”Hukuka duyulan güven tahrip oldu”
CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'de temel değerlerin ve kavramların çok ciddi biçimde sarsıldığını belirtti
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
MALATYA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Maalesef hukuka duyulan güven, bu iktidarın uygulamalarından, işin içine karışmasından dolayı çok ciddi ölçüde tahrip olmuştur" dedi.
Deniz Baykal partisinin Malatya il kongresinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de temel değerlerin ve kavramların çok ciddi biçimde sarsıldığını öne sürdü.
Türkiye'de hukuka duyulan güvenin uygulamalar nedeniyle sarsıldığını ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
"Türkiye'de ekonomideki sorunları, sıkıntıları hep beraber yaşıyor ve görüyoruz ama maalesef uzun bir süredir toplumumuzun en temel değerleri ve kavramları çok ciddi bir şekilde sarsılmaktadır. Yaşanan güvensizliğin, kaygının, umutsuzluğun altında, temel, kutsal değerlere karşı izlenen sorumsuz politikalar, çok önemli bir yer tutmaktadır. Hukuka güven güçlenmiş midir? Sarsılmış mıdır? Maalesef hukuka duyulan güven, bu iktidarın uygulamalarından dolayı, işin içine karışmasından dolayı çok ciddi ölçüde tahrip olmuştur. En büyük hukuksuzluklar, adaletsizlikler bu dönemde yaşanmaktadır. Hukuka duyulan saygı büyük ölçüde ortadan kalkmıştır."
Habur'da yaşananları da hatırlatan Baykal, kurulan "çadır mahkemede güya yargılanan PKK'lıların ellerini kollarını sallayarak geçişlerinin sağlandığını" savundu.
Yapılacak girişler için "devletin Habur'a taşındığını" kaydeden Baykal, şöyle devam etti:
"Bir süre önce Habur'dan PKK'lı teröristler Türkiye'ye giriş yaptılar. Planlanmış bir girişti bu. Bu giriş sırasında Ankara'dan devletin bürokratları, müsteşarları, müdürleri gitti. Adalet Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının müsteşarları gitti. Devlet oraya taşındı. Nereye? Sınıra... Niçin? PKK'lılar gelecek, onları yargılamadan kanunu, hukuku uygulamadan, yukarıdaki pazarlık doğrultusunda 'Türkiye'ye nasıl alırız' onun hesabını yapmak için gittiler. Adamlar geldi, 'Biz PKK'lıyız. Buraya Öcalan gönderdi. Pişman falan da değiliz. Elimizde de Öcalan'ın mektubu var' dediler. 'Bu mektubu teslim edeceğiz' dediler. Kurulan, seyyar mahkemede, kurulan çadır mahkemede güya yargılandı ve 'buyurunuz, geçiniz' dediler. Ellerini, kollarını sallayarak içeri girdiler. Malatya'da suç olan Habur'da olmayacak, böyle bir şey olabilir mi? Siz bununla böyle oynarsanız devlette güven kalır mı arkadaşlar? İşler çığırından çıkmaya başlamıştır. Türkiye bir kargaşanın çatışmanın içine çekilmektedir."
Anayasa değişikliği
Anayasa değişikliğine karşı çıkma nedenlerine vurgu yapan Baykal, yargının bağımsız olmasının gerekliliğine işaret etti.
Baykal, şunları kaydetti:
"(Anayasa'yı değiştireceğiz.) Ne yapacaksın? Anayasa'nın neresini değiştireceksin? 'Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, yargıçlar benim sözümü dinlemiyorlar. Bu demokraside olmaz. Demokraside Başbakan'ın sözünü Anayasa Mahkemesi de Yargıtay da HSYK da dinleyecek. Dinlemiyor kardeşim. Böyle demokrasi olur mu' diyor. Milli irade halkın oyuyla parlamentoda oluşur. Parlamentodan hükümet çıkar ve bu memleketin de bağımsız yargısı olur. Yani siyasetçiden talimat almayacak, emir ve komutası içinde girmeyecek hukukun gereğini yapacak yargı organı olur. Hükümet yanlış yaparsa bir vatandaşın arsasını haksız yere alırsa vatandaş Danıştaya başvurur, Danıştay incelemesini yapar ve vatandaşın hakkını korur. Kime karşı korur? Hükümete karşı korur. Onların derdinin vatandaşın derdi olmadığını, onların derdinin kendileri, kendi dertleri olduğunu bildiğimiz için dedik ki 'hayır bu Anayasa değişikliği olmaz.' Diyorlar ki 'Avrupa'da politikacılar hakim, savcı seçiyorlar. Türkiye'de biz de seçelim'. Peki, Avrupa'da politikacılar bir suçla itham edildikleri zaman 'ben savcıya çıkmam, ben yargılanmam diyorlar m? Hayır. Bu oyunu CHP bozma kararındadır. Bütün Türkiye'ye bu gerçekleri anlatacağız."
