Dilenerek ayakta durmaya çalışan ülke örnek olabilir mi?
Başbakan Erdoğan, muhalefetin, Yunanistan ekonomisiyle Türkiye ekonomisini karşılaştırmasına tepki gösterdi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Artık Türkiye'nin başarılarına kulp takmak için uluslararası konjonktürü de kullanmak suretiyle olumsuz istikamette bir şeyler yapmak isteyenler var mı bilmiyorum; ama ne yaparlarsa yapsınlar alacakları netice yok. Zira küresel kriz deyim yerindeyse şu anda dünyayı kasıp kavuruyor ve en büyük maliyetli küresel kriz sürecinde biz yüzde 8,5 büyüyerek; ihracatta Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kaydederek, hatta çok daha büyük hedefler belirleyerek yolumuza devam ediyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Genel Kurulu'ndaki konuşmasına ihracatçılara teşekkür ederek başladı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sizler Türkiye'nin bugünlere ulaşmasına çok büyük katkı sağladınız. 1923'te Türkiye'nin ihracatı 50 milyon 790 bin dolardı. 2002 yılında yani 79 yılda Türkiye'nin ihracatı ancak 36 milyar dolara ulaşabilmişti. Sizler işte bu 36 milyar doları aldınız ve 2011 sonunda bu rakamı 135 milyar dolara bugün itibarıyla 140 milyar dolara çıkardınız. Bu büyük başarınızdan dolayı hepinizi kutluyorum; tebrik ediyorum.
Türkiye'ye, aziz milletimize yaşattığınız, engel, bahane, sınır tanımadığınız için 'uzak, ücra' demediğiniz, 10 yılda ihracatı 4 kat artırdığınız için milletim adına her birinize şükranlarımı sunuyor, sizi kutluyorum."
Herkes Türkiye örneğini konuştu
Dün İstanbul'da başlayan Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında dünyanın birçok ülkesinden devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra uluslararası firmaların üst düzey temsilcilerinin İstanbul'a geldiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gerek açılış oturumunda, gerekse gün boyu gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde Türkiye'nin uluslararası çevrelerde müthiş bir ilgi odağı olduğunu dün bir kez daha müşahede ettik. Dün bir kez daha bu ülkenin Başbakanı olmaktan, bu ülkenin bir vatandaşı olmaktan bir kez daha çok büyük gurur duydum. Herkes Türkiye örneğini konuştu. Herkes, CEO'lar vesaire Türkiye'nin küresel krizdeki duruşunu, bu krizde aldığı önlemleri, bu krizde gösterdiği başarıyı konuşuyor. Gün boyu görüştüğümüz, konuştuğumuz herkes bu başarının altında yatan nedenleri, bu başarının kaynaklarını bizden öğrenmek istiyordu."
Hiçbirine 'eyvallah' demedik
Türkiye ekonomisinin büyümesi sürecinde engellemelerle de karşılaştıklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Geçtiğimiz 10 yıl boyunca hükümet olarak, biz gerçekten yüreğimizi burkan hadiselere de şahit olduk. 2002 sonunda hükümeti devraldığımız andan itibaren yurt içinde birileri sürekli karamsarlık, sürekli umutsuzluk, bunun yanında sürekli belirsizlik pompaladı. Hatırlayın elde ettiğimiz her başarıya kulp takanlar oldu. Elde ettiğimiz her başarıyı, burada Türkiye içinde, millette aramak yerine, gittiler uluslararası konjonktürde aradılar. Elde edilen başarıların geçici olduğunu söyleyenler oldu. Sürekli riskleri öne çıkaranlar oldu. Kriz tellallığı yapanlar, hatta ekonomik kriz duasına çıkanlar oldu.
Maalesef yurt içinde ekonomi kötülendiği kadar yurt dışına da Türkiye ile ilgili yanıltıcı bilgiler aktardılar. Dünyada Türkiye'yi izleyenlere yanlış izlenim vermek için maalesef her türlü girişim yapıldı. Bunu yapanlar, sadece bizim hükümetimize, bizim partimize değil, aslında sizlere, sizin gibi başarılı iş adamlarına, topyekun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına haksızlık ettiler. Ama bunların hiçbirine prim vermedik. Hiçbirine 'eyvallah' demedik. Yere sağlam bastık. Kararlı yürüdük. En önemlisi de birlikte yürüdük ve işte bugünlere ulaştık."
