İfade verdiler

Büyükanıt: İmzalamak onay anlamına gelmez.Başbuğ: Genelkurmay Başkanı hiç bir zaman yalan söylemez.Kalyoncu: Darbe yapmak aklıma gelmedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın 81'inci duruşması dün yapıldı.

Yaşar Büyükanıt ve Kalyoncu, sabah saatlerinde mahkeme salonuna beraber girdiler. İkili mahkeme salonuna girdikten sonra diğer sanıklarla selamlaşmadan yerlerine oturdular. Mazeret bildiren Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu, mahkemede ilk olarak ifade veren isim oldu.

Mahkeme Başkanı Ömer Diken iddianamedeki suça değinerek, "5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı'nda bir seminer düzenleniyor ve iddiaya göre seminerde darbe planı yapılıyor. Sizin de dava konusu plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Bakanlığı sonuç raporunda imzanızın bulunması nedeniyle tanık olarak dinlenmenize karar verildi" dedi.

Başkan Ömer Diken'in, "Sizin Genelkurmay sonuç raporda imzanız var. Seminerde olağanüstü görüşme yapıldığına yönelik bir şüpheye vardınız mı?" sorusuna tanık Bekir Kalyoncu, "Seminerin sonuç raporuna askeri hiyerarşi gereği kendisinin de 21 Mart tarihinde imza attığını söyledi. Kalyoncu, "20 Mart tarihinde Amerika, Irak'a savaş başlatmıştı. Çok yoğun dönemdi. Ben raporda sadece semineri düzenleyen ordunun bir talebi olup olmadığına baktım" diye konuştu.


"Bir senaryo vardır"

Kalyoncu sonuç raporunda imzasının olduğunu belirterek, "Plan semineri oyun şeklinde yapılır. Seminer adeta bir tiyatro oyunu şeklinde yapılır. Bir senaryo vardır. Çeşitli enjekteler ile durum kötüleştirilerek çözüm arayışları yapılır. Ben raporda herhangi bir olağanüstülük fark etmedim" dedi. Bekir Kalyoncu 1. Ordu Komutanlığı'nda seminer düzenlendiği dönemde Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanı olarak tümgeneral rütbesiyle dava konusu plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Başkanlığı sonuç raporunda imzası bulunuyor.


"Ortada fol yok, yumurta yok"

Mahkeme Üyesi Murat Üründü, Kalyoncu'ya raporda imzası bulunduğunu hatırlatarak, 'Milli mutabakat hükümeti' kurulmasının hükümete karşı olup olmadığını sordu. Kalyoncu da şöyle devam etti:

"O dönem hükümet yeni kurulmuş. Anadolu'da bir tabir var; 'Ortada fol yok yumurta yok'. yani daha üç ay olmuş hükümet kurulalı. Bir taraftan Afganistan'a harekat konusunda devir teslim işlerimiz var. Diğer taraftan asker Irak'ta bir harp konusunda olağanüstü bir hazırlık yapmaya çalışıyor. Yani bu çok yoğun ortamda böyle bir şey düşünülmesi zor."

Orgeneral Kalyoncu'nun ardından duruşmada "1. Ordu Plan semineri 2003 gözlemci raporu"nda Genelkurmay Harekat Başkanı olarak imzası bulunan emekli Korgeneral Köksal Karabay tanık olarak dinlenildi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in, "Sizin sonuç raporunda imzanız var. Seminerde olağanüstü görüşme yapıldığına yönelik bir şüpheye vardınız mı?" sorusuna Karabay, "Raporu okudum. Herhangi bir şüpheye kapılmadım" cevabını verdi.

Diken'in "Raporda siyasi iktidarın değiştirilmesine yönelik şüphe uyandı mı sizde? şeklindeki sorusu üzerine Karabay, "Hayır uyandırmadı" diye konuştu.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kaplan da "Semineri aşmış bir senaryo var. Plan senaryolarında 20-30 yıl sonraki ihtimaller mi düşünülür? Irak ve Yunanistan ilgili hususlar gibi en yakın tehlike varken, ordu en yakınında bir senaryo varken, afaki işlerle mi uğraşır? Senaryo ve tatbikatları daha yakın bir tehlikeye göre yapması gerekmez mi?" diye sordu.

