Bankalar güvenilirliğini ve karlılığını korudu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Doç. Dr. Dilek Leblebici TEKER / Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü

Finansal sistem, fon açığı ve fon fazlası olan tarafları bir araya getirerek fon akışını sağlamakta, sermayenin dağılımına katkıda bulunarak, yatırımların finansmanını sağlamakta ve ekonomik büyümeye ivme kazandırmaktadır.  Finansal sistemlerde, ağırlığı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklı olmak üzere iki farklı finanslama modeli uygulanmaktadır: Bankacılık ve sermaye piyasaları. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasalarındaki finansal ürünler ve yasal düzenlemeler henüz derinlik kazanmadığından, bankacılık sektörü fon transferlerinde asli işlevi yürütürken; sermaye piyasalarının yoğun talep gördüğü, yasal altyapının tamamlandığı gelişmiş ekonomilerde bankacılığın yerini sermaye piyasaları almaktadır.  Türkiye'de, Merkez Bankası, mevduat bankaları ve katılım bankaları, finansal kiralama şirketleri, aracı kurumlar ve sigorta şirketlerinin de dahil olduğu yaklaşık 1 trilyon TL'lik bir finansal sistem mevcuttur. Tüm bu kurumlardan oluşan finans sektöründe toplam 397 kurum faaliyet göstermekte ve 209 bin personele iş olanağı sunulmaktadır. Tüm sektörün 2009 yılı karlılığı ise 21.9 milyar TL'dir. Türkiye'de kurulu finans sektörüne daha yakından bakıldığına, sadece bankaların, finans sektörü toplam personelinin yüzde 88'ni istihdam ettiğini; piyasa toplam aktiflerinin yüzde 80'ni teşkil ettiği ve karlılığın yüzde 92'ni elinde tuttuğu gözlenmektedir. Türkiye'de son yıllarda özellikle kısa ve uzun vadeli devlet iç borçlanma senetleri ve eurobond'lara talep önemli ölçüde artmış olsa da; özel sektörün kaynak sağlayabilmesi için en temel kaynağın bankalar olduğu görülebilir.

Türk bankacılık sektörünün uluslararası rekabet gücünü ve gelecek potansiyelini daha iyi anlayabilmek için, farklı ülkelerin bankacılık sistemleriyle karşılaştırmakta fayda vardır. Küresel krizin başlangıç noktası olan ve belki de finansal sisteminde en çok yara alan ABD'de 2009 yılı itibarıyla toplam 6,839 ticari banka ve bu kurumlarda çalışan 1.8 milyon personel, bu ülkedeki bankacılık sektörünün büyüklüğü konusunda bilgi vermektedir. ABD bankalarının toplam aktifleri 11.9 trilyon dolar ile Türkiye sisteminin yaklaşık 15 katı büyüklüğündedir. Menkul kıymetlerin aktiflere oranı yüzde 24 düzeyindedir. Türkiye'nin yaklaşık 16 katı kadar olan, 6.3 trilyon dolarlık krediler portföyünün ise, yaklaşık yarısını konut kredileri, yüzde 20'sini kurumsal krediler, yüzde 19'unu bireysel krediler (bireysel kredilerin de yaklaşık yüzde 40'ını kredi kartları teşkil etmektedir.), yüzde 1'ini tarım kredileri ve kalanını ise diğer çeşitli krediler oluşturmaktadır. 2009 yılı mevduatlar toplamı 8.3 trilyon dolar büyüklüğündedir. ABD'de faaliyet gösteren bankalar, 1.3 trilyon dolarlık özkaynaklar toplamı ile Türk bankalarının özkaynaklar toplamının 12 katı büyüklüğündedir. ABD'de bankacılık sektörü 2009 yılında 10.7 milyar dolarlık bir kar  raporlamıştır. Her ne kadar ABD bankacılık sistemi ile Türk Bankalar büyüklüğü karşılaştırıldığında, Amerika'da faaliyet gösteren bankaların ekonomik büyüklükleri devasa hacimlere ulaşmış olsa da, bazı performans rasyolarını kullanarak sistemlerin karşılaştırılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

 2009 2008

 ABD TR ABD TR

Kredi / Mevduat %76 %76 %89 %81

Krediler / Aktifler %53 %47 %58 %50

Aktif karlılığı %0.1 %24 %0.1 %18

Özkaynak karlılığı %1 %18 %1 %16

·Tüm oranlar yuvarlanmıştır

Kaynak: www.fdic.gov <http://www.fdic.gov>, www.bddk.gov.tr <http://www.bddk.gov.tr>

Kredilerin aktiflere oranı bankaların reel ve hizmet sektörlerini finanse etme eğilimini ifade eder. Bu oran, 2008 yılında ABD'de yüzde 58 iken, 2009 yılında beş puanlık bir azalış göze çarpmaktadır. Türkiye'de ise durum buna benzer gerçekleşmiş ve 2009 yılında bir önceki yıla göre üç puanlık bir düşüş ile yüzde 47 olarak gerçekleşmiştir. Bankacılık sistemlerinin büyüklükleri birbirinden farklı olmakla beraber, küresel krizin her iki bankacılık sistemini de kredi sağlama konusunda daha temkinli davranmaya yönelttiği söylenebilir. Ancak, yine de Türk bankalarının kredi kullandırma konusunda ABD sistemine göre daha olumlu bir süreç geçirdiği söylenebilir. Bankaların mevduatlarını krediye dönüşme oranı da bankaların performansı konusunda önemli bir gösterge olabilir. Türkiye'de 2002-2007 yılları arasında yüzde 77'lere kadar yükselen bu oran, 2008 yılında yüzde 81'ler düzeyinden, 2009 yılında yüzde 76'ya gerilemiştir. ABD'de ise bu oran yüzde 89 seviyelerinden 2009 yılında yüzde 76'ya kadar düşmüştür. Küresel krizin etkisiyle ölçek olarak birbirinden oldukça farklı büyüklükte olan bu iki finansal sistem de mevduatlarını krediye dönüştürmede aynı yönde etkilenmiş olsa da, Türk bankalarındaki azalma eğilimi ABD sistemine göre daha düşük seyretmiştir. Diğer yandan, her ne kadar bankaların davranışları küresel krizden benzer şekilde etkilenmiş olsa da, karlılık rakamları Türk bankacılık yapısının daha avantajlı olduğunu işaret etmektedir. ABD bankalarının aktif karlılığı 2007 yılında yüzde 1 düzeyindeyken, 2008 ve 2009 yıllarında neredeyse binde 1 oranına kadar gerilemiştir. Türk bankalarının aktif karlılığı ise 2009 yılında yüzde 24'dür. ABD'de faaliyet gösteren bankaların özkaynak karlılığı, 2007 yılında yüzde 9 iken, krizin de etkisiyle 2009 yılında yüzde 1'lere kadar düşmüştür. Tüm bu veriler, Türk bankacılık yapısı ve genel durumu hakkında özet bir bilgi vermektedir. 2009 yılının son çeyreğinden itibaren açıklanan makroekonomik verilerinde görülen olumluya dönüş sinyalleri, krizin en yoğun hissedildiği 2008 ve 2009 yıllarında bile güvenirliğini, karlılığını ve likiditesini koruyabilmiş Türk bankacılık sektörünün, 2010 yılında da küresel anlamda iyi bir yıl geçireceğini işaret etmektedir.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir