Almanya Büyükelçisi: Vize serbestisine OHAL engel

AB'nin vize serbestisi konusunda Türkiye'ye verdiği sözü tutmak istediğini vurgulayan Almanya Büyükelçisi Martin Erdmann, "Türkiye 40 maddenin çoğunu yerine getirdi, 6 eksik var. OHAL önümüze bir engel olarak çıkıyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hakan GÜLDAĞ

Almanya Büyükelçisi Martin Erdmann, Zeytin Dalı Harekatı'ndan Gümrük Birliği'nin modernize edilmesine, turizmden S400 füzelerine kadar gündemdeki konuları değerlendirdi.

Genel yayın yönetmenleriyle bir sohbet toplantısı düzenleyen Erdmann, kamuoyunun yakından takip ettiği Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye verdiği vize serbestisi sözü konusunda önemli aşama kaydedildiğini, Türkiye'nin, AB'nin 40 şartından çoğunu yerine getirdiğini, geriye sadece 6 eksik kaldığını belirtti. Bu eksikler arasında terörle mücadele yasası ve OHAL'i de sayan Erdmann, sohbette şunları söyledi:

- Vize serbestisi konusunda sözümüzü tutmak istiyoruz. Bu konuda net olarak ilerlemeden yanayız. Ancak vize serbestisinin yürürlüğe girmesi için 40 maddelik AB'nin yol haritası var. Bunun yerine getirilmesi gerekiyor. Türkiye bu 40 maddenin çoğunu yerine getirdi. Şu anda karşılanmayı bekleyen 6 eksik var. Bunlar için de Ankara-Brüksel arasında görüşmeler sürüyor. Biyometrik pasaport gibi teknik ayrıntılar da var ancak en önemli maddeler terörle mücadele yasasındaki değişiklik ve OHAL konusudur. OHAL önümüzde bir engel olarak çıkıyor. Bu arada AB'ye çeşitli suçlamalar yöneltildiğini görüyoruz. Yeni yeni şartlar öne sürüldüğü yönünde... Bu kesinlikle doğru değil. Bu 40 maddeye herhangi bir ek yapılmadı.

- Gümrük Birliği modernizasyonu konusunu Almanya destekliyor. Tarım ve hizmetler konusunun Gümrük Birliği'ne dahil edilmesine de sıcak bakıyoruz. Fakat bunun gerçekleşmesi için iki koşulun yerine getirilmesi gerekiyor. Birincisi mevcut Gümrük Birliği konusunda Türkiye'nin eksikliklerinin gidermesi gerekir. İkincisi Kopenhag kriterleri bağlamında Türkiye'nin basın özgürlüğü konusu dahil yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. Tabii ben AB adına konuşma yapma yetkisine sahip değilim. Ancak genel görüş bu yönde.

- Türkiye ile müzakereleri bir kere dondurursak geri dönmek zor olacaktır. Müzakerelere devam etme ortamının bir kere daha yakalanması kolay olmaz.

"Türk askeri mutlaka geri çekilmeli"

Suriye'nin toprak bütünlüğüne halel gelmemesi gerekiyor. Türk askeri mutlaka geri çekilmeli.

Şansölye Merkel'in Afrin'den kaçan 200 bin kişiyle ilgili açıklamasını görmüşsünüzdür. Bize göre Türkiye'nin operasyonuyla ilgili tutumumuz gayet dengeli. Türkiye'nin kendini savunma hakkı elbette var. Ama aynı zamanda sivil halkın da zarar görmemesi gerekiyor.

Rusya, Türkiye ve İran arasındaki üçlü toplantılarda kalıcı bir çözüme ulaşılamayacağını düşünüyoruz. Astana toplantılarının şu ana kadar beklentileri yerine getiremediğini söyleyebiliriz.

"S-400 NATO ile uyumlu değil"
Büyükelçi Erdmann, Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S400 füzeleriyle ilgili sorulara ilişkin olarak, "Hangi silah sistemini alacağı konusunda her bir NATO ülkesi özgürdür. Fakat kesin olan şu ki Rusya'nın bu sistemi NATO'nun savunma sistemi ile uyumlu değil" dedi.

"Bosch Türkiye bir hafta çalışmasa Alman otomotiv sanayi anında durur"

Almanya ve Türkiye coğrafi olarak birbirlerine uzak iki ülke. Kültürel alanda da çok yakın sayılmayız. Fakat buna rağmen dünyada başka iki ülke yok ki bu kadar yakın ilişki içinde olsun. Almanya'da 3.5 milyon Türk kökenli vatandaş yaşıyor. Pek çok Türk kökenli vatandaş çok üst düzey yerlerde bulunuyor. Ekonomi içinde de, medya içinde de çok başarılı Türk kökenli vatandaşlar var. Bunlar Almanya ve Türkiye arasında çok önemli bir köprü vazifesi görüyor. Buna bir 4 milyon daha eklememiz lazım. Çünkü bu 4 milyon Türkiye'ye döndü ama köprü vazifesini sürdürüyor.

Sizi şaşırtacak bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bosch firmasını hepiniz biliyorsunuz. Türkiye'de faaliyet gösteren 7 bin 100 Alman firmasından biri. 17 bin istihdam sağlıyor. Yıllık cirosu 3.7 milyar euro. Bosch Türkiye'nin üretiminin yüzde 90'ı ihraç ediliyor. Sadece Bosch'un ihracatı Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 1.5'ine tekabül ediyor. Bosch Türkiye bir hafta çalışmasa Alman otomotiv sanayii anında durur. Bu örneği iki ülke ilişkilerinin ne kadar iç içe olduğunu göstermek için veriyorum.

Sadece insani köprüden değil ekonomik köprüden de bahsetmemiz gerekiyor. Almanya'da Türk sermayeli 90 bin işletme var. Dönerciden yüksek teknoloji şirketine kadar. Bu işletmeler yıllık 50 milyar euro ciroya sahip. Bu iki ülke arasında çok nadir görülecek bir başarı hikayesi. Diğer AB ülkeleriyle de öyle. Hollanda, Türkiye'ye en çok yabancı sermaye getiren ülke konumunda. Türkiye ihracatının ve dış ticaretinin yarısını AB ülkeleriyle yapıyor. Zaman zaman duyuyoruz Rusya, Çin ve diğer rotalarla ilgili yönelimler ve tartışmalar aslında bir fanteziden ibaret. AB ekonomisiyle Türkiye ekonomisi iç içedir. Başka bir çare, başka bir pencere aramak da doğru değil. Türkiye için Euro Atlantik Bölgesi dışında mantıklı bir alternatif olmadığına dikkatinizi çekerim. Bunu da Rusya ile Türkiye'nin nükleer bir santralin temelini birlikte attıkları bir günün ertesinde söylüyorum.

"Bu yıl Türkiye'ye gelen Alman turist sayısı 4 milyonu aşar"
Türkiye'ye gelen Alman turistlerin sayısının son iki yılda azalmasının, bu ülkede Türkiye'ye karşı bir boykottan kaynaklanıp kaynaklanmadığı da Büyükelçi Erdmann'a soruldu. "Turizm boykotu olmadı, çok net söylüyorum. koordine edilmiş tek bir durumdan bahsetmek söz konusu değil" diyen Erdman şunları söyledi: "Bizim vatandaşlarımız tatil için nereye gitmek istiyorsa kendileri orayı seçer. Bir risk görüyorsa, bir korku duyuyorsa oraya da gitmeyebilir. Ama kesinlikle böyle bir boykot tutumu olmadı. Biz turizm meselesine önem veriyoruz. Çünkü turizm de bir köprü görevi görüyor. 2015 yılında Almanya Türkiye'nin turizminde şampiyondu. 5.1 milyondan fazla Alman turist ile başı çekiyordu. Evet, 2016 ve 2017 yıllarında sayı geriledi. Fakat son derece olumlu olarak 2018 yılı bize umut veriyor. Hesaplamalarımıza göre 2018'de 4 milyon sınırını aşacağız diye düşünüyoruz."

"Almanya'ya FETÖ'cülerle ilgili yeterli kanıt ve belge verilmedi"

Büyükelçi Erdmann, Almanya'daki FETÖ'cülerin iadesi konusundaki soru üzerine şöyle konuştu: "Biz Almanya ve de AB olarak 15 Temmuz'da FETÖ'nün nasıl bir etkisi olduğunu anlamakta çok zorlandık. Bireysel olarak Gülen'cilerin iadesiyle ilgili tutumumuz şöyle: Biz elbette bu harekette aktif olarak yer alan kişilerin cezalandırılmasıyla ilgili olarak Türk tarafı ile görüşmeye hazırız. Bir kişi ile ilgili bir suçlama getiriliyorsa bunun kanıtlanması gerekiyor. Bütün Avrupa'da bu böyle. Bireysel olarak bu suçu işlediğine dair bir belge, bir kanıt olması gerekiyor. Cep telefonuna belli bir haberleşme sistemi yüklenmiş olması, belli bir bankada hesabı olması, belli bir üniversite ya da okulda okumuş olması kanıt olarak yetmiyor."

Erdmann, FETÖ hareketinin Almanya tarafından hala nasıl anlaşılamadığı yönündeki soruya da şu cevabı verdi:

"Fethullah Gülen ve hareketinin mevcut iktidarla birlikte yürüdüğü gerçeğini görmezlikten gelemeyiz. Uzun yıllar süren bir işbirliği var. O bakımdan biz yabancıları mazur görmeniz lazım. Birden bire birlikte hareket edilen bir ortağın terör örgütü haline getirilmesini idrak etmemiz beklenmemeli. Tekrar ediyorum Almanya'da bulunan sanıklarla ilgili bireysel kanıt sunulması gerekiyor. Geç anlamış olabiliriz, bu konudaki mevzuatımız hoşa gitmiyor olabilir fakat bu hala şüphe duyduğumuz anlamına da gelmesin. Ayrıca Fethullah Gülen şu anda ABD'de bulunuyor ve ABD bu kişiyle ilgili bir yaptırım kararı almış değil. Tekrarlıyorum, biz bu konuyu Türkiye ile görüşmeye son derece istekliyiz ve memnuniyet duyarız."

"Peki yeterli belge sunulmadı