Gelir dağılımındaki eşitsizlik arttı
En yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 8,5 kata çıktı.
ANKARA - Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) araştırmasına göre, 2009 yılında Türkiye'de gelir dağılımındaki eşitsizlik 0,01 puan artış gösterdi.
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,01 puan artışla 0,415 olarak tahmin edildi. En yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 8,5 kata çıktı. Göreli yoksulluk hesaplamasında da eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlerine göre nüfusun yüzde 17,1'i yoksulluk sınırının altında kalıyor.
Araştırma verilerine göre, 2009 yılında, 70 milyon 542 olarak belirlenen kurumsal olmayan nüfusun yüzde 60,5'i "iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek" yiyemiyor. Yüzde 37,8'i "evin ısınma ihtiyacını yeterince" karşılayamıyor. Yüzde 43,9'u ise "yeni giysiler" alamıyor.
Kurumsal olmayan sivil nüfus, kurumsal yerlerde değil, hanelerde ikamet eden nüfus anlamına geliyor. Başka bir deyişle, okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, özel nitelikteki hastahane, hapishane, kışla ya da orduevinde ikamet edenler dışında kalan nüfusu ifade ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2009 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarını açıkladı. Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,01 puan artışla 0,415 olarak tahmin edildi. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,405, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,380 olarak hesaplandı.
Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımda bozulmayı ifade ediyor. TÜİK açıklamasında, gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan "Lorenz eğrisi"nin de bir önceki yıla göre gelir dağılımında önemli bir değişim olmadığını, eğrilerdeki çakışmayla gösterdiği belirtildi.
En zengin ile en yoksulun payı arasındaki fark 8.5 kat
Araştırma verilerine göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 47,6, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 5,6 oldu.
Buna göre, son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre 8,5 kat fazla oldu. 2008 yılında bu oran 8,1 kat civarındaydı.
"Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir dağılımı"nda bireysel refah ön plana çıkıyor. Dolayısıyla hesaplamalarda hanehalkının toplam geliri kadar hane içindeki fert sayısı da önem taşıyor. Hane halkının toplam kullanılabilir geliri, hanedeki fert sayısı dikkate alınarak bireysel gelire dönüştürülüyor. Doğru karşılaştırma için de eşdeğerlik ölçeği kullanılarak her bir hane halkı bütünlüğünün, kaç yetişkine eşdeğer olduğu tespit ediliyor.
10 kişiden 6'sı yoksulluk riski altında
Eşdeğer hanenalkı kullanılabilir gelirleri üzerinden çeşitli göreli yoksulluk sınırları belirlendi. Hesaplama, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 veya yüzde 70'ine yapıldı.
Gelirler küçükten büyüğe sıralandığında ortaya düşen değer, medyan geliri gösteriyor. Medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 17,1'i yoksulluk sınırının altında. Bu oran, bir önceki yıl, yüzde 16,7 düzeyindeydi.
En düşük ortalamaya sahip bölge Güneydoğu Anadolu
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir, 2009 yılında 21 bin 293 YTL (o tarihte YTL kullanımda bulunuyordu) olarak hesaplandı. Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 9 bin 396 YTL oldu.
İstanbul Bölgesi 12 bin 795 YTL ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda. Bunu, 11 bin 501 YTL ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 4 bin 655 YTL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
2009'da müteşebbis gelirlerinin payında azalma oldu
Maaş-ücret gelirleri yüzde 42,9'luk oranla toplam gelir içinde en fazla paya sahip. Bunu, yüzde 20,4 ile müteşebbis gelirleri izledi. Müteşebbis gelirlerinin yüzde 73,7'si tarım-dışı sektörden oluştu. 2008 yılı sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, bir önceki yıla göre maaş-ücret gelirlerinin payında 1 puanlık bir artış, müteşebbis gelirlerinin payında ise 2 puanlık bir azalış gözlendi.
Sosyal transferlerin yüzde 93,6'sını emekli ve dul-yetim aylıkları meydana getirdi. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,3'lük paya sahip, diğer sosyal transferlerin payı ise yüzde 1,3.
Yaşam koşulları göstergeleri
TÜİK araştırmasına göre, kurumsal olmayan nüfusun yaşam koşullarına ilişkin bazı göstergeler şöyle:
- Yüzde 60,8'i kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 22,4'ü kiracı.
- Yüzde 42,2'sinin konutunda "sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi ve benzeri" sorunlar söz konusu.
- Yüzde 42,9'unun oturduğu konutta "izolasyondan dolayı ısınma sorunu" yaşanıyor.
- Yüzde 59,3'ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunmakta, bu borç ödemeleri yüzde 29,3'ünün hanesine "çok yük" getiriyor.
- Yüzde 87,4'ü "evden uzakta bir haftalık tatili", yüzde 62,5'i "beklenmedik harcamalarını" ve yüzde 82,1'i "yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını" ekonomik nedenlerle karşılayamıyor.
- Yüzde 60,5'i "iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek" yiyemiyor.
- Yüzde 37,8'i evin ısınma ihtiyacını "yeterince" karşılayamıyor.
- Yüzde 43,9'u "yeni giysiler" alamıyor.
Avrupa Birliği uyum çalışmaları kapsamında 2006 yılında uygulamaya başlanan araştırma kapsamında 2009'da kentsel yerlerden 8 bin 340, kırsal yerlerden 4 bin 686 olmak üzere toplam 13 bin 26 örnek hanehalkı ziyaret edildi. Bu hanehalkından 11 bin 870'i ile anket yapıldı.
Alan uygulamasının her yıl düzenli olarak gerçekleştirildiği ve panel anket yönteminin kullanıldığı araştırmada, örnek fertler 4 yıl boyunca izleniyor.