Ekonomideki sıkıntı büyüme ile ilgili, kriz söz konusu değil
AK Parti Ankara Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli, büyümeye yönelik yeni politikalar belirlediklerini ve seçim sonrasında o politikaların uygulamasına yoğunlaşacaklarını söyledi
AK Parti Ankara Milletvekili Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli, şu anda Türkiye ekonomisinde bir krizin söz konusu olmadığını, yaşanan sorunun büyümeden kaynaklandığını söyledi. Gedikli, Türkiye ekonomisinin kesinlikle büyüme performansını artırması ve önümüzdeki süreçte asgari yüzde 5.5 büyümenin sağlanması gerektiğini kaydetti. Gedikli, ekonomideki son durumu Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’ya şöyle değerlendirdi:
►Türkiye’nin bir krize doğru gittiği, özellikle reel sektörde sıkıntıların arttığı belirtiliyor, bir kriz öngörüyor musunuz?
Türkiye’de bir ekonomik krizden söz etmek mümkün değil. Aslında kriz diye algılanan şey yavaşlama. 12-13 yıldır ekonomi belli bir hızda gidiyordu, yavaşlaması kriz mi var şeklinde bir algı oluşturuyor ama öyle bir şey söz konusu değil. Şu anda reel sektörde yaşanan sıkıntı büyüme ile ilgili, kriz diyemeyiz. Kesinlikle büyüme performansının artması lazım. Biz uzun zaman yüzde 5 ve üzerinde büyüdük. 2012’den itibaren büyüme performansı yavaşladı, yüzde 3 seviyesine düşünce bunun getirdiği birtakım sıkıntılar söz konusu. Büyüme yavaşladığı zaman şirketlerin ciroları azalır, kârlılıklar düşer, çekip çevirme de zorluklar ortaya çıkar. Olay tamamen büyümenin yavaşlamasıdır. Sorunun çözümü için büyüme performansı artırılacak. Türkiye bundan sonraki süreçte asgari yüzde 5.5 ve üzerinde büyümeli. Büyüme üçüncü çeyrek ve sonrasında hızlanacaktır. Büyüme, şirket cirolarının ve kârlarının artmasını getirecek sıkıntılar minimuma inecektir. Bir de bizde şu oluyor; çoğunlukla seçime doğru giderken insanlar beklemeyi tercih ediyor, kararlarını seçim sonrası almayı tercih ediyor. Piyasa da bunun da getirdiği bir sıkıntı olabilir. Ama 1994 ve 2001’deki gibi bir kriz Türkiye ekonomisinde artık olmaz. Ekonomik analiz yapmayı bilenler de zaten bunu görürler. Türkiye ekonomisinde artık böyle bir kriz mümkün değil.
►Neden mümkün değil?
Bir kere kamuda mali disiplinde bir sorun yok, eskiden krizler kamu açıklarından dolayı çıkıyordu. Bütçe açığı vardı, bütün sorunlar kamu kaynaklıydı, enflasyon da bundan kaynaklanıyordu. Kamu açıklarından dolayı enfl asyon kronik hale gelmişti. İkinci neden bankacılık sistemi yapılan düzenlemelerle sağlam bir noktaya geldi, bir sorun yok. Dünyada en sağlam bankacılık sistemi ile çalışan ülke Türkiye. Üçüncüsü ödemeler dengesine baktığımızda bir sorun yok yüzde 10’a geldiğinde aman krize mi gidiyoruz tartışmaları oldu, cari açık şimdi yüzde 5’e kadar geriledi. Türkiye ekonomisini zaten farklı bir noktaya doğru dizayn ediyoruz yani üretim odaklı bir ekonomi anlayışına doğru geçtiğimiz için ithalatı dengeleyecek bir yapıya doğru dönüşüyoruz. Ödemeler dengesi anlamında da bir sorun yok. Öte yandan yüzde 3’ler seviyesinde de olsa büyüme devam ediyor. Yüzde 3 büyüme Türkiye için yeterli bir büyüme değildir, çok daha yüksek olması lazım ama birçok ülke yüzde 3’ü bile bulamıyor.
►Bir süre önce istihdam ve üretime ağırlık verilmesi konusunda uyarıları ve eleştirileriniz vardı…
O tartışmaların sebebi neydi büyümeyi tüketim ve ithalat üzerine değil yatırım ve ihracat üzerinden sağlamaktı. Bu dönüşümü yavaş yavaş sağlamaya başladık. Tüketimi azaltacak tedbirler alındı, krediler, kredi kartları noktasında önlemler alındı. Bunlar ihracat ve yatırım odaklı bir büyümeye geçmenin adımları. Kurların gelmiş olduğu seviye de bunu destekliyor. Kurların geldiği seviyeyi normal görüyorum. Bir tek volatilite olmamalı. Seçim sonrası volatilite olacağını da sanmıyorum. Bu seviye hem ihracatı destekleyen bir seviye hem de ülke içinde üretimi destekleyen bir seviye çünkü ithalatı kısıtlar. Bu seviyeler normal ve makul.
►Dövizdeki yükseliş neden kaynaklanıyor?
