‘Devlet desteklesin, meslek liselerinin yönetimini özel sektör devralsın'

Türkiye’nin bir üst lige çıkması için ‘eğitim’de basamak atlaması şart.AB’nin son raporu durumu gözler önüne seriyor, sanayici acil tedbir istiyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HANDAN SEMA CEYLAN
ZEYNEP PARÇAM

KOCAELİ - Türkiye işçilikte ulaşabileceği en ileri noktaya ulaştı. Özellikle otomotiv sektöründe sıfır hata ile üretim yapmak artık olağan. Ancak Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtaracak Ar-Ge hamlesi ‘eğitim’ sorununa takılmış durumda. Sanayiciler, teknoloji ve yeni pazarlar gibi önemli maddelerin, eğitim ve eleman ihtiyacı sıkıntısının gerisinde kaldığını söylüyor. 2014 yılında AB tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Araştırma ve İnovasyon Performansı, Ülke Profili 2014” (Research and Innovation Performance in Turkey, Country Profile 2014) araştırması ile Türkiye’nin içinde olduğu tablo net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ile DÜNYA Gazetesi’nin ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında araştırmanın sonuçları gündeme getirildi. Ekonominin bilgi yoğunluğu AB ortalamasında yüzde 51.2 iken Türkiye’de oran yüzde 19.5. Dolayısıyla ekonomideki bilgi yoğunluğu zaten Türkiye’nin katma değerli ürün üretmesine yetecek seviyede değil.

Türkiye ihracatının 8 milyar dolarlık kısmına imzasını atan Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği’nin (TAYSAD) üyeleri, sanayinin basamak atlaması için üzerinde durulması gereken en büyük sıkıntının eğitim olduğuna dikkat çektiler. 

TAYSAD üyeleri, konunun çözümüne yönelik ‘mesleki eğitimin devlet tarafından yeterince desteklenmesi durumunda müfredatın ve yönetim özel sektör eliyle yapılması’ önerisini getirdiler. Meslek örgütlerinin bu konuda deneyimleri olduğunu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ya da organize sanayi bölgelerinin (OSB) bu çalışmayı yürütecek tecrübeye sahip olduğunu kaydettiler. Eğitim sisteminin, sanayinin son 15 yıldır gösterdiği performansa paralel gelişmediğini öne süren sektörün yetkin isimleri, Türkiye’nin işleyişi değiştirmediği sürece 2023 hedeflerini yakalayamayacağını kaydettiler. Meslek liselerinin tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’nın tekelinde olduğunu kaydeden sektör temsilcileri, özelleştirme uygulamalarına dikkat çekerek, eğitimin de bu kapsamda özel sektörün katılımı ile yapılmasını talep etti. Türkiye’nin işçilikte gelebileceği en iyi noktaya geldiğini ancak Ar-Ge alanında atılım yapılması gerektiğini belirten sanayici, artık dünyanın 4. Sanayi Devrimini konuşmaya başladığını kaydediyor. Sanayici, Türkiye’nin katma değeri arttıracaksa, bunu ileri teknolojileri geliştirecek insanları ile yapacağının altını çizdi. 

AB tarafından hazırlanan 'Türkiye'nin Araştırma ve İnovasyon Performansı, Ülke Profili 2014" (Research and Innovation Perfonmance in Turkey/Country Profile 2014) araştırmasıyla sanayicinin bu sıkıntısı gözler önüne seriliyor. Araştırmaya göre 'yüksek ve orta teknolojinin ticari dengedeki payı' AB'de yüzde 4.2 iken Türkiye'de bu oran yüzde eksi 3.1. Yani Türkiye daha teknolojik ürünleri ithal ediyor. Aradaki makas büyüyor. Aynı araştırmada 'bilimsel ve teknolojik ilerleme ortalaması' AB'de yüzde 47.8 iken, Türkiye'de sadece yüzde 6.7. TAYSAD ile DÜNYA gazetesinin ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında sektörün sorunları mercek altına alındı. TAYSAD Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu’nun ev sahipliğinde yapılan toplantıyı DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yönetti. Toplantıya DÜNYA Gazetesi Kocaeli Temsilcisi Sabiha Toprak da katıldı. 

