Araştırma şirketleri yerel seçimi değerlendirdi
GENAR Yönetim Kurulu Başkanı Aktaş, halkın şamatalara bakmadığını, A&G Araştırma Başkanı Gür de seçim sonucunun sürpriz olmadığını söyledi
İSTANBUL - GENAR Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş, 30 Mart yerel seçimlerinde vatandaşların tercihlerini hizmetten yana kullandıklarını belirterek, "İktidar partisi elindeki oyu tutmuştur. Yerel seçime göre baktığınızda oylarını yaklaşık 7-8 artırmış, genel seçime göre baktığınızda 4-5 puan oy kaybetmiştir. CHP, AK Parti'yi yolsuzluklarla suçlayarak, tapeler üzerinden bir siyaset yaptı. Bence bu bir siyasetsizlik getirdi. CHP bir siyasetsizlik tuzağının içine düştü. MHP, Ankara'da ve İzmir'de 1 milyona yakın oyunu CHP'ye kaptırmıştır. MHP bu oylarla 18-19 bandında olabilirdi. AK Parti'den sonra ikinci başarılı partisi MHP'dir diyebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
Yerel seçim sonuçlarını AA muhabirine değerlendiren Aktaş, Türkiye'nin seçim sürecine 17 Aralık operasyonuyla girdiğini, Hükümet'in bunu görerek bir strateji izlediğini ifade ederek, "Belki strateji açısından doğru da yaptı-her ne kadar bütün tartışmalar 17 Aralık darbe girişimi gibi konularda geçse de iktidar partisi temel atmayı, yaptığı hizmetlerin açılışını yapmayı ve hizmetlerini anlatmayı ihmal etmedi. Halk zaten çok da o şamatalara bakmaz. Kendi geleceğini, çoluk çocuğunun geleceğini, eğitimini, sağlığını düşünür. Bunları düşünerek karar verir" dedi.
Aktaş, sonucun AK Parti açısından başarılı olduğunu anlatarak, "AK Parti, bugüne kadarki bütün siyasi partilerden farklı bir şekilde elde ettiği oyu kaybetmeyen bir parti. Dolayısıyla iktidar partisi elindeki oyu tutmuştur. Yerel seçime göre baktığınızda oylarını yaklaşık 7-8 artırmış, genel seçime göre baktığınızda 4-5 puan oy kaybetmiştir. AK Parti yerel seçime göre yarış olarak değerlendiriyor ve kendi açısından başarılıdır. Bir iktidar partisinin bütün seçimlerde tekrar tekrar oyunu elde tutması zordur" ifadelerini kullandı.
Muhalefet yanlışa düştü
GENAR Yönetim Kurulu Başkanı Aktaş, muhalefet partilerinin yanlış bir strateji izlediğine inandığını da savunarak, şöyle devam etti:
"Bu seçim için, seçim sonuçlarını değrelendirirken cemaati hesaba katmadan doğru bir değerlendirme olmaz. Cemaat bir takım iddialar ortaya attı. Yolsuzluk, ses kayıtları gibi... CHP özellikle bu tuzağa düştü. Normalde halk, bir siyasi partiden şunu bekler, yerel seçim olduğunu varsayarsak, İstanbul'da 10 yıldır Kadir bey işin başında, iyi yaptıkları vardır, yapamadıkları vardır, başarısız olduğu şeyler vardır. Bir parti gelir mevcudun bir eleştirisini yapar, kendi yapacağı işleri teklif olarak halkın önüne koyar. Buna da hizmet siyaseti deniyor. CHP, eski seçimlerde laiklik, ülke bölünecek, kürtler istila edecek gibi varsayımlar üzerinden siyaset yürütüyordu. Bu seçimde de geleneğine uygun davrandı. AK Parti'yi yolsuzluklarla suçlayarak, tapeler üzerinden bir siyaset yaptı. Bence bu bir siyasetsizlik getirdi. Seçmen şunu bekler: 'Bu parti bana ne söyledi? İstanbul'da hayatımı ne kadar kolaylaştıracak? Türkiye'de ne kadar kolaylaştıracak? Ülkeyi ne kadar büyütecek?' Bir teklif bekler... CHP bir siyasetsizlik tuzağının içine düştü. Vatandaşın da bunu gördüğünü düşünüyorum."
Yayınlanan ses kayıtlarının da toplumda bir tepkiye neden olduğunu anlatan Aktaş, "Suçlu olsun olmasın, problemli olsun olmasın, gizli hayatın bu kadar deşifre edilmesi sokağı rahatsız etti. Hele o ülke güvenliğiyle alakalı tapelerin yayınlanması aşırı bir tedirginlik oluşturdu.Vatandaş bu yeni girişimlerden tutumdan tedirgin oldu ve iktidara olan güvenini korumaya devam etti" dedi.
"MHP daha sağlıklı bir tutum sergiledi"
İhsan Aktaş, yayımlanan ses kayıtlarına ilişkin MHP'nin daha sağlıklı bir tutum sergilediğini de savunarak, şöyle dedi:
"MHP daha sağlıklı bir tutum sergiledi. Doğrudan 'Cemaatin' hazırlamış olduğu tuzağa düşmedi. Zaten Milliyetçi Hareket Partisi, başka ülke meselelerinde, Gezi'de de aynı tutumu takındı. Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine bir hamlenin dışarıdan geldiğini hissettiği zaman MHP duruşu daha yerli ve daha milli. Dolayısıyla tartışmaların biraz daha uzağında. Kendi seçmenine seslenen bir kampanya yürüttü. Kendi içinde MHP başarılıdır. Yalnızca bir hatası olmuştur. İstanbul'da, Ankara'da ve İzmir'de 1 milyona yakın oyunu CHP'ye kaptırmıştır. MHP bu oylarla 18-19 bandında olabilirdi. Kaybettirdiği oylardan dolayı 15 bandında kaldı. Seçimin AK Parti'den sonra ikinci başarılı partisi MHP'dir diyebiliriz."
"GENAR başarılı oldu"
İhsan Aktaş, GENAR'ın bütün seçimlerde gerçeğe çok yakın sonuçlara ulaştığını, seçimlerde ciddi sapma diye nitelendirebilecekleri bir sonuç yayınlamadıklarını savundu.
Aktaş, seçimden önceki tahmin sonuçlarıyla ilgili, "Bizim AK Parti için 46,8 CHP için 28,5 ve MHP için 14,5 sonuçlarımızda sadece 1,2 gibi bir AK Parti'de sapmamız var. Bindelik rakamda da CHP ve MHP'de sapmamız var. Toplamda baktığınız zaman en iyi bilen firmalar grubundayız. Zaten sonuçta bire bir virgül tutturmak da zaten tesadüfen olabilir. Hata payı çerçevesinde başarılıyız" değerlendirmesini yaptı.
Adil Gür: Seçim sonucu sürpriz olmadı
[PAGE]Adil Gür: Seçim sonucu sürpriz olmadı
A&G Araştırma Başkanı Adil Gür de Türkiye'de 30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerin, "referandum havasında" geçtiğinin söylendiğini ancak kendisinin buna katılmadığını aktardı.
Gür, şöyle konuştu:
"Yapılan yerel seçimlerin, ne tam anlamıyla bir genel seçim, ne tam anlamıyla bir referandum ne de tam anlamıyla bir yerel seçim havasında geçtiği kanaatinde değilim. Bence bu seçimde pek çok etkin olmakla birlikte bu seçimin en önemli 3 tane dinamiği vardı. Bir kutuplaşma nedeniyle parti aidiyeti nedeniyle bu seçimin bir yerel seçim olup olmadığına bakmaksızın oy veren bir seçmen vardı. Bunun toplamının ben yüzde 40'lar civarında olduğunu düşünüyorum. Ancak toplamda bu seçimi bir referandum bir genel seçim havasında değerlendirenlerin ben yüzde 50'nin altında olduğunu düşünüyorum. İkinci bir kitle var ki yine bunun da yüzde 35-40 civarında olduğunu düşünüyorum, bu seçimi değerlendirirken yine bir referanduma dönüştürmeksizin gündelik yaşamına bakarak, ekonomiye bakarak karar veren bir seçmen kitlesi olduğunu görüyorum."
"Kazanan aday etrafında birleşen" ya da "Kazanmasını istemediği adayın karşısında birleşenler" olarak iki grubun daha olduğunu kaydeden Gür, şöyle devam etti:
"Türkiye'de çok partili hayat boyunca yapılan tüm seçimlerdeki ana temanın gündelik yaşamdan memnuniyet, gidişattan memnuniyet daha doğrusu insanların cebiyle vicdanı arasındaki bir ilişkiye bağlıyorum. Böyle olmasaydı, 2009 yerel seçimlerinde de kısmen de olsa kutuplaşma vardı hatta o zaman sayın Başbakan Davos'ta 'One minute' demişti. Sadece Türkiye'de değil tüm İslam alemi heyecanlanmıştı bu çıkıştan. Belki o hafta sonu bir seçim olsaydı AK Parti yüzde 55-60 oy alacaktı ama ne oldu? AK Parti, 2009'da yüzde 40'ın altına düştü. Niye? Çünkü Türkiye ile belki çok da ilgisi olmayan küresel bir kriz vardı. Teğet geçti desek de Türkiye'de ekonomi etkilenmişti, işsizlik rakamları yüzde 15'lere çıkmıştı."
Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık ile devam eden sürecin seçmen davranışlarını etkilediğine inanmadığını savunan Gür, "Kutuplaşma nedeniyle oy veren seçmenler şayet iktidar partisine oy veriyorsa 'Çıkan herşeye külliyen yalan' dedi. Bir muhalefet partisine oy veriyorsa 'Çıkan herşey doğru' dedi. Objektif olarak değerlendirmediler, tartışmadılar. Parti aidiyetiyle karar verdiler" diye konuştu.
Sonuçların AK Parti açısından başarılı olduğunu kaydeden Gür, MHP'nin ve BDP'nin de başarılı sonuçlar elde ettiğini söyledi. CHP'nin ise oylarını artırmasına karşın, Hatay'ı kazanmasına rağmen Mersin ve Antalya gibi yerlere bakıldığında ise "seçimin kaybedeni" olduğunu ifade etti.
"Sürpriz olmadı"
Adil Gür, seçim sonuçlarının daha önce yaptıkları araştırmaları doğrular nitelikte olduğunu ve kendisi açısından sonuncun sürpriz olmadığını ifade etti. Gür, "5-6 ay boyunca söylediklerimizden farklı bir şey çıkmadı. Hiçbir sürpriz çıkmadı. Belki iller bazında sürprizler vardı. Örneğin Ankara'da CHP'nin Sayın Mansur Yavaş'ı aday göstermesiyle oylarının yüzde 43-44'lere çıktığını gördük. Belki bu bir süprizdi. Gösterdiği adayla Hatay'ı kazanması sürprizdi veya yani il bazında sürprizler oldu ama Türkiye genelinde oy oranı itibarıyla baktığımızda partiler açısından sürpriz yoktu" diye konuştu.
[PAGE]Erdem: Oy eğilimi tablosunda önemli bir değişiklik yok
KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem, seçim sonuçlarına birçok itirazlar yapıldığını ve doğru veya yanlış söz konusu itirazların da yavaş yavaş bittiğini belirterek, seçim sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
"Sonuçlar itibarıyla Türkiye'nin siyasi oy eğilimi tablosunda çok önemli bir değişiklik yok. AK Parti birinci, CHP ikinci, MHP üçüncü. BDP seçime, BDP ve batıda HDP olarak girdi. Az ama bence fena bir oy değil. Bazı bölgelerde artma var. Büyükşehirlerde Kürtlerin kazanamayacağını bildiklerinden, seçilmesi muhtemel olan seçilmesini kolaylaştıracak bazı partilere oy verdiler bir çok yerde; görünmüyor BDP'nin ilerlemesi ama daha yakından, ilçe bazında baktığımızda görünüyor. O bakımdan bence bu seçimle bundan önceki 2011 seçimleri arasında çok büyük fark yok, oy dağılımı bakımından. AK Parti'de yüzde 5 oranında bir azalma var. Bu da değerlendirilmesi gereken bir sonuç. Maalesef siyaset adamları, liderler, kendi istedikleri gibi kendilerine uygun şekilde yorumluyorlar. Bunun daha bağımsız kurumların doğru yorumlaması lazım."
Erdem, gerek illerde gerek ilçelerde bazı yerlerde dikkat çekici değişiklikler olduğunu belirterek, "Mesela Ankara'da çok başabaş geldi. Bunun tesiri CHP ile MHP'nin önemli bir kısmının CHP'ye oy vermesinden ileri geliyor. Bu eşitlik, bir parti eşitliğinden daha çok kutuplaşmanın yarattığı bir eşitlik. İstanbul'da önemli bir fark yok gördüğüm kadarıyla" dedi.
Tarhan Erdem, KONDA'nın seçim araştırması sonucunda AK Parti'nin yüzde 46, CHP'nin yüzde 27 ve MHP'nin yüzde 15 oranlarının çıktığına değinerek, "Seçime bağlı olarak biz büyükşehirlerde büyükşehir belediye başkanına verilen oyu, diğer yerlerde il genel meclisinin oyunu toplayarak bir sonuç alıyoruz. Öyle bakıldığında AK Parti yüzde 45,5, CHP yüzde 27,7, MHP yüzde 15 çıkıyor. Hemen hemen bizimki hata payı içerisinde tuttu gibi görünüyor. Bir defa daha görüldü ki seçim araştırmaları -değişik şekilde kullananlar olabilir ama- bir manipülasyon amacıyla yapılmıyor, ciddi olarak halka, kamuoyuna veya kendi abonelerine bilgi vermek amacıyla yapılıyor ve doğru sonuçlar alınıyor" diye konuştu.
Seçimlerde iptallerin de olabileceğine ancak bunların kurulları, kuralları olduğuna işaret eden Erdem, şöyle devam etti:
"Sandık işlemlerine karşı sandık kuruluna, seçim günü ve ertesi gün akşam 17.00'ye kadar itiraz edilebilir. İlçe Seçim Kuruluna itiraz edilir ve İlçe Seçim Kurulunun kararı da kesindir. Eğer bunu sandık işlemleri hakkındaki itirazı İl Seçim Kuruluna götürmek isteyen varsa o zaman hepsi için söylemek lazım. 'Sandık kurulu işlemlerine ait sandığa, ilçeye ve ile itiraz edilir' demek lazım. İlçe seçimleriyle ilgili itiraz önce İlçe Seçim Kuruluna, sonra İl Seçim Kuruluna yapılır. Eğer deniyorsa ki İl Seçim Kuruluyla itirazların hepsi Yüksek Seçim Kurulu'na gider, bunun sorumluluğunu da siyasi partilerin alması lazım. O zaman bu, Türkiye'deki seçimlerin 3 ay sonuçlanmaması demek."
KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Erdem, Türkiye'de yargı nezaretinde, denetiminde ve kararlarıyla seçim yapılması usulünün büyük mücadelelerin sonucunda elde edildiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Kimsenin bunu tahrip etmeye hakkı yok. Ama onun altında beraber hepimiz kalırız, seçim yapamaz hale gelir bu memleket. Bunu kimsenin o günkü menfaatiyle, durumla ilgili olarak yıkmaya çalışmasını anlamıyorum. Hukuk mücadesi doğrudur ve hepimizin hakkıdır. Bunun kuralı var. Siz bir şey söyleyecekseniz 'Ben sandık kuruluna gittim, şunu talep ettim' demesi ve sandık kurulunun da ne cevap verdiğini dürüst olarak söylemesi lazım. Yüksek Seçim Kurulu da son zamanlarda yanlış bir tutuma girdi, kararlarını Resmi Gazete'de yayımlamıyor. Kararların Resmi Gazete'de yayımlanması ve yayımlandıktan sonra tebliğ edilmesi lazım. YSK, Resmi Gazete'de kararları yayımlamadığı için herkes kendine göre yorum yapıyor. İtiraz eden kişi itirazını ve verilen cevabı söylemek zorunda.