Ermenistan-Türkiye ilişkileri
Ermenistan-Türkiye ilişkilerine de değinen Baykal, ABD'de kabul edilen tasarının siyasi olduğunu kaydetti.
Ermenistan nedeniyle Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin bozulduğuna işaret eden Baykal, şöyle devam etti:
"Böyle bir kararın alınmış olması hasmane bir davranışı, düşmanca davranışı ifade etmektedir. Bunu üzüntüyle karşılıyoruz. Bilindiği gibi Ermenistan'la bir protokol imzalayarak böyle bir tehlikenin bertaraf edildiğini hükümet değerlendirmişti. Ama görüldü ki Ermenistan'la imzalanan protokol ne Ermenistan ile Türkiye arasındaki dostluğun gelişmesine yardımcı olmuştur ne Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki dostluğun gelişmesine yardımcı olmuştur. Ne de Türkiye'ye yönelik böylesi düşmanca tavırların sergilenmesine engel olmuştur. Böyle bir protokolün imzalanması Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine çok ciddi zarar vermiştir. Bütün bunlar ortadadır. Artık görülüyor ki Türkiye'nin soykırım suçlamasını ciddiye alarak diğer sorunları bu kaygıyla değerlendirmemesi mutlak bir ihtiyaçtır. Yani soykırım suçlamasını önlemek için 'şöyle yapayım, böyle yapayım' anlayışından derhal çıkılmalıdır. Soykırım konusu haksız bir suçlamadır. Her şeyi kendi zemininde tartışmalıyız, konuşmalıyız."
"Protokoller Türkiye'yi risk altına soktu"
Türkiye'nin, dış politika sorunlarını soykırım ithamının ipoteği altına sokmadan konuşması gerektiğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
"Türkiye'ye yönelik düşmanca tavır sergileyenlere karşılık verilmediği sürece bu tür olaylar yaşanacaktır. Türkiye'ye düşmanlık yapılmasının bir bedeli olacağını kanıtlamak zorundayız. Bu protokolün yanlış olduğu kanıtlanmıştır ve derhal Meclisten çekilerek bir son verme zorunluluğu vardır.
O protokol Türkiye'yi çok risk altına sokan bir protokoldür. Azerbaycan'la ilişkilerimiz bunun için bozuldu. Azerbaycan'ın Türkiye'ye yönelik ekonomik kararları, doğalgaz konusunda yeni fiyat politikaları hep bunlardan etkilendi. Yani Türkiye ağır bir bedel ödedi. Buna karşılık ABD Temsilciler Meclisi'nde Türkiye lehine bir karar çıkaramadık. Amerikalıları bile ikna edemedik. Azerbaycan'ı küstürdük. Azeri topraklarında Ermeni işgali devam ediyor. Bunun kalkmasının bekleyişi içindeyiz. Bu konularda hep yanlış yapılmıştır. Bölgedeki maddi ve siyasi gerçekler göz önüne alınmadan bir protokol imzalanmıştır. O protokolün işlemesi mümkün değil."
Mersin'deki çarşaf yırtma eylemi
Mersin'de CHP'lilerin çarşaf yırtma eylemini de hatırlatan Baykal, CHP'lilerin yıkma, yakma gibi bir siyasi üslubunun olmadığını kaydetti.
Baykal, "Bizim siyasi üslubumuz diyalogdur. Kimsenin, kimseye böyle hükmetmeye hakkı yoktur. CHP'nin hiç kimsenin giyim kuşamına, ahlakına, kültürüne müdahale hakkı yoktur. Herkes, inancında, yaşayış biçiminde, giyiminde özgürdür" dedi.
Bu konularda ilginizi çekebilir