Sanayici, toplantıda Türkiye’nin sektörde rakiplerine üstünlük sağlaması için gereken tedbirlere dikkat çekti. Hükümet politikalarının yetişmiş eleman istihdamını teşvik etmesi için gözden geçirilmesini isteyen otomotiv yan sanayiciler, istihdam üzerindeki yüklerin en azından OECD ortalamasına çekilmesi talep etti. Eğitim sistemindeki zayıfl ıktan dolayı, işletmelerinde eğitimler verdiklerini ve çalışanlarına özel eğitimler aldırttıklarını anlatan sanayici, bunun konuda mali yükleri azaltacak bir vergi mevzuatı istedi. Üniversitelerin sanayinin ihtiyaçlarını sormadığını, sanayicinin de üniversitelere ihtiyaçlarını anlatmadığını belirten sektörün önemli isimleri, bu kopukluğun giderilmesi gerektiğinin de altını çizdi. Türkiye’nin geleneksel konularda üretim yaptığını, trendin ise teknolojik kollara gittiğini de belirten sanayici, Türkiye’nin sanayisini ileriye taşıyacak insanları yetiştirememe sıkıntısı ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Sanayicinin önemli taleplerinden biri de işçiler ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyecek hukuki alt yapı. 

46jynhm.png

Becerisini sanayiye taşıyan eğitimci ruhu kalmadı 

Geçmişte sanat okullarından mezun olanların yeni işe başlayanlara, ağabeylik, mentörlük yapıldığını belirten otomotiv yan sanayici, bu kapasiteye sahip insanları yetiştirecek okulların ve mentörlük kurumunun yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini de işaret ediyor. Bursa’daki sanat okulda üç öğretmenin 1960’larda sanayicilik ruhu estirdiğini ve bu kişilerin Süleyman Beltan, Kemal Çoşkunöz, Talat Deniz olduğunun anlatıldığı toplantıda, halen ayaktaki SKT’nin bu isimlerden oluştuğunu, o okullardaki becerinin sanayiye aktarılabildiğini kaydedildi. Yetkinliklerini sanayiye taşıyabilen eğitimcilerin artık olmadığını söyleyen sanayiciler, bu konuda özeleştiri yapıldığını da belirtiyor. Sanayici ailelerin ve gençlerin de meslek seçimi konosunda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Yetişmiş eleman ihtiyacı daha da artacak 

Öte yandan sektörde olumlu gelişmeler olduğunu, Ford’un 1300 mühendislik büyük bir Ar-Ge merkezi kurduğunu, Tofaş’ın ise 2 yıl içerisinde 350 kişilik Ar-Ge merkezini 1100 kişiye çıkartacağını anımsatan sanayiciler, ancak aynı eleman havuzundan beslenen sanayide KOBİ’lerin yetişmiş elemanlarının buralara kayacağını da belirtiyor. Sanayici yetişmiş eleman ihtiyacının daha da artacağına dikkat çekiyor. Ayrıca isimlerin her ne kadar ‘yan sanayici’ olarak geçse de TAYSAD üyeleri gerçek tanımın ‘otomotiv tedarikçisi’ olduğunun altını çiziyor.

e35tg.png

 

DR. Mehmet Dudaroğlu: Hızlı büyüdük, insan kaynağını buna adapte edemedik

TAYSAD Başkanı 

dudaroglu.jpg

Dernek olarak 2014 Ocak’ında hazırladıkları bir stratejik yol haritasıyla 2023 ve 2030’u sektör açısından planladıklarını söyleyen TAYSAD Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu, “Çalışmanın önemli bir bölümünü insan kaynağı konusu oluşturdu. Bu konuyu hep gündemde tutmayı arzu ediyoruz” dedi. Şimdiye kadar hep beyaz yaka ve ara eleman konusunda sıkıntı yaşandığını ancak gelinen noktada mavi yakada da çok büyük sıkıntı olduğunu kaydeden Dudaroğlu, “İş-Kur ile şirketimizde programlar yaptık. 12’şer kişinin katıldığı 3 programın sonunda kendi şirketimizde sadece 2 kişiyi tutturabildik. Yanlış yaptığımızı gördük. Başka yerde eğitim alanlar, şirkete geldiğinde kaçtılar. Bunu değiştirdik. Şimdi hocalar buraya şirketimize gelsin istiyoruz, burada bir abileri olsun, mentörleri olsun. Böylece hem kuruma alışsınlar, sevsinler hem de burada kalsınlar. İyi niyetle çıkan bu programlar dönüştürülerek, daha verimli hale gelecektir” şeklinde konuştu. 

