Hilmioğlu'nun bireysel başvurusuna ret!

Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davası tutuklusuyken sağlık durumu nedeniyle tedbiren tahliyesini kararlaştırdığı, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Hilmioğlu'nun bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davası tutuklusuyken sağlık durumu nedeniyle tedbiren tahliyesini kararlaştırdığı, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun, "kişi özgürlüğü ve güvenliği" ile "yaşam hakkının" ihlal edildiğine ilişkin şikayetlerini kabul edilemez buldu. 

Hilmioğlu, 2009'da gözaltına alınmış, Ağustos 2013'te toplam 23 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 

Tutukluluğu süresince hastalığı nedeniyle bulunduğu tahliye talepleri çeşitli kereler reddedilen Hilmioğlu, tutukluluğun makul süreyi aştığı, hastalığı sebebiyle hayati tehlike içinde bulunmasına rağmen ceza infaz kurumunda tutulduğu ve iki ayda bir üniversite hastanesinde kontrollerinin yaptırılmaması nedeniyle yaşam hakkınının ihlal edildiği iddialarıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. 

Tedbiren tahliyesine karar verilmişti

Yüksek Mahkeme, 20 Şubat 2014'te Hilmioğlu'nun sağlık durumuyla ilgili muhtemel riskler ve düzenlenen sağlık kurulu raporunu dikkate alarak, tedbiren tahliyesine karar vermişti. 

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Anayasa Mahkemesinin, Hilmioğlu'nun bireysel başvurusuna ilişkin, kişi hürriyeti ve güvenliği yönünden yaptığı incelemede, başvurucunun tutukluluk halinin, mahkumiyet kararının açıklandığı 5 Ağustos 2013'te sona erdiği anlatıldı. 

Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartlarından birinin süre olduğu belirtilen incelemede, şu ifadeler kullanıldı: 

"Mahkumiyete ilişkin kararın gerekçesinin yazılmaması nedeniyle temyiz incelemesinin yapılamaması ve tahliye talebi hakkında bu aşamada bir karar verilmemesi tek başına 'mahkumiyete bağlı tutulma' halini hukuka aykırı kılmamaktadır. Bu durum makul süre çerçevesinde adil yargılanma hakkı kapsamında incelenebilecek olmakla birlikte, özgürlükten yoksun bırakmanın mahkumiyet kararına dayandığı ve 'mahkumiyete bağlı olarak' özgürlükten yoksun bırakılmanın hukuka aykırılığına ilişkin bir şikayet de bulunmadığı dikkate alındığında, başvurudan sonra ileri sürülen bu iddia nedeniyle farklı bir sonuca ulaşılması mümkün değildir." 

"Süre aşımı" gerekçesiyle kabul edilemez

Bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği anlatılan incelemede, başvurunun "gerekçesiz kararlarla ve sağlık durumu dikkate alınmadan tutukluluğun devamına karar verilmesi" nedeniyle "kişi özgürlüğü ve güvenliğinin" ihlaline ilişkin kısmının "süre aşımı" gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtildi.  

Yaşam hakkı yönünden yapılan incelemede de kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, birbirleriyle bağlantılı, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olduğu, devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunduğu anlatıldı. 

"Tek başına yaşamsal risk oluşturacak bir nitelik taşıdığı belirtilmiyor"

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) konuya ilişkin kararlarına atıfta bulunulan incelemede, "Kurul raporları dikkate alındığında, başvurucunun hastalığının her şart ve durumda, cezaevinde bulunma nedeniyle tek başına yaşamsal risk oluşturacak bir nitelik taşıdığı belirtilmemektedir" değerlendirmesinde bulunuldu.  

Başvurucunun rahatsızlığının geri dönülmez bir noktaya ulaştığı yönünde bir tespit de bulunmadığı aktarılan incelemede, bununla birlikte, mevcut hastalık nedeniyle ortaya çıkabilecek muhtemel risklerin varlığından bahsedildiği ve sonuç olarak "başvurucunun sağlığı açısından, cezaevi koşulları yerine fiziksel, psikososyal şartların daha sağlıklı olduğu ve her türlü tıbbi imkana kolayca ulaşabileceği bir ortamda izlenmesinin uygun olacağının" değerlendirildiği kaydedildi. 

"Somut bir delil sunmadığı gibi idari ve yargısal başvuru yapmamıştır" 

Başvurucunun, iki ay aralıklarla bir üniversite hastanesinin hepatoloji servisinde hastalığıyla ilgili kontrollerinin yaptırılmamasını yaşam hakkının ihlali olarak ileri sürmesine karşın bu kontrollerin yapılmasına ilişkin idari mercilerin hareketsiz kalması nedeniyle idari veya yargısal bir şikayet yaptığına ve bu kapsamda bir sonuç alamadığına ilişkin delil sunmadığı anlatılan incelemede, "Bireysel başvuru kapsamındaki talebin de hastalık nedeniyle sağlık kurumunda tedavi edilme değil 'mahkumiyet kararına bağlı olarak' cezaevinde tutulmanın sonlandırılması yani serbest bırakılma olduğu görülmektedir" ifadesine yer verildi.  

İncelemede, Hilmioğlu'nun yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtildi. 

Bu konularda ilginizi çekebilir