Birincisi, YSK'nın kararlarını, karşı tarafa itiraz hakkında verdiği kararı, Resmi Gazete'de yayımlamadan ve yayımlamayarak, bildirmesi çok önemli bir hata. İkincisi, bu kararlar karşısında ilgililerin eksik bilgi vermeleri hata. Üçüncüsü, bunu genelleştirerek 'şaibe' olarak söylemeleri önemli bir hata."
[PAGE]Acar: AK Parti'nin oy oranı yüzde 40'ın üzerinde
Andy-Ar Genel Müdürü Faruk Acar ise Türkiye'de muhalefetin yerel seçim kampanyasını genel seçim havasında yürütmeyi isteyen bir tutum takındığını söyledi.
Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık sürecinin bunda etkili olduğunu dile getiren Acar, şöyle devam etti:
"Recep Tayyip Erdoğan'ın kalıcı mı yoksa gidici mi olacağının belirleyecek bir strateji üzerinden çalıştı muhalefet. Başbakan da bu siyaseti seven bir lider. Bunu daha önceki seçimlerde de görmüştük. Gezi olaylarında özellikle bunu tecrübe edinmişti. Karşı tarafın konsolide olması aynı zamanda AK Parti'nin de konsolide olmasını sağlayan bir ortam olduğu için dolayısıyla Başbakan'ın da işine geldi. Gerilim siyasetini iyi bilen ve iyi yönetebilen bir lider olduğu için bu süreç aynı zamanda AK Parti'nin lehine gelişmiş oldu. Muhalefet partileri bundan çok mutlu oldukları kanaatinde değilim. Çünkü amaçları en azından İstanbul ve Ankara ölçeğinde belediyeleri değiştirmekle başlayacak olan ve Türkiye geneli oy oranını yüzde 38'in altına gerileme noktasında olacağının amacını taşıyordu. Fakat gördük ki böyle bir durum söz konusu değil. Muhalefet partileri bir önceki seçime göre özellikle CHP, oylarında bir iki puanlık bir artış sağladı, fakat MHP'nin biraz daha başarılı olduğu söylenebilir MHP için belediye sayısının artması bir anlamda bir başarı kriteri olarak değerlendirilebilir ama çok da memnun olunan bir sonuçla karşı karşıya kalınmadığını bugün itibarıyla görmüş durumdayız."
Acar, Türkiye geneli oy oranlarının nasıl hesaplanacağı konusunun çokça tartışıldığına değinerek, şunları söyledi:
"Nereden bakarsanız bakın AK Parti'nin önemli olan yüzde 40'ın altındaki o psikolojik sınırın altına düşmemesiydi. Oradan da ele alsanız buradan da ele alsanız oy oranı yüzde 40'ın üzerinde olan bir oran. Yüzde 40 ile 45 arasında bir değer. Yüzde 43 gibi bir değerin oluşmuş olması Çankaya seçimleri için önemli bir anlam ifade edecektir. Nitekim bu oran sağlanmış görünüyor. Biz araştırma şirketleri için bu seçimde Türkiye geneli sonucu yerine İstanbul, Ankara ve İzmir gibi 3 büyük şehirde ve bazı kritik illerde sonucun nasıl şekilleneceğine dair yaptığımız açıklamalar ve sandıkla ne kadar örtüştüğünü görmek bir başarı standardı oluşturmamız gerekiyordu. Nitekim Andy-Ar olarak İstanbul, Ankara ve İzmir'de hata payı sınırları içinde sonuçlara yaklaştığımızı söyleyebilirim."
Türkiye'deki diğer araştırma kuruluşlarının da aşağı yukarı seçimler öncesinde benzer sonuçlara ulaştığını ifade eden Acar, araştırma kuruluşları arasındaki rekabetin de bunda etkili olduğunu ifade etti.
Faruk Acar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin kamuoyu araştırmalarına verdiği önemin de sektörün hareketlenmesinde etkili olduğunu belirterek, "Diğer partiler de bu seçimlerde özellikle araştırma şirketlerinin aldığı bulgular neticesinde stratejilerini geliştirmeye dönük çalışmalar yaptı. Bu da sektörün başarısı noktasında bir ilerleme kaydedilmesine vesile oldu diyebiliriz" diye konuştu.