Anadolu’da da mavi yaka sorunu var 

Dünyanın 4. Sanayi Devrimi’ni, Endüstri 4.0’ı konuştuğunun altını çizen Dudaroğlu, “Bu; akıllı fabrikalar, birbirleriyle iletişim halinde olan makineler demek. Operasyonel süreçleri hızlandıracak bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu durum, yetkin insan kaynağına dayanıyor. Tarıma dayalı insan kaynağımız sanayiye dayalı insan kaynağına henüz evirilemedi. Sadece İstanbul’da değil; Anadolu’ya gittiğinizde de mavi yakada çalışacak insan kaynağını bulamıyorsunuz. Ar-Ge ve inovasyon ile birlikte şu makus talihi kıralım ve orta gelir tuzağındaki Türkiye’yi bir üst sınıfa çıkartalım diyoruz” açıklamalarında bulundu. Almanya’nın başarısını mühendislik ve otomasyona borçlu olduğunu kaydeden Dudaroğlu, şunları söyledi: “Türkiye’de bu konudaki insan kaynağımızda eksiklik var. İşin fi nans tarafı var, muhasebe sistemleri var. İnsanları aradığınızda bulamıyorsunuz. Çok hızlı büyüyor ve büyümeye insan kaynağımızı adapte edemiyoruz. Eskiden kamu bir eğitim konusunda insana yatırım yapıyorsa, karşılığında mecburi hizmet istiyordu. Bunlar kaldırıldı. Kurumunuza birisini alıp yetiştiriyorsunuz ama sözleşmeler hukukun karşısında geçersiz oluyor. İnsan haklarına aykırı bulunuyor.” 

Mezunlar üretim süreçlerine en az yüzde 60 hazır olsun 

Konuyu bir örnekle açıklayan Dudaroğlu, “Askerliğini yapmamış insanları şirketler almak istemez. Çünkü onlara yatırım yaparsınız ama askerden sonra şirketinize dönmeyebilir. Eğitimlerle desteklediğiniz, uzmanlaşması için yatırım yaptığınız bir personel, size ‘gidiyorum’ dediğinde kanunlar sizi korumuyorsa, doğal olarak siz de yatırım konusunda müşkülpesent davranıyorsunuz” şeklinde konuşuyor. “Bizim sektörümüzde KOBİ’ler çok. Bunların bir elemanı alıp da yetiştirmesini bekleyemezsiniz” diyen Dudaroğlu, “İşte bu elemanları yetiştirecek güçlü eğitim sistemine, kurumlara ve üniversitelere ihtiyaç var. Bu öğrenciler mezun olup geldiklerinde en azından yüzde 60 hazır olarak gelsin. Şimdikiler yüzde 30-35 oranında hazır geliyor” ifadelerini kullandı.

