Fındık politikasında başarısızlığın nedenleri
Onur ŞAHİN / Ulusal Fındık Konseyi Başkan Vekili
15 Temmuz 2009 tarihi fındık ürününde tüm taraflar açısından yeni bir başlangıcın miladı olmuştur.16 Temmuz 2009 itibari ile devlet müdahale alımı yoluyla varlığını hissettirdiği fındık piyasasından çekilmiş fındık ürünü özellikle ticaret grubunun yıllardır özlemi haline gelen " Serbest Piyasa" koşullarına bırakılmıştır.
Devlet bu radikal kararı 3 yıl süreli "fındık üreticilerine alan bazlı gelir desteği ve alternatif ürüne geçen üreticilere telafi edici ödeme yapılmasına dair" bir Bakanlar Kurulu Kararı'yla da fındık sorununu çözüme yönelik bir yol haritasına dönüştürmüştür.
3 yıl uygulanacak olan bu yol haritası sonucunda, fındık probleminin çözüme kavuşacağı, devletin müdahalesine ihtiyaç duyulmadan serbest piyasa şartlarının hâkim olacağı ve üreticinin de mağdur olmayacağı bir yapının oluşacağına inanılmıştır. 3 yıllık bu planda iki önemli yapı mevcut. Birincisi, yasal alanlarda üretim yapan üreticilere "Alan Bazlı Gelir Desteği" ödemesi yapılması, her yıl için dekara 150 TL toplamda 450 TL'lik bir destek. İkincisi ise, yasal olmayan alanlarda fındığını sökerek alternatif ürüne geçen üreticilere ödenecek olan toplamda dekara 600 TL'lik telafi edici ödeme.
Rekolte eksikliği fındık stratejisinin başarısı olarak gösterildi
2009 yılı için yasal alanda üretim yapan üreticilere yaklaşık 700 milyon TL alan bazlı gelir desteği ödemesi yapılmıştır. Bu uygulamada bir sorun yoktur. Zira üreticiye karşılıksız bir ödeme yapılmıştır. Nisan 2010 tarihinde yapılan bu ödemelerle alan bazlı gelir desteğinin birinci yılı tamamlanmıştır. 2009 yılında fındık fiyatlarında aşırı bir düşüş yaşanmamış, ihracat gelirimiz de yine 1 milyar doların üzerinde gerçekleşmiştir. Fındık serbest piyasaya bırakıldığı devletin müdahil olmadığı 2009 ürün sezonu sorunsuz bir sezon görüntüsünü vermiştir. Bu görüntü başta Sayın Başbakan'a ve kamuoyuna yeni fındık stratejisinin başarısı olarak sunulmuştur.
Kamuoyundan ve Sayın Başbakan'dan bir gerçeği sakladılar. 2009 ürün sezonunda son altı yılın en düşük fındık rekoltesi gerçekleşmişti. Yani fındık az olmuştu. Geleneksel ihracat miktarını karşılamayacak kadar az bir ürün gerçeklemiştir. Kısaca 2009 ürün sezonu "arz açığı" olan bir sezondu. Sayın başbakan bu verileri Sayın Tarım Bakanından da öğrenebilir. Ama Sayın Tarım Bakanı bu verileri tüm gerçekleri ile sayın başbakanla paylaşmadı.2009 üretimi ihtiyacı karşılamadığı için, fındık ihracatçıları TMO'dan fındık talebinde bulundular. TMO, ihracatçıların ihtiyaçlarının karşılanması için 60 bin ton 2008 ürünü fındık sattı. Bu gerçekleri de sayın başbakandan sakladılar. TMO, 2008 ürünü kilosu 5 TL den piyasaya sundu.
Arz açığı olan 2009 ürün sezonunda devletin müdahalesine ihtiyaç olmamıştır. Bu nedenle fındık fiyatlarda düşüşün olmaması uygulamanın başarısından değil ürün azlığından kaynaklanmaktadır. Ama bu sezonda bir durum tespiti yapılmıştır. Serbest piyasanın samimiyeti ve niyeti! Fındık ihracatçıları bir yıl eski fındığa, devletin depolarının kapılarına giderek 5 TL fiyat verirken, kapısına yeni ürün fındığı getiren üreticiye 4.5 TL'den yukarı fiyatı layık görmemiştir. İşte bu serbest piyasanın samimiyetidir. Gücün yetene istediğin rakamı verirsin, gücün yetmeyenden istediği rakamını kabul edersin. Bu çelişki de Sayın Başbakana söylenmemiştir.
