Çin'den yuanın değerini artırması beklenirken
Dr. Ender Aykut YILMAZ
Küresel krizden çıkış senaryolarının konuşulduğu son günlerde, çok fazla iç talep artışı sağlayamayan ülkeler için ihracat can simidi olarak görülüyor. İhracatı bu anlamda önemseyen veya önemsemek zorunda kalan ülkelerin başında da Amerika ve Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkeleri gelmekte.
Fakat tam da bu noktada, Amerika ve Avrupa ülkelerinin bir takım serzenişleri mevcut. Bu ülkeler, ihracatlarının düşük seviyelerde seyretmesinin ve yavaş büyümelerinin en büyük sorumlularından biri olarak, Çin ve ulusal para birimi olan yuanı görüyorlar. Amerika ve Avrupa, değeri yapay olarak düşük tutulan yuanın, Çin ihraç mallarına haksız bir rekabet üstünlüğü sağladığını düşünüyor. 2009 yılında 1.2 trilyon dolarlık ihracat yapan Çin, dünyanın bir numaralı ihracatçısı ünvanını Almanya'nın elinden almıştı.
Brüksel'de geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen, Avrupa ve Asya'nın buluşmasına sahne olan ve 48 ülkenin katılımı ile gerçekleşen ASEM toplantılarının son gününde, Avrupa Birliği - Çin zirvesi gerçekleştirildi. Toplantının ana konusu tahmin edileceği üzere yuanın değeriydi. Avrupa tarafı, yuanın biran önce revelüe edilmesini isterken, şu an için görünen Çin'in bu konuda herhangi bir adım atmaya, taviz vermeye pek niyetinin olmadığı.
2008 yılında etkisini artırmaya başlayan küresel krizde kendisini korumak isteyen Çin, dolar/Yuan kurunu 6,83'e sabitlemiş ve yükselmesine izin vermemişti. Yuanın düşük kalması Çin'in ekonomik büyüme stratejisinin en önemli parçası. Bununla amaçlananlar arasında, Çin şirketlerine rekabet avantajı sağlanarak ihracat artışının sağlanması ilk sırada sayılabilecekler arasında. Her ne kadar Çin, yuanın değer kazanmasını istemiyor ise de, yuanın değer kazanması Çin için de bazı faydalı sonuçlar doğurabilir. Bunlardan biri ve en önemlisi, ihracata bağımlı büyüme stratejisinden, iç talep kaynaklı büyümeye geçişin ön plana çıkması olacaktır.
Avrupa yuanın değerlenme işini o kadar önemsemiş durumda ki, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy kur hareketlerinin izlenmesine yönelik bir yapının kurulması konusunda ısrarlı, fakat içinde Çin'in yer almadığı böyle bir oluşumun başarılı olma şansı çok fazla yok.
Amerika cephesinde ise farklı gelişmeler var. Düşük değerli yuanın, Çin'in ihraç mallarına olması gerekenden fazla pazarlama kabiliyeti kazandırdığı ve bunun Amerikan malları açısından bir haksız rekabet unsuru olduğunu düşünen Amerikan Kongresi, Çin mallarına gümrük vergisi getiren yasa tasarısını onayladı. Ama bu tasarının yasalaşması için gerekli imzayı Obama'nın atmayacağı, ABD ve Çin arasındaki ticari bir restleşmenin henüz toparlanma aşamasındaki küresel ekonomi için iyi sonuçlar doğurmayacağı yaygın kanaat. Ayrıca, böyle bir yasa ile birlikte ürünlerini genellikle Çin'de imal ettiren Amerikalı firmaların zor durumda kalacak olması da cabası.
Çin'in yuanı dolara sabitlemiş olması, doların Euro karşısında değer kazanması süreci ile birlikte, dolaylı olarak yuanın değerlenmesi anlamına geliyor. Bu da Çin'in Avrupa pazarında rekabet gücünün azalması olarak ortaya çıkıyor. Dolara karşı sabitlediği yuan ile Amerika ile olan dış ticaretinde avantajlı duruma geçen Çin, Avrupa pazarında pozisyon kaybediyor.
Bu durumdan en fazla kazançlı çıkanların başında ise Türkiye geliyor. Türkiye'nin en büyük dış pazarı olan Avrupa'da Çin'in büyük bir etkinliği var. Çin'in bu pazarda rekabet gücünü kaybetmesi, Türkiye'nin pazardan daha fazla pay alması anlamına gelecek.
Bu arada vurgulanması gereken bir başka husus da, Çin ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin yeni boyutlar kazanmakta olduğu. Çin ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde artık dolar yerine, Türk Lirası ve yuan kullanılacak. Bu anlaşma Çin'in, özellikle gelişmekte olan ekonomilerle olan toplam ticaretinin, beş yıla yayılan bir periyotta yarıdan fazlasını yuan cinsinden gerçekleştirmesi hedefinin bir uzantısı. Daha açık anlatımla, yuanı küreselleştirme hareketinin bir alt bileşeni.
Şu an Amerika'nın ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan ve sürdürülebilir yüksek büyüme hızıyla dünyanın en büyük ekonomisi olmaya aday olan Çin, küresel krizden çıkışta da herkesin ve her kesimin önemsemesi, dikkate alması gereken belirleyici bir faktör konumunda. Çin'in yapacağı tercihler, küresel toparlanmanın hızını etkileyecek yapıda. Yuanın revelüasyonuna ilişkin atacağı adımları merakla beklenen Çin'in, şu anki mevcut ihracata bağımlı yapısı itibariyle bu yönde, en azından kısa vadede, adımlar atması oldukça zor görünüyor. Ama mevcut ekonomik yapısında değişikliğe giderse, ilerde neden olmasın.