Ahmet Bayraktar:  Almanya ve Japonya'daki gibi uygulamalı eğitim olmalı

Farba Odelo Başkanı ve TAYSAD Yönetim Kurulu Üyesi 

bhayraktar.jpg

Türkiye’de sektörlerinin küresel müşterilerin politikalarına bağımlı olarak çalıştığının altını çizerek konuşmasına başlayan Farba Odelo Başkanı Ahmet Bayraktar, “Bunu düşünmeden sorunlarımızı çözmeye kalkarsak hatalı oluruz. Bizimle ilgili kararların çoğu bazen bizim ülkemizde değil, bizim müşterilerimizin ana merkezlerindeki yerlerde verilir” dedi. Bayraktar, “Ana sanayi öncelikle güvenli bir fi rma olduğunuza inanmalı. Hem mali hem teknik hem de dakik teslimat açısından. Otomotivde tedarik zinciri saatlik teslimat yapar. Depolar yok. Akan bir nehir gibidir. Akmazsa kurur ve üretimler yapılamaz. Kaliteniz yoksa zaten kimse sizinle çalışmaz. Teknolojiye de sahip olacaksınız. Ürün geliştirmek çok önemli hale geldi. Bu işleri kiminle nasıl yapacaksanız? O zaman ortaya nitelikli iş gücü çıkıyor” diye konuştu. Türkiye’nin insan kaynağında ciddi bir potansiyel olduğunun da altını çizen Ahmet Bayraktar, şunları dile getirdi: “Bir kere iyi girişimciyiz. Ortamını bulursak başarılı oluyoruz. Çalışanlarımız açısından bakarsak; AB gibi değil ama gelişmekte olan ülkelere göre iyi. En büyük sıkıntı, mezun olan talebeyi kimse işe almak istemiyor. Çünkü yeterli becerisi yok. Uygulamalı eğitimin yaygınlaştırılması lazım.Almanya ve Japonya bu konuda çok başarılı.” 

Slovenya’yı iki misli büyüttü, Çin’e fabrika açtı 

Eğitim sıkıntısının aşılmasının ardından önceliğin teknoloji ve müşteriye ulaşmak olduğuna dikkat çeken Bayraktar, kendi serüvenlerini paylaşarak, şunları söyledi: “1979’da kurulduk. Dalgalanmaları, krizleri yaşadık. Türkiye 2000’li yıllarda global pazara açıldı. Biz de pazarı ve onun davranışlarını öğrenmeye başladık. 2004’te dünya klasmanında bir imalatçı olmak için yol haritası çizdik. Mercedes ve Volkswagen için ürettik ama bunlar düşük adetli projelerdi. Teknolojiler çok hızlı gelişiyor. Mesela, led teknolojileri çıktı. Her şey sil baştan oldu. Bir baktık Almanya’da bir şirket satılıyor. Gittik bu şirketi satın aldık. Finansmanı çürüktü. Bunu iki şey için aldık; teknolojisi ve müşterisi. Led çipleri de üretiyor. Almanya’da 4, Slovenya’da 5 fabrikası var. Biz bir fabrika ile 35 milyon ciro yapıyoruz onlar ise 160 milyon. Global tecrübemiz yoktu ama bir delikanlılık yaptık satın almayı gerçekleştirdik. Mercedes en büyük müşteri idi. Audi, Porsche, Volkswagen, BMW gibi müşterileri vardı. Şimdi şirketi sağlıklı hale getirdik. Slovenya’daki fabrikayı 3 misli büyüttük. Türkiye’de 2. fabrikayı kurduk. Türkiye’deki ihracata Alman projelerini getirerek, o zaman ki 4-4,5 milyon euro olan ihracatı 45 milyon’a çıkardık. Çin’de fabrika açtık. O fabrikayı 7 ay içerisinde devreye aldık. Hem Almanlar hem Çinliler şaşırdı. İnsanımız ortamını bulursa, iyi işler yapar.”

700 bin dolar para harcadık şimdi 300 bin dolarlık destek var 

Türkiye’nin otomotivde Batı'dan satın alma becerileri göstermesi gerektiğinin altını çizen Bayraktar, “Bu şirketi satın alırken, Ankara’da ilgili bakanlıklarda toplantılar yaptık. Avukatlık, mali danışmanlık hizmetlerimizi devlet karşılasın istedik. İyi niyetliydiler ama koşullar müsait değildi. Ama bugün bir yasa var. Şirket alınması için 300 bin dolara kadar destek veriliyor. O gün ben 700 bin dolara yakın para harcadım. Biz böyle bir iş yaptık. Devletin bunları inceleyip neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı görmesi teşvikleri öyle vermesi lazım. Sonuçta bu satın almalar kolay değil. Yüzde 60’ı da başarısız oluyor. Geçtiğimiz 4 yıla bakarsanız biz bu işi başarmış bir firmayız” dedi.