Ne yaparlarsa yapsınlar alacakları netice yok
"Türkiye'nin ekonomideki başarıları konusunda halen tereddütleri olanlar var mı bilmiyorum" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Artık Türkiye'nin başarılarına kulp takmak için uluslararası konjonktürü de kullanmak suretiyle olumsuz istikamette bir şeyler yapmak isteyenler var mı bilmiyorum; ama ne yaparlarsa yapsınlar alacakları netice yok. Zira küresel kriz deyim yerindeyse şu anda dünyayı kasıp kavuruyor ve en büyük maliyetli küresel kriz sürecinde biz yüzde 8,5 büyüyerek; ihracatta Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kaydederek, hatta çok daha büyük hedefler belirleyerek yolumuza devam ediyoruz."
Muhalefetin, Yunanistan ekonomisiyle Türkiye ekonomisini karşılaştırmasına tepki gösteren Erdoğan, şöyle dedi:
"Bakınız Sayın Genel Başkan geçtiğimiz hafta bir televizyon programında çıktı Yunanistan ekonomisinin Türkiye ekonomisinden daha iyi olduğunu iddia etti. Gerçekçi olalım. Kalkıp, nüfusunu bile sağlıklı bir şekilde açıklamayan bir ülke. Sadece nüfusu azaltmak suretiyle kişi başına milli gelirini fazla gösterme gayreti içinde olan bir ülke. Sorun bakayım, satın alma gücü bu insanların nedir? Şu anda buradan 100 milyar dilenerek ayakta durmaya çalışan bir ülke Türkiye'ye örnek olabilir mi? Şu anda adalarını satmaya kalkan bir ülke Türkiye'ye örnek olabilir mi? Türkiye şu anda stand-by anlaşmasını bir kenara koymuştur. 23,5 milyar dolar IMF'ye borçla Türkiye'yi devraldık. Ama şu anda 1,7 milyar dolar bizim IMF'ye borcumuz var. İşi buraya getirdik. Arkadaşlar Merkez Bankamızın kasasında 27 milyar dolar vardı, ama şu anda 92 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi var. Yunanistan'ın acaba Merkez Bankası'nda ne var? IMF'ye olan durumu ne? Avrupa Birliği'ne karşı olan durumu ne? Bu nasıl olur da biz şu anda Yunanistan'la şu anda Türkiye'yi savunuruz. Olacak iş mi bu? Kargalar bile güler buna. Bence bunlara gerek yok."
Kıskanmaya gerek yok
Genç nüfusun önemine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları belirtti:
"Biz iktidarıyla muhalefetiyle el ele omuz omuza vermemiz lazım ki bu sıçrama devam etsin. Kıskanmaya gerek yok. 230 milyar dolar milli geliri vardı bu ülkenin 10 yıl önce, ama şimdi 772 milyar dolar milli gelirimiz var. Yunanistan'ın nüfusu azalıyor bizim ise nüfusumuz her yıl 1 milyon artıyor ve ben daha fazla artmasını istiyorum onu da söyleyeyim. Daha fazla artmasını da bekliyorum. 66 milyon nüfusumuz vardı şimdi 75 milyon. Çünkü ekonominin temelinde özellikle genç, dinamik nüfusun yattığına inanan bir insanım. Batı çöküyor.
Çöküşün altında yatan en önemli sebeplerden bir tanesi yaşlı nüfustur ve bunu bu işi iyi bilen siyasetçileri de zaten teşvik etmek durumundalar. Dostlarımla konuşuyorum bunları. 'Siz doğruyu yaptınız, biz yanlış yaptık. Şimdi doğrultamıyoruz' diyorlar. Aynı şekilde Ruslarla konuştuğumda bu durumu söylüyorlar. 'Yanlış yaptık; düzeltemiyoruz. Teşvikler koyuyoruz buna rağmen düzeltemiyoruz' diyorlar. Bütün bu tespitlerle sadece hükümete haksızlık yapılmıyor. Bu salondaki ihracatçı kardeşlerime de haksızlık yapılıyor.
Hakkı teslim etmek bir erdemdir. Biz Dünya Ekonomik Forumu'nda biz bu erdemi ziyadesiyle gördük. Uluslararası çevrelerin Türkiye ekonomisine hayranlık duyduğunu biz dün bir kez daha müşahede ettik. Bu hakkın Türkiye içinde de teslim edilmesi erdem olacağı kadar inanın ekonominin çok daha iyi seviyelere ulaşması için de katkı sağlayacaktır, destek olacaktır. 'Hükümet'i oluşturan parti kaybetsin de Türkiye'ye ne olursa olsun' zihniyeti köhnemiş bir zihniyettir. Eski siyaset dili, Türkiye'nin hayrına olmayan bu dil, bu üslup artık mutlaka terk edilmelidir. Çünkü bu ülke bizim, Bu ülkede iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber yaşıyoruz."
Bu konularda ilginizi çekebilir