Konjonktürel bir hadise. Bir başka sebep küresel koşullar iyi değerlendirilmediği için böyle bir yanılgıya düşülüyor. Küresel ekonominin şu an içinde bulunduğu durumun tespitini doğru dürüst yapan bir ekonomist yok . Bu kadar açık konuşuyorum muhalefet partilerinin zaten dünyadan haberi yok. Dünya ekonomisinde 2008’den bu yana ne olup bittiğinin farkında değiller. Olan biteni analiz etmiş değiller. Muhalefet yapmıyor ama iktisat otoritelerinin de büyük bir bölümü yapmıyor. 2008’den bu yana dünya ekonomisi aslında alacakaranlık kuşağında bu durumda olduğu içinde büyük bir temkinlilik ürettiler, para politikasını inanılmaz ölçüde gevşettiler. Yunanistan’ın durumu belli Avrupa’da riskler hala bitmiş değil, AB Merkez Bankası yine para basmak zorunda. Amerika’da veriler bir türlü bir trende dönüşmüyor, bu nedenle orada da bir alacakaranlık var. Erken bir faiz artırımının ekonomiyi allak bullak edeceğini biliyorlar ve o kararı bir türlü alamıyorlar .
►Muhalefet partilerinin seçim beyannamelerini değerlendirir misiniz?
Asgari ücreti bir parti 1500 diğeri 5000 lira olarak açıklıyor, açık artırmaya çıkardılar. Asgari ücret madalyonun iki yüzü gibidir. Bir tarafı refaha bakan yüzüdür, gelirdir bir tarafı da maliyettir, dolayısıyla bu ikisi arasında bir denge kurmak gerekiyor. Elbette biz işçimizin refahının artmasını isteriz ama bunu artırmanın yolu artıralım demekle olmuyor. Asgari ücret büyümenizle gelişmenizle ekonomide aldığınız mesafe ile ilgili bir durum. Biz zaten bunu ekonomik gelişmelere göre yapıyoruz. Bundan sonda da yapmaya devam edeceğiz. Bu artışı birden yaparsanız bütün yapıyı bozabilirsiniz kaş yapıyım derken göz çıkarırsınız. Muhalefetin de yaptığı bu. Önce üretim olur, sonra yeniden dağıtımı konuşursunuz. Muhalefetin yaptığı kaşıkla verip kepçeyle geri alma politikasıdır.
►Kamu bankaları katılım bankası kurdu beklenti nedir?
İnsanlarımızın elindeki tasarrufları hızla finans kesimine yönlendirmelerini bekliyoruz. Bu da tasarrufl arın artmasını sağlayacak. Mevcut katılım bankaları belli bir noktaya geldiler. Şimdi kamu da bu işin içine girmiş oldu bu birbirlerini dışlayan bir durum değil. Faizsiz bankacılığı en iyi uygulayan İngiltere biz de bunun araçlarını oluşturmak zorundayız. Sukuk diye bir araç var, bunları kullanarak kaynakları daha hızlı devreye sokmuş olacağız. Asgari yüzde 5.5 büyümeyi nasıl sağlayacağız? Tasarruf oranlarını artırarak yeni kaynakları devreye sokarak yoksa dışarıdan borç bulmak zorundasınız. Ülke içi kaynakları devreye soktukça hem borçlanmanız azalır hem de cari açık düşer.
Sorun kur artışı değil volatilite
►Reel sektörün borç yükünü dikkate aldığımızda kurdaki hareketlilik risk oluşturmuyor mu?
Reel sektör borçları Türkiye için birkaç nedenden dolayı sorun oluşturmuyor. Karıştırılan konu şu; bu borcun kamu kaynaklı olduğu yanılgısı var. Eskiden cari açık kamu kaynaklıydı, kamu borcu alıyor israf ediyordu. Üretime, kâra dönüşmüyordu. Sonunda da bunların ödenmesinde sorun oluşuyordu. Şimdi cari açık kamu kaynaklı değil, özel sektör kaynaklı bu da dinamizmin göstergesi çünkü adam borcu alırken bunu israf edeyim diye almıyor. Yatırım yapmak için alıyor, yatırımın karşılığı da kârlılıktır, cirodur. Borçlarını döndürmekte de bir sorun yaşamıyor. İkincisi; özel sektör zaten kendi parasını yurtdışından kredi olarak getiriyor, bir sorun olduğunda derhal telafi edebiliyor veya varlıklarında bilançolarında bir değişiklik olmuyor. Borçlar artmış görünüyor ama adamın aktifi de artıyor. Üçüncüsü Türkiye’de hane halkının döviz borcu yok. Eskiden dövize hücum hane halkı kaynaklı olduğu için büyük bir soruna dönüşüyordu, şu anda hane halkının döviz borcu yok, dövize hücum diye bir şey yok. Tam tersine hane halkının döviz mevduat hesapları bu dönem artmış. Dövizdeki sorun hızlı ve kısa zamanda değişim olması. Volatilite sorunu olmasa kurun gelmiş olduğu nokta sorun değil. Volatilitenin bu kadar olmaması lazım.
Bülent Gedikli'nin dikkat çektikleri
Dolar kurunda gelinen seviyenin getirisi ve götürüsünün tartışıldığı ve reel sektörde ‘kriz’ seslerinin yükseldiği dönemde AK Parti’nin ekonomi kurmaylarından Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ile konuştuk. “Şu anda ekonomide yaşanan sıkıntı büyüme ile ilgili, kriz söz konusu değil” diye söze başlayan Gedikli, büyümeye yönelik yeni politikalar belirlediklerini ve seçim sonrasında o politikaların uygulamasına yoğunlaşacaklarını dile getirdi. Yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı Danışmanlığı görevini üstlenecek Gedikli, kur konusunda da rahattı, “Kurun geldiği nokta hem ihracatı hem de üretimi destekleyen bir seviye. Volatilite sorunu olmasa kurların gelmiş olduğu nokta normal. Volatilite de seçim sonrası düşer.”