Avukat ve sanıklar, savcının bu sorusuna tepki gösterdi. Tanık Karabay da her seviyede plan tatbikatının yapıldığını belirterek, "Bu afaki bir çalışma değil. TSK, hiçbir zaman afaki çalışma yapmaz. Harp durumunda her şeyi incelemek durumundasınız" diye yanıt verdi.

Savcı Kaplan, "afaki" şeklindeki beyanıyla ilgili açıklama yaparak, "Seminerin afaki olmadığını, gerçek bir plan semineri olduğunu belirtmek amacıyla bu soruyu yönelttim. Benim için bu plan semineri çok afaki değil" diye

konuştu.

Duruşmada daha sonra, 1. Ordu Komutanlığınca 5-7 Mart 2003 tarihinde düzenlenen seminerin gözlemci sonuç raporunu 26 Mart 2003'te imzalayan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın tanık olarak dinlenilmesine geçildi.

Büyükanıt'ın ifadesi

 

Daha sonra tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgenerel Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay 2. Başkanı olarak kendisine sunulan seminer sonuç raporunu imzaladığını hatırlatarak, "Raporu imzalamak, içeriğinin onaylandığı anlamına gelmiyor" dedi.

Büyükanıt, Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in, "İddia edildiği şekilde seminerde yasal olmayan şeylerin konuşulduğu hissine kapıldınız mı?" şeklindeki sorusu üzerine şunları söyledi:

"Seminer planları, harp oyunlarıyla ilgili gözlemcilerin hazırladığı raporlar, üst komutanlıklara silsileler yoluyla gönderilir. Sonuç raporu, 2003 yılı Mart ayında Genelkurmay 2. Başkanı olarak bana sunuldu. Raporu imzaladım. Raporu imzalamak, içeriğinin onaylandığı anlamına gelmiyor. Raporun Genelkurmay usullerine uygun olup olmadığı, uygun şekilde hazırlanıp hazırlanmadığına bakılır. Raporu imzalayıp Genelkurmay Başkanı'na arz ettim. Bu rutin bir işlemdir."

Emekli Orgeneral Büyükanıt, raporun içeriğiyle ilgili olarak da şöyle konuştu:

"Raporu Genelkurmay Başkanı'na arz etmeden önce hukukçulara incelettik, görüş aldık. İçeriğine bakınca da hukuk dışı herhangi bir şey olmadığı kanaatine varıldı. Savaş kapsamında senaryolar yaratır, oynarsınız ama bu o ülkeye taarruz edeceksiniz anlamına gelmez. Bu kapsamda olduğunu söyleyebilirim. Raporlarda alınan tedbirler olabilir. Bu raporu bu kapsamda bir belge olarak görebiliriz."

Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "Plan seminerine ilişkin düzenlenen Genelkurmay Başkanlığı sonuç raporunda "öncelikle Milli Mütabakat Hükümetinin kurulması gerektiği, MİT başkanlığı'na asker kişinin getirilmesi" gibi bazı bölümlerin altının çizildiğini belirterek, "Acaba hangi dönemde çizildi. Bunu merak ediyorum" şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt şöyle yanıt verdi: "Ben, görev yaptığım yerlerden bir kağıt parçası bile almadım. Bu suret de avukatım tarafından, sonuç raporu bana verildi. Muhtemelen sizlerdeki suret ile aynıdır. Ancak şunu söyleyebilirim ki sayın başkan aradan 9 yıl geçmiş hatırlamam mümkün değil. Ancak ben çizmedim, kim çizmiş bilmiyorum. Benim çizmediğim belli. Raporu hatırlıyorum. Ancak içeriğini hatırlamıyorum."

"Genelkurmay Başkanı'nın gündemi yoğundu"

Üye hakim Ali Efendi Peksak'ın, Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları 1. Orduda gerçekleşen seminere katılabilir mi? şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt, "Kuvvet Komutanları seminere katılabilir. Genelkurmay Başkanı da uygunsa müsaitse önemine göre seminere katılır. O dönemde Irak konusu gündemdeydi ve Genelkurmay Başkanı'nın gündemi yogundu ve seminere katılma şansı yoktu" diye cevap verdi.

Mahkeme Başkanı Ömer Diken'in soruları üzerine Büyükanıt, kendisi imzaladıktan sonra raporu Genelkurmay Başkanı'na gönderdiğini belirterek, "Birkaç gün sonra da Komutanın makamına çıkarak bu konuda bir direktifi olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi" dedi.

Üye hakim Ali Efendi Peksak da sonuç raporunda "Milli Mutabakat Hükümetinin kurulması, sivil toplum örgütlerinin yeniden yapılandırılması ve MİT Başkanlığı'na asker kişilerin getirilmesi" konularının altının kim tarafından çizilmiş olabileceğini sordu. Büyükanıt bu konuda bir fikri olmadığını belirtti. Plan semineri ya da harp oyununun bir senaryoya göre yapıldığını belirten Büyükanıt, "Seferberlikten sıkıyönetime kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Seferberlik ya da sıkıyönetimin ilan edilmesi de senaryo kapsamında normaldir. Varsa bu askeri bir harekattır. Dolayısıyla mantıktan uzak değildir. MİT Müsteşarlığına askeri kişi getirilmesi de hayali değildir. Yakın tarihe kadar MİT Müsteşarlıklarında asker kişiler vardı. Sıkıyönetim merkezlerinin komutanlık karargahı olması da böyle bir durumda gayet normal bir uygulamadır" diye konuştu.

"İrtica her zaman tehdit olarak görülmüştür"

Üye hakim Murat Üründü "2002 -2003 yıllarında Türkiye'de en öncelikli tehdidin ne olduğunu sordu. Zaman zaman tehdit önceliklerinin değişiklik gösterebildiğini belirten Büyükanıt, "Günümüz için sorarsanız yıllardan beri Türkiye'nin başının belası olan ve olmaya devam eden terörü 1. sıraya koymamız gerekir" dedi. Üründü'nün, 2002-2003 yıllarında irticanın birinci öncelikli olarak iç tehdit içerip içermediğini sorması üzerine tanık Büyükanıt ise "O dönemi bilmiyorum. İrtica, Türk Silahlı Kuvvetler tarafından her zaman bir tehdit olarak görülmüştür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. İrtica, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel esaslarına tehdittir. Laikliğe karşı bir tehdit görülüyorsa bu bir tehdittir. Anayasamızın temel değerlerine karşı bir tehdit varsa bu bir tehdittir tabii. İrtica geniş kapsamlıdır. Herkes kendine göre değerlendirebilir" şeklinde konuştu.

Savcının sorusuna tepki

Savcı Hüseyin Kaplan, "Seminerin sonuç raporunda İstanbul ili için ilave 4 Tugaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Ancak o döneme ilişkin basında yer alan bazı söylentiler, rivayetler var. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Çetin Doğan'ın İstanbul'da istenilmeyen işler yaptığını öğrenmiş ve bu durum ciddi sıkıntılar doğurmuş. Çetin Doğan'ın 4 Tugay daha istemesine rağmen 1. Orduya bağlı bulunan bazı birimler, farklı komutanlıklar emrine kaydırılarak olası bir darbeyi engellediği rivayet ediliyor" dedi. Bunun üzerine sanıklar ve avukatlar rivayetlerle ilgili soru sorulamayacağını belirterek, savcının sorusunu eleştirdi.

"Böyle bir bilgim yok kusura bakmayın"

Büyükanıt da "Böyle bir bilgim yok. Kusura bakmayın" dedi. Büyükanıt İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı yaptığını belirterek, "İstanbul, idare edilmesi güç şehirlerden biridir. Takviye ihtiyacı olan bir ildir ve bunun da seminerde dile getirilmesi normaldir. Bu takviye, savaş durumu nedeniyle değil, toplumsal olaylarda emniyet güçlerine takviye olmak amacıyla gereklidir" diye cevap verdi.

"Olayın siyasi boyutu var"

Davanın tutuklu sanığı Çetin Doğan, "Yağma var, Güneydoğuda PKK ayaklanması var, Yunanistan'la ilgili sorunlar var. Böyle bir durumda Meclis sıkıyönetimi onaylamıyor. Bu durumda Meclis'in çıkış yolu nedir? Böyle bir durumda Milli Mutabakat Hükümeti gündeme gelir mi?" diye sordu. Tanık Büyükanıt, "Net birşey söyleyemem. Olayın siyasi bir boyutu var. Başka bir yorum yapamam" diye cevap verdi. Duruşma savcısı Savaş Kırbaş'ın "Meclis toplanamıyor. Milli Mütabakat Hükümetini 1. Ordu mu kuracak?" şeklindeki sorusuna tanık Büyükanıt, "Tabi ki olmaz. Meclisin görevidir. Eşyanın tabiatına aykırıdır" diye konuştu.

