Emniyetleri bakımından çok güvenli yerdeler
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Şoförler ve konsolosluk görevlileri can emniyetleri bakımından çok güvenli yerdeler. Kendileri ile zaman zaman telefon irtibatı sağlanabiliyor" dedi
ANKARA - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Şoförlerimizin emin bir yerde olduklarını biliyoruz. Serbest bırakıldıkları noktasında bazı açıklamalar var ama buna katılmam şu anda mümkün değil. Bir yerden Türkiye'ye doğru veya kendi araçlarını alıp Türkiye'ye dönebilecek noktada şu anda değiller" şeklinde konuştu.
Şoförler ve konsolosluk görevlilerinin can emniyetleri bakımından çok güvenli yerde olduklarını belirten Arınç, "Kendileri ile zaman zaman telefon irtibatı sağlanabiliyor. Orada, küçük yavrumuz da dahil olmak üzere, kendilerine hiçbir fena muamelede bulunulmuyor."
Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti:
"Ümit ediyorum ki çok kısa bir zaman içinde bugün hayırlı bir haberi, bir müjdeyi alabilecek noktadayız ama kırılganlık devam edebilir, çünkü karşımızda bir devletle, bir hükümetle konuşmak görüşmek veya bu konuda bir çaba göstermesini istemek noktasında değiliz. Karşımızdaki örgüt bellidir, bu örgütü etkileyebilecek unsurların en iyi şekilde, çok hassas biçimde devrede olması gerekiyor, ben konuda hükümetimizin gereken her türlü çabayı yaptığını ve gösterdiğini biliyorum. İnşallah, ümit ediyorum ki bugün Cuma'nın güzelliğinde bu kardeşlerimizi kucaklamak ve onların kurtulduklarını, en azından salimen güvenli bir yerden Türkiye'ye doğru yola çıktıklarını hep beraber duyabiliriz."
Başbakan Yardımcısı Arınç, Esad rejimi ile birlikte çalışmak üzere veya Esad rejimine karşı mücadele etmek amacıyla gelen 5-6 tane isim taşıyan örgüt olduğunu kaydederek, "Bu örgütlerin Türkiye'den yardım ve destek aldıkları ifade edilmiştir. Ancak elimizdeki kayıtlar şunu göstermektedir; kesinlikle hiçbir şekilde buradan bilinçli olarak Suriye veya Irak'ta çarpışmak üzere gidenlere, ne izin verilmiştir, ne fırsat verilmiştir" dedi.
"Türkiye'den yardım yapılmamıştır"
Başbakan Yardımcısı Arınç, IŞİD'in Türkiye'den destek gördüğü iddiası ile ilgili olarak da, "Bilinçli olarak Türkiye'den bir yardım, kişi, silah ve maddi destek olarak gitmiş midir? Hayır. Buna kesinlikle 'hayır' diyebiliriz. Bütün dünya da bunu böyle biliyor." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin bir hedef haline gelmediği ortadadır"
Başbakan Yardımcısı Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ama şu anda ki gayretlerinden, faaliyetlerinden veya çatışmalarından Türkiye'nin bir hedef haline gelmediği, Türkiye'nin bir hedef halinde görülmediği açık ve ortadadır. Türkiye'ye yönelik bir eylem söz konusu değildir, şüphesiz konsolosluğumuz Türkiye toprağıdır, orada Türkiye Cuhunriyeti'nin bayrağı vardır, içindekiler Türk yurtaşlarımızdır ama konsolosluğa yapılan saldırı ve oradakilerin bir şekilde rehine alınması elbette bunun Türkiye'ye yönelik ayrıca bir anlamı olduğunu göstermez. Türkiye Cumhuriyeti toprakları, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti şu anda hedef noktasında değildir bunu rahatlıkla söyleyebilirim."
