Banka rekabeti yatırımcıya yarayacak
Akbank Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mengi, kurumsal bankacılıkta kredi dağılımının son dönemde farklılaştığını ve proje finansmanlarının ağırlık kazandığını anlattı.
Ece CEYHUN
İSTANBUL - Son dönemde bankaların gündemini ağırlıklı olarak enerji projelerinin finansmanı meşgul ederken özelleştirme cephesindeki gelişmeler de likidite açısından rahat Türk bankalarını harekete geçiriyor.
Akbank Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Mengi, proje finansmanında hızlı yol alabilen bankaların kurumsal krediler tarafında sektör ortalamasının üzerinde büyüme rakamları elde ettiğine dikkat çekti. Mengi, yabancı bankaların finansör rolünün yabancı yatırımcının risk iştahı ile doğru orantılı olduğunu kaydederek "Yurtiçi projelerin finansmanında aslan payını Türk bankaları alacaktır. Bu dönemde Türk bankaları oldukca rekabetçi davranıyor. Bankalarımızda likiditenin doğru yere kanalize olması iştahı da var. Bu likiditeyi absorbe edecek büyüklükte iş yok. Bunun bu şekilde sürmesi halinde bankalar, hali hazırda başka bir banka tarafından finanse edilmiş işi re-finanse etmek yoluna gidecek. İş daha da rekabete açık hale gelecek. Yatırımcının da altın çağı olacak" dedi.
Akbank Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Mengi ile kurumsal bankacılıktaki gelişmeleri ve proje finansmanında gelinen son noktayı konuştuk. Mengi, kurumsal kredilerde sektörün yüzde 13.8, Akbank'ın ise yaklaşık yüzde 23 büyüdüğünü ve Haziran 2010 itibariyle kredi büyüklüğünün 20.5 milyar TL olduğu bilgisini vererek büyümeyi, sıfır batık oranıyla gerçekleştirdiklerine de dikkat çekti. Mengi, "Yılın bütününe bakınca, bankacılık sektöründe kurumsal kredilerin yüzde 22 seviyelerinde büyümesini bekliyoruz. İkinci yarıyılda büyüme ivme kaybetse de devam edecek" dedi.
2010 yılında proje finansmanı tarafında gerek yurtiçinde, gerekse de yurtdışı piyasalarda gerçekleştirilmiş, yeni işlem, köprü kredileri ve yeniden finansmanlar dahil olmak üzere yaklaşık 9 milyar dolarlık işleme taraf olunduğunu aktaran Mengi, "Bu işlemlerde, Akbank olarak yaklaşık 2.3 milyar dolar tutarında kredi taahhüdü altına girdik. Yapılan projeler arasında gayrimenkul geliştirme ve özelleştirme projeleri başı çekerken, enerji ve alt yapı projelerine finansman sağlandı" şeklinde konuştu.
Kurumsal kredilerde ağırlık proje finansmanında
Mengi, krizin etkisiyle şirketlerin optimum stok seviyesinde çalıştığını, öz kaynaklarını güçlendirme yoluna gittiğini bunun üstüne de özelleştirme adımlarının hızlanmasının büyük kredi taleplerini beraberinde getirdiğini kaydetti. Dolayısıyla büyük montanlı proje finansmanı kredilerinin geleneksel kredilerin önüne geçtiğini anlatan Mengi, "Eskiden ağırlıklı olarak ihracat finansmanı, içerideki ticaretin
finansmanı, stok finansmanı gibi krediler yapılırken şimdi kredilerin ağırlığı proje finansmanına yani özelleştirme kredileri ve satın alma kredilerine kaydı. Bu piyasadan bu işlerden pay alan bankalar da kredilerini sektör ortalamasının üzerinde büyütebildiler" yorumunda bulundu.
