DİYARBAKIR - Diyarbakır'da emniyet görevlisi olarak görev yaptığı 1990'lı yıllardaki uygulamaları değerlendirirken "Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz, Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk" ifadelerini kullanan Diyarbakır Emniyet Müdürü Güven'in açıklamalarına hem destek hem eleştiri var.
AK Parti'li Aydın: Artık 'edi bese' diyoruz
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in "Teröriste ağlamayan insan değildir" sözlerine destek vererek, "Artık edi bese diyoruz. Her anlamda yeter diyoruz, bu iş bitsin diyoruz" dedi.
TBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Aydın, Güven'in açıklamalarının insani olduğunu vurguladı. Hiçbir insanın ölümden hoşnut olmayacağını, ölüme hiç kimsenin sevinmeyeceğini dile getiren Aydın, şunları kaydetti:
"İktidara geldiğimiz günden bu yana yapmaya çalıştığımız, 'analar ağlamasın, acılar, gözyaşları dinsin' diyoruz. Ana, anadır. Yüreği dinsin. Ne olursa olsun. Artık 'edi bese' diyoruz. Her anlamda yeter diyoruz, bu iş bitsin diyoruz. Bu manada da yapılması gereken neyse, atılması gereken adımlar neyse, atmaya başladık. Demokratikleşme ve normalleşme sürecinde adımlarımız devam ediyor.
Bu terörü de meşru göstermez. Terörün hiçbir şekilde amacı olamaz. Meşru bir zemini olamaz. Bir insan eline silah alıp dağa çıkıyorsa ve savunmasız insanları katlediyorsa, bunu meşru göstermek doğru olamaz. Bu manada da terörle en etkili ve en kararlı mücadeleyi sürdürmek zorundasınız. Devletsiniz ve vatandaşınızın can ve mal güvenliğini korumak zorundasınız. Keşke dağa çıkmasalar, keşke ellerine silah almasalar. Başka yollarla sorunlarının çözümü konusunda oturup konuşulsa. Türkiye bugün o noktada. Türkiye bugün birçok tartışılamayanı tartışıyor, bunları mevzuata geçirmiş durumdayız. Terör örgütü, bir sebep değil bir sonuçtur. Yılların ret, inkar, asimilasyon politikalarının getirmiş olduğu bir sonuçtur. Bu sonucu ortadan kaldırmak adına terörün zeminini hazırlayan bütün sorun alanlarıyla birlikte mücadele eden bir AK Parti oldu."
Topyekun direniş arzu ediyoruz
Bir gazetecinin, "Bir Emniyet Müdürünün bu tür açıklamalar yapması doğru mu? Bir siyasetçi gibi konuşmuyor mu?" sorusu üzerine de Aydın, şunları söyledi:
"Herkes görevinin gerektirdiği gibi davranması gerekiyor. Emniyet müdürü vicdanıyla konuştu. Geçmişten bu yana hataların da olduğunu ifade etti. Özellikle yıllar yılı tek parti zihniyetinin farklılıkları yok sayan, inkar, asimilasyon politikalar, terör örgütünü doğurmuştur. Asıl müsebbibi de tek partidir. Bu terör örgütünden beslenen partiler de oldu. Terörün bitmesini istemeyen ekonomik çevreler oldu, dış mihraklar oldu. Bütün bu alanlarla mücadele eden bir AK Parti var. Biz şunu ifade ediyoruz, terör gibi, dış politika gibi milli ve toplumun tamamını ilgilendiren meselelerde toplu bir direniş, topyekun bir birliktelik arzu ediyoruz. Meclis'teki siyasi partileri de samimiyete ve duyarlılığa davet ediyoruz."
Yeni bir Gaffar Okan mı?
