İletişimle küçülen dünyada gümrükler
Ziya ALTUNYALDIZ
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı
Uluslararası ticarette kuralların yeniden yazıldığını, üretim ve ticaretin yeniden tanımlandığını kaydeden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız, yaşanan değişim ve gelişimi DÜNYA için kaleme aldı.
Şimdilerde gazetelerdeki iş ilanlarında sıkça rastladığım bir şey var. İş için başvuruda bulunacak kişilerin iletişim becerisine sahip olmaları isteniyor. Küçük bir ayrıntı gibi gözükse de durum aslında hiç de öyle değil. Çünkü iletişimin olmadığı veya eksik olduğu durumlarda, bir iş kazasının vuku bulması an meselesidir. Bu kazaların sonuçları kimi zaman çok ağır olabiliyor. İnsanlar, bu kazaların bedelini bazen sağlığıyla öder; bazen parasıyla, bazen de itibarı ve kariyeriyle…
Amerikan Lockheed-Martin firması, dünyaca ünlü bir savaş ve nakliye uçağı üreticisi… 700 milyon dolar değerindeki Hercule nakliye uçağını, yönetim kademeleri arasındaki bir iletişim hatası yüzünden 70 milyon dolara satmak zorunda kaldığını okumuştum. Firma; İngiltere, İtalya ve Avustralya Hava Kuvvetleri’ne gönderdiği teklif mektubunda fiyat belirtirken yanlışlıkla bir sıfırı unutur. Bu hata fark edilmez ve mektuplar onaylanıp imzalanır. Hatalı mektubu alan ülke, fiyat hanesinde bir sıfırın unutulduğunu fark eder ancak yine de siparişini verir. Siparişi alan firma, bu hatasını görüp düzeltmek için çabalasa da başarılı olamaz ve ortaya çıkan büyük zarara katlanmak zorunda kalır.
Aslında, bu kadar büyük çaplı olmasa da, iş hayatında bu türden iletişim kazaları çokça meydana gelir. Modern yönetim anlayışının babası Peter Drucker, “Tüm yönetim sorunlarının yüzde altmışı hatalı iletişimden kaynaklanır” der. Bu tespite katılmamak mümkün mü?
Ülkeler arası mesafeler kısaldı
Bunları şu nedenle anlattım; geçtiğimiz pazar, 26 Ocak Dünya Gümrük Günü’ydü. Dünya Gümrük Örgütü 1981 yılında bir karar alarak, 26 Ocak gününü -ilk resmi oturumunu gerçekleştirdiği 26 Ocak 1953 tarihinden hareketle- Dünya Gümrük Günü ilan etti. Yani, bu günün uluslararası arenada kutlanması 30 yılı aşkın bir gelenek… Bu yıl, ülkemiz de dahil olmak üzere, 179 ülkede kutlamalar yapıldı. Kutlamalar için Dünya Gümrük Örgütü tarafından belirlenen tema ise; “İletişim: Daha iyi bir işbirliği için bilgi paylaşımı”.
İletişim, en önemli ihtiyaçlarımızdan biri... Hava kadar, su kadar gerekli... İnsanlar, toplumlar ve milletler, birbirleriyle iletişim kurarak bugünkü dünyayı inşa etmişlerdir. İletişim olmasaydı, medeniyet bugünkü noktada olmazdı herhalde…
Medeniyetin en önemli buluşlarından biri yazıdır. Yazı sayesinde bilgi toplanabilir, iletilebilir, saklanabilir hale geldi. Yazıyla sağlanan birikim, günümüze kadar bir kartopu gibi büyüyerek bilim, kültür, sanat, tarih ve ticaret gibi birçok alanda insanlığın mirasını oluşturdu. İşte bu miras; bilginin üretilmesi, aktarılması ve faydaya dönüştürülmesi aşamalarından oluşan ve tüm insanlığı birbirine bağlayan bir zincirin, yani kısacası iletişimin sonucudur.
