Çelik: "Bakanlar istifa etmedi"
Çelik, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda adı geçen bakanların istifa ettiğinin doğru olmadığını belirterek, "Şu an yargılanmıyorlar, biz bu insanları peşinen suçlu kabul edemeyiz" dedi
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Habertürk TV'nin yayınında gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Çelik'in açıklamaları şöyle:
“Bu zanlılarla ilgili olarak bütün her şey getirilmiş savcılıklara teslim edilmiş. Şimdi gereği neyse yapılıyor. Bundan sonra emniyet müdürlerini de görevden alsanız bir şey değişmez. Kolluk gereğini yapmıştır. Bundan sonrası yargıya aittir. Bu tür soruşturmalar bizatihi başsavcılığın emrinde olmalıdır. Başsavcının haberi yok, valinin haberi yok, içişleri bakanının haberi yok. Ülkenizde 25 milyar TL’lik, eski rakamla 25 katrilyonluk kayba yol açan bir ekonomik deprem yaşanıyor, başbakan bu olayı televizyondan öğreniyor. İtiraz edilen budur. Yoksa yolsuzluğun üzerine hep beraber gidelim.”
"İçişleri Bakanı medyadan öğrendi"
“İlk duyduğumda anlamaya çalıştım önce. Böyle bir olay olduğunda Parti Sözcüsü sıfatıyla kimi ararsınız. İçişleri Bakanı'nı. Onu aradım. Oğlunu almışlar İstanbul’da. Medyadan haberi olduğunu söyledi. Önümüzdeki 3 seçimle ilgili birileri kaos yaratmaya çalışıyor, AKP’yi vurmaya çalışıyor. Yolsuzluk varsa üstüne gitmeyelim mi diyoruz?”
"Bakanlar istifa etmedi"
"Bakanlar istifa etti, istifaları da kabul edildi' iddiaları külliyen yalan. Başbakan zaten bir kabine revizyonu yapacaktı. Sayın bakanlar Sayın Başbakan'ın elini rahatlatmak için ne yapılması gerekiyorsa yapacaklarını zaten söylemişlerdir. Bu arkadaşlar yargılansa bile ki; şu an yargılanmıyorlar, biz bu insanları peşinen suçlu kabul edemeyiz.
Biz bakan toto oynamıyoruz. Buna karar verecek olan Başbakan'dır. Bir bakan arkadaşımız çıkıp da 'Ben Başbakan'ı, hükümeti rahatlatmak için illa da istifa etmek istiyorum' derse o başka. Ama biz bakan toto oynayamayız.
"Başbakan dahi haberdar edilmedi"
Türkiye'de İstanbul ve Ankara'da ilk kez emniyet müdürü ve valinin haberi olmadan operasyon yapılıyor. Böylesine büyük çapta ekonomik boyutu olan bir operasyon yapılıyor ve ülkenin Başbakanı, ülkenin İçişleri Bakanı bunu televizyondan öğreniyor. Operasyonun yanlış tarafı, haberdar olması gereken kişilerin, Başbakan'ın haberdar edilmemesi."
"Cemaatin adını kullanarak bir şeyler yapılıyosra, cemaat sahip çıkmamalı"
“Ak Parti büyük bir camiadır. 325 milletvekilimiz var. 2,5 milyon kişiden oluşan bir teşkilatımız ve 8 milyon üyemiz var. Bu kadar büyük bir camianın içinde yanlış yapanlar olabilir. Bu kişilerin suçları yüzde yüz ispatlanırsa onları cezalandırırsınız. Cemaat de çok büyük bir kitledir. Cemaat için de birileri yanlış yapabilir. Peki Cemaat için mi yanlış yapar? Ben bunu söyleyemem. Cemaat’in de bu yanlış yapan kişileri cezalandırmalıdır. Birileri Cemaat’in adını kullanarak, Cemaat’e dayanarak yanlış bir şey yapıyorsa, Cemaat de bunun yanlış olduğunu söylüyorsa, Cemaat’in buna sahip çıkmaması lazım. Birileri itibar cinayeti işliyor. Soruyorum Cemaat’in değerli mensuplarına. Bun kişiye niye itibar ediyorsunuz diyorum. Topyekün Cemaat’in mensuplarını birileri itham ederse bu Allah’ın da beşerin de adaletine sığmaz. Son günlerde dershaneler konusunda bir sıkıntı meydana geldi. Böyle bir konuda bir grup muhalefet sergileyebilir. Demokrasi bu değil mi? Ama bu bir savaş haline dönüşmemeli. Bakıyorsun Cemaat’le ilgisi olmayan bir adam AK Parti’ye başbakana, eşine ağız dolusu hakaret ediyor. Bakıyorsun bizim taraftan da bazıları bu tahriklere ram oluyorlar. İş başka taraflara gidiyor."
"Cemaat de şaibe altında kalıyor"
Gezi olayları masum bir çevre hareketiydi değil mi? Sonra hangi şekiller aldığını biliyorsunuz. Dershaneler meselesini de milimetrik bilen bir insanım. Ben ilgili kurullarda, MYK'da, Sayın Başbakan ile şahsi görüşmelerimde bildiğimi, düşündüğümü hiçbir kaygı duymadan söylemiş bir insanım. Sonra karar aldık, 2 yıl süre verdik. Bu kadar masum bir mesele nerelere gitti. Burada cemaate de büyük haksızlık yapılıyor. Cemaat de şaibe altında kalıyor. Biz cemaatle aynı ruh ve mana ikliminin insanlarıyız. Bu insanlar bizim potansiyel tabanımızdır. Herkes akıllı olacak, itibar cellatlığına alet olmayacak. Herkes şahsi meselesini AK Parti'li ise AK Parti'nin, cemaatten ise cemaatin meselesi haline getiriyor.
"Muhalefet 'komşuda pişer bize de düşer' anlayışında"
“Cemaat’in yurtdışında açtığı okullar bizim medarı iftiharımızdır. Devlet büyüklerimizin yurtdışına gittiğinde resmi işlerinin ardından ilk gittiği yerler buralarıdır. Cemaat’e söylemediğini bırakmayan CHP, şimdi komşuda pişer bana da düşer mi diyerek, iktidarla bunları daha çok çarpıştırabilir miyim hesabı yapıyor. Bu operasyonu yapan arkadaşlar vatanı, milleti düşünen, Türkiye’nin temizlenmesini isteyen insanlardır da onların amiri, valisi, başbakanı düşünmüyor diye bir yaklaşım olabilir mi? Hakkıyla görevini yapan amir, memur bütün polis kardeşlerimiz başımızın tacıdır. Onlar adeta hayatlarıyla bur işin içindedirler. Her an bir kör kurşuna kurban gitme riskiyle görev yapıyorlar. Sizin Ankara temsilciniz, genel yayın yönetmeminiz bilmiyor ama Ankara’da büroda bir grup muhabiriniz, mizanpajı yapanlar bir gece manşeti değiştiriyor. Genel yayın yönetmeni de ertesi gün görüyor. Böyle bir şey olsa siz ne yaparsınız? Bakın ‘ismet’ sıfatı, hatasızlık sıfatı peygamberlere mahsustur. Biz kuluz. Tekrar söylüyorum, bir hatam varsa bunun bedelini öderim. Partim, ülkem benden çok daha önemlidir.”