Asla bir rehavet içinde değiliz

Başbakan Yardımcısı Babacan, Avrupa'daki ekonomik gelişmelere yönelik "Karşımıza çıkabilecek olası senaryolarla ilgili tüm kurumlarımız hazırlık yapıyorlar" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NEW YORK - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa'daki ekonomik sorunların olası etkileri konusunda rehavet içinde olmadıklarını belirterek "Nasıl olsa bizim bankacılık sistemimiz, bütçemiz güçlü, kamu maliyemiz güçlü deyip, bir rehavet içinde asla değiliz. Karşımıza çıkabilecek olası senaryolarla ilgili tüm kurumlarımız hazırlıklarını yaptılar, yapıyorlar" dedi.

Ali Babacan, 66. dönem BM Genel Kurulu üst düzey toplantıları nedeniyle geldiği New York'ta Türkevi'nde basın toplantısı düzenleyerek, ABD'de bir hafta boyunca yapacağı yoğun temaslar, toplantılarla ilgili açıklamalarda bulundu, Türkiye ve dünyadaki ekonomik gelişmelere ilişkin sorulara yanıt verdi.

New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un daveti üzerine toplanan ve kendisinin de yer aldığı 22 kişilik Küresel Sürdürülebilirlik Panelinin toplantılarına katıldığını bildiren Babacan, iki günlük toplantıların bugün de devam edeceğini belirtti.

Küresel Sürdürülebilirlik Panelinin, dünyanın kalkınma, çevre meselelerini, enerji, fakirlik gibi dünyanın tümünü ilgilendiren konularını bütüncül bakış açısı içinde, bugün nerede olunduğunu ve nereye varılması gerektiğini ortaya koyan, bunun için alınması gerekli tedbirler konusunda öneriler hazırlayan bir çalışma grubu olduğunu anlatan Babacan, Kopenhag ve Cancun iklim zirvelerinden istenen sonuçların alınamadığına dikkat çekti. Panelin içinde ülke liderleri, bakanlar ve akademisyenler olduğunu bildiren Babacan, amacın ülkelerin anlaşamadığı küresel sürdürülebilirlik konularında Haziran 2012'de yapılacak Rio Konferansı öncesinde bir rapor hazırlayarak o toplantılara yön verilmesi olduğunu söyledi. Panel olarak hazırladıkları raporun 2030'daki dünyanın sağlık, eğitim, kalkınma konularında hedeflerin neler olması gerektiğini irdelediğini ifade eden Babacan, Ocak ayında raporun son şeklini verip yayınlayacaklarını bildirdi.

Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu gece geleceği New York'ta BM kapsamındaki toplantılarında kendisine eşlik edeceğini, ayrıca uluslararası finans kuruluşları ve yatırımcılarla kendisinin toplantılar yapacağını belirtti. Babacan, New York'taki temaslarının ardından Perşembe günü Washington'a geçeceğini ve orada G20 ülkelerinin bakanlar ve merkez bankasının toplantılarına katılacağını, Cuma günü bir başka G20 toplantısına katılmasının ardından da hafta sonunda IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarına iştirak edeceğini bildirdi. Babacan, Cuma geç saatte Washington'dan Türkiye'ye dönmek üzere ayrılacağını söyledi.

Küresel kriz devam ediyor

Babacan küresel ekonomik krizin devam edip etmediğine yönelik bir soru üzerine, "Küresel ekonomik krizin aslında safhalar değiştirerek biz devam ettiğini gözlemliyoruz. Kriz ortamı dünyada aslında tamamıyla geçmiş değil, normale dönmüş değil, sadece safhalar halinde bu kriz döneminin içinden geçiyoruz" dedi.

Ülkelerde büyüme adına 2009'da alınan tedbirlerin pek çok ülkenin kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini ciddi ölçüde sorgulatmaya başladığını, bunun üzerine ülkeler temerrüte düşmesinler diye Merkez Bankalarının karşılıksız para basmaya başladıklarını belirten Babacan şöyle konuştu:

