”Çevre faslı konusunda Türkiye kadar cesur ülke yok”
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin çevre konusunda çok sayıda uluslararası sözleşmeye taraf olduğunu belirtti.
ANKARA - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "çevre faslına uyum konusunda herhalde Türkiye kadar cesur başka bir ülke çıkmamıştır" dedi.
Çevre ve Orman Bakanlığı ile TOBB tarafından düzenlenen "Kamu-Özel Sektör Çevre ve İklim Değişikliği Konferansı" TOBB toplantı salonunda yapıldı.
Hisarcıklıoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin aralarında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü'nün de yer aldığı çevre konusunda çok sayıda uluslararası sözleşmeye taraf olduğunu hatırlatarak, aynı zamanda, 21 Aralık 2009 tarihinde, "çevre" faslında Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlatıldığını ifade etti.
AB'nin çevre müktesebatına uyum konusunun teknik olarak zor ve aynı zamanda ciddi yapısal değişimi gerektirdiğine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan "Avrupa Birliği Entegre Uyum Stratejisi"ne göre, uyum sürecinin, yaklaşık 60 milyar euro tutarında bir yatırım zorunluluğunu da beraberinde getirdiğini söyledi.
Avrupa Birliği'ne son katılan ülkelerin deneyimlerinden bilindiği kadarıyla, çevre faslında, yatay mevzuat uyumunda olmasa da maliyetli yatırımları gerektiren alanlarda, iyi geliştirilmiş uygulama planlarına ve sağlam gerekçelere dayanması halinde, geçiş süreleri elde edilebildiğini anlatan Hisarcıklıoğlu şunları kaydetti:
"Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yürütülen, İklim Değişikliği müzakereleri, geçen yıl Kopenhag'da 15'incisi gerçekleştirilen Taraflar Konferansı ile aslında bir anlaşma metnine bağlanmak istenmiş, fakat bu girişim başarısız olmuştur. Bununla birlikte, uluslararası bağlayıcılığı olan bir anlaşma metninin oluşturulması için çalışmalar sürdürülmektedir. İlginç olan husus, Türkiye'nin BM çerçevesinde yürütülmekte olan müzakerelerde, teknik deyimiyle Ek 1 ülkeleri arasında yer almasıdır.
Bunun anlamı, Türkiye'nin 2012 yılından itibaren karbondioksit emisyonlarında azaltım yükümlülüğünün olması ve kurulması öngörülen Çevre Fonunda, yararlanan ülke değil, donör ülke konumunda olma ihtimalini doğurmaktadır."
"Türkiye, çevre faslına uyumda cesur davrandı"
AB ile müzakerelerde, çevre faslındaki kapanış kriterleri göz önünde bulundurulduğunda, iklim değişikliğini de kapsayan daha geniş bir çevre gündemi ile karşı karşıya olunduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, "çevre faslına uyum konusunda herhalde Türkiye kadar cesur başka bir ülke çıkmamıştır. Gerçi Türkiye'nin AB'ye verdiği müzakere pozisyonunun içeriğini bilmiyoruz. Ancak, umarım, tarama raporundaki iyimser yaklaşım, müzakere pozisyonunda daha rasyonel bir temele oturtulmuştur" diye konuştu.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1990 yılından itibaren ekonomik kalkınma sürecine bağlı olarak, kişi başına karbondioksit salımı artmasına rağmen, 2007 yılında bu miktar 5,3 ton iken, aynı miktarın AB'de 10,2 ton, OECD'de ise ortalama 15 ton olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin AB katılım süreci, BM İklim Değişikliği sözleşmesi ve Kyoto Protokolü çerçevesinde, iklim değişikliği konusunda ciddi bir gündemle karşı karşı olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, AB'nin iklim değişikliği için belirlediği, "20-20-20" stratejisini katılım müzakerelerimizin dışında tutmanın mümkün olmadığını, enerjinin yüzde 20'sinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması hedefine halihazırda çoktan ulaşıldığını söyledi.
2020'ye kadar da yüzde 30 gibi bir orana ulaşmanın amaçlandığını ifade eden TOBB Başkanı, enerji verimliliğinin de girdi maliyetlerinde azalmaya, dolayısıyla rekabet gücü artışına katkı sağlayacağını bildirdi.
Müzakere pozisyonlarında ortak bir anlayış geliştirmenin önemine işaret eden Hisarcıklıoğlu, geçiş sürecinde talep edilecek alanlar üzerinde ortak mutabakata varılması gerektiğini belirtti.
İklim değişikliği konusunda güçlü temelleri olan, kararlı ve AB katılım sürecini destekleyen bir politika takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, AB katılım sürecinin gerekleri ile BM çerçevesinde yürütülen iklim değişikliği müzakerelerinde, Türkiye'nin pozisyonunun oluşmasına katkı sağlamak istediklerini söyledi.