"Bunu bir cesaretsizlik olarak görmeyin"
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Güvenliğimiz açısından ve belgelerimiz, bilgilerimiz açısından her şey yapıldığına göre, insanlarımızın can güvenliği esas olduğuna göre, insanın hayatta olması, yaşaması önemli olduğuna göre o kahraman polislerimize siz bu noktada 'böyle hareket edin' demek doğru bir harekettir. Dünyanın her ülkesinde hükümetler Dışişleri Bakanlığı böyle bir görevi oradaki görevlilerimize yükler. Bunu bir cesaretsizlik olarak görmeyin. Bunu bir yanlış haber olarak, karar olarak da görmeyin. Yani birilerinin kahramanlık taslamasına, somun pehlivanlığı yapmasına biz gerek duymuyoruz. Reel politika yapıyoruz, reel hayatı içinden gözlemliyoruz. Doğru olan yapılmıştır ve inşallah o arkadaşlarımıza, yurttaşlarımıza en kısa zamanda kavuşacağız" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, Diyarbakır'daki bayrak indirme olayı ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan'ın yaptığı değerlendirmeye dair de "Başbakan 'indirmek'ten bahsediyor. Alnının çatısından vurmaktan bahsetmiyor. 'İndirmek' fiili onu bayrak direğinden indirmek anlamındadır, yoksa kafasına kurşun sıkmak değildir" dedi.
"HSYK'nın "Yaz Kararnamesi"
HSYK'nın "Yaz Kararnamesi"ne ilişkin olarak da Arınç, "Buna 'Kıyım Kararnamesi' denilemez. Bunu söyleyenler bir siyasi amaç taşıyorlar olabilirler, çünkü bu tür kararnameler bir daire tarafından yapılıyor. Burada bir haksızlık söz konusu ise bu kişilerin itiraz etme hakları bulunabiliyor. Eskiden yoktu bu. Eskiden HSYK 5 üyeydi. Şimdi 22 üye, 3 daire halinde çalışabiliyor ve aldıkları kararların hepsinin bir itiraz mercii var. Dolayısıyla itiraz ve temyiz mercii olan bir yerde kıyımdan bahsedilemez. Adalet Bakanlığı'nın kararnamede kimin nereye gideceği üzerinde herhangi bir tasarrufu söz konusu değildir. Daire bunları kendisi yapar" dedi.
Arınç, yeni bir demokratikleşme paketinin somut olarak gündemlerinde bulunmadığını belirterek, "Ancak idari tedbirlerle, yani kanun çıkarmaya gerek duymadan yapabileceğimiz şeyleri zaten süreç içerisinde yapıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Başbakan olma niyetim yok"
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok, hiçbir şekilde böyle bir göreve üstlenme niyetim yok, hiçbir şekilde ara dönemdi, şu dönemdi, bu dönemdi böyle bir şeyin hesabını yapmam, kulisini yapmam, kulis yapmak isteyenlere izin ve fırsat vermem, benim adım Bülent Arınç. 'Efendim siz böylesiniz ama bir görev düştü diyelim' bu başka birşey ama başkaları gibi ben bu dönemde 'filan olsun' diye kulis yapan, ona arka çıkan, onun lehine konuşan, bol bol gıybet yapan insanlardan olmam, izin vermem, birilerinin beni veya bir başkasını kullanmasına kesinlikle razı olmam. Ben bu işin içinde yokum, herkes hesabını ona göre yapsın, herkes rahat olsun, birileri benim varlığımdan rahatsız olmasınlar" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Benim şahsi arzum odur ki Sayın Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız olacaksa bu partiye güçlü bir figürün gelmesi ve ön planda hizmet etmesine ihtiyaç var. Eğer kabul ederse ve uygun görürse bu iş için en iyi isimlerden birisi Sayın Abdullah Gül'dür. Ama maalesef bir takım densizlerin dedikoduları, gıybetleri onu da belki bir noktaya getirmiş olabilir ki '2015 sonrasına dair hesabım yoktur' demek zorunda kaldı" dedi.