Alper Kanca: İşçilikte gelebileceğimiz noktaya geldik, sıra Ar-Ge yapacak insanda

Taysad Başkan Vekili ve Euroforge (Avrupa Dövmeciler Birliği) Başkan Yardımcısı

alper_kanca.jpg

Merkezi İsviçre’de bulunan Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi’nin (IMD) Dünya Yetenek (World Talent) Raporu’nu anımsatarak konuşmasına başlayan TAYSAD Başkan Vekili Alper Kanca, “O listede Türkiye, OECD ülkeleri arasında ortalarda bir yerde. Biz ilk sıralarda yer almak istiyoruz. Yabancı lisan konusunda çok kötü değiliz. Çalışanların motivasyonu konusunda fena değiliz. Ama en kötü olduğumuz yer şurası: Üniversite rekabetçi bir endüstrinin ihtiyaçlarını karşılıyor mu? Bu araştırmada Türkiye OECD ülkeleri arasında en sonlarda. Son 4 veya 5’te. Altımızda Bulgaristan filan var. Türkiye üniversiteleri özellikle teknik alanlarda, Türk sanayinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Bu sadece bizim sübjektif fikrimiz değil, ciddi araştırmanın sonucu” diye konuştu. 

Yenilikçiliğin hukuki altyapısı olmalı

“Eğer biz rekabetçiliğimizi artıracaksak bunu Ar-Ge ile yapmamız gerekiyor. Aşikar olan bir şey var ki, biz sadece işçilik ile gelebileceğimiz yere gelmiş durumdayız” diyen Kanca, “Sektörümüzdeki durum bu. Komşularımız mesela kimler var: Bulgaristan, Romanya. Biraz daha ötede Macaristan, Slovenya. Bu ülkelerdeki ucuz işçilik, Türkiye için ciddi bir rekabet yaratıyor” şeklinde konuştu. Yenilikçiliğin hukuki altyapısı olmalı Ar-Ge, yeni fi kir ve know-how’ın desteklenmesi için hukuki alt yapısının olması gerektiğinin de altını çizen Kanca, şunları söyledi: “Almanya’da bir çırağı şirketinizde yetiştiriyorsunuz. O çırak ile sizin hukuki olarak bir bağınız var. Yıllarca ona yatırım yapıyorsunuz. Bu yatırım size dönüyor. Alman mühendisliği ve endüstri işçiliği bu sayede büyüyor. Bunun hem hukuki hem de ahlaki bir tarafı var. Peki, biz bunu hangi insan ile yapacağız? Sürekli işletme değiştiren insanla mı? Hayır. İşçi ve işverenin uzun vadeli birlikteliği ile bir uzlaşma içerisinde bu bilgiyi toplayacak ve ürüne yansıtacağız. Türkiye’de hukuk sistemi bunu teşvik etmiyor. Apple elektrikli araç girişimi için rakip şirketteki üst düzey yöneticilere yaklaştı diye, rakip şirket mahkemeye gitti. Amerikan hukuku bu şirketi koruyacak. Türkiye’de koruyan bir şey yok.” 

Meslek okuluna giden genç kıza 100 lira aile yardımı önerisi 

Türkiye’nin insan kaynağını ve eğitim sistemini kullanamadığı gibi kadın işgücünü de kullanamadığını kaydeden Kanca, “Erkeklerden bir fayda görmedik hiç olmazsa kadınları, genç kızlarımızı meslek okullarına yönlendirelim. Avrupa’da da kalıpçılıkta kadınlar çalışıyor. Kızı meslek okuluna gidene 100 lira verin. Gebze’de 3 çocuklu bir adam bunu düşünecektir” şeklinde konuştu. 