"Bölgede yeni bir Gaffar Okkan dönemi diyebilir miyiz?" sorusu üzerine de Aydın, "Bir açıklamayla birçok şeyi ifade etmek doğru değildir. Herkes görevini layıkıyla yapması gerekiyor. Her insan Gaffar Okkan olmalıdır zaten. Mücadele devam ederken, insani vasıflarınızı da geride bırakamazsınız" dedi.
Aydın, Güven'in sözlerinin yeni bir açılım olup olmadığına yönelik soru üzerine de açılımı yapanın siyasi iktidar olduğunu kaydetti. Aydın, "Bir emniyet müdürünün açıklamaları, siyasi iktidar adına yapılmaz. İnsani bir duruş sergileyerek, vicdani bir konuşma yaptı. Ama AK Parti'nin yaklaşımı hep böyle olmuştur" diye konuştu.
Tanrıkulu: İfadeleri önemli ve değerli
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Emniyet Müdürü Recep Güven'in Diyarbakır'da görev yaptığı 1991-1996 yıllarında kendisinin Diyarbakır Barosu'nda genel sekreterlik ve başkan yardımcılığı görevinde bulunduğunu söyledi.
O dönemin çok karanlık bir dönem olduğunu belirten Tanrıkulu, "İnsan hakları ortamı açısından da bir zulüm dönemiydi. Emniyet müdürünün genç yaşlarda bulunduğu o dönemlere ilişkin kendisiyle de yüzleştiği, bu açıklamaları son derece önemli. Acıların ve sevinçlerin ortaklaşma eğilimine giremeyeceği dönemlerde bir arada yaşama arzusu zayıflar ve giderek yok olur. Emniyet müdürünün geçtiğimiz 20 yıla dikkat çekmiş olması ve bunu çarpıcı cümlelerde ifade etmesi önemlidir ve değerlidir. O zamanlar emniyet müdürünün içerisinde bulunduğu mekanizmaların ürettiği insan hakları ihlallerine karşı mücadele ediyorduk" dedi.
[PAGE]
MHP'den tepki
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, sınır bölgesi Şanlıurfa Akçakale ve Harran ilçelerinde incelemelerde bulunan MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ile Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
Vural, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in "Teröriste ağlamayan insan değildir" sözlerinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:
"Diyarbakır Emniyet Müdürü teröriste ağlayacağına, önce bu milleti ağlatan terör örgütüyle mücadele etsin. Ağlamaktan sorumlu Başbakan Yardımcısı vardı şimdi ağlamaktan sorumlu emniyet müdürü var. Sen önce adam gibi terörle mücadele et, senin görevin terör örgütüne şirin görünmek değil. Böyle bir anlayış terör örgütünü cesaretlendirir. Nereden geldin, kim getirdi seni? Fikir ve düşüncelerin neyse bunu devletine ve amirine söyle. Basın mensuplarıyla toplantı yapıyormuş. Hükümet demek ki Oslo'da bahsettiği vali ve emniyet müdürlerini göreve getirmiş.
Teröristten mi yanasın, güvenlik güçlerinden mi yanasın? Bir terörist gördüğünde, 'ileride ağlarım bunun için o yüzden öldürmeyeyim mi' diyeceksin, 'arkasından ağlayacağım adamı etkisiz hale getirmeyeyim mi?' diyeceksin. Kimin kılıcını sallıyorsun sen?
Sen ne demek istiyorsun? 'Teröristler için ağlayabileni değil, şehitler için ağlayabileni görmek istiyorum' desene. Kişi, gasptan adam öldürmüş, tinerciler gelmiş adam öldürmüş, bunlar ağlayacaklar. Teröriste ağlamayan insan değilmiş, psikolog musun sen, nesin ya? Katillere ağlayacakmış beyefendi. Sen kendi haline ağla bence. Polis teröristle karşı karşıya, terörist silah çekmiş. Bunu öldürsem ağlamak için peşinden gideceğim, en iyisi ben öleyim mi diyecek?"
Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar
Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, açıklamayı öncelikle insani bir tepki olarak değerlendirdiğini söyledi.