"Bunun orta ve uzun vadede para politikaları açısından ne kadar sakıncalı olduğu da ortada. Normalde bunlar geçici süre için, başı, sonu belli ve önceden ilan edilen ve makul çerçevede yapılması gereken operasyonlar iken özellikle Avrupa'da şimdi ucu açık operasyonlar haline geldi. Avrupa Merkez Bankası rakamları önceden açıklamıyor da. Bir program, orta vadeli bir bakış açısı maalesef yok, dolayısıyla günü kurtarmaya yönelik çabalar bunlar. Bütün bu tablo da kuşkusuz bizi kaygılandırıyor. Bunlar Washington'da yapılacak G-20 toplantılarında, arkasından Dünya Bankası-IMF toplantılarında hep tartışılacak. Umarız ki bu yanlışlardan dönülür, umarız ki özellikle Avrupa'da hükümetler, liderler, parlamentolar doğru kararlar alırlar. Aslında yapılacaklar belli şeyler, bilinmedik ya da çok karmaşık, zor politikalar değil, doğrular belli, ama bu doğruları yapacak güçte siyasi irade, hükümet şu anda Avrupa'da maalesef az denilecek sayıya indi. Bir yandan da zayıf olan ülkelere güçlü ülkelerin yardım etmesi, güçlü ülkelerin kendi iç siyaset mekanizmalarında ciddi zorluklar oluşturmaya başladı."

Yunanistan'ın geleceği

Komşu ülke Yunanistan'ın da bu problemlerin ilk etapta yoğunlaştığı bir ülke olduğuna dikkat çeken Babacan, ekonomik büyüklük açısından çok ciddi bir gayrisafi yurtiçi hasılası olmasa da, yine de Yunanistan'ın Avrupa'daki bankacılık sistemiyle olan entegrasyonunun önemli olduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti:

"Bir de Yunanistan'ın temerrüt edecek mi etmeyecek mi diye sürekli masada olması benzer ülkelerin de temerrüt edip etmemesi yönündeki tartışmaları, kuşkuları da beraberinde getiriyor. Şimdiye kadar ki varsayım nedir, (bir ülke, AB'ye üye bir ülke, hatta euro bölgesindeki bir ülke temerrüte düşmez, bu ülkelerin iflası diye bir şey sözkonusu olmaz), bütün varsayım bunun üzerineydi, piyasa mekanizmaları bir bakıma kurgulanmıştı, şimdi ülkelere olan güven her şeyin güveniyken o temelin sarsıldığını görüyoruz, bu da bizi son derece kaygılandırıyor. Önümüzdeki haftalar, aylar önemli olacak, bunları çok yakından izlememiz gerekecek."

Avrupa'daki sorunun kaynağı olan alanlarda Türkiye çok güçlü

Bu kapsamda ekonomik krizin Türkiye'ye etkilerine yönelik bir soru üzerine, bu konunun 2009'da da çok tartışıldığını anımsatan Babacan, bugün de Avrupa'daki sorun daha derinleşirse, ya da daha büyük şok dalgaları yaşanırsa Türkiye'yi ne kadar etkileyeceğinin konuşulduğunu belirterek şunları söyledi:

"Biz hep şunu söyledik, Türkiye zamanında tedbirini aldıktan sonra, olası gelişmelere hazırlıklarını önceden yaptıktan sonra bu tür gelişmelerden orta ve uzun vadede kalıcı bir şekilde etkilenmeyecektir dedik. Sayın Başbakanımızın (teğet bile geçmeyecektir) ifadelerinin altında bu vardır, çünkü şu anda baktığımızda Avrupa'da sorunun ilk başlangıç noktası bankacılık sistemidir. Türkiye'deki bankacılık sistemi biliyorsunuz oldukça güçlü, bankalarımızla ilgili hiçbir sorunumuz yok, (Avrupadakilerle) mukayese edilmeyecek kadar farklı yapıya sahip Türk bankaları bilanço açısından baktığımızda. Avrupa'da bütçe açığı, borç stoku sorunu da vardır, Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde bütçe açığı çok çok düşüktür, borcunun milli gelirine oranı çok çok düşüktür. Dolayısıyla Avrupa'da sorunun kaynağı olarak görülen alanlar Türkiye'nin çok güçlü olduğu alanlar.

Türkiye'nin etkilenmesi ne çerçevede olur diye bakılırsa, nasıl güçlü bir deprem olduğunda yakın bölgede de o depremi hissedersiniz, Türkiye'nin etkilenmesi öyledir. Ama önemli olan eğer depreme karşı binanızı sağlamlaştırdıysanız, tedbirlerinizi aldıysanız dolayısıyla bu depremlerde sarsıntıyı hissedersiniz, ama binanız sağlamsa yıkılmaz, normal hayatınıza devam edersiniz. 'Orta ve uzun vadede kalıcı etkisi olmayacaktır' ifademiz de buna benziyor."

Türkiye'nin ticaret ve finansman kanallarıyla Avrupa ile yoğun ilişkisi olduğuna da işaret eden Babacan, "Tabii bunu da unutmamak lazım, dolayısıyla biz bir yandan Avrupalı liderlere, Avrupalı hükümetlere doğruları anlatmaya çalışırken, onlara tavsiyelerde bulunurken, bir yandan da olası olumsuz senaryolara karşı hazırlıklarımızı yapıyoruz" dedi.

"Nasıl olsa bizim bankacılık sistemimiz, bütçemiz güçlü, kamu maliyemiz güçlü deyip, bir rehavet içinde asla değiliz, karşımıza çıkabilecek olası senaryolarla ilgili tüm kurumlarımız hazırlıklarını yaptılar, yapıyorlar. Olabilecek farklı gelişmelere karşı Türk ekonomisini azami şekilde korumak için ve etkilerini asgari düzeyde tutabilmek için elimizden gelen ne varsa yaptık, yapıyoruz. Bir rehavet içerisinde olmayacağız, ama Avrupa'da olabilecek olumsuz gelişmelere karşı bizim hazırlıklarımız vardır, ve Türkiye'nin en az etkilenmesi, en az hasarla böyle olası olumsuz gelişmelerden çıkıp yoluna devam etmesi için de zaten gereken ne varsa yapılmaktadır."

G20'ye orta vadeli program çağrısı yapacağız

Babacan G20 toplantısında Türkiye'nin ne gibi önerileri olacağına dair bir soru üzerine, Babacan, "Kuşkusuz olacak, öncelikle bankacılıkla ilgili düzenlemelerin küresel ölçekte hızlı bir şekilde uygulamaya konması gerektiğini söyledik, bunu tekrar söyleyeceğiz" dedi.

Geçen Salı günü İstanbul'da G20 konferansı düzenlediklerini anımsatan Babacan, burada emtia fiyatlarının konuşulduğunu, burada şeffaflığın ve piyasa mekanizmalarının tam olarak çalışmasını sağlayacak tedbirlerin çok önemli olduğunu belirtti.

Babacan, "Bizim özellikle gelişmiş ekonomilere mutlaka bir orta vadeli program açıklamalarıyla ilgili bir çağrımız var. Bizim ta 2009'da ortaya koyduğumuz bir orta vadeli program yaklaşımını bugün için Amerika ortaya koyabilmiş değil" dedi.

Babacan şöyle konuştu:

"ABD'de daha bundan bir ay önce borçlanma limiti tartışılıyordu ve borçlanma limitinin yükseltilmesi karşılığında bütçe açığını azaltacak bir paketin Kongre'ye gönderilmesiyle ilgili bir mutabakat oluştu fakat hemen arkasından 10 gün sonra 400 milyar doların üzerinde bir bütçe açığını artırıcı paket dinledik. Bunlar güven açısından baktığımızda, halkın, tüketicini, yatırımcının, finans dünyasının, şirketlerin güvenini artırıcı adımlar değil maalesef, burada mutlaka ortaya konulan yaklaşımla, açıklanan yaklaşımla uygulamaların paralel olması gerekiyor. Bizim 2009 krizinden hızlı sıyrılıp çıkmamız, 2010 yılında dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olmamız, 2011'in ilk yarısında yüzde 10,2'lik bir büyüme oranıyla yine dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olmamızın arkasında yatan bu güven unsurudur, öngörülebilirliktir."

2009 yılında Avrupa'da pek çok ülke harcama artırarak ekonomik krize çözüm bulmaya çalışırken bütçe açığını artırıp ekonomiye canlılık kazandırmaya çalışırken, (teşvik programlarıyla), Türkiye'nin bu gidişatın doğru olmadığını gördüğünü anlatan Babacan, o dönemde Türkiye'de tam tersine bir orta vadeli program açıkladıklarını, bunun bütçe açıklarını kademe kademe azaltıcı ve mali konsolidasyona gidici bir orta vadeli program olduğunu, ilk önce bunun sorgulandığını, ancak birkaç ay içinde atılan adımların doğruluğunun kanıtlandığını söyledi.

Öncelik güven olmalı

"Uygulanan politikalarda öncelik güven olmalı, atacağınız adım ya da seçenekler değerlendirilirken hangi seçenek güveni artırır, hangisi güvene zarar verir, mutlaka bu çerçeveden bakmak lazım. Bugün ekonomiyi insan faktöründen bağımsız düşünemezsiniz, tüm tartışmalar kamuoyunun gözü önünde yapılıyor. (ABD ve Avrupa'da) bu kadar kafa karışıklığı varken, farklı kafalardan farklı sesler çıkarken, bir yönsüzlük varken halktan hiçbir şey yokmuş gibi hayatını devam ettirmesini bekleyemezsiniz. Bugün ABD'de birkaç trilyon dolar mertebesinde bankaların elinde fazla likidite var iken şirketler, halk, kredi kullanmaktan korkuyor, ekonomik çark bir türlü normal seyrinde dönemiyor, dolayısıyla güveni ön plana mutlaka koymak lazım"

Bu konularda ilginizi çekebilir