Haydar Baş'ın malvarlığına tedbir
Mahkeme, BTP Genel Başkanı Haydar Baş ve avukatının 3 milyon lira değerindeki taşınmazlarına tedbir konulması ve yurt dışına çıkışlarının yasaklanmasına karar verdi.
Başkasına ait mal varlığını zorla üzerine geçirdiği iddiasıyla aralarında Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş'ın da bulunduğu 15 sanığın yargılandığı davada, Baş ve avukatının 3 milyon lira değerindeki taşınmazlarına tedbir konulmasına hükmedildi.
Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 16 Temmuz'da yapılan duruşmasına, 2 sanık ile müştekiler Mustafa ve Meral Eraslan katıldı.
Duruşmada mahkeme heyetine dilekçe sunan müşteki avukatları, sanıkların taşınmazlarına tedbir konulması ve cezalandırılmalarını talep etti.
Savcı 10 yıla kadar hapis istedi
Duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, sanıklardan Haydar Baş’ın azmettirmesi sonucu sanıklardan Avukat Lütfullah Önder’in müştekilerin kendisi ve çocuklarını etkileyen tehdit içerikli sözlerinin etkisiyle maruz kaldıkları manevi cebir sonucunda suça konu senetleri imzaladıklarının anlaşıldığını belirtti.
Alınan senetlerin yağma suçunun unsurlarını oluşturduğu, dolayısıyla imzanın kötüye kullanılması suretiyle sahteciliğin, yağma suçunun unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiğini aktaran cumhuriyet savcısı, bu şekilde sanıklardan Haydar Baş’ın azmettirmesi sonucu sanık Önder'in yağma suçunu işlediğini ifade etti.
Sanık Haydar Baş’ın "yağmaya azmettirme", sanık Lütfullah Önder’in "yağma" suçundan altışar yıldan onar yıla kadar ayrı ayrı hapisle cezalandırılmasını isteyen savcı, sanıklardan Maşallah Tarhan’ın ise "silahla kasten yaralama" suçundan 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
Savcı ayrıca, diğer 12 sanığın eylemine uyan atılı suçları işlediklerine dair yeterli delil elde edilememesi nedeniyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.
Mahkemeden taşınmazlara tedbir kararı
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Haydar Baş ve sanık Avukat Lütfullah Önder’in 3 milyon lira değerindeki taşınmazlarına tedbir konulmasına ve bu sanıkların yurt dışına çıkışlarının yasaklanmasına hükmetti.
Mahkeme, tarafların mütalaaya karşı beyanlarını hazırlaması için süre vererek, duruşmayı erteledi.
Davanın geçmişi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Niyazi Erarslan, Mustafa Eraslan ve Meral Eraslan "müşteki", Haydar Baş’ın da arasında bulunduğu 15 kişi "sanık" olarak yer alıyor.
İddianamede, şüpheli Haydar Baş’ın "cebir ve şiddet kullanarak birden fazla kişiyle birlikte nitelikle yağmaya azmettirme" suçundan 10 yıldan 15 yıla kadar, "açığa imzanın kötüye kullanılmasına azmettirme" suçundan ise 2,5 yıldan 8 yıl 9 aya kadar olmak üzere, toplam 12,5 yıldan 23 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
İddianamede, diğer sanıkların da "yağma" ve "zincirleme şekilde açığa imzanın kötüye kullanılması" suçlarından cezalandırılmaları talep ediliyor.
Davanın 14 Aralık 2016’da yapılan ilk duruşmasında savunma yapan Haydar Baş, ticaretle uğraştığını ve aylık gelirinin 5 bin lira olduğunu savunarak, müşteki Mustafa Eraslan’ın kendisiyle aynı apartmanda oturduğunu söylemişti.
Eraslan’ın maddi durumunun kötüleşmesi sebebiyle sürekli haciz geldiğini iddia eden Baş, "Ben de içine düştüğü bu durumdan dolayı kendisi adına üzülüyordum. Kendisinin bana teklifi ile bir ortaklığımız söz konusu oldu. Bu ortaklıkta ben o zaman için kendisine 20 milyon dolar destek çıkmak suretiyle, ailemin olan Kibarlı şirketinin pazarlamasını da yapmakla bir işe girdik. Bu işte 2010 yılında iyi paralar kazandık. Hatta 5 milyon doları bana o yıl içinde ödedi. Daha sonra bunu genişletmekten bahsetti ve benden yine destek istedi. Kayseri’de bir fabrika kurduk. Kendisine 30 milyon lira destek çıktık. Daha sonra bana karşı ödemelerin aksadığını fark ettim. Kendisine bu durumu sorduğumda ödeme yapamadığını söyledi." ifadelerini kulanmıştı.
O dönem itibarıyla 2011 yılında 2'si Meral Eraslan’dan, 8'i Mustafa Eraslan’dan olmak üzere 10 senedin kendisine İsmail Hakkı Ergan tarafından getirildiğini belirten Baş, "Trabzon’da bana bunları takdim etti. 2010 yılında ise birer milyonluk 20 adet dolar senedi aldım. Bunlardan 5’i, ödenmesi nedeniyle iade edildi. Yaptığım araştırmada borcunu bana ödememesine rağmen, yine kazanmaya devam ettiğini, eşinin, çocuğunun ve babasının adına gayrimenkuller olduğunu tespit ettim. Bu nedenle borcunu ödemediği için tasarrufun iptali davasını açtım. Müştekinin babası Niyazi Eraslan benim yanıma gelerek davadan vazgeçmem hususunda ricada bulundu. Tatmin edecek bir cevap almadığım için bu teklifi reddettim ve sırf bu nedenlerle böyle bir mizansen ortaya koyarak, benim kendilerinden zorla senet aldığım iddiasını ortaya koydular. Suçsuzum, beraatimi istiyorum." demişti.
"Baş’a ait cemaat mensubu olduğumuzu kabul ediyorum"
Müşteki Meral Eraslan da aynı duruşmadaki ifadesinde, şunları anlatmıştı:
"Ben de eşim de Haydar Baş’a ait cemaat mensubu olduğumuzu kabul ediyorum. Onlara duymuş olduğumuz saygıdan dolayı eşimi kendilerine borçlandırarak senetler alınması durumu söz konusudur. Hatta bir gün tam anlamıyla hatırlamıyorum ama Haydar Baş’ın ya da eşinin telefonundan bizzat arandım. 'Bir çocuğun öldü, diğerlerinin de ölmesini istiyorsun.' gibi tehdit edildim. Haydar Baş’ın dünürü olan ablam tarafından bir alışveriş merkezine davet edilerek aramızda geçen konuşmada bana 'Kocana söyle bu parayı ödesin. Yoksa cemaat onu öldürecek. Hocam onu tutuyor.' dendi."
Oluşan manevi baskı ile bu senetleri imzaladıklarını iddia eden Eraslan, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtmişti.