Burnumuza AB üyeliği kokuları geliyor
Bağış, AB ilerleme raporu hakkında "Bizim için özeleştiri yapma fırsatı sağladığı aşikar. Ama bu metinler ilahi metinler değil" dedi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa Birliği'nin (AB) 2010 ilerleme raporunun, bu zamana kadar yayımlanan 13 rapor arasında en olumlu ve teşvik edici rapor olduğunu söyledi.
Bağış, AB'nin 2010 Yılı Türkiye İlerleme Raporu ve Genişleme Strateji Belgesini değerlendirmek üzere Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinde basın toplantısı düzenledi.
Raporda yer alan eksikliklerin önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalar açısından kendilerine yol gösterici olacağını dile getiren Bağış, "İlerleme raporlarının bizim için özeleştiri yapma fırsatı sağladığı da aşikardır. Ama şunu açık ve net söylememiz gerekir, bu metinler ilahi metinler değildir. Bunlar da sonuçta farklı uzmanların farklı yorumlarla hazırladığı raporlardır, farklı metinlerdir. Komisyon tarafından tarafsız, adil ve dengeli bir zeminde hazırlandığına inandığımız bu raporların, söz konusu ülkeleri AB üyeliğine hazırlayıp daha demokratik, daha çağdaş, daha müreffeh bir noktaya ulaştırmaktan başka bir amacı da yoktur, olmamalıdır" dedi.
Raporda kendileri tarafından sürpriz olarak algılanabilecek bir hususun şu an itibariyle görülmediğini kaydeden Bağış, Türkiye'nin farklı alanlarında bir resminin çekildiğini ve bazı eleştirilerin olmasının da doğal olduğunu belirtti.
İlerleme raporunun herhangi bir AB üyesi için de yayınlansa demokratikleşme, haklar ve özgürlüklerden, müktesebata uyuma kadar farklı alanlarda eleştiri getirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Bağış, "Rapordaki görüşlere katılmadığımız alanlarda, AB Genel Sekreterliği koordinasyonunda ilgili tüm kurumlarımızın katkısıyla bir değerlendirme çalışması yapılarak, görüşlerimiz komisyonun ve kamuoyunun dikkatine getirilecektir" diye konuştu.
Geçen yıl 2009 ilerleme raporunu değerlendirirken, "2009 ilerleme raporu bu zamana kadarki en olumlu ilerleme raporudur" dediğini hatırlatan Bağış, 2010 raporuyla ilgili de aynı cümleleri söyleyebilmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Bağış, şunları söyledi:
"Bu raporları değerlendirirken sadece raporu önümüze alıp bakmakla yetinmemeli, geçmiş yıllarla karşılaştırmalıyız. Şimdi 13 tane raporu yan yana koyduğumuz zaman, bu raporun diğer 12'sinden daha olumlu olması Türkiye'nin, AB sürecinde ilerlediğinin göstergesidir. Eskiden ilerleme raporlarında faili meçhul cinayetlerin listesi yayımlanırdı. İşkence örneklerinin listesi yayımlanırdı. Ama artık çok daha mikro düzeyde teknik hassasiyetlerin dile getirildiği raporlarla karşı karşıyayız.
Türkiye her açıdan mükemmeldir demiyorum. Türkiye'nin halletmesi gereken çok önemli meseleleri vardır. Ama dünle karşılaştırıldığı zaman bugünkü Türkiye çok daha iyi bir noktadadır. Yarının Türkiye'si ile ilgili beklentilerimizi değerlendirdiğimiz zaman, yarının Türkiye'si bugünden bile daha iyi olacaktır. 2010 ilerleme raporu, bu zaman kadar yayımlanan 13 rapor arasında en olumlu ve en teşvik edici olan olmuştur."
"Artık burnumuza AB üyeliği kokuları gelmeye başlamıştır"
Bakan Bağış, ilk ilerleme raporunun yayımlandığı 1998 yılından bugüne Türkiye'nin çok ciddi mesafeler kaydettiğini vurgulayarak, "Artık Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip olmamız, 8 yıldır istikrar ve güven zemininde hızla gelişen demokratik standartlarımız, aktif dış politikamız, Türkiye'yi çok farklı ve özel bir noktada konumlandırmaktadır" dedi.
1998 yılında yayımlanan ilk ilerleme raporuyla bugün yayımlanan rapordaki Türkiye fotoğraflarının tamamen farklı olduğunu ifade eden Bağış, yeni raporda AB üyeliği hedefi için bir 13 yıl daha beklemenin gerekmediğinin görüldüğünü söyledi.
"Artık burnumuza AB üyeliği kokuları gelmeye başlamıştır" diye konuşan Bağış, bütün fasıllarda ilerleme kaydedildiğinin AB Komisyonu tarafından kabul edilmesinin güzel günlerin habercisi olduğunu kaydetti.
Herkesin rapordan üzerine düşen dersleri alacağını umduğunu ifade eden Bağış, "Bu ilerleme raporu Türkiye'nin ilerleme raporudur. Hükümetin ilerleme raporu değildir. İktidarın, yasamanın ya da yürütmenin ilerleme raporu değildir. İktidarıyla muhalefetiyle, yasamasıyla, yargısıyla yürütmesiyle, askeriyle siviliyle, kadınıyla erkeğiyle Türkiye'nin her kesiminin AB sürecindeki ilerlemesinin bir röntgeninin çekildiği bir rapordur. Bunun için herkesin raporu okurken 'Acaba bir şeyler yakalayıp nasıl hükümeti sıkıştırırım? Hangi yönden vurabilirim' düşüncesiyle değil, 'Bu raporda benim payıma ne düşüyor, ben kendi adıma AB sürecindeki eksiklerimi gidermek için ne yapabilirim' düşüncesiyle okuması, AB hedefini sahiplenmenin bir gereğidir" diye konuştu.
Bu raporun tek bir mesajı olduğunu belirten Bağış, bu mesajın da, "AB üyeliğini destekleyen herkesin elini taşın altına koyması ve uyum kriterleri bağlamında eksik yönlerini el birliğiyle gidermesi" olduğunu kaydetti.
Bağış şöyle konuştu:
"Raporun geneli değerlendirildiğinde, Türkiye'nin bugünkü fotoğrafını dengeli ve olumlu bir şekilde ortaya koyan bir metin olduğu görülmektedir. AB sürecine yönelik kararlılığımız, yapılan çalışmalara atıfla vurgulanmaktadır. Başmüzakereci olarak kurumlar arası koordinasyonu güçlendirme çabalarımıza atıf yapılması, sivil toplumu sürece dahil etme çalışmaları, farklı inanç gruplarıyla sürdürülen görüşmeler, 81 ilde AB'den sorumlu vali yardımcılarının aktif bir şekilde görevlerinin başında çalışmalarını ortaya koymaları, reform izleme grubu toplantılarının ilk defa sayın Başbakanımızın başkanlığında gerçekleşmiş olmasına vurguların yapılmış olması önemlidir."
Reform çalışmaları
Bağış, Ekim 2009-Ekim 2010 dönemini kapsayan İlerleme Raporu'nun, bu dönemde kabul edilen mevzuatı ve uygulamaya konulan somut tedbirleri içerdiğini, tüm aday ülkeler için geçerli olan bu usul çerçevesinde, Komisyonun adaylar arasında eşit muameleyi, objektif ve tarafsız bir yazımı hedeflediğini belirttiğini vurguladı.
Raporda hükümetin reform çalışmalarının son dönemde yoğunlaştığının, özellikle Anayasa Reform Paketi bağlamında açıkça vurgulandığına işaret eden Bağış, raporda en çok üzerinde durulan hususlardan birinin anayasa değişikliği paketi olduğunu, bu paketin kapsadığı alanlar itibariyle Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerine çok önemli katkılar yaptığının belirtildiğini kaydetti.
Bağış, raporda, yargı reformu ile beraber anayasa değişikliği paketinin başta HSYK, Anayasa Mahkemesi ve askeri yargı konularındaki değişiklikler olmak üzere yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği konusunda önemli ilerlemeler getirdiğinin vurgulandığını, bu reformların AB standartlarında uygulanması hususuna önem verilmesinin gerekliliğinin de altının çizildiğini belirterek, "Bizim zaten öncelikli çıkış noktamız ve hedefimiz budur" diye konuştu.
