Çevre krizine farklı bir yaklaşım ve Türkiye
Bekir Kavruk: Siyasi istikrar, Türkiye'nin gelecek nesilleri için avantaj sağlayacak.
Günümüzde Einstein'ın varisi olarak görülen Edward Witten'ın geliştirmiş olduğu 11.Boyut teorisine göre ( M teorisi) içinde yaşamakta olduğumuz evrenimiz 14 milyar yıl önce iki paralel evrenin çarpışması sonucu büyük patlama ( Big Bang) ile oluşmuş bulunmakta olup, bu oluşum süreci ABD'de Fermilab, AB'de CERN'de deneysel ölçülerde uzun süredir araştırılmaktadır.
4 Boyutlu evrenimizde adeta canlı bir embriyon özellikleri taşıyan dünyamız özellikle son 150 yıl içersinde insanoğlunun Anglo-Sakson'lar öncülüğünde gerçekleşen sanayileşme biçiminin doğal bir sonucu olarak ciddi bir çevre tahribatına maruz kalmış bulunmaktadır. 4 milyar yıllık dünyamızda çevre felaketi olarak sonuçlanabilecek olası bir iklim değişikliğinin 'geri dönülemez' diyalektik sıçrama süreci yaklaşık 40 - 50 yıllık bir sürece karşılık geleceği öngörülebilinir. Eğer dünyamız bu sıçrama sürecine girdi ise sonu felaket olup, girmedi ise insanoğlunun acil çok yönlü çevre önlemleri almaya ihtiyacı bulunmaktadır. Her ne kadar bilim adamlarının çoğunluğu dünyanın sıçrama sürecine girmediği ve daha önlemler için vakit olduğu kanısında olsalar da durum gelecek nesiller için pek iç açıcı bir görünüm çizmemektedir.
Birkaç yıldır tarihinin en büyük global krizinin yaşandığı dünyamızda bu önlemler için lokomotif özelliği taşıyan batı ülkelerinin can ve özellikle para derdinden ötürü yapılan birkaç konferans dışında iklim ve çevreyi ön plana çıkaracak girişimleri pek olmamış bulunmaktadır. Maddi-fiziki çevre yanında tabiî ki eğitimden sağlığa kadar çok yönlü kültürel manevi-ahlaki çevre de dünyamız için büyük önem arz etmektedir.
Gittikçe artan dünya nüfusuna karşın insanların yaşam alanlarının ve ihtiyaçlarının iklim-çevre faktörlerinden ötürü gittikçe daralmaya gitme sürecinin gelecekte dünyada bölgesel ve global siyasi – askeri yeni gerilimlere zemin hazırlaması kaçınılmaz olarak görünmektedir. Özellikle bölgesel ve stratejik platformlarda ortaya çıkabilecek olası yeni enerji krizleri ve buna karşı batının attığı ya da atacağı adımlar ile Çin, Hindistan ve Rusya‘yı da kapsamına alan gelişmekte olan ülkeler arası oluşacak yeni dengeler bu süreçte anahtar roller oynayacaktır.
Sonuç :
2001 krizini yaşamış ve kendini rasyonel revize etmenin avantajlarını yaşayan Türkiye'nin de içinde bulunduğu yıldızı parlayan gelişmekte olan ekonomilere kayma sürecine giren sermaye akışlarının bu ülkelerde ciddi fırsatlar doğuracağı öngörülmektedir.
Türkiye'nin siyasi istikrarını sağlaması yanında özellikle İsrail dahil komşuları ile uzun vadeli akıllı 'sıfır sorun' stratejisi izlemeye devam etmesi durumunda bu sermaye akışlarından önemli pay alması söz konusu olabilir. Böylelikle toplumsal barış ve güvenliğin gerçekleşmesi yönünde sosyal ve özellikle kültürel alanlarda geleceğe daha fazla yatırım yapma fırsatları doğacak ve bu süreç hiç olmasa Türkiye'de gelecek nesillerin içinde yaşayacağı çevreye önemli katkı ve avantaj sağlayacaktır.
Bekir Kavruk hakkında bilgi ve eski yazıları