"Öyle bir şey duymadım"

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın darbe teşşebbüsünü engellediği iddialarına ilişkin sorular üzerine cevap veren Büyükanıt, "Hiç öyle bir şey duymadım" dedi. Darbe planı yaptığı iddia edilen askerlerin terfi edip edemeyeceği yönündeki, avukatın sorusuna tanık Büyükanıt, "Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) elinde mahkeme kararı mı var ki, bunlar savcının iddialarıdır" dedi. Tutuklu sanıklardan Süha Tanyeri'nin aynı yöndeki sorusuna Yaşar Büyükanıt, "Şimdiye kadar 10 Şura toplantısına katıldım. Şurada kalp krizi geçiren generaller gördüm. Terfi ettirmek değil, haklarında yasal işlem yaptırılırdı" diye konuştu. Bu sözlerin ardından salonda alkış sesleri kurdu.

"Hatırlamıyorum"

Avukat Şule Nazlı Erol, 2003 Ağustos ayında 1. Ordu Komutanlığı'na Yaşar Büyükanıt'ın atandığını belirterek, "Atandıktan sonra darbe planı yapıldığına dair kulağınıza bir dedikodu geldi mi?" dedi Tanık Büyükanıt, "Hayır duymadım. Bana söylenseydi duyardım" diye konuştu. Avukat Haluk Demirkılıç, "Askerlik yaptığınız dönemde bu şekilde Olasılığı En Yüksek Tehlikeli senaryo gördünüz mü?" şeklindeki soruya tanık Büyükanıt, "Hatırlamıyorum" diye cevap verdi.

Başbuğ'un ifadesi

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davası kapsamında tutuklu bulunan ve "Balyoz Planı" davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Mesaj emri, OEYTS'yi (Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryosu) reddetmemektedir. 'Oynamayın' denilmesi başta bahsettiğim kurallara karşı ters düşer. Ama 'ilerde OEYTS'yi modifiye ederek oynayabilirsin' deniliyor. 'Modifiye ettikten sonra da oynayacağın tarihi bildir' deniliyor" dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tanık olarak dinlenilen Başbuğ, plan seminerinin hazırlığının yapıldığı ve icra edildiği dönemde Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları hatırlatarak, 2002'nin Aralık ayında ABD'nin Irak'a müdahale çalışmalarının olduğunu, sadece TSK'nın değil, Türkiye'nin bu konuya yoğunlaştığını anlattı.

O dönemde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olduğunu söyleyen Başbuğ, Irak konusunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı olarak ABD ile Ankara arasında yürütülen ikili görüşmelere katıldıklarını, yoğun çalışmalar içinde bulunduklarını, bunların Türkiye'nin hayati konuları olduğunu kaydetti.

Genelkurmay Başkanlığının verdiği "Kuvvet 2010" çalışmasının, bugünlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin nasıl olması gerektiğini anlattığını belirten Başbuğ, bunun iç ve dış tehditte oluşabilecek çalışmaları kapsadığını dile getirdi.

Başbuğ, dava konusu seminerin üzerinden 9 yıl geçtiğini, yazılı belgeler olmadan net olarak yanıt vermenin mümkün olmadığını ifade etti.

Kurmay başkanının karargahın amiri olduğunu, gerek ast, gerek üst makamlarla olan konularda komutan adına hareket ettiğini dile getiren Başbuğ, "1. Ordu Komutanlığının icra ettiği plan semineri, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının tatbikat programları gereğidir. Bu nedenle 1. Ordu Komutanlığı planlanan tatbikatla ilgili planlama çalışmalarına başlamıştır. Bundan sonra bütün planlama, icra makamı olan 1. Ordu'ya aittir. 1. Ordu Komutanlığının çalışmalarını 12 Aralık 2002'de ilgili makamlara gönderdiğini biliyoruz. Bu yazı Kara Kuvvetleri Komutanlığına geldikten sonra Harekat Başkanlığı koordinatörlüğünde yazının incelemesi yapıldı. Oynanması planlanan seminerin OEYTS'ye dayandırıldığı görülmektedir" diye konuştu.

