”En kötü senaryoları bertaraf edemedik”

BaFin Başkanı Sanio, en kötü senaryoyu; batamayacak kadar büyük değil kurtarılamayacak kadar büyük konseptine geçmek şeklinde tanımladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Almanya Federal Finansal Denetim Otoritesi (BaFin) Başkanı Jochen Sanio, "Finansal kriz sırasında biz en kötü senaryolara baktık. En kötü senaryo şöyle olabilirdi; batamayacak kadar büyük değil kurtarılamayacak kadar büyük konseptine geçmek... Ve henüz bu tehlikeleri de bertaraf etmiş olduğumuzu da düşünmüyorum" dedi.

Sanio, İstanbul Finans Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, yapılandırılmış yatırım araçlarında sınırsız bir kaldıraç olduğunu ve bir çok şeyin de gözardı edildiğini, bu yüzden de Alman bankalarından bir kısmının Amerikan yatırım banklarının düştüğü tuzağa düştüğünü, çok ciddi büyük toksik borçları olan portföyler kullandıklarını söyledi.

Sanio, "Hızlı bir takım çözümler bulduk. Şimdi ise daha başlıca soruna eğilmemiz gereken bir noktadayız. Basel 2 sermaye yeterliliğini yüzde 8'den yüzde 6'ya indirecek. Bunun mutlaka artırılması gerekiyor. Basel 3'e de ilkeler bazında hemfikir olundu" dedi.

Basel 3'ün Basel komitesi tarafından tasarlandığını, ancak Basel komitesinin bazı konularda uzlaşı sağlayamadığını belirten Sanio, "Bu eski Basel Komitesi öncelikle 12 üye ülkeden oluşuyordu, sonra İspanya katıldı 13 oldu. Sonra her şey küresel düzeyde olmaya başladı ki bunun Türkiye için iyi olduğunu düşünüyorum, Türkiye'nin de bu uluslararası oyuna artık dahil olduğunu görüyoruz. G20'ye taşındı her şey, fakat Basel'de o eski 13 ülkenin 7'si G20'ye üye değiller ama onlar Basel'i kurmuş olan kişiler. O yüzden bu kadar çok ülkenin bir uzlaşıya varması artık imkansız hale geldi" diye konuştu.

Kriz sırasında denetleyicilerin, gözetimcilerin istemsiz bir şekilde işlerini yaptıklarını belirten Sanio, piyasanın onları belirli yere sürüklediğini söyledi.

Sanio, "Bakalım piyasalar uzun uyarlama döneminde neler yapacaklar bunu bekliyorum. Bütün piyasa katılımcılarını kastediyorum. Sihirli 7 rakamını yakında göreceğiz. daha sonra bütün bankalar en nihayetinde sermayelerini artırmak zorunda kalacaklar. Ama bunun için de bir ayaklanma, panik çıkacak diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Ahlaki tehlikelerden de bahseden Sanio, bu şekilde devam ederse, çok da uzak bir ihtimal olmadığını, net bir ihtimal olduğunu, o zaman hükümetlerin tekrar vergi mükelleflerinin parasını bankaları kurtarmak için harcayacaklarını, bu bankaların her ne pahasına olursa olsun kurtarılması gerekeceğini kaydetti.

Sanio, "Finansal kriz sırasında biz en kötü senaryolara baktık. En kötü senaryo şöyle olabilirdi; batamayacak kadar büyük değil kurtarılamayacak kadar büyük konseptine geçmek... Ve henüz bu tehlikeleri de bertaraf etmiş olduğumuzu da düşünmüyorum. Gerçekten de çok korkunç bir sorun. Çok fazla riski de içinde barındırıyor. Çünkü mesela batamayacak kadar büyük bir bankanın bir hükümet kontrolünde olması tamam ama ya ulusal hükümet artık (bunu biz finanse etmeyeceğiz) derse olacakları düşünüyoruz."

Bütün başarısızlıkları, bütün iflasları da engelleyemeyeceklerini söyleyen Sanio, sınırlar ötesi kuruluşların iflasını yönetecek uluslararası bir konvansiyona ihtiyaç bulunduğunu, bu yapılmazsa önümüzdeki sefer siyasilerin suçlanacağını belirtti.

Reason Foundation Ekonomik Araştırmalar Merkezi Direktörü Anthony Randazzo da nihai hedefin istikrarlı olmak ve sürdürülebilir bir ekonomiyi yakalamak olduğunu belirtti.

Randazzo, "Bir reformun her şeyden önce mülkiyet haklarını korumaya odaklanması gerekiyor. Bankalara kendi sermaye oranlarını yönetmeleri için de esneklik tanınmalı. Düzenleyici kurumlara bütün bu riskleri dayandırmak bence başarısız olur" dedi.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir