”Faiz bir süre daha mevcut düzeylerde tutulacak”
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, iç talepteki istikrarlı toparlanmaya rağmen dış talebin henüz yeterince güç kazanmadığına dikkat çekti
ANKARA - Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, iç talepteki istikrarlı toparlanmaya rağmen dış talebin henüz yeterince güç kazanmadığına dikkat çekerek, bu çerçevede küresel ekonomiye ilişkin belirsizlikler nedeniyle politika faiz oranlarının bir süre daha mevcut düzeylerde tutulması ve uzun süre düşük düzeylerde seyretmesi gerekebileceğini teyid etti.
Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu'nun 18 Mayıs tarihinde yaptığı toplantıya ilişkin "Toplantı Özetini" yayımladı
Buna göre, iç talep istikrarlı bir artış eğilimi sergiliyor. Dengeleyici para ve maliye politikası uygulamalarının iç talep üzerindeki etkileri giderek belirginleşmekte ve iç talebe duyarlı sektörlerde görece daha güçlü bir faaliyet gözleniyor. Toparlanma sürecinde dayanıksız tüketim malları ile inşaat sektörü bağlantısı güçlü sektörlerdeki canlanma dikkat çekmekte.
Bankacılık kesimi tarafından firmalara kullandırılan ticari krediler ile istihdam verilerinin alt kalemleri incelendiğinde, daha çok iç talebe yönelik olan hizmet sektöründeki toparlanmanın sanayi sektörüne kıyasla daha güçlü olduğu görüldü.
Gerek istihdam artışları ile birlikte toplam iş gücü ödemelerindeki yükselişler gerekse kredi piyasasındaki olumlu gelişmeler özel tüketim talebindeki toparlanmaya destek veriyor.
Küresel büyüme görünümündeki zayıf seyre paralel olarak toplam talep yetersizliği ve belirsizliğinin imalat sanayisinde yeni yatırımları sınırlayacağı ve yatırım talebinin bir müddet daha kriz öncesi dönemlere kıyasla düşük seviyelerde seyredeceği öngörüldü.
"Tüketici güvenindeki ve istihdamdaki iyileşme sürüyor"
Kurul, uzunca bir süredir uygulanmakta olan dengeleyici para ve maliye politikalarının iç talep üzerindeki etkilerinin giderek belirginleştiği değerlendirmesinde bulundu.
Nitekim, son dönemde iç talebe duyarlı sektörlerde istikrarlı üretim artışları gözlenirken, tüketici güvenindeki ve istihdamdaki iyileşme sürdü. Tüketim malı ithalatındaki hızlı artış eğilimi ve iç piyasaya yönelik imalat yapan sektörlerde kapasite kullanımının göreli olarak daha yüksek seviyelerde seyretmesi bu görünümü destekliyor.
Kredi piyasasındaki gelişmeler de iç talepteki toparlanmanın istikrar kazandığını teyit eder nitelikte. 2010 yılının başından bu yana kredi faizlerinin tarihsel olarak düşük seviyelere gerilemesi ve kredi standartlarının kademeli olarak gevşemesi kredi koşullarının iç talepteki canlanmaya verdiği desteğin giderek arttığına işaret etti.
Özellikle, küçük ve orta ölçekli işletmelere açılan kredilerin yılbaşından itibaren toparlanma eğilimine girmesi, kredi koşullarının normalleşmekte olduğunu gösterdi.
Kurul, bu aşamada toplam talep gelişmelerinin temel enflasyon göstergeleri üzerinde belirgin bir baskı oluşturmadığı değerlendirmesinde bulundu.
Temel (çekirdek) fiyat göstergelerinin yıllık artış oranlarında son iki aydır gözlenen yükselişte geçen yıl dayanıklı tüketim mallarında uygulanan vergi indirimlerinin etkileri belirleyici oldu. Kurul üyeleri, vergi etkisinden arındırılmış artışlar esas alındığında enflasyonun ana eğiliminde yükseliş olmadığına işaret ederek temel enflasyon göstergelerinin hedefin altında seyretmeye devam edeceğini belirttiler.
Kurul, Mayıs ayında işlenmemiş gıda fiyatlarında belirgin bir düşüş gözleneceğine ve enflasyonun tek haneli seviyelere gerileyeceğine dikkat çekti. Diğer bir ifadeyle, önümüzdeki aylarda enflasyon, daha düşük seviyelerde seyredebilecek. Bunun yanı sıra Kurul üyeleri, et ithalatına yönelik düzenlemenin olası etkilerini ve petrol fiyatlarındaki gelişmeleri de göz önüne alarak, 2010 yılsonu için sunulan tahmine kıyasla gerçekleşmenin yüzde 6,5'lik hedefe daha yakın olabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Bununla birlikte, enflasyon beklentilerinin halen orta vadeli hedeflerin üzerinde seyretmesi nedeniyle fiyatlama davranışlarının yakından takip edildiği ifade edildi.
Kurul üyeleri, 2011 yılından itibaren hayata geçirilecek olan mali kuralın, öngörüldüğü şekilde kararlılıkla uygulanması durumunda, risk priminin düşmesine katkıda bulunacağı ve kamu borçlanma maliyetini azaltarak para politikasının etkinliğini destekleyeceği değerlendirmesinde bulundu.