Bugün, bir iletişim ve bilgi toplumundan söz ediyoruz artık. Her şey hızla değişiyor, hemen eskiyor. Mesela, 20 yıl öncesine kadar sıklıkla kullandığımız mektubun ve telgrafın yerini elektronik postalar ve mesajlar aldı. Öyle ki, sadece geçtiğimiz yılda, yaklaşık 3.9 milyar e-posta hesabından günde 182.9 milyar e-posta gönderildi. Telefon ceplerimize girdi; zamanla yeni fonksiyonlar da kazandıkça “elimizden bırakamadığımız bir modern zaman fenomenine” dönüştü. 2013 yılında tüm dünyada 2 milyara yakın cep telefonu satıldı. Yani, insanlar birbirine biraz daha yakınlaşırken, dünya biraz daha küçüldü.
İnternette devrim yaratıldı
Şimdilerde dünyada iki milyarı aşkın internet kullanıcısı var. Bu, dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri demek… İnternet, gerçek hayatlarımıza paralel sanal bir dünya daha yarattı. Bu dünyada web sayfalarımız, bloglarımız, tweeter ve facebook hesaplarımız var. Alışverişlerimizi internetten yapıyor, yemek siparişlerimizi ve rezervasyonlarımızı internetten hallediyoruz artık. İş dünyası; Google, Facebook ve Amazon gibi yeni devlerle tanıştı. Bugün, Amerika’nın önde gelen 10 bilişim firmasının toplam cirosu ülkemizin ilk 500 firmasının toplam cirosundan daha fazla...
1995 yılında, Economist, iletişim teknolojilerinin yol açtığı bu değişimin büyüklük ve potansiyelini “bir ekonomik güç”e benzeterek şu tespitte bulundu: “Londra’dan New York’a bir telefon görüşmesi yapmak neredeyse bir evden diğerini aramakla aynı maliyete geliyor. Mesafelerin ortadan kalkması, önümüzdeki yüzyılın ilk yarısında, muhtemelen toplumu şekillendiren tek ve en önemli ekonomik güç olacaktır.”
Benzer bir değerlendirmeyi, New York Times Gazetesi’nin ünlü köşe yazarı Thomas Friedman da yaptı. Friedman, bir gücün adeta dünyaya çarpıp bütün dinozorları öldüren meteor gibi büyük bir değişime yol açtığını ve dünyayı “düzleştirdiğini” ifade etti. Ona göre bu güç, dünyayı ufacık bir “köy”e dönüştürerek bizleri birbirimizle kapı komşusu haline getiren iletişim teknolojileriydi. Bilgisayarlar, küresel fiber optik ağlar, telekonferanslar ve dinamik yazılımlar sayesinde, dünya tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar çok sayıda insan birbiriyle etkileşim içerisine girdi. Böylece Friedman’ın Küreselleşme 3.0 olarak adlandırdığı pürüzsüz bir küreselleşme süreci başladı. Friedman, bu süreci şöyle anlatıyor:
“Küreselleşme 1.0’ın itici gücü küreselleşen ülkeler ve küreselleşme 2.0’ın itici gücü küreselleşen şirketlerken, küreselleşme 3.0’ın itici gücü ve bu çağa karakterini kazandıran biricik şey ise, küresel düzeyde işbirliği yapmak ve rekabete girmek için bireylerin (bilişim teknolojileri sayesinde) ele geçirdikleri yeni güçtür... Artık bireyler şu soruyu sorabilirler ve sormalıdırlar da: Küresel fırsat ve rekabette benim yerim neresi? Kişi olarak, diğer insanlarla küresel işbirliğine nasıl gidebilirim?”
