nasıl hatırlasın" diyen Erdoğan, 2002'de DSP-MHP-ANAP Hükümetinin Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır'da süt dağıttığını kaydetti. Aynı hadisenin o illerde de ortaya çıktığını ve 500'den fazla çocuğun rahatsızlandığını belirten Erdoğan, dönemin devlet bakanının, "bunun zehirlenme olmadığını, çocuklarda hassasiyet olduğunu" açıkladığını kaydetti. Erdoğan, 10 yıl önceki bu olayı unutan MHP'nin bugün CHP'nin süte karşı kampanya başlattığını söyledi.

"Bizim sütümüz aktır. Süt, kalitesiyle, fiyatıyla, ambalajıyla, ihalesiyle aktır. Bu ak sütü hiç kimse kirletemez" diyen Başbakan Erdoğan, ailelere, öğretmenlere, çocuklara, " Ananızın ak sütü gibi bu sütleri için, hiç tereddüt etmeyin, hiç çekinmeyin. Eğer çocuklarımızın hassasiyeti yoksa sütü rahatlıkla içirin. 7 milyon 200 bin yavrumuza her gün bu sütü dağıtmaya devam edeceğiz" söleriyle seslendi.



 

Bu konularda ilginizi çekebilir