Gelişmenin yolu değişimden geçiyor ama...
KAYSERİ'den / Mahmut SABAH
Kayserili sanayici, "değişimi" özümsemiştir. Gelişimin yolunun değişime ayak uydurmaktan geçtiğine inanır ve de üretim bahsinde üzerine düşen görevi hep özverili bir yaklaşımla yerine getirmeye çalışır. Ne var ki, üretimde verimliliğin değişim için kaçınılmaz olduğunu benimsediği halde, ihtiyacı olan desteği hiçbir zaman bulamaz.
Nasıl ki, Kayseri'nin 'kamu yatırımı mağduru' olmasının nedeni, "Kayserili işini bilir ve de kendi işini kendi halleder!.." saplantısının altında yatan kör düşüncede aranırsa, "gelişim" için üretime bel bağlayan sanayici de, teşvik desteğinden sürekli yoksun kalmış olmanın ezikliğini, haklı olarak hep aynı nedene bağlar.
Girişimci, o sığ düşüncenin, 'önyargılı' ve de 'maksatlı' bir yaklaşım şekline bürünerek şevkini kırdığına inanmakta yerden göğe kadar haklıdır. Zira; bir tarihte kolları sıvamış, aynı anda 139 işletmenin temelini atmıştır. Bunlar, kısa sürede üretime geçen küçük ve orta boy (KOBİ) işletmelerdir. Yani, özümsediği "değişim"in gereğini yerine getirmek için milyon dolarlar harcayarak, üzerine düşen görevi yerine getirmiş, ama ne var ki teşvik niyetine de olsa hiçbir katkıdan yararlanamamıştır.
İşletmelerin, ekonomideki daralma nedeniyle sıkıntı çektikleri bir gerçek. Aralarında üretimi azaltanlar, istihdamı kısanlar, hatta kapılarına kilit vuranlar var. Çoğu işletme kaynak kullanımında sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyor. O nedenle, küçük ve orta boy işletmeler için yeni bir "KOBİ yaklaşımı"na ihtiyaç var. Sanayi kesiminde, sorunların ancak gerçekçi yaklaşımlarla çözüme ulaşabileceğine inanılıyor ve de "Her şey konuşuluyor, ama işletmelerin finans temininde karşılaştıkları güçlüklerden yeterince söz edilmiyor. Kayseri'de kamu katkısına umut bağlamanın hiçbir anlamı yok; bari finans kaynaklarından makul ölçülerde yararlanabilmenin önü açılsa…" deniliyor.
Evet; Kayseri'de toplam istihdamın yüzde 74'ünü KOBİ'ler sağlıyor. Sinai üretimde KOBİ'lerin payı yüzde 60'larda… Madem hiç de azımsanmaması gereken ölçütlerde bir katma değer yaratılıyor, o halde ihtiyaç duyulduğunda gerekli olan krediyi bulamamak, ya da alamamak niye?
Söylendiğine göre, kriz dönemlerinde kredi musluklarının kısılmasından en çok KOBİ'ler etkileniyor. Örneğin; finansmanı olmadığı için gelişmiş teknolojilere sahip olamıyor; dolayısıyla "gelişim" esintilerine ayak uydurmaktan yoksun kalıyorlar. Teknoloji noksanlı üretim ayıplısı olmaktan kurtulamadıkları için de, olan bu ülkeye, bu ülkenin yoksul insanlarına oluyor.
Veriler, son iki yılda bankaların toplam kredilerinde yüzde 37.2 oranında artış olduğunu gösteriyor. Aynı dönemde KOBİ kredilerindeki artış ise 9.6'da kalmış. Bir başka deyişle, KOBİ'lere verilen kredilerin oranında dişe dokunur bir artış görülmüyor. Kısacası, TOBB verilerine göre, bankaların elinde krediye dönmeye hazır yüklü miktarda likidite var. Ama, "gelişim" adına da olsa, bu kaynak bir türlü harekete geçirilemiyor.