BM'yi harekete geçmeye çağırdı
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye’de kuşatma altında tutulan bölgelere insani yardımların ulaştırabilmesi için BM’yi harekete geçmeye çağırdı
MÜNİH - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’de kuşatma altında tutulan bölgelere insani yardımların ulaştırabilmesi için Birleşmiş Milletler’i (BM) harekete geçmeye çağırdı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 50. Münih Güvenlik Konferansı’nda düzenlenen Ortadoğu konulu panelde konuştu.
BM Güvenlik Konseyi ülkelerine çağrıda bulunan Davutoğlu, "BM’den acil olarak öncü rol üstlenmesini bekliyoruz. İlk olarak insani yardımların ulaştırılması konusunda bir karar almasını bekliyoruz" dedi.
Kuşatma altındaki bölgelere insani yardımların ulaştırılması için "sınırsız insani erişim" talep eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu siyasi bir konu değildir. Sadece rejim kuşatması altındaki bölgeler için söylemiyorum, tüm Suriye genelinde sınırsız insani erişim sağlanmalıdır. Bunun için alınması gereken BM Güvenlik Konseyi kararı, BM Şartı’nın bağlayıcı 7. maddesi kapsamında olmalı, bu yardımları engelleyenlerden hesap sorulmalıdır."
BM’nin üçüncü olarak, siyasi çözüm konusunda harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, “Cenevre-1 kararları, mutlaka BM Güvenlik Konseyi kararı haline gelmelidir. Bu şekilde rejimin, geçiş yönetimi kurulmasından kaçması engellenmelidir” diye konuştu.
"Bahar mı, yaz mı önemli değil"
Münih Güvenlik Konferansı’ndaki panelin başlığının Arap Baharı’na atıfla "Ortadoğu’da sırada hangi mevsim var?" olduğunu anımsatan Davutoğlu, gerçekleri anlamak için yalnızca salonlarda tartışma yapmanın yeterli olmadığını, Suriyeli mültecilerin kaldığı kamplara, Yermuk’a gitmek gerektiğini kaydetti.
Davutoğlu, "Açlıktan ölmek üzere olan insanları anlamamız gerekiyor. Bugün bahar mı, yaz mı önemli değil. Suriye’deki insanlar için Scud füzeleriyle, kimyasal silahlarla, aç bırakma stratejisiyle ölüme terkedilen insanlar için, herhangi bir mevsim yok. Onlar için mevsim yok, güneş yok, yağmur yok. Sadece ölümü bekleyiş var. Bugünün temel konusu budur" şeklinde konuştu.
"Hesap sorulamadı"
Münih Güvenlik Konferansı’nın bu yıl 50. kez düzenlendiğini, 50 yıl sonra gelecek nesillerin bu günleri tartıştığında karşılarında olumsuz bir tablo olacağına işaret eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Eminim ki gelecekte 2013 yılını değerlendirirken, bu yıl insanlığa karşı kimyasal silahların kullanılmış olduğunu, uluslararası toplumun bunu durduramadığını konuşacaklar. Uluslararası toplumun bu kimyasal silahları kullananlardan, insanlığa karşı bu suçu işleyenlerden hesap soramadığını konuşacaklar. Temel konu budur. Güvenliğin etik, normatif boyutu, yapısal boyutundan daha önemlidir."
"İsyan etmemek mümkün değil"
Davutoğlu, konferansı takip eden Türk gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.
Suriye konusunda BM'nin adım atması gerektiğini anlatan Davutoğlu, 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa katliamında Slobodon Miloseviç ve Radovan Karadzic'in durumunu örnek verdi.
Davutoğlu, "Birileri için belki o günkü güç dengeleri açısından bu zor görülebilirdi. Ama kimse insanlık vicdanından kaçamaz. İfade etmeye çalıştığım şey bu. İnsanlık vicdanı harekete geçmeli. Harekete geçmesi beklenen platform ise Birleşmiş Milletler. Ama Birleşmiş Milletler bugüne kadar harekete geçmedi, atıl kaldı. Küçük siyasi hesaplarla ülkeler kendi aralarında güç yarışı yaptılar. Bu güç yarışı alanda milyonlarca Suriyelinin ölmesine, yaralanmasına, mülteci durumuna düşmesine neden oldu. Buna isyan etmemek mümkün değil" dedi.
Suriye'de hapiste aç kalan insanların mevsimleri dahi algılayamadığını vurgulayan Davutoğlu, ''Mevsimler güneşin hareketleriyle dünyaya yansıyan şeylerdir. Bir ışık varsa kıştan, yazdan, bahardan bahsedebilirsiniz. Suriye insanı için düşünün üç yıldır hapishanelerde aç bırakılanlar için, mülteciler için güneşi göremiyorlar ki mevsim algıları oluşsun. Önce bunun durdurulması lazım" diye konuştu.