Egemen Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
"HSYK'nın üye sayısının artırılarak HSYK'nın yargıdaki temsil gücünün artırıldığı, HSYK tarafından meslekten ihraç edilen hakim ve savcılara dönüş yolunun açılmasının olumlu bir adımı teşkil ettiği, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçilmesinin önemli bir adım olduğu, Anayasa Mahkemesinin üye sayısının artırılması ve TBMM'nin ilk kez Sayıştay ve baroların gösterdiği adaylar arasından mahkemeye üye seçmesinin Türkiye'yi AB'deki uygulamalara yakınlaştırdığı dile getirilmektedir."
İlerleme Raporu'nda, genel olarak tüm reform sürecinde siyasi partiler arasındaki diyalog eksikliğinin olumsuz etkilerine işaret edildiği ve partiler arası anlaşmazlıkların AB uyum yasalarının çıkarılmasını geciktirdiğinin bildirildiğine işaret eden Bağış, sivil toplumun ve diğer siyasi partilerin Anayasa değişikliği hazırlıklarında sürece dahil edilmelerinin öneminin vurgulandığını kaydederek, şöyle devam etti:
"Hükümet olarak bizim bu yönde çabalarımız olmuştu, ancak karşılık bulamamıştık. Türkiye'nin zaman kaybetmemesi açısından bu Anayasa değişikliklerinin hayata geçirilmesi, İlerleme Raporu'nda da işaret edildiği gibi çok önemli bir adım olmuştur. Önümüzdeki dönemde toplumsal mutabakatı sağlama yönünde çabalarımız da tabii ki devam edecektir."
Darbe planları
Hükümetin Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi kapsamında yürüttüğü çalışmaların da raporda olumlu gelişmeler olarak yer bulduğunu belirten Bağış, insan hakları alanında çok farklı kurum ve denetim mekanizmalarının kurulmasına da atıfta bulunulduğunu ifade etti.
Raporda, gizli darbe planları ve Ergenekon gibi yasa dışı örgütlenmelere yönelik açılan soruşturma ve davaların, AB tarafından da demokrasi ve hukukun üstünlüğüne güvenin güçlendirilmesi konusunda Türkiye için önemli bir fırsat olarak değerlendirildiğine dikkati çeken Bağış, "Raporda özellikle savunma hakları ve yargılama öncesi süreçlerin uzunluğu konuları eleştirilmektedir ki biz de bu konudaki eleştirilerimizi müteaddit kereler dile getirmiştik. Hükümetimiz tarafından yürütülen Yargı Reformuna yönelik çalışmalar ülkemizde bu gibi sorunların en aza indirilebilmesi amacıyla devam etmektedir" dedi.
Bağış, ilerleme raporunda sivil-asker ilişkilerinde ilerleme kaydedildiği, anayasa değişikliğiyle Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) ihraç edilen askeri personele temyiz yolunun açılması ve 1980 darbesinin faillerinin yargılanması önündeki engellerin kaldırılması gibi olumlu adımlar atıldığı, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçildiğinin vurgulandığını kaydetti.
Bağış, ayrıca Ayrımcılıkla Mücadele Yasa Tasarısı'nın hazırlanmasının yanında kadın ve çocuklara pozitif ayrımcılık sağlayan yasal düzenlemelerin yapılması gibi gelişmelere olumlu vurgular yapıldığını söyledi.
Raporda, geçmişte olduğu gibi, Heybeliada Ruhban Okulu ve ekümenik sıfatı, azınlıkların din adamı eğitimi gibi konulara da yer verildiğine işaret eden Bağış, farklı inanç grupları arasında hoşgörü ve karşılıklı anlayış ortamına yönelik hükümetin çabalarının da yer bulduğunu, farklı inanç gruplarına kamu kurumlarınca ABGS koordinasyonunda yapılan ziyaretlerin olumlu yansımaları olduğunun belirtildiğini bildirdi.
Bağış, şunları kaydetti:
"Siyasette, kamu kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin üst kademelerinde kadınların temsilinin yetersiz olduğu, kadınların istihdamının düşük seviyede olduğu, okul kitaplarında kadınların toplumdaki rolü ve konumu konusunda halen önyargılar bulunduğu, namus cinayetlerinde artış gözlendiği gibi hususlarda eleştiriler yer almaktadır. İlerleme Raporunda bu konunun geniş olarak ele alınmasını çok önemsiyorum. Kadın hakları konusunda özellikle mevzuatta yapılan düzenlemelerin sosyo-ekonomik gelişmeyle beraber toplumsal hayata ulaşması için çabalarımız artarak sürmektedir."
Basın özgürlüğü
Devlet Bakanı Bağış, raporda ifade özgürlüğü alanında TCK'nın 301. maddesinin uygulamasındaki olumlu gelişmeye vurgu yapılarak, Türk toplumunda daha açık ve serbest bir tartışma ortamının varlığından bahsedildiğini, geçmişte hassas olarak addedilen konuların artık gerek basın-yayın organlarında gerekse toplumun farklı kesimlerinde özgürce tartışılabildiğinin belirtildiğini, ancak ifade özgürlüğüne ilişkin TCK'nın bazı maddelerine yönelik eleştirilerin devam ettiğini söyledi.
Basın özgürlüğü ile ilgili birtakım eleştirilerin gelecek dönemdeki çalışmalarına ışık tutacağını belirten Egemen Bağış, şöyle konuştu:
"Ama bu konudaki eleştirilerin önemli kısmının yargı süreci ile ilgili olduğunu söylemek isterim. Yargı sürecinde olan ve devam eden davalara ilişkin Hükümetimizin hedef alınması, bu davalar konusunda yürütme olarak herhangi bir adım atmadığımız konusunda yöneltilen eleştiriler ise çok ciddi bir çelişkinin izahından başka bir şey değildir. Bu konuda şunu da ifade etmek isterim. Biz, medyanın, bize acı gerçekleri, çıplak gerçekleri gösteren, yapıcı eleştiride bulunan, yol gösteren bir ayna olmasını arzuluyoruz. Bununla birlikte, eleştiri sınırlarını aşmakla kalmayıp, hakaret, iftira ve küfür boyutlarına varan yorum ve haberlere de elbette tepkimizi gösteriyor, bunlarla mücadelemizi sürdürüyoruz."
Uyarılara rağmen Kıbrıs
Tüm uyarılarına rağmen raporda Ege ve Kıbrıs konularında "Siyasi Kriterler başlığı" altında birtakım değerlendirmelerin gözlerine battığını belirten Bağış, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin adadaki müzakere sürecine verdiği desteğin altının çizildiğini, Ek Protokol konusunda daha önce dile getirilen "Türkiye'nin Ek Protokolü ayırım gözetmeden uygulaması" talebinin yinelendiği "rapordaki ifadenin durum tespitinden ibaret olup, müzakerelerin dondurulmasına yönelik herhangi bir ima veya tavsiyenin söz konusu olmadığını vurgulamak gerektiğini" kaydetti.
Egemen Bağış, Türkiye'nin bölgesinde barış ve istikrara yönelik çabaları, AB üye ülkeleri ve özellikle Yunanistan ile geliştirdiği ilişkilerden övgüyle bahsedilen raporun ekonomik kriterler bölümünde Türk ekonomisinin kriz karşısında güçlü bir esneklik gösterdiği, 2009 yılı ikinci yarısından itibaren gerçekleşen yüksek büyüme oranlarının da gösterdiği üzere hızla toparlandığının vurgulandığını söyledi. Devlet Bakanı Bağış, "Ekonomik toparlanmaya paralel olarak 2010 yılı ortası itibarıyla istihdam rakamlarında da kayda değer iyileşmeler olduğunun altı çizilmektedir. Kuşkusuz bu başarı, hükümetimizin iktidarda olduğu dönemde uygulamış olduğu başarılı politikaların somut bir neticesidir" diye konuştu.
"Son İlerleme Raporu'ndan bu yana fasıllar itibarıyla kaydedilen gelişmeler genel olarak değerlendirildiğinde 33 müzakere faslının 23'ünde ilerleme ya da iyi düzeyde ilerleme olduğu değerlendirilmektedir" diyen Bağış, diğer taraftan 7 fasılda çok sınırlı ilerleme kaydedildiğinin belirtildiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Dikkati çeken bir diğer husus ise geçen yılın aksine 2010 yılında 'hiçbir ilerleme' kaydedilmediği belirtilen fasıl bulunmamaktadır. Yani bu sene 33 faslın 33'ünde de ilerleme kaydedildiği, bu konuda Türkiye'nin azminin çok net bir şekilde görüldüğü komisyon tarafından belirtilmiştir. Bu 2010 yılı başında uygulamaya konan AB stratejimizin tüm kurumlarımızın desteği ve çabasıyla işlediğini göstermektedir. Bu vesileyle bu sürece katkıda bulunan tüm kurumlarımıza ve tüm vatandaşlarımıza teşekkür etmek isterim. Daha önce de söylediğim gibi, biz üyelik müzakere sürecimizi Brüksel ile beraber ilerletmek istiyoruz. Ama bu sürecin, birkaç siyasi liderin sağduyusuz tutumuyla engellenmesinin sürmesi durumunda, biz AB yolumuza Ankara'da Sayın Başbakanımızın da söylediği gibi gerekirse Ankara kriterleri diyerek devam ederiz. bizim için önemli olan Türk insanının yaşam standartlarının yükselmesidir."
