Global piyasalarda fırtına belirtileri ve Türkiye

Bekir Kavruk Dünya Online için yazdı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Türkiye'de yaz rehaveti ile beraber havuz sefaları sürerken ve basında Bodrum'dan gelen tuhaf ve sanal sosyete haberleri halkın en çok rağbet ettiği rating programları arasında yer alıyorken 15.07.2008 tarihli yazısı itibariyle ABD Sermaye Piyasası Kurulu ( SEC ) tarihinde ilk kez “olağan dışı koşullar”  nedeniyle dünyanın lokomotifi olan 19 mali sektör şirketinin hisselerinde ön tedbir olarak açığa satışı yasaklamış bulunuyor.

 ( Kaynak : http://www.sec.gov/rules/oşer/2008/34-58166.pdf )

ABD'den başlayıp adım adım Global Piyasalarda gerçekten ciddi gelişmelerin ortaya çıkacağına ilişkin olarak konunun anatomisini hatırlamak isteyen okuyucularımız 13.02.2008'de Dünya Gazetesi ve Dünya Online'de çıkan yazımızı tekrar okuyabilirler.

Adım adım krize giden süreç

Bildiğiniz gibi krizin kaynağı ABD'de subprime Mortgage kredileri ile başlamış ve CDO olarak tabir edilen Mortgage bonoları ABD Rating kuruluşlarından muammalı olarak yüksek not alınca son haftalarda finans dünyasında sık sık gündeme gelen Fannie ve Freddie Mac başta olmak üzere CDS'ler tarafından sigortalanınca bu Mortgage bonoları bütün dünya piyasalarında kapışılmıştır. Zaten kaynak arayışı ile yoğun bir şekilde meşgul olan Türk bankaları bu badireyi şans eseri ucuz atlatmış bulunmaktadır.

Subprime Mortgage skandalı patlak verince mevcut kriz önce likidite sonra finans krizine dönüşerek “ Bono zedeler faciası” ile sonuçlanabilecek sürece girmiş bulunmaktadır.  Şu an Fannie ve Freddie Mac ile ilgili kurtarma operasyonu ABD kongresinin gündemine girmiş bulunup, finans kaybı tahmini 2 trilyon dolara çıkarak ufukta fırtına belirtileri başlamış bulunmaktadır.

ABD Sermaye Piyasası Kurulunun ( SEC) almış olduğu tarihi karar durumun ne derece vahim olduğunun göstergesidir. Diğer bir önemli gösterge ise ünlü borsa yatırımcısı Soros'un “hayatımdaki en ciddi mali kriz” olarak tanımladığı açıklamasıdır.

Başta FED olmak üzere G7 ler içersindeki Merkez Bankaları, Dünya Bankası, IMF, hazineler ve hükümetlerin şimdiye kadar aldığı önlemler yeterli bir görünüm vermemiş bulunmaktadır.

FED'in Resesyonu ön planda tutan faiz indirim kararları bu kez 10 trilyon doları tüketim ekonomisinin teşkil ettiği ABD ekonomisinde enflasyonu körüklemiş üstelik girilen resesyon süreci Stagflâsyon tehlikesini başlatmış bulunmaktadır. FED'in bu kez “faizleri artırır mı? “ tartışması gelinen noktada nasıl bir çıkmaza girildiğinin göstergesi olarak yorumlanabilinir.

Diğer taraftan aşırı artan ve dünya ekonomilerini ayrıca çok olumsuz etkileyen Petrol fiyatları üzerinde yapılan spekülasyonlar ve bunun sonrası ortaya çıkan hırslı ve aşırı kazançlar geçici çıkışlar yapsa da bu kez güven vermeyen Dow – Jones'e yönelmek yerine Emtia ve Tahvillere yönelmiş bulunmaktadır.

Türkiye’nin bu sürece başta kapatma ve Ergenekon gibi basında yer yer suyu çıkartılan iki tartışmalı ve bir o kadar da karmaşık davaların yanında 2008 yılı itibarıyla iç + dış, kamu + özel sektör olmak üzere yaklaşık 450 Milyar dolarlık borç stoku ile girdiğini ve özellikle 172 milyar USD dış borcu olan Türk özel sektörü ve bankalarının durumunun daha ciddi riskler taşıdığını hatırlatmakta yarar vardır.

Küresel ısınma neticesi 30 – 40 yıl sonra dünya’da bırakın stratejik, hayati önem taşıyacak olan “akarsu ve göletlerin dahi”  kullanım haklarının özel sektöre devredilme projelerinin gündeme getirilmesi maalesef Türkiye'de daha şimdiden çekilen ciddi kaynak sıkıntılarının önemli göstergeleridir.

Dış dünya gözü ile Türkiye ufukta görünen fırtına da denizin ortasında içersindekilerin verilecek rota ve çekilecek küreği hala tartıştığı bir sandala benzetilmekte ve bu yönü ile de tarihi bir süreç içersinde bulunmaktadır.

SONUÇ:

Dünya piyasalarında ortaya çıkan karamsar tabloya paralel kriz yönetimlerinde gereğinden fazla riske girmemek açısından yine karamsar varsayımlar altında hareket edilip, 2001 gibi geçmiş krizlerden ders alınmanın yanında detaylara inilerek tedbir alınması her an gerekebilir.

Türkiye'de YTL'nin gittikçe artan şekilde taşıdığı ciddi riskler her ne kadar faiz artırımları ile dengelenmeye çalışılsa da ortaya çıkan yüksek enflasyon rakamları Türkiye ekonomisinin yüksek cari açığını önemli ölçüde dengede tutan “sıcak paranın” bulunduğu zeminin kayganlaşmasına yol açmaktadır.