30.06.2010 tarihinde sona eren fındık sökümüne yönelik telafi edici ödeme başvuru sonuçları stratejinin sonunu getirdi
Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan ve 3'üncü yıl sonunda bitecek olan yeni fındık politikası tüm başarısını üreticilerin alternatif ürüne geçerek 100 bin hektara yakın bir alanda fındığı sökeceği varsayımı üzerine kurulmuştu. 3'üncü yıl sonunda Türkiye 700 bin hektarlık alanda değil 600 bin hektarlık bir alanda fındık üretimini yapacak, arz fazlası sorunu ortadan kalkacağı için devlet müdahalesinin olmadığı, serbest piyasa şartlarının hakim olduğu yeni dönemde fındık fiyatlarında düşüşler olmayacak ve istikrar sağlanacaktı. Yeni fındık stratejisinin başarı anahtarı da söküm desteğine bağlıydı. Söküm desteğinin birinci yılı 30.06.2010 tarihinde tamamlandı. Birinci yıl sonucu: Toplamda 500 ün altında bir üretici başvurusu ve 4 bin hektarın altında sökülmesi planlanan fındık alanı. Sonuç, fındık stratejisi 1. yılın sonunda çöktü. Bu gerçekte Sayın Başbakandan saklandı. İkinci yılda yeni söküm desteği için başvuran bir üretici kararname gereği toplamda dekara 450 TL olabilecek. Dekara 600 TL verilen ilk yılda başvurmayanın, desteğin 450 TL ye düşürüldüğü yeni dönemde hiçbir şekilde başvurulamayacağı açıktır. Yeni fındık politikasının yol haritasının sonu bugün görülmektedir. 3. yılın sonunu beklemeye gerek yok. 3'üncü yılın sonu geldiğinde 2012 ürün sezonunda 600.000 hektara indirilmiş bir fındık dikim alanı değil, yine bugün olduğu gibi 700.000 hektarlık bir alanda fındık üretimi yapan bir Türkiye olacaktır! Sayın Başbakandan ve kamuoyundan bu gerçeği de sakladılar.
Cevaplanması gereken soru; 2012 ürün sezonu ve sonrasında, devletin herhangi bir şekilde müdahaleci olmadığı, fındığın serbest piyasaya bırakıldığı, 700 bin hektarlık alanda 800 bin ton fındık ürünü olduğu dönemde, fındık fiyatlarının 2 TL'ye kadar düşmesini kim engelleyecektir? Öncelikle Sayın Başbakanımızın bu sorunun cevabını ilgililerden alması gerekir.
2003 Yılında başarısızlığı tescillenen söküm desteğinin değişikliğe uğramadan yürürlüğe konulan yeni versiyonu fındık stratejisinin çöküşüne neden olmuştur.
Alternatif ürüne geçen üreticileri telafi edici ödeme sisteminin başarısızlığı sürpriz karşılanmamalıdır. Tarım bakanlığı aynı söküm desteğini 2003 yılında uygulamaya koydu. Hedef 100 bin hektarda fındığın sökülmesiydi. Sonuç olarak 4 bin hektarda başarı sağlandı. %96 başarısızlıkla sonuçlanan bir proje terim değişiklikleriyle 2009 yılında tekrar yürürlüğe konulmak istendi. Sonuç ortada! Başarısızlık! 2003 yılında uygulamaya konulan ve bugün ki gibi başarısızlıkla sonuçlanan uygulamanın nedenlerini Tarım Bakanlığı tespit ettiği halde, hiçbir iyileştirme yapmadan uygulamaya koydu. 2003 yılı uygulamasının başarısızlığının en önemli gerekçesi, öngörülen telafi edici ödemeyi yetersiz bulunmasıydı. Bakanlık 2009 uygulamasında 2003 uygulamasından çok daha az bir destekle üreticinin karşısına çıktı. Sonuç kaçınılmazdı. Bir örnek yeterli. 2003 yılı söküm desteği 3 yılda toplam 335 dolardı. bunun karşılığında üretici bahçede 53 işçi çalıştırabiliyordu. 2009 söküm desteği 3 yılda 600 TL, üretici 600 TL ile 25 işçi çalıştırabiliyor. Üretici "verdiğin destek yetersiz" dediği halde üreticiyle alay edercesine desteği yarıya indirerek tekrar uygulamaya sundunuz. Karşılaştırmaları, sertifikalı tohum, gübre vb. hangi girdiyle yaparsanız yapın aynı sonuca varırsınız. Tarım Bakanlığı başarısızlıkla tamamladığı 2003 yılı söküm desteğini, daha kötü bir versiyonuyla 2009 yılında uygulamaya sokmak istedi ve sonuç ortada. Kamu oyundan ve Sayın Başbakan'dan bu gerçeği de saklıyorlar. Sayın Başbakan'ın stratejinin iki önemli ayağının da tamamlandığı 30.06.2010 tarihi ile uygulama sonuçlarını ilgililerden almalı ve gerekli düzenlemeleri tüm taraflarla beraber gözden geçirmelidir.
