Deprem önlemleri kaplumbağa hızında
Türkiye'de 'Afet olup bitsin, ondan sonra yaraları sararız' alışkanlığının hakim olduğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, "Afet gelmeden zararı azaltacak çalışmalar son derece yetersiz" dedi.
Didem ERYAR ÜNLÜ
İSTANBUL - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Naci Görür, Türkiye'de yönetimlerin hiçbir zaman çağdaş bir deprem politikası olmadığını söyledi.
Marmara depreminin 11. yılında DÜNYA Gazetesi'ne açıklamada bulunan Prof. Görür, "Türkiye'de 'Afet olup bitsin, ondan sonra yaraları sararız' alışkanlığı hakim. Bu çağdaş bir yaklaşım değil" yorumlarında bulundu.
Marmara depreminden bu yana geçen 11 sene içinde, can zaiyatını en aza indirebilecek nitelikte çalışmalar yapılmadığını kaydeden Prof. Naci Görür, "Yapılan çalışmalar hem kaplumbağa hızıyla ilerliyor hem de genel anlamda bakıldığında devede kulak niteliğinde. Yönetimin gündemi deprem değil. Dolayısıyla depreme hazırlık düşüncesi de yok. Dünya Bankası'ndan sağlanan krediler, medya baskısı ve 99 depremi sonrasında yaşanan manevi maskı bu yönde bazı çalışmaların yapılmasına yol açtı, fakat bundan yetersiz kaldı" derken, bu yöndeki çalışamalar hakkında şu bilgileri veriyor:
Binaların yüzde 60'ı depreme karşı güvenli değil
"Resmi rakamlar durumun ciddiyetini son derece net bir şekilde ortaya koyuyor. Bugün yerel yönetimler tarafından açıklanan verilere göre, Marmara Bölgesi'nde yapı stokunun yüzde 60'ı deprem güvenli değil. Marmara Bölgesi'nde yaklaşık bin 600 bina var. Dolayısıyla, bu 700-800 bin binanın deprem güvenli olmadığı anlamına geliyor. En iyimser durumda, binaların yüzde 25'inin deprem güvenli olmadığını varsaysak bile, bu 400 bin bina anlamına gelir. Her binada en az 10 kişi yaşasa, bu 4 milyon kişinin hayatını kaybedeceğini gösterir."
En büyük can ve mal kaybı halkın oturduğu mahallelerde olacak
11 yıllık süreçte, yollar, viyadükler, köprüler, okullar, hastaneler, devlet dairelerinin güçlendirildiğini, fakat bu çalışmaların bile tüm mevcudu kapsamadığını ifade eden Prof. Görür, şunları söyledi: "Yapılan çalışmalara rağmen bugün altyapı ve resmi binaların tamamı depreme dayanıklı değil. Öte yandan en önemli derdimiz de resmi binalar olmamalı, çünkü en büyük can ve mal kaybının halkın oturduğu mahallelerde olacağını düşünüyoruz. Bu mahallelerde hiçbir çalışma yapılmadı. Vatandaşın kendi göbek bağını kendisi kesmesi için bile yasal ve hukuksal altyapı sağlanmadı. Bu bölgelerde deprem dayanıklı bir dönüşüm için teşvik, destek, ulusal ve uluslararası finans kaynakları sağlanmadı. Aynı durum Anadolu için de geçerli. Anadolu'da deprem kuşağındaki tüm kırsal yapı stoğu yetersiz. Neden hiç bir şey yapılmıyor? Yeni bir deprem gelene kadar herşeyin üstü kapatıldı."
2029'a kadar 7.2 şiddetinde bir deprem bekliyoruz
Prof. Naci Görür, 1999 yılından bu yana yaptıkları araştırmalar sonucunda, özellikle Marmara Ereğlisi açıklarıyla adalar arasında kalan fayın, birinci derecede risk oluşturduğunu belirtiyor.