Siyasi engellemeler
"Müzakere sürecimizin karşı karşıya kaldığı siyasi blokajlar nedeniyle 17 faslı açamadığımız ve bir kısım fasıla dair açılış kriterlerinin daha tarafımıza iletilmediği düşünüldüğünde, kaydedilen ilerlemenin önemi daha iyi anlaşılacaktır" diyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, şöyle devam etti:
"Siyasi engellemeler nedeniyle tıkanan başlıklara rağmen, Türkiye'nin bütün fasıllarda ilerleme kaydettiğine dikkat çekilmesi son derece anlamlı ve AB üyeliği yolundaki kararlılığımızın da bir teyidi niteliğindedir.Müzakerelere açılması için herhangi bir kriter bulunmayan Enerji, Ekonomik ve Parasal Politika, Eğitim ve Kültür fasıllarında olsun, siyasi reform süreci açısından büyük öneme sahip Yargı ve Temel Haklar ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik fasılları olsun tüm bu fasıllarda ilerleme olduğu Komisyonca tespit edilmişken bu fasılların siyasi blokaja mahkum olması Avrupa Birliğinin kendi çelişkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki dönemde ülkemizin AB yolunda göstermiş olduğu iyi niyet ve gayreti AB'den de bekliyoruz. AB üyelik müzakerelerimizin diğer aday ülkelerde olduğu gibi siyasi engellemelerden bağımsız olarak, teknik bir zeminde devam edeceğini ve katılım yolunda önemli bir ivme yakalayacağımızı ümit ediyorum."
Fasılların açılıp kapanmasından bağımsız olarak, bütün fasıllarda çalışmalara kararlılıkla devam edeceklerini belirten Bağış, "Bugün 9 Kasım. Berlin Duvarı'nın yıkılışını sembolize ediyor. Avrupa'da yeni duvarlara ve kaybedilecek zamanlara gerek yok. AB ancak Türkiye ile tamamlanabilecektir, çünkü Avrupa'nın yeni köprülere ihtiyacı var" dedi.
"Limanların açılabilmesi için AB sözünü tutmalı"
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Egemen Bağış, bir soru üzerine, raporda Kıbrıs ile ilgili olarak Ek Protokol'ün uygulanması konusundaki ifadenin, geçen seneki raporda yer alan ifadenin aynısı olduğunu söyledi.
Bağış, 1987 yılına kadar Türkiye limanlarının Kıbrıs Rum kesiminden gemilere açık olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün limanlarımızın yeniden açılabilmesi için AB'nin kendi sözünü tutması gerekmektedir. 26 Nisan 2004 tarihli AB Konsey kararı uygulanırsa, yani Kıbrıs'a uygulanan izolasyonlar son bulursa, açık söyleyeyim AB ülkelerinin havayolları Ercan Havalimanına tarifeli seferler başlatılırsa, Türkiye havalimanlarını da deniz limanlarını da Rum kesiminin gemilerine ve uçaklarına yeniden açar. Bunu her vesileyle dile getirdik."
Bağış, AB üyesi bazı ülkelerin Türkiye'nin AB üyeliğine dönük olumsuz tutumları değişmeden, Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye'nin kaç yıl içinde AB'ye üye olabileceğini soran bir gazeteciye, şöyle yanıt verdi:
"O ülkelerden bir tanesini ele alalım. Bugün Almanya Cumhurbaşkanı Türkiye'ye gelip, Türkiye'nin standartlarını gördükten sonra, Türkiye'nin AB sürecine yönelik pozitif cümleler kullanıyorsa, geleneksel olarak Türkiye'nin AB sürecine eleştirel yaklaşan Hristiyan demokratların meclisteki Dışişleri Komisyonu Başkanı Türkiye'nin AB üyesi olması gerektiğini anlatan bir kitap yayınlıyorsa, aynı ülkenin Yeşiller partisi Türkiye'nin AB sürecine çok ciddi ve aleni bir destek destek veriyorsa, Dışişleri Bakanı Sayın Westerwelle'nin partisi Türkiye'nin AB sürecine destek veriyorsa; Ben Almanya'da bir şeylerin değiştiğini görüyorum. Fransa'nın Cumhurbaşkanı önümüzdeki aylarda inşallah Türkiye'ye ziyaret edecek. Kendisi de Türkiye'nin dinamizmini, geldiği noktayı gördükten sonra eminim Türkiye ile ilgili görüşlerini yeniden gözden geçirme imkanı bulacaktır."
Eskiden dile getirilen "ayrıcalıklı ortaklık" ifadesini Avrupalı liderlerin artık kullanmadığını söyleyen Bağış, müzakerelerin artık Türkiye'nin AB'ye, AB'nin de Türkiye'ye "ihtiyaçları" çerçevesinde yürütüldüğünü vurguladı.
Güçlü ordusu, enerji koridoru konumu ve genç nüfusu dolayısıyla Türkiye'ye ihtiyaç olduğunu ifade eden Bağış, şöyle dedi:
"Hangi açıdan bakarsanız bakın bugün Türkiye AB için artık vazgeçilmez bir ülke haline gelmektedir. Artık Avrupalılar da Türkiye'yi dışarda bırakmanın maliyeti ile üyeliğinin maliyetini hesapladıkları zaman Türkiye'nin üyeliğinin iki taraf için de çok elzem olduğunu dile getirmeye başlamışlardır. Ama sonuçta bu bir siyasi uzlaşı gerektirmektedir. Türkiye kendi reform sürecini tamamladıktan sonra o siyasi uzlaşının da oluşacağına ben inanıyorum."
Bağış, 2013 sonuna kadar Türkiye'nin yapması gereken reform çalışmalarını tamamlamasını öngören bir ulusal programın yürütüldüğüne işaret etti.
Rumlar çözümden yana olduğunu ispat etmeli
Bir gazetecinin basında yer alan "AB içinde bir çalışma yapıldığı, limanların açılması konusunda Türkiye'nin bir jest yapması konusunda bir çağrıda bulunulduğu ve buna karşılık açılmayan başlıkların açılmasının vaat edildiğine" ilişkin haberlerle ilgili soruya karşılık Bağış, Türkiye'nin Kıbrıs'ta adil, kalıcı, siyasi eşitliğe dayalı çözüm için uğraşlarının yeni olmadığını söyledi.
KKTC ve Türkiye'nin üzerine düşeni her defasında fazlasıyla yaptığını belirten Bağış, şöyle konuştu:
"Rumların da artık mesafe kat ederek, artık gerçekten çözümden yana taraf olduklarını ispat etmelerinin vakti gelmiştir. Bugün dünyanın her ülkesi Türkiye'nin de KKTC'nin de adil bir çözümden taraf olduğunu kabul ediyor. Ama çözüm ve uzlaşı istediğini ispat etmesi gereken taraf, artık Kıbrıs Rum tarafıdır. Her öneriyi reddeden tarafın, artık gerçekten adada adil ve kalıcı bir çözüm isteyip istemediği bütün dünyaya ispat etmesi gerekmektedir."
Bağış, "Basın özgürlüğü alanında sorunun kanunların uygulanmasından mı, kanun eksikliğinden mi kaynaklandığını" soran bir gazeteciye, yıllardır yargı reformuna ihtiyaç duyulduğunu dile getirdiklerini, bunun bir kısmını anayasa değişikliği paketine verilen destekle gerçekleştirebildiklerini, ancak hala yapılması gereken çalışmalar olduğunu söyledi. Yasalardaki değişikliklerin yanında uygulamayla ilgili bir takım değişikliklerin yapılması gerektiğini ifade eden Bağış, bunların birbirini tamamlayan süreçler olduğunu belirtti.
Türkiye'de ifade özgürlüğü konusunda olumlu değişikliklerin olduğunu kaydeden Bağış, Türkiye'de artık ilerleme raporları yan yana konulduğunda 13 yıllık raporlarda adeta bir renk değişiminin görüldüğünü bildirdi.
Bu konularda ilginizi çekebilir