”Ekonomi kriz öncesi seviyeye ulaşacak”
MB Başkanı Yılmaz, "Türkiye Turizm Ekonomisi ve Para Politikaları" konulu sohbet toplantısında konuştu.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANTALYA - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yıl sonu itibarıyla Türkiye ekonomisinin kriz öncesi seviyeye ulaşacağını söyledi.
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği'nce (AKTOB) Concorde De Luxe Resort'ta düzenlenen "Türkiye Turizm Ekonomisi ve Para Politikaları" konulu sohbet toplantısına katılan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan turizm sektörünün sorunlarını tartışmak ve dertlerini dinlemenin Merkez Bankası için de çok önemli olduğunu söyledi.
Çok ciddi bir finansman ve ekonomik kriz yaşayan dünya ekonomilerinin, 2009 yılının son çeyreğinden beri bir toparlanma eğilimine girdiğini ifade eden Yılmaz, bu sürecin 2010'un ilk çeyreğinde de devam ettiğini vurguladı.
Yılmaz, "Bununla birlikte son aylarda dünya ekonomilerinin tekrar bir yavaşlama sürecine girdiğine ilişkin bir takım sinyaller alınmaktadır. Satın alma yöneticileri endeksleri, iktisadi faaliyette canlanmaya işaret etmekle birlikte endeksin düşüş eğilimine girmesi önümüzdeki döneme ilişkin belirsizlikleri arttırmıştır" dedi.
Gelişmiş ülkelerde bankacılık sektöründe kırılganlıkların hala devam etmesinin, kredi mekanizmasının etkin bir şekilde işlemesine engel olduğunu belirten Yılmaz, 2008 yılından bu yana hızla artan işsizlik oranlarına dikkati çekti.
Yılmaz, şunları söyledi:
"Ekonomilerdeki gerekli iyileşmeye rağmen işsizlik oranı mevcut yüksek seviyeleri korumakta, hane halkı harcamalarını azaltarak toplam talebi olumsuz yönde etkilemektedir. Toparlanmanın kalıcılığına ilişkin risklerin devam etmesine neden olan bir diğer unsur da olağanüstü parasal ve mali tedbirlerin çıkış stratejilerine dair belirsizliklerin sürmesidir. Özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan gevşek maliye politikalarının sonucu olarak hızla büyüyen bütçe açıkları ve kamu borç stoklarının gelecek yıllarda uzun vadeli faiz oranlarını arttırarak toplam talebi etkileyebilecek olması önemli bir risk unsurudur. Küresel ekonomideki toparlanma sinyallerine rağmen gelişmiş ülkelerin bankacılık sistemiyle ilgili olarak kredi mekanizmasındaki aksaklıklar, yüksek işsizlik oranlarıyla kamu maliyesine ilişkin belirsizlikler yatırımcıların iştahını azaltmaktadır. Nitekim risk göstergelerinde geçen senenin son döneminde belirginleşen iyileşme eğilimi yerini düşük risk iştahına bırakmıştır. Bununla birlikte dünya ekonomilerinde ikinci bir dip yaşanma ihtimalini yüksek görmediğimi de vurgulamak istiyorum."
Küresel ekonomideki bu risklerin ihracat temelinde Türkiye'yi de etkileyebileceğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"AB'nin en büyük ihracat pazarımız olduğu göz önünde bulundurulduğunda, AB ekonomilerinin içinde bulunduğu sorunlar, ülkemiz için de önemli bir risk teşkil etmektedir. Küresel krizin Türkiye'yi etkileyebileceği bir diğer taraf ise beklentilerdir. Öncü göstergelerin son dönemde sınırlı bir düşüş sergilemesi ve tüketici güven endeksinin düşük seviyesi Türkiye ekonomisindeki tırmanmanın yavaş ve kalıcı olacağını göstermektedir."
Kriz öncesi seviye
Küresel ekonomideki gelişmelerin finans akımları yoluyla Türkiye'yi etkileme ihtimalinin mevcut olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Bizim öngörümüz yıl sonu itibarıyla ekonomimizin kriz öncesi seviyesine ulaşacağıdır" dedi.