"Bu fayın kırılması durumunda Marmara Bölgesi'nde en az 7.2 büyüklüğünde büyük bir deprem olacaktır" diyen Prof. Görür, "Deprem kaçınılmaz. Marmara Denizi'nin altından geçen fay hattının uzandığı hat boyunca inceledik. Marmara'nın altında biriken enerji er veya geç açığa çıkacak. İstanbul ve Tekirdağ'ı tehdit eden bu fay hattındaki kırılma yapılan araştırmalara göre 2029'a kadar herhangi bir an gerçekleşebilir" yorumlarında bulundu.
Prof. Dr. Ahmet Ercan: "Gölcük 1999, bilimsel bir yol açtı"
"Yöneticilerin bile bile yaptıkları yanlışların bedelini suçsuz 18 bin 500 kişi ölümüyle ödedi. Bu çalışmaları yapanlar halen ellerini kollarını sallayarak geziyorlar" diyen İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi ve Global Network of Forcasting Earthquakes Türkiye Direktörü Prof. Dr. Ahmet Ercan, Gölcük depreminin ardından Türkiye'nin depremi tanıdığını ifade etti.
"Büyük Türk Bilimci Uluğ Bey ile Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 700 yıl arayla söyledikleri 'Yaşamdan gerçek olan biricik yöngösterici, bilimdir, uygulamadır' atasözünü unutmayalım" diyen Prof. Ercan, deprem sonrasında Türkiye'de olup bitenleri ise söyle sıralıyor:
1. "Türkiye'de doğru çalışmayan "Deprem Yönetmeliği" değişti.
2. Türkiye Deprem Çekince Haritası değiştirildi.
3. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Zemin Etüdleri genelge ile yönetmelikleri değiştirildi.
4. Belediyelere ilk kez jeofizik ile jeoloji mühendisleri görevlendirildi.
5. Jeofizik-Jeolojik-Jeoteknik çalışmalar yapılmadan yapılaşma izni verilmiyor.
6. Deprem bölgelerinde olan her kentte, yerbilimsel çalışmalara dayanan yerleşim tasarım haritaları yeniden yapıldı, yerdayanım ile davranışları belirlendi.
7. Yapı Denetim Kuruluşları oluşturularak yapılar tepeden tırnağa denetim ile sigorta altına alındı.
8. İlk kez yapı dayanıklık incelemeleri yapılmaya başlandı. Deprem sırası gelen İstanbul'daki yapıların yüzde 10'u tarandı. Depremden en çok etkilenecek; Güngören (yüzde 77), Bahçelievler(yüzde 73), Bayrampaşa (yüzde 31), Küçükçekmece (yüzde 17), Zeytinburnu (yüzde 14), Fatih'e (yüzde 10) öncelik verildi. Avcılar, Bakırköy, Bağcılar, Esenler, Beyoğlu, Adalar taranmayı bekliyor. En çekinceli yapıların yüzde 77 ile Güngören'de olduğu ortaya çıktı.
9. Çürük yerlerin iyileştirilmesi çalışmaları yaygınlaştırıldı.
10. Kentler kendi kurtarma takımlarını kurdular, AKUT ülke boyutunda örgütlendi.
11. Belediyeler deprem dokuncalarını azaltmak ya da önlemek için, araştırma bölümleri kurdular.
12. Deprem yıkımlarını karşılamak, sağlam kentler oluşturmak için deprem vergisi kondu.
13. TOKİ depreme dayanıklı, yoksul halk için konut üretti
14. Deprem teknolojileri dış alımı yapıldı.
15. Bilimciler, araştırma konularını "Deprem Araştırmalarına" odakladılar. Yeni yeni tasarımlar, buluşlar yapıldı.
16. Depremin her konusunda, çok sayıda bilimsel-toplumsal kitaplar yazıldı, bilimsel bildiriler yayınlandı.
17. Önceleri "Depremler önceden bilinmez" derken, bugün kamu kuruluşları "Deprem kestirmeleri" üzerine yaygın araştırmalar yapmaya başladılar.
18. Yabancı araştırmacılar, araştırmalarını Türkiye depremlerine yönlendirdiler, yerlilerle işbirliklerini arttırdılar.
19. Evleri ile işyerlerini sigortalattılar, DASK zorunlu deprem sigortası çalışmaya başladı.