OEYTS'nin açıklamasını yapan Başbuğ, TSK için 2003 yılında geçerli olanın 2000 tarihli Türk Askeri Milli Strateji dokümanı olduğunu anlatarak, ifadesini şöyle sürdürdü:

"1. Ordu Komutanlığının icra etmiş olduğu seminer, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının tatbikat programının bir gereğidir. 1. Ordu Komutanlığı seminere ilişkin planla ilgili 12 Aralık 2002'de Kara Kuvvetleri Komutanlığına yazı yazarak bilgi vermiştir. Sonra da buna mukabil 3 Ocak 2003'te mesaj emri çektik. (Mesajda) 'Plan seminerini öyle oynayın ki, amacına daha uygun olmalı' denildi. Mesaj emrinin birinci maddesinde '1. Ordu'nun öngördüğü OEYTS'yi Kara Kuvvetleri reddediyor' deniliyor. 'Oynamayacaksın dedi' deniliyor. Hayır, yok öyle bir durum. Sadece 'OEYTS'yi modifiye edin, bazı maddelerini tadil edin' deniliyor. Mesaj emri OEYTS'yi reddetmemektedir. 'Oynamayın' denilmesi başta bahsettiğim kurallara karşı ters düşer. Ama 'ilerde OEYTS'yi modifiye ederek oynayabilirsin' deniliyor. 'Modifiye ettikten sonra da oynayacağın tarihi bildir' deniliyor."


"Suç unsuru varsa bize sormanız lazım"

Başbuğ, dava konusu planların ortaya çıkmasından sonra gizliliklerinin ortadan kalktığını belirterek, şöyle devam etti:

"Kimse merak etmesin planları değiştirdik. Senaryonun içeriğinde eğer bir suç unsuru varsa bize sormanız lazım. 'Neden oynanmasına müsaade ettiniz?' diye sormalısınız.

1. Ordu, bizim mesaj emrimizden sonra çalışmalarına devam ediyor. Sonra 17 Ocak 2003'te Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1. Ordu Komutanlığını ziyaret ediyor. 31 Ocak 2003'te de 1. Ordu Komutanlığı plan semineriyle ilgili yazısını yazıp gönderiyor. Bu yazı Genelkurmay Başkanlığı dahil 56 adrese gitmiştir. Bu yazıda OEYTS oynayacaklarını, alternatif planlara da bakılacağını söylüyorlar, ancak 2. maddesinde de Egemen Harekat Planı'nın öncelikli oynanacağı söyleniyor. Biz de bir boyutuyla Kara Kuvvetleri Komutanlığının isteklerini büyük ölçüde karşıladığını değerlendirdik. 31 Ocak 2003 tarihli yazıya uygun olarak icra edildiğini değerlendirdik."

"Genelkurmay Başkanlığı asla yalan söylemez"

Tanık Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığının raporlarına şüpheyle bakılmasının kendilerini üzdüğünü söyledi.

"Genelkurmay Başkanlığı hiçbir zaman yalan söylemez. Eksik bilgi veya yanlış bilgi olabilir ama asla yalan söylemez" diyen Başbuğ, seminer evraklarının da 5 yıl sonra emir gereği güvenlik nedeniyle imha edildiğini ifade etti. Başbuğ, seminer düzenlendikten sonra gözlemci heyetinin söz konusu tatbikatlarda en ufak bir olağan dışılık görürse kendilerine rapor edeceğini söyledi.

Tatbikattan sonra seminere katılan gözlemcilerin komuta katına sözlü ya da yazılı bir bilgi sunduklarını hatırlamadığını kaydeden Başbuğ, şunları anlattı:

"(Seminerde) eğer sıra dışı olağanüstü bir durum olsa mutlaka bize anlatırlardı. Bugün burada hatırlamamamız söz konusu olamazdı. Prensip olarak tatbikattan sonra sonuç raporunun komuta katına sunulması gerekir. Bugün net olarak bize sunulduğunu hatırlamıyorum. Eğer sunulmuş olsaydı ve gözlemciler tarafından olağanüstü durum belirtilseydi, bunu unutmamız söz konusu olmazdı."

Bu konularda ilginizi çekebilir