Gelişmiş ekonomilerle kıyaslandığında gelişmekte olan ekonomilerde daha belirgin bir canlanma yaşandığına işaret eden Yılmaz, "Türkiye gerek 2009 yılının dördüncü çeyreğinde gerekse 2010 yılının ilk çeyreğinde yüksek olarak büyüyen ülkeler arasında yer almıştır. Türkiye'nin 2010 yılında da hızla büyüyen ekonomiler arasında yer alması beklenmektedir" diye konuştu.
Son dönemde özellikle Euro bölgesinde bazı ülkelerin borçlanmalarına yönelik endişelerin risk algılamalarında dönemsel bozulmalara yol açtığını dile getiren Yılmaz, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi borç yükü yüksek ülkelerin risk birimlerinde mevcut bütçe açıklarının sürdürülebilirliğine ilişkin kaygıların artması nedeniyle sert yükselişler gözlemlendiğini söyledi.
Türkiye'nin kredi notu
Türkiye'nin risk biriminin ise istikrarlı bir seyir izlediğini ve kredi notunun iyi bir performans gösterdiğini vurgulayan Yılmaz, "Bu durum Türkiye'nin kredi notunun güçlü ve sağlam yapıya sahip oluğunu teyit etmektedir" dedi.
Türk Lirası'nın küresel kriz boyunca sergilediği istikrarlı seyrin krizin en yoğun olduğu dönemleri takiben 2010 yılının ilk yarısında da devam ettiğine değinen Yılmaz, önümüzdeki dönemde ülkelerin ayrıştırıcı özelliklerinin ön plana çıkacağı, bu bağlamda riski düşük, iktisadi temelleri sağlam ülkelerin para birimlerinin daha da olumlu performans göstereceğini ifade etti.
Merkez Bankası'nın küresel kriz döneminde kısa vadeli faiz oranlarında indirim yaptığını hatırlatan Yılmaz, bu dönemde piyasa faizlerinin reel seviyesinin de istikrarlı biçimde azaldığını ve tarihsel olarak en düşük seviyelere indiğini kaydetti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz indirimleri sonucunda istikrarlı biçimde azalan diğer piyasa faizlerinin iktisadi faaliyette toparlanmaya rağmen yükseliş seyri göstermediğinin altını çizen Yılmaz, "Bu, Türkiye'de kriz sonrası süreçte reel faizlerin kriz öncesine göre daha düşük seviyelerde kalabileceğinin göstergesidir. Geldiğimiz nokta tarihi bir fırsattır" dedi.
Yılmaz Türkiye'de hane halkının TL ile borçlanarak döviz riskini üstlenmemesinin, kamu kaynaklarının finans kesimine aktarılmasına ihtiyaç duyulmamasının da krizin en iyi şekilde atlatılmasında etkili olduğunu vurguladı. Yılmaz, bunun en temel nedeninin 2001 yılında yaşanan krizin ardından kamu bütçesine ağır bir yük getirme pahasına uygulanan önlem paketi ile bankacılık mekanizma ve denetiminin güçlendirilmesi olduğunu söyledi.
Yılmaz, küresel krizde sonrası birçok ülkenin uyguladığı kurtarma paketinin Türkiye'de 2001 yılındaki krizden sonra uygulandığını anımsattı.
Önümüzdeki süreçte iktisadi temelleri sağlam ve yüksek büyüme potansiyeline sahip ülkelerin para birimlerinin daha olumlu performans seyredeceğini anlatan Yılmaz, Türkiye'nin de olumlu ayrışan ülkelerden biri olacağını kaydetti.
Turizmin önemine de işaret eden Yılmaz, 1980'li yılların başında Türkiye'de turizm sektörü yeni yeni sesini duyurmaya başlamışken Yunanistan'a gıpta ile bakıldığını ve yatak sayısının 100 bine çıkmasının hayal edildiğini söyledi. Yılmaz, Türkiye'nin bugün sayılı turizm merkezlerinden biri olduğu vurguladı.
Türkiye'nin kültürü, insanı, doğal ve tarihsel güzellikleriyle dünyanın dört bir yanında tanınan ülke haline gelmesinde turizm sektörünün önemli payı olduğunu belirten Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde ülkemizin kalkınmasında ve bölgesinde önemli güç olarak ortaya çıkmasında da kritik rol üstleneceğine inanıyorum" diye konuştu.
Bu konularda ilginizi çekebilir