Kadronuzu geleceğe göre hazırlamıyorsanız felaket gelir 

Futboldan örnek vererek, Türkiye’nin içinde bulunduğu yarışa da dikkat çeken Kanca, şunları söyledi: “Otomotiv yan sanayinin uluslararası rakipleri gerçekten kendi ülkelerinin en iyileri. Şampiyonlar ligi gibi bir mücadeledeyiz. Küresel bir rekabetin içerisindeyiz. Akıllı insan tedirgin olmalı. Eğer geleceği düşünmüyorsanız, kadronuzu ona göre hazırlamıyorsanız, felaket sonuçlar gelir. Burada bugünü değil, geleceği düşünüp, bu yarışı sürdürebileceğimizi hesaplamalıyız.” Eğitim sisteminin düzeltilmesinin 15-20 yıl sonra cevap vereceğini anımsatan Kanca, bu süreyi kısaltacak bir fi kri olduğunu da söyledi. Kanca, “Devletin özellikle mesleki eğitimdeki payının azalması gerekiyor. Eğitimin, meslek örgütleriyle, STK’larla paylaşılması gerek. TOBB da bu anlamda çok ciddi bir kaynağa sahip, OSB’ler de. Gerekli rakamsal teşvik verilirse Türkiye’nin 250 OSB’sinde meslek liselerini sanayici” dedi. 

Elektronikten mezun AVM’de çalışıyor 

Babaları adına Trabzon Sürmene’de Abdullah Kanca Meslek Okulu'nu açtıklarını anlatan Kanca, "Modern laboratuvarları var ama müfredatı doğru değil. Açarken Türkiye için 100 birim fayda bekliyorduk ama sağladığımız fayda 30 birim. Harcanan kaynağa bakıldığında israf var. Meslek lisesinde okuyan bir çocuğunda ilerlemesini teşvik eden bir sistem yok. Neden vergi ya da başka bir destekte sağlamıyor. Çocuk elektronik bölümünden mezun. Ama gidiyor AVM’de çalışıyor” şeklinde konuştu.

Albert Saydam: Mentörü eğiten kurum yok

Tekno Kauçuk İcra Kurulu Üyesi

albert_saydam.jpg

Türkiye’de sorunun müteşebbislikte olmadığını kaydeden Tekno Kauçuk İcra Kurulu Üyesi Albert Saydam, “Çözemediğimiz problemlerden bir tanesi ara elemanlar. 1987 yılından beri çalışıyorum ve hayatımda hep beni etkileyen teknik liseden mezun büyüklerimiz vardı. Tecrübelerinden yararlandım ve onların almış olduğu eğitimin kalitesi ile neleri başardıklarını gördüm. Şu anda şirketimizde çalışan kimsede, o hayatlara dokunan insanları görmüyorum” diye konuştu. “Üniversitede bir hocanız vardır, sizin hayatınızı değiştirir, iş hayatı da öyledir. Birisi sizin büyüğüzdür, siz ondan bir şey öğrenir ve devam ettirirsiniz. Şu anda o yok” diyen Saydam, şunları söyledi: “Birincisi ara eleman yetişmiyor, ikincisi mentör yetişmiyor. Hayatınıza dokunup, sizin vizyonunuzu geliştirecek ve bazı cesaretli adımlarınızı atmanızı sağlayacak kişiler yok ve o insanları yetiştirecek kurumlar yok. Bu sistemin oluşması ancak devletin eli ile olabilir. Şu anda kurumlar isim değiştirse de var ama aynı kalite ve güncellikte tedrisatları mevcut mu? Bu okullar dünya seviyesinin neresinde?” ‘Türkiye’de otomotivdeki sıçrama nasıl olur’ sorusunun altını çizen Saydam, “Bu alt başlığı biz mükemmel yapsak da, 2023’teki 4 milyon adet otomobil üretimi rakamına ulaşamayız. Bir ekosistem meselesi. Ana problemlerimizden biri iş gücü. 4 milyon hedefi ile ilgili her şeyi bir tarafa bırakıp, bütün kurumların ve STK’ların bu konuya odaklanması gerek” dedi. Saydam, “Araç üretimi nasıl artar? Ya yeni yatırımın gelmesiyle ya da mevcut yatırımcıların ek platform çekmesiyle. Bunun için de iş gücü, maliyet ve hukuk altyapısı ve hatta teşvikler önemli" diye konuştu.

