CEDAW'dan ''savaş mağduru kadınlar'' için çağrı
CEDAW Komitesi, savaş bölgelerinde hayatını sürdüren ve ülkelerinden kaçan, sığınmacı kamplarında kalan kadınların, kız çocuklarının yaşadığı zorluklara dikkat çekerek, sözleşmeye taraf ülkelerin önlem alması için tavsiye karar aldı
ANKARA - Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi, çatışma yaşanan, savaş bölgelerindeki ve ülkelerinden edilen, sığınmacı kamplarında kalan kadınların, kız çocuklarının yaşadığı zorluklara dikkat çekerek, sözleşmeye taraf ülkelerin önlem alması için tavsiye karar aldı.
Birleşmiş Milletlerce 1979'da kabul edilen "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi" (CEDAW) Komitesi, taraf devletlere aldığı ''Çatışmanın Önlenmesi, Çatışma ve Çatışma Sonrası Durumlarda Kadına İlişkin Tavsiye Kararı'' ile çağrıda bulundu.
Komite kararında, kendi bölgesinde konumlanmış olmasa bile taraf devletlerin çatışma esnasında veya acil durumlarda ayrım gözetmeksizin bölgesindeki veya etkili kontrolündeki vatandaşlarına ve vatandaşı olmayan kimselere yönelik yükümlülüklerinin devam ettiğini hatırlattı.
Kadınların homojen bir grup olmadığı, onların çatışma deneyimlerinin ve çatışma sonrası ihtiyaçlarının farklı olduğunun vurgulandığı kararda, çatışmadan etkilenmiş kız çocuklarının toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıktan doğan hak ve özel ihtiyaçlarının ele alınması gerektiğine dikkat çekildi.
Çatışma önleme süreçlerinde kadınların yer almamasının eleştirildiği kararda, ''Toplumsal cinsiyete duyarsız bir çatışma önleme önlemleri çatışmayı yeterli olarak ön göremez ve önleyemez. Taraf devletler ancak kadın paydaşları dahil ederek ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir çatışma analizi kullanarak uygun müdahalelerde bulunabilirler'' ifadesine yer verildi.
Çatışmayı önlemek için ortaya konan çabalarda, kadınların zarar görmemesine, eşitsiz bir ortam yaratılmamasına da vurgu yapıldı.
''Kadınları ve kız çocukları şiddet riski altında''
Çatışmaların kadınlar için devlet ve devlet dışı aktörlerce işlenen çeşitli toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskini yükselttiğine, var olan eşitsizlikleri daha da şiddetlendirdiğine dikkat çekilerek, şöyle denildi:
''Ülkesinde yerinden edilmiş ve mülteci kadınlar, kadın hakları savunucuları, farklı sınıf, etnik, ulusal veya dini kökene ait kadınlar, azınlıklar ve toplumlarının sembolik temsilcileri olarak saldırılan kimlikler, dul kadınlar ve engelli kadınlar gibi belli grup kadın ve kız çocukları çatışma süresince veya çatışma sonrasında başta cinsel şiddet olmak üzere belli bir şiddet riski altında yer almaktadır''
Taraf devletlere, kadın ve kız çocuklarının adalete erişimlerinin sağlanmasının tavsiye edildiği kararda, ''Toplumsal cinsiyete duyarlı eğitimlerin gerçekleştirilmesi, polis, asker ve arabulucular için mesleki ahlak kuralları ve protokollerin benimsenmesi; bağımsızlıklarının, tarafsızlıklarının ve bütünlüklerinin sağlanması için geçişsel adalet mekanizmaları bağlamında olmak üzere adli yargı sisteminin kapasitesinin geliştirilmesi'' de önerildi.
Çatışmadan etkilenen bölgelerden gelen kadın ve kız çocuklarının insan ticaretine maruz kalmamaları için kapsamlı toplumsal cinsiyete duyarlı ve hak temelli göç politikalarının benimsenmesi gerektiği belirtilerek, kadınların silahlı kuvvetlerde, polis kuvvetlerinde, adalet kurumlarında ve çatışma süresince işlenen suçlarla ilgilenen geçici adalet mekanizmalarında ve ulusal kurumların karar alma düzeylerinde eşit temsilinin sağlanması önerildi.
''Çatışma sonrası süreçte kadınlara liderlik eğitimi''
Çatışma sonrası siyasi süreçlere etkin katılımlarını sağlamak üzere kadınlara liderlik eğitiminin verilmesi gerektiği belirtilerek, savaş ortamından dolayı erken yaşlarda okulu terk eden kız çocuklarının mümkün olan en kısa sürede okullara, üniversitelere geri dönebilmesi için programların geliştirilmesine işaret edildi.
Kararda, ülke içinde yerinden edilmiş kadınlar ile mülteci kadınların ve kız çocuklarının zorla ve erken evlilikleri de kapsayarak toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı güvence altına alınması dahil çeşitli yollarla korunması önerisinde bulunuldu. Bu durumdaki kişilerin tıbbi hizmetlere, hukuki yardıma ve güvenli bir ortama ücretsiz ve hızlı erişimlerinin sağlanması gerektiği ifade edildi.
Çatışma ortamının, yoksulluk durumunu yarattığı için kadınların maddi güvence arayışıyla evlenmeye itildiği ifade edilerek, ''Çatışma esnasında kız çocukları, silahlı gruplarca giderek daha fazla başvurulan zararlı bir uygulama olan zorla evliliklere karşı özellikle savunmasızdırlar. Aileler de yoksulluk ve çocuklarını tecavüzden koruyacakları yanılgısıyla kızlarını evlenmeye zorlayabilmektedir'' denildi.
''Zorla evlendirme gibi hak ihlallerinin üzerine gidilsin''
Tavsiye kararda, çatışma sonrası seçim reformu ve anayasa hazırlık süreci, geçiş sürecinde kadınların eşit katılımının sağlanması gerektiği belirtilerek, kadın seçmenler ile kadın siyasi adayların şiddete uğramamasını sağlayacak geçici özel önlemler alınmasına vurgu yapıldı.
Kadınların çatışma sonrası adalet önceliklerinin medeni ve siyasi hak ihlallerinin sonlandırılmasıyla sınırlı kalmaması, ekonomik, sosyal ve kültüre haklar dahil tüm hak ihlallerini kapsamasına da dikkat çekildi.
Özellikle kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet olmak üzere herhangi bir insan hakkı ihlalinin genel af kapsamına girmesine olanak tanınmamasına işaret edilerek, kadınların yaşadığı çeşitli hak ihlallerine yanıt veren etkili ve zamanlı tazminat imkanı sağlanması gerektiği belirtildi.
Kararda, komitenin taraf devletlere, ''Cinsel şiddete ek olarak cinsel haklar ve üreme hakları ihlalleri, ev köleliği, seks köleliği, zorla evlendirme ve yerinden edilmenin yanı sıra toplumsal cinsiyet temelli tüm hak ihlallerinin üzerine gitmelerini'' tavsiye ettiği de kaydedildi.
Kadınların adalete erişimini artırmak için ev içi şiddet ve aile mahkemeleri dahil özel mahkemeler tesis etmelerinin yanında, ücra kesimlerin yanı sıra, kamp ve yerleşim yerleri için mobil mahkeme hizmeti sağlamaları da önerildi.