Cenevre'deki Suriye görüşmelerine değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"(Suriye rejimini Rusya başta olmak üzere bazı taraflar ikna edecek, Cenevre'ye gelecek, siz de muhalefeti ikna edin onlar da gelsin) dediler. Muhalefet gelme arzusunda değildi. Muhalefeti çok ciddi çaba sonrası ikna ettik, geldiler. Rejim temsilcileri fiziken gelmiş olsalar bile zihnen gelmediler. Çünkü Cenevre 1'i kabul etmediler. Cenevre 1'i kabul eden anlayışla geçiş yönetimi kurmak fikrini bırakın bir kez bundan bile bahsetmediler. Şimdi bu gelmek nasıl bir gelmek. Yine Cenevre'de insani yardımların Humus başta olmak üzere diğer yerlere yerine ulaştırılması öngörülüyordu ama bunların hiçbirisi sağlanamadı. O zaman peki nedir, diplomasi oyununun insani boyutu nerede? Güvenliğin esası insandır, insan güvenliğidir. Biz her zaman yine iyimserliğimizi özgüvenimizi ve Ortadoğu halklarına duyduğumuz derin saygı ve özgüveni korumak durumundayız. İnşallah elimizden gelen gayreti gösterip gelişmelerin olumlu yönde olması çaba sarf edeceğiz."
Almanya'nın aktif rolü AB'yi de hareketlendirir
Almanya'nın dış politikada daha aktif rol oynama isteğini de değerlendiren Davutoğlu, "Aslında buna ihtiyaç var. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya uzun bir süre uluslararası sorunlara mesafeli yaklaştı. Tabii ağırlığı bilinen bir ülke. Aktif rol alması AB'yi de hareketlendirecektir. O bakımdan olumlu değerlendirilir. Suriye konusunda da ümit ederiz Almanya şimdiye kadar Suriye'nin Dostları Grubu içinde katkı sağlıyordu, bundan sonra da Suriye'de savaş suçları ve insan hakları konusunda öncü rol oynar" dedi.
Savunma sistemlerinde kriter ortak üretim
Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin almak istediği savunma sistemleri konusunda ise en önemli kriterin ortak üretim olduğunu söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'nin Çin ile hava savunma sistemleri üzerinde yaptığı görüşmelere değinerek, söz konusu sitemleri almak için üç kriterleri bulunduğunu, bunların ortak üretim, fiyat ve teslim süreci olduğunu vurguladı. Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye üç kriter üzerinde değerlendirme yapıyor. Bunların birincisi en önemli olan kriter ortak üretim, ikincisi fiyat, üçüncü kriter de teslim süreci. Ortak üretim kendi teknolojimizi geliştirmek bakımından önemli. Biz teknolojiyi satın almak istemiyoruz, üretilmiş teknolojiyi satın almak istemiyoruz. Teknoloji paylaşmak ve kendimiz teknoloji üretmek istiyoruz. Aradaki en temel görüş ayrılığı burada. Şu anki füze savunma sistemleri kalitesi ki artık Türkiye bu konuda herhangi bir ülke değil, iki hafta önce Roketsan'a ziyarette bulundum ve uzun bir brifing aldım, gerçekten gurur duydum.
Çok kısa sürede Roketsan'da gerçekleştirdiğimiz altyapı takdire şayan bir altyapı. İsteriz ki savunma sanayimiz kimseye bağlı olmasın. Türkiye'de yapılacak her savunma sanayi üretimi de ortak yapılsın. O bakımdan değerlendirme yapılırken bunun önemini vurguladık."
"Yeni teklif olursa değerlendirilir"
Yapılan değerlendirmelerde Çin firmasının bütün bu kriterler açısında belli bir puantajla önde göründüğünü aktaran Davutoğlu, görüşmelerin sürdüğünü ancak Eurosan ve Patriot firmalarının da değerlendirildiğini aktardı.
Davutoğlu, durumun Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın ziyaretinde de gündeme geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bu kaygı ve kriterlerimizi gözeten yeni bir teklif yapılırsa bu yeniden değerlendirmeye alınır. Herhangi bir savunma sistemini alıyorsunuz ve daha sonraki her bir alışveriş için kongre izni gerekiyor. Her bir izin ayrı siyasi müzakere gerektiriyor. Hatta o günkü konjonktüre göre bazen bu bir şekilde sizin aleyhinize bir durum gibi bile ortaya çıkabiliyor. O bakımdan biz bu konuda karar alırken üretimin mutlaka Türkiye'de olması ve mutlaka teknoloji transferi içermesini istiyoruz. Teknoloji transferi olduktan sonra kendi savunma sanayimizi geliştirme imkanımız olur ki bizim mühendislerimiz ve mühendislik altyapımız uluslararası standartların üzerindedir. Dolayısıyla kaygı buradan kaynaklanıyor zannediyorum. Kaygılarımız hem anlaşılıyor hem takdir ediliyor bu anlamda."