Süheyl Baybalı: Ekonomideki bilgi yoğunluğu zaten katma değer üretmiyor

TAYSAD Genel Koordinatörü

suheylbaybali.jpg

TAYSAD Genel Koordinatörü Süheyl Baybalı ise toplantıda 2014 yılında AB tarafından hazırlanan ‘İnovasyon Performans Araştırması’nın sonuçlarının altını çizdi. Baybalı, “Bu araştırma Türkiye’nin şu anda nerede olduğunu izah ediyor. Birinci 'Bilimsel ve Teknolojik İlerleme' Avrupa ortalaması 47.8 iken Türkiye ortalama 6.7. Türkiye’de üniversitelerde yapılan çalışma ve araştırmaların sanayide ihtiyaç duyulan çalışmalar ile hiç alakası olmadığının son derece net göstergesi. İnsan kaynağı sıkıntısı var ama en önemlisi politika sıkıntısı. Bugün yola çıkılırsa 20 yıl sonra ne olacağı ile ilgili politika. Ama bugün yola çıkılmaz ise 21 yıl sonra olacak. 2 yıl sonra çıkılırsa 22 yıl. Dolayısıyla bir an önce yola çıkılması gerekiyor” diye devam etti. Araştırmanın diğer sonuçları ile devam eden Baybalı, ekonominin bilgi yoğunluğunda AB ortalamasının yüzde 51.2 Türkiye’nin ise yüzde 19.5 olduğunu söyledi. Baybalı, şöyle devam etti: “Dolayısıyla ekonomideki bilgi yoğunluğu zaten sizin katma değer ile ürün üretmenize yetecek seviyede değil. Yüksek ve orta teknolojinin ticari içindeki payına baktığımızda Türkiye eksi 3.1’de AB ortalaması ise yüzde 4.23. Bu araştırma ile bizim nerede olduğumuz gözümüze sokulmuş. Ortalama yüzde 6.5 büyümemiz de muhtemelen özel sektörün yaptığı gayretiyle. Sektörlerin kendi için yaptığı çalışmalar ve eğitime yapılan yatırımlar ile destek ile bir yerlere gelindi. Zaten toplam GSMH içindeki Ar-Ge’ye ayrılan tutarda, kamu harcamaları düşerken, özel sektör harcamaları yükseliyor. Sonuç olarak bu iş bugünden yarına çözülmeyecek. Bir an önce uzun vadeli 15-20 yılı kapsayacak strateji yaratılması gerekiyor.”

Prof. Dr. Nihat Akkuş: Eğitim sanayiye paralel gelişmedi

MÜ. Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi

nihat_akkus.jpg

Sektörün temel sorununun eğitim olarak gösterildiği toplantıda bir eğitimci olarak değerlendirmede bulunan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Akkuş ise konuşmasına çarpıcı bir örnek vererek başladı. 18 ay önce Kalkınma Bakanlığı’nın Başbakanlığa sunmak üzere 25 milyar dolarlık otomotiv sektör ile 3 gün süren toplantılar yaptığını kaydeden Akkuş, şunları aktardı: "Çıkan sonuç: Eğitim eksikliğimiz var. Düşünün bu büyüklükteki sektörün takıldığı yer; eğitim. Kat sayı problemi de kaldırıldı, ama sorun çözülmedi. Sanayici aynı şeyden daha fazla şikâyetçi. Problem; bir bütünlük içinde sanayinin ihtiyacı olan eksene elemanları oturtamamamız. Geldiğimiz noktada bizim burada söylediklerimizden fazlasını Ankara’da bakanlarımız söylüyor.” Akkuş, “Sanayimiz 10-15 sene içerisinde çok güzel gelişti ama okullar buna paralel olarak gelişmedi. Üstüne üstelikte kendi ülkemize has kısır çekişmelerden dolayı sıkıntı yaşadık” dedi. Meslek liselerinin tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’nın tekelinde olduğunu kaydeden Akkuş, “Devlet her şeyi yapsaydı, özelleştirme olur muydu? Liseler ile sektörü bir araya getirmek lazım. Biz bu konuda çok geride kaldık" diye konuştu.

Bu konularda ilginizi çekebilir