Krizin ilk dalgasının atlatılmasının ardından proje finansmanının iyileştirilmiş şartlarla devam ettiğini belirten Mengi, "Kriz döneminde ortakların kefaletine rağmen 60:40 borç/özkaynak oranı ile yapılan finansmanlar, bugün yerlerini tamamlama garantisi anlamında alınan sınırlı garantörlükler ve 70:30 borç/özkaynak oranına bıraktı. Kredi vadeleri belirgin bir şekilde uzadı ve kriz öncesi seviyeleri çoktan yakaladı. Ayrıca, yaklaşık min 1,50 çarpan seviyelerinde olması istenen borç servisi karşılama oranları da, makul düzeyler olan 1,05 - 1,25 aralığına kadar geriledi. Kriz öncesi şartlara dönüş anlamında tek negatif unsur ise fiyat seviyelerinde yaşandı ve fiyatların bir nebze daha yüksek kaldığı görüldü" değerlendirmesinde bulundu.
Finansman cephesinde rekabet hızlı ve yerel bankalar arasında
Bankacılık sisteminin güçlü ve likiditenin bol olduğu alışılmamış bir kriz döneminin yaşandığına atıfta bulunan Mengi, uluslar arası bankaların öz kaynak problemleri ne yoğunlaştığı dönemde finansman cephesinde Türk bankalarının ağırlıklarını artırdıklarını da kaydetti.Bu dönemde kredi taleplerinin ağırlıklı olarak enerji sektöründen geldiğini de belirten Mengi, özelleştirmelerin proje finansmanında da ağırlığın yerli bankalarda olmasının beklenebileceğini söyledi. Mengi, bu tür proje finansmanlarında yabancı bankaların rolünün sorulması üzerine IFC, Avrupa Yatırım Bankası, EBRD gibi "multilateral" kurumların Türkiye piyasasındaki mevcudiyet ve etkinliklerini artırdıklarını kaydederek şunları anlattı:
"Belirli sayıdaki banka hariç olmak üzere, yabancı bankaların proje finansmanı anlamında iştahlarının kriz sonrası mutlak olarak kesildiği kolaylıkla söylenebilir. Yabancı bankalar daha çok danışmanlık yapıyorlar.
Özelleştirmelere yabancı yatırımcı ilgi gösterdiği takdirde kendi yabancı bankasını da beraberinde getirecek. Yabancı bankaların bu tip projelerde risk alması yabancı yatırımcının Türkiye'de bir işe soyunması ile doğru orantılıdır. Yabancı yatırımcı Türkiye'de olmazsa yabancı bankaların da finansör rolü çok kısıtlı kalır. Yurtiçi projelerin finansmanında aslan payını Türk bankaları alacaktır. Bu dönemde Türk bankaları oldukca rekabetçi davranıyor.
Bankalarımızda likiditenin doğru yere kanalize olması iştahı da var.Bu likiditeyi absorbe edecek büyüklükte iş yok. Bunun bu şekilde sürmesi halinde bankalar, hali hazırda başka bir banka tarafından finanse edilmiş işi re-finanse etmek yoluna gidecek. İş daha da rekabete açık hale gelecek. Yatırımcının da altın çağı olacak. Yatırımcı sadece kredisi var diye işe soyunmaz, o da doğru projeyse girer. Bankalar açısından rekabet daha da artacak."
Özelleştirme finansmanında %20 pay almayı hesaplıyoruz
Özelleştirme planında İzmir, İskenderun Limanı, Şeker Fabrikaları, Milli Piyango, kamu bankaları, köprü ve otoyol özelleştirmeleri ve Galataport gibi projeler bulunurken Petkim ile Tüpraş gibi büyük sanayi kuruluşlarının da bir takım yatırım planları var. Dolayısıyla bu projeler çok yüksek miktarda finansman rakamlarını da beraberinde getirecek. Özelleştirme programında olan bir çok proje 2011'e sarkacak. Bu arada da ÖİB, finansman tarafında farklılaşmaya gitti.