"İnsanların ölmesine sevinmek, ölen bizden ya da değil demek insani bir tarz değil, emniyet müdürünün açıklamaları bu açıdan önemli" diyen Aktar, "Dinsel inanışımız ve etnik kimliğimizden öte insani bir şey. Kürt sorununun çözümünde birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Gençlerin dağa çıkmasının altındaki sebepleri sorgulayan bir açıklama, insani duygusunu dışa vurmuş" dedi.
Emniyet Müdürü Güven'in kamu görevlisi ve yıllardır bu bölgede görevli olarak çalıştığından Kürt sorununda fikir sahibi olduğunu gördüğünü ifade eden Aktar, şunları söyledi:
"Bu işin istihbarat ve güvenlik kısmında yer alan bir insanın söylediklerinin farklı bir yeri var. Bu coğrafyada yaşayan herhangi birimiz ile devletin bir güvenlik bürokratının söylemesinin arasında çok fark var. Yaşanan sorunda, herkes kendi ölüsüne ağlarsa savaş ve çatışma bir skorboarda döner ve insanlığımızdan uzaklaşırız. Bu tehlikeli ve toplumu ayrıştırır. Bu açıklama herkesi bir vicdan muhasebesi yapmaya iter ve ortak bir duygudaşlık yaratır diye düşünüyorum."
Biz de gençtik ama söylediklerimiz dikkate alınmıyordu
1991 yılında Diyarbakır milletvekili seçilen ve 1990'lı yıllarda bakanlık yapan Salim Ensarioğlu da, Güven'in söylediklerine hak verdiğini söyledi.
O tarihte siyasette aktif görevde olduğunu fakat ortam çok karışık olduğundan kimseye doğruları dinletemediklerinden yakınan Ensarioğlu, "İdama, JİTEM ve koruculuğa karşı çıktım. 1991'de milletvekili seçildiğimde bir gazete söylediklerimi manşet yaptı. Ancak sayın Demirel beni çağırarak 'tekzip et' dedi. Oysa demokrasi ve barışın gerektiğini söylüyordum. Ankara Tunalı'da alışveriş yaparken gazetedeki haberi gören tezgahtar bile 'niye böyle diyorsunuz' dedi. Ben de bu sorunu çözemezsek gün gelir şu Tunalı'da bile rahat edemeyiz dedim."
"1990'lı yıllarda ismi konulmamış iç savaş yaşanıyordu" diyen Ensarioğlu, o dönemde sivil siyasetin bürokratlara söz geçiremediğini ifade ederek, şunları anlattı:
"Şırnak'a gittik. Bir bakan ve 4 milletvekili olarak helikopter istedik ama bize helikopter yok dediler. Çıkarken baktık ki bir korucubaşı helikopterle indi... Böyle bir durum vardı. Hakimin, savcının sözü değil korucunun sözü geçiyordu.
Hiçbir OHAL uzatma kararına oy vermedim. Bugün emniyet müdürümüzün söylediklerini o zaman söylüyordum ancak konuştuğumuzda hep yalnız kalıyordum. Buna rağmen susmadım konuştum. O dönemde bu müdürümüz gibi insanlar olsaydı Ankara farklı bakardı olaya. Keşke siyasetçi olarak bürokrattan böyle bir destek alabilseydim. Oysa hiç kimse öyle düşünmüyordu ve bakan, milletvekili üstü hareket ediyorlardı. Yalnız kalıyordum. Öyle olmasa çözüm daha erken ve kolay olurdu. Bana göre hala geç kalmış değiliz."
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici ise, Emniyet Müdürü Güven'in Siirt'teki uygulamalarına baktıklarında açıklamanın kendilerini son derece şaşırtan bir açıklama olduğunu, çünkü orada demokratik talepleri dile getirmek için yapılan eylemlere müdahalesinin çok sert olduğunu bildirdi.