Bu yeni dönemde artan iletişim ve işbirliği imkanları sayesinde, küresel oyun sahasında geliştirilen yeni iş modelleri adeta patlama yaptı. Örneğin firmalar, temel faaliyet alanları dışında kalan birtakım işleri, daha ucuz ve verimli yapabilecekleri yerlere kaydırdılar. Mortgage işlemlerinin yapılmasından, maaş ve ücret işlemlerinin yapılmasına, röntgen ve MR filmlerinin yorumlanmasından raporlanmasına kadarakla gelmeyecek sayısız iş bu yolla yaptırılmaya başlandı. Forrester Research, hizmetler ve meslekler alanında üç milyondan fazla işin, 2015 yılında, ABD dışına kayacağı tahmininde bulunmuştu. Bu tahmin ne ölçüde gerçekleşir bilemiyorum. Ancak, bugün, Forbes 500’de yer alan şirketlerin %73’ünün dış kaynak kullandığını görüyoruz. Dünya genelinde, sadece bilgi teknolojileri sektöründe dış kaynak kullanımı 288 milyar dolara ulaştı.
Yine temel faaliyetler de giderek daha fazla yurtdışına kaydırılmaya başlandı. Üretim faaliyetlerinin denizaşırı ülkelerde gerçekleştirilmesine dayalı offshore yatırımları için Çin ve Hindistan en büyük destinasyonlar oldu. Örneğin, 2012 yılında, küresel yatırımların büyük bir kısmını oluşturan bilgi teknolojileri faaliyetlerinin %65’i Hindistan’da gerçekleştirildi.
Öte yandan, ticaret de adeta boyut değiştirerek internet ortamına taşındı. Küresel e-ticaret hacmi 2012 yılsonu itibariyle, bir önceki yıla göre %21 artarak 1 trilyon dolara ulaştı. 2015’te, bu rakamın neredeyse iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.
Bütün bu fırsatların doğurduğu yatay işbirliği ve iş yapma şekilleri sayesinde küresel üretim, ticaret ve yatırım artarken, yalnızca dünyanın gelişmiş ülkeleri değil, gelişmekte olan ülkeleri de bu sürece katılıp, uluslararası ticaretin getirdiği ekonomik refahtan daha fazla pay almaya başladılar. Öyle ki, yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin 2000-2012 yılları arasında dünya üretiminden aldıkları pay %20’den %38’e, dünya mal ve hizmet ihracatından aldıkları pay %46’ya, uluslararası doğrudan yatırımlardan aldıkları pay ise %18’den %52’ye ulaştı.
Yeni konsept sanal sınırlar
Peki, kuralların yeniden yazıldığı, üretimin ve ticaretin yeniden tanımlandığı böylesine bir ekonomik düzende gümrüklerin rolü nedir? Gümrükler, eskiden olduğu gibi, sadece vergi toplama ve kaçakçılıkla mücadele gibi bilinen klasik fonksiyonlarını mı icra edecek? Yoksa onlar da düz dünyanın kurallarına göre kendilerini yeniden mi konumlayacak?
1980’lerde, gümrük idareleri daha çok bir gelir toplama ve muhafaza birimi olarak görülüyordu. Gümrük idarelerinden, her gümrük işlemini ve her sevkiyatı kontrol etmesi bekleniyordu. 1990’lar, gümrük ve gelir idarelerinin entegre hale geldiği yıllardır. 2000’lerin başında, 11 Eylül saldırıları sonrasında gümrüklerin küresel arz zinciri güvenliğindeki rolleri ön plana çıkmaya başladı. Bugün ise gümrüklerin rekabetçilik ve ekonomik büyüme alanındaki katkıları giderek daha fazla önem kazanıyor.
Peki, ya gelecek? O, nasıl şekillenecek? Yapılan uluslararası çalışmalardan öyle anlıyoruz ki, 2020’li yıllar “sanal sınırların” kullanıldığı, sanal sınır konsepti doğrultusunda kurumlar arası ortak çalışma anlayışının geliştiği yıllar olacak. Artık ülkelerin gümrük sınırlarının bir anlamda eşyanın gönderildiği ülkeden başladığı bir dönemi yaşayacağız. Bir işlemin başlamasından bitmesine kadarki aşamalarda görev alan tüm aktörlerin entegre ve birbirleriyle iletişim halinde hareket ettiği bir süreçten söz edeceğiz. Dünya Gümrük Örgütü çoktan kolları sıvadı bile… “21. yy’da Gümrükler” isimli bir stratejik vizyon belgesini 2008 yılında yayımladı. Buradaki temel hedeflerden ilki, gümrük idareleri arasında bilgi paylaşımına dayalı küresel bir iletişim ağının kurulmasını sağlamak (Globally Networked Customs). Dünya Gümrük Örgütü, bu yönde önemli çalışmalar yürütüyor.
Bakanlığımızın 2013 yılı geçici verilerine göre, ülkemizin toplam ihracatı 152 milyar dolar olarak gerçekleşirken ithalatı da 251 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yani toplamda 400 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmini geride bıraktık. Şu anda dünya ticaret hacminden aldığımız pay %0,8’ler düzeyinde. 2023 yılında 500 milyon dolar ihracat ile bu payı %1,5’e çıkarmayı hedefliyoruz.
Bunun için, ülkemizin, dünya üretim ve ticaretine daha iyi entegre olması gerekiyor. Firmalarımızın uluslararası arenadaki rekabet güçlerini daha üst noktalara taşıyabilmeleri gerekiyor. Bu noktada, etkin ve kesintisiz bir mal akışını sağlayabilmek hayati bir öneme sahip… Zira şu bir gerçek ki, dünya ile çok iyi entegre olmuş bir ülkede, lojistik zincirin halkalarından biri olan gümrükler ağır işleyemez, gümrük işlemleri hantal ve verimsiz olamaz. Ticaret erbabı üzerinde yük oluşturamaz. Bir ülkede ticaret artıyorsa, ekonomi büyüyorsa, ülkeye doğrudan yabancı sermaye akışı hızlanıyorsa, bunların sürdürülebilirliği için o ülkede gümrüklerin işleyişi her zamankinden daha kolay, etkin ve verimli olmak zorundadır.
İletişim aradaki sınırları yok etti
Bugün her ülkenin amacı zenginleşmek ve halkına daha iyi yaşam şartları sağlamaktır. Bu durum, kıyasıya bir rekabeti beraberinde getiriyor. Bireyler, şirketler ve hatta ülkeler, bu ağır rekabet koşulları altında ölüm kalım mücadelesi veriyor. İş dünyasının önemli isimlerinden biri kabul edilen Nike’nin başkan ve kurucusu Philip Knight’ın beğendiğim bir sözü var: “İş hayatı, mermisiz savaş demektir.” Ben, şahsen, bu savaştan galip çıkmanın yolunun, gümrüklerden geçtiğine inanıyorum.
Dünyaca ünlü sinema sanatçısı Charlie Chaplin yıllar önce; “Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak; ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değil...” demişti. Tüm dünya, o eşsiz sinema filmlerinde ne söylediğini çok iyi anladı. Konuşmak, yazmak iletişim için yeterli değildir. İletişim, aynı duyguları paylaşmak, aynı hedeflere koşmak, birlikte aynı hayali düşlemektir.İletişimin kör ve topal olduğu toplumlar, aynı dili konuşsalar da zamanla hatıralarını sonra hayallerini sonra da gönül birliklerini kaybederler. Böyle toplumlar, sadece birer insan kalabalığıdır; bir olamazlar, birlik olamazlar. En küçük bir rüzgârda, bir yaprak gibi oradan oraya savrulur durularlar. Mevlana ne de güzel söylemiş değil mi: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir.”
İletişimle aradaki sınırları aştığımız, işbirliği ile başarıya ulaştığımız, birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz nice yıllara... Başta gümrük ve ticaret camiası olmak üzere tüm ülkemizin Dünya Gümrük Günü kutlu olsun!