Denizde petrol dökülmesi ve acil müdahale

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Şafak ÖZSOY / Genel Müdür

Dünya bir çevre felaketini konuşuyor biraz temkinli de olsa dünyanın en önemli petrol şirketi yaklaşık iki ayı geçkin bir süreden beri  akan petrolün denizde yaratığı kirlilik konusunda köşeye sıkışmışa benziyor.

Petrol ve diğer zararlıların denizde yaratacağı kirlilik ile mücadele de uluslararası     oyuncuların bir araya geldikleri dünyanın konusunda ki en önemli konferansı

12-16 Nisan 2010 tarihinde Avustralya'nın Melbourne şehrinde yapılmıştı. Bu konferansların en önemli özelliği konusundaki uzman, akademisyen, ekipman üreticilerin ve sektör temsilcilerinin bir araya gelerek deneyimlerini paylaşmaları ve diğer bir değiş ile bazen bir gövde gösteri yapmalarıdır. Bu konferansın birkaç hafta sonrasında tüm dünya"oil spill"- petrolün denizde yarattığı kirliliğin ne olduğunu bir kez daha böylesine büyük bir ölçekte tanıdı.

Tekrar Petrol Kirliliği Konferansı'na dönersen,  gala yemeğinde sağ yanımda oturan Avustralya'nın Denizçilik Müşteşarlığı ( AMSA)diyebileceğimiz kurumun taşra teşkilatından bir katılımcı  "bu konferans sizin için çok önemli olmalı ki bu kadar uzun bir yolu gelmişsiniz"  demesi konunun önemini açıklamaktadır.

1969 yılında Torry Kanyon kazası ile başlanan petrol dökülmesine müdahale süreçi Türkiye'yi de beraberinde üç aşamalı kirliliğe müdahale sistemine zorlayan ve  mevzuatına taşımasına  sebep olan acil müdahale planlanması ve önleme faaliyetleri ile korunma konusuna götürülmüştür. 

Avustralya'daki Konferansının ilk gününde AMSA'nın yönetim kurulu başkanı açılışı yapmış ve ülkeleri ve dünya için cevrenin ne denli önemli olduğunun vurgusu yinelenmiştir.

Bu vurgu, Türkiye'de bizlerin  hala küresel ısınma ve ormanlaşmayı en üst gündeme taşınmamış olmamız ile gelişmiş ve geri kalmışlığının farkını  ağırlığı  ile hissettirmiştir.

Son derece bilinçli düzenlenen programda aslında önce ki yıllardan farklı ne konuşuldu demek her  halde anahtar olacaktır.

IOPC Direktörü'nden, IMO'nın  kirlilikten sorumlu yöneticisine ,IPEACA'dan,Yeni Zelanda'nın denizcilik işlerinden sorumlu başkanına kadar  44 ülkeden katılımcının yer aldığı konferans her zamankilerden biraz  daha pahalı ve limitli bilgiye kısıtlanmış gözüküyordu.

Diğer zararlıların denizde yaratacağı kirliliğin  tazmini uluslararası kurumların ana gündem maddelerini oluşturuyordu.

Konferans ile stratejilerin yakın tarihli kazaların ve deneyimlerin anlaşılması acil müdahalede çok  paydaşlılığın yönetimini ve  zorunluluğunu gözler önüne sermiştir.

Türkiye'de 2007 yılından beri bu alanda çalışan firmaların ilgisini çekmeyen uluslararası rejimde  ki roller ve rollerin paylaşımı bu konferansta da kendini göstermiştir.

Türkiye olarak neredeyiz… 2006 ve sonrasında yasal mevzuat gerekliliklerinin yayınlanması süreçi ile kıyı tesislerinin acil müdahale planı yaptırmaları zaruri hale gelmiştir. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yetkilendirdiği firmalar ile acil müdahale planları oluşturulmuş ve bu süreç hale devam etmektedir. Planların oluşturulması süreçinde yasal gerekliklerin oldukça üst seviyede yani bölgenin jeolojisinden başlayarak, denizin batimetrik ve oşinografik özellikleri dahil olmak üzere gemi trağinin modellenmesi gibi doğrudan acil müdahalede nelerin formülize edilmesi dışında bir dizi uzmanlık isteyen faaliyette yetkilendirilmiş kuruluşların üzerine kalmıştır.

Dolayısı ile halen ürün elleçleyen kıyı tesislerinin bir kısmında batimetrik ve oşinografik özelliklerin bilinmediği gerçeğinden yola çıkarak, denizlerimizin tuzluluk , akıntı vb parametrelerinin 21. Yüzyıl öncesinde detaylı olarak çalışılması gerekmekteydi.

Bu neden ile üniversitelerin ilgili bölümlerinin bu alanlarda kendi veri arşivlerini oluşturarak güncellemesi ve aynı zamanda ilgili Bakanlığı'nda veri havuzundan tüm acil müdahale işlerini yapacak firmaların yararlanması gerekirdi.

Gelinen noktada bir petrol dökülmesi vakasında ulusal ölçekte acil durumu yönetecek ekiplerin tecrübe kazanması ve bu tecrübelerle yıllık konferanslarla ulusal boyutta bilgi deneyimini perçinlemelerin önemli olduğunu düşünmekteyim.

Türkiye'den bu alanda çalışan temsilcilerin yurtdışında bu konunun en önemli konferanslarına katılmamaları onların nasıl bu konuda kendilerini yetiştireceklerinin sorgulanması da kanımca gerekli olmaktadır.

Sonuç olarak Meksika Körfezi'ni petrole bulayan vak'a gelecek on yılda üzerinde çok konuşulacak bir vak'a olacaktır. Bu vak'a da ekipman üreticilerinin pek çok ürünü kullanılmış hatta ürün stokların sıfırlandığı ve ülkelerin ekipman stokları ile desteğe hazır olduklarını bildirmeleri durumun  başka bir boyutunu da düşünmemize sebep olmaktadır.

Türkiye'nin bu alanda gerek Denizcilik Müşteşarlığı gerek Çevre ve Orman Bakanlığı olarak bir konferans tertip etmeleri ve ilgili tüm taraflarının bir arada faaliyet göstererek ulusal acil müdahale planlarının beraberinde güncellenmesinin zaruriyet arz edeceğini düşünmekteyim..

Bu konularda ilginizi çekebilir