Bu şekilde bir açıklama yapmasını son derece olumlu bulduğunu anlatan Bilici, şöyle dedi:
"Konuşmasında dikkatimi çeken hususlardan birisi empati kurulması gerektiğini söylüyor. Gerçekten Türkiye'de yaşayan halklar birbirleri ile empati kurabilse bir çok sorunu aşarız. Örneğin, ben kendi anadilimde eğitim görüyorum da başka halklar kendi anadillerinde eğitim görmüyorlar. Benim bireysel ve kolektif haklarım yasal güvenceler altındayken, başkalarının hakları güvence altında olmadığı zaman nasıl bir duygu ve psikoloji içerisine girerler? diyerek, bu empatiyi kurabilirsek sorunu şiddetsiz aşarız. Türkiye'nin acılarını ortaklaştırıp ortak çözüm bulma ile ilgili eğer bir Kürt anne, ölen bir askerin acısını yüreğinde hisseder, bir Türk anne de PKK'lı ailesinin acısını paylaşırsa şundan eminim anneler yıllardır süren bu kavgayı çok kısa bir sürede bitirirler. Samimiyet önemlidir. Pratik önemlidir. Emniyet müdürümüze yeni görevinde başarılar diliyoruz. Umarız söylediklerini pratiğe geçirir ve Diyarbakır Türkiye'ye örnek olur. Diğer bürokratlara da örnek olur. Farklı düşüncelerdeki insanların taleplerini dile getirdiği mitingler, yürüyüşler şiddet içermeyen hiçbir eylem ve etkinliğe müdahale edilmemesi, insanların düşüncelerini gizli yapmak yerine açık açık kamuoyu önünde dile getirmesine, insan hakları savunucularına destek olur. Umuyor ve diliyorum ki, kentteki STK temsilcileri ile beraber Diyarbakır'ı bir demokrasi şehri haline getirme çabası içerisinde olur."
Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi
Elçi, Diyarbakır Emniyet Müdürü Güven'in yıllardır bölgede çalıştığını, olayın mutfağında ne olup bitiğine yakından tanıklık ettiğini vurguladı.
Türkiye'de hamaset üzerine politika geliştiren yöneticilerin genelde bölgeyi bilmeyen, bölgenin yabancısı olan yönetici ve siyasetçiler olduğunu ifade eden Elçi, şunları söyledi:
"Daha önce de buna benzer bir önerim olmuştu. Bölgeyi tanıyan bilenler inisiyatif alır ve yetkileri çoğalırsa sorunun çözümü daha kolay olur. Mecliste bulunan milletvekillerinin tamamı bölgede yaşayan, çalışan kaymakam, savcı, güvenlik ve benzeri görevlerde bulunanları toplayıp olayı tartışmaya açsalar, siyasetçilerin olaya daha vakıf olacağına inanıyorum. Şu anda Türkiye'de Kürt sorunu anlaşılmayan bir sorun değildir. Herkes tarafından anlaşılmaktadır. Maalesef hamaset egemenliğinden dolayı dile getirilmemektedir. Kanaatime göre sayın emniyet müdürü ve bölgede çalışıp olayı kavrayan benzer kişilerin görüşleri ciddiye alınmalı ve buna göre çözüm politikaları geliştirilmelidir."
Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay, bölgeyi, hassasiyetlerini ve sıkıntılarını bilen güvenlik eksenli bir düşünceye sahip olmayan bir emniyet müdürünün çok önemli olduğunu kaydetti.
Bu düşüncelere sahip bir emniyet müdürünün bölgede görev yapmasının çok önemli olduğunu belirten Ay, "Bölgede muhalif görünen herkes arasında çok kalın duvarlar var. Sorunlar sert önlemlerle aşılmaya çalışılıyor. Bu sorunlara insancıl yaklaşan idarecilerin bölgede çalışması ve sorunları diyalogla çözmeye çalışması çok önemlidir" diye konuştu.