Mengi, bu projelerin büyüklüğünün kabaca 50 milyar dolar civarında olduğunu ve bunun 15 milyar dolarının yatırımcılar tarafından öz kaynak kullanımı ile karşılanacağını hesapladıklarını ifade ederek "Bankacılık sektörü tarafından finanse edilecek kısım yaklaşık 35 milyar dolar civarında olacaktır. Bunun da yüzde 20'sini yani 7 milyar dolar civarında bir tutarı finanse edeceğimizi hesap ediyoruz" şeklinde konuştu.
8.5 milyar dolarlık Gebze - İzmit - İzmir otoyol projesinin danışmanlığını da 2009 sonunda aldıklarının hatırlatılması üzerine de Mengi, bonodan krediye çok farklı finansman teknikleri üzerinde çalıştıklarını vurgulayarak farklı yatırımcıları bünyesinde birleştiren bir proje olmasını istediklerini ve çalışmaları 5-6 ay içinde tamamlayacaklarını bildirdi.
İki yabancının Avrupa'daki alımlarına finansör oldu
Kriz döneminde Türk bankalarının sağlam durması ve likidite kaynaklarının yabancı şirketlerle olan ilişkilerini kuvvetlendirdiğini hatta yabancı private equity şirketlerinin yine yabancı ülkelerde yaptıkları alımlarda konsorsiyum eş lideri olarak yer aldıklarını da anlatan Mengi , "Yabancı büyük şirketlerle ilişkilerin genişlemesine kriz vesile oldu. AB ülkelerinde ve Rusya'da bir takım satın alım ve yapılandırılmış finansman işlemlerini finanse ettik. Son yaptığımız iki önemli örnek var. Biri İngiltere-Londra diğeri ABD yerleşik iki private equity firması ki biri dünyanın en büyük ilk 5, diğeri de ilk 15'teki firmalarının alımlarıydı.
Fransa ve İtalya da alınan iki üretim tesisisin finansmanında Akbank 4 finansör bankadan biriydi. İki işlemin toplam satın alma bedeli 1 milyar Euro'ydu. Akbank'ın 4 büyük finansörden biri olması ilişkilerimizin sadece Türkiye ile kısıtlı olmadığını ve bilanço gücünün ve bankacılık ağının aslında sınırları aştığının tescilidir. 1 milyar doların üzerinde yabancı işlerimiz var" bilgisini verdi.
Not yükselirse yabancı yatırımcının ilgisi de artar
Yabancı yatırımların artmasının olası bir kredi notu artışına bağlı olduğunu kaydeden Akbank Kurumsal BankacılıktanSorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Mengi, "Kredi notunun artmasının ardından yabancı yatırımcının Türkiye'ye bakışı değişecektir. Rating artışı sermaye akışını hızlandıracaktır. Yabancı yatırımcıların bulundukları yerlerdeki ana bankalarının da Türkiye iştahını artıracaktır. Yabancı sermaye beraberinde daha fazla kredi imkanını, bizler için de rekabeti getirecektir" diye konuştu.
Mengi, bankaların kredi cephesinde yaşadığı rekabetin yansımalarının dördüncü çeyrek bilançolarında yansımasının da karlılığın yavaşlaması suretiyle görüleceğine işaret ederek "İlk yarıdaki kredi artışını 3 ve 4'üncü çeyrekte olmayacağını göreceğiz. Fakat doğru projeler doğru likiditeyi kolayca bulabilecek" dedi. Kurumsal tarafta yaşanan rekabet nedeniyle zaman zaman girişimcilerin Avrupalı rakiplerinden daha uygun maliyetle borçlanabildiğini de kaydeden Mengi, "Bireysel taraf hariç , gelinen kredi faiz seviyesi optimum noktadır. Sonuçta sermayenin de maliyeti var. Bankaların sendikasyon kredilerine ulaşımda sorunu yok, kanallar açık fakat maliyetler belli" dedi.