Bankacılığın önündeki en büyük tehdit siyasi müdahale

PwC Türkiye açıklamasına göre bankacılar borç verme kararlarında siyaseti olumsuz bir etken olarak görüyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - PricewaterhouseCoopers (PwC) ve Finansal Yenilik Etüt Merkezi (Centre for the Study of Financial Innovation-CSFI) işbirliğinde gerçekleştirilen "bankacılıkta öngörülen riskler" araştırmasına göre, bankacılık sektörünün karşı karşıya olduğu risklerin başında "siyasi müdahale" geliyor.

PwC Türkiye'den araştırmaya ilişkin yapılan açıklamada, 49 ülkeden finans dünyasının 450 üst düzey temsilcisinin katıldığı araştırmada mali kriz süresince bankacılık sektörünün önündeki 30 risk arasında siyasi müdahalenin ilk sırada gösterildiği bildirildi.

CSFI'nın 15 yıldır gerçekleştirdiği risk araştırmalarında siyasi müdahale ilk defa sektör temsilcileri tarafından risk olarak değerlendirildi.

Araştırmada, siyasi müdahale riskinin araştırmada 3. sırada gösterilen "aşırı mevzuat" riski ve bankaların krize karşı aşırı tepki vermeleri nedeniyle daha fazla zarar göreceği endişesi ile yakından bağlantılı olduğunun altı çizildi.

Banka yöneticilerinin yanı sıra finansal gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar ve düzenleyicilerden oluşan araştırma katılımcıları, bankalara yapılan devlet yardımları ve bankaların hükümetler tarafından devralınmasının bir sonucu olarak, bankaların siyasallaşmasının finansal istikrar açısından büyük tehdit oluşturduğunu belirtti.

Bu görüş, bankacılık sektörünün güçlü olduğu tüm bölgelerden katılımcılar tarafından farklı nedenlerle dile getirdi. Bankacılar borç verme kararlarında siyaseti olumsuz bir etken olarak görürken, bankacı olmayanlar siyasi yardımların bankaların dikkatsiz davranışlarını cesaretlendirdiği düşüncesini ifade etti.

Araştırmada, düzenleyiciler ise bankalar henüz finansal gücünü yeniden inşa etmeye zaman bulamadan hükümetlerin desteklerini çekmesinden ve bunun bir başka yıkıma neden olmasından duydukları endişeye işaret etti.

Yeni bir durgunluktan korkuluyor

Araştırma sonuçlarında 2. sırada yer alan kredi riski gibi araştırmada tanımlanan risklerin birçoğunun durgunluğun bankacılık sektöründeki etkileriyle ilgili endişelerden kaynaklandığına dikkati çekilirken, katılımcıların çoğunluğu sektörün genel görünümü konusunda karamsarken, bankaları vuracak bir diğer borç dalgasıyla birlikte gelmesi muhtemel yeni bir durgunluktan korktuklarını belirtti.

Bu durumun, özellikle yeni bir değer balonunun patlayacağından ve bunun kredi pazarlarında bir güven yıkımına neden olacağından endişe eden Asya Pasifik'teki katılımcılar arasında daha belirgin olduğuna işaret edildi.

Araştırma, bankaların kendilerini güvenli bir şekilde yönetebilme yeteneği hakkındaki endişeleri de yansıtırken, risk yönetimi kalitesi, ortak yönetim ve idare teşvikleri gibi konular sektör için potansiyel risk kaynakları olma özelliği taşıyor.

Tüm bu gelişmelerin yanı sıra dünya krizden çıkarken bazı risklerin azaldığının vurgulandığı araştırmada, likidite, türev araçlar, kredi dağıtımı ve öz sermaye gibi finansal riskler 2008 yılında gerçekleştirilen bir önceki araştırmaya göre gerilemiş durumda.

Sektördeki riskler

Tehditlerin azalmasıyla 10. sıradan 19. sıraya gerileyen koruma fonları riski araştırmadaki en çarpıcı düşüş olurken, geri hizmet, ödeme sistemleri gibi mali sistemdeki riskler gibi kriz döneminde iyi yönetilen riskler araştırmada alt sıralarda yer aldı.

Araştırmada bankacılıkta öngörülen riskler siyasi müdahale, kredi riski, aşırı mevzuat, makroekonomik trendler, likidite, sermayeye ulaşım, türev ürünler, risk yönetimi kalitesi, kredi dağıtımı, özkaynaklar, döviz kurları, kurumsal yönetim, ticari ürünler, faiz oranları, suistimal, yönetim teşvikleri, gelişmekte olan piyasalar, teknolojiye yüksek bağımlılık, koruma fonları, dolandırıcılık, iş sürekliliği, perakende satışlar, çıkar çatışmaları, geri hizmet, çevresel riskler, ödeme sistemleri, kara para aklama, birleşme çılgınlığı, yetersiz düzenleme ve sektöre yeni girenlerle rekabet olarak sıralandı.

"Bankalar finansal engel altında çalışacak"

 

Araştırma Editörü David Lascelles konuya ilişkin değerlendirmesinde, bankaların öncelikli olarak kurtarılması gereken bir dönemde siyasetin bir risk olarak ortaya çıkmasının "ironik" bir durum olduğuna işaret etti.

Lascelles, mevcut ortamda bankalarla toplum arasındaki ilişkide belirgin bir krizin söz konusu olduğunu ve güveni yeniden inşa etmenin yıllar alacağını, bu gerçekleşene kadar da bankaların finansal engel altında çalışacağını ifade etti.

PwC Türkiye Bankacılık ve Sermaye Piyasaları Sektörü Lideri Zeynep Uras ise en büyük riskin siyasi müdahale olması ve aşırı mevzuat konusunun da 3. sırada yer almasının, mali krizle birlikte bankacılığın geleceğinin sektör dışı etkenlere bağlı olduğu endişesinin hakim olduğunu gösterdiğine dikkati çekti.

Uras, hükümetlerin bankaları krizden kurtarma atağının sistemin çökmesini geçici olarak ertelese de fazlaca siyasallaştırılmış bankacılık sektörüne bazı olumsuz etkilerinin de olduğu görüşünü kaydetti.

Bu konularda ilginizi çekebilir