Söküm desteği yeniden gözden geçirilmek zorundadır. Üreticinin talepleri dikkate alınmalı, sistemin eksik tarafları üreticilerimizin tespitleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Fındığı söken üreticinin bir daha dikmeyeceği gerçeği dikkate alınarak sökümün sağlanması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Aksi takdirde yeni fındık stratejisi sadece 3 yıl boyunca yasal alanlara dekara toplamda 450 TL ödeme yapıldığı ama 3 yıl sonunda hiçbir şeyin değişmeyip başa dönüldüğü bir sonuçla karşılaşacağız.
Arz fazlası fındığa ihracatçılarımızın ihtiyacı var
Fındığın olmadığı dönemlerde ihracatçılarımızın fındık talebini karşılayacağı bir kuruma ihtiyacı vardır. İhracatçının arz açığı dönemlerinde ihtiyaç olduğu fındık, arz fazlası dönemlerde alınan fındıktır. Sonuç olarak ihracatçılarımız "arz fazlasına" ihtiyacı vardır. Bunun en yakın örneğini bu yıl içinde yaşanmıştır. İhracatçılarımızın bu sene devletin kapısına dayanarak 60 bin ton aldığı fındık 2008 yılının arz fazlası olarak piyasadan alınan fındık değil miydi? 2004 yılında yaşanan don afetinden dolayı meydana çıkan arz açığı aynı şekilde 2001 ürün sezonunda alınan 120 bin ton arz fazlası ürünle karşılanmıştır.
Son on yıllık üretim verileri dikkatle incelendiğinde arz fazlası olarak nitelendirilen miktarın abartıldığı gibi olmadığı görülecektir. 2001 ürün sezonunda alınan 120 bin tonluk arz fazlası ürün 2004 ürün sezonunda piyasaya sunulmuştur. 2002 ürün sezonunda hazine adına alınan 48 bin ton fındık 2003 ürün sezonunda piyasaya sunulmuştur. 2006 -2007 ve 2008 ürün sezonlarında TMO tarafından alınan yaklaşık 700 bin ton fındığın 200 bin tonu piyasaya sunulmuştur. En son piyasaya sunulan 60 bin tonda olduğu gibi. TMO nun elindeki yaklaşık 300 bin tonun tamamının yağlığa ayrılacağı dahi varsayıldığında son on yıllık dönede arz fazlası olarak alınıp yağlık olarak değerlendirilen ürün miktarı toplamda 500 bin tondur. Yıllık ortalama 50 bin ton. Bu iktisadi gerçekler özellikle fındık ticaret grubu tarafından tek taraflı olarak üreticiler aleyhine değerlendirilmekte arz fazlası ürün alım sisteminin fındığın yok zamanlarında sektörlerinin cankurtaran simidi olduğu gerçeğini görmemezlikten gelerek kamuoyundan saklamakta ve hükümetler yanıltılmaktadır.
Fındık piyasasında istikrarın anahtarı:
Arz fazlası sezonlarda, arz fazlası miktarıyla sınırlı piyasadan fındık alınarak, arz açığı olduğunda, ticaret grubunun ihtiyacını karşılamak amacıyla arz açığıyla sınırlı piyasaya fındık satışıyla denge sağlanmalıdır. 2009 sezonunda arz fazlası vermedi, 2010 ürün sezonunda da arz fazlası vermesi beklenmiyor. Gelecek dönemlerde de arz fazlası vermeyen ve devletin müdahale alımına ihtiyaç olmayan ürün sezonları olacaktır Fındık ürünü tamamıyla meteorolojik şartlara bağlı bir ürün ve meteorolojik şartlar son yıllarda arzı olumsuz etkiliyor. Devlet arz fazlası veya arz açığı miktarıyla sınırlı olmak kaydıyla bir alım veya satım sistemini getirmeli. Ülkemiz dünya üretiminin %70 inin gerçekleştiren bir ülke olarak ürünün az olduğu dönemlerde de dünya ihtiyacını karşılama sorumluluğunu yerine getiren misyonu üstlenmelidir. Ne üretici grubu ne de ticaret grubu ' emniyet stoku' oluşturacak güce sahip değildir. Aksi takdirde fındık ürününde hedef olan 'istikrar' hiçbir zaman sağlanamayacaktır. Ürünün bol olduğu dönemde fiyatlar dip yapacak az olduğu dönemde tavan yapacaktır. Bunun sonucu istikrarsızlıktır. Çözüm arz fazlası miktarla sınırlı emniyet stoku alımı ve arz açığı miktarıyla sınırlı piyasa satışı sistemidir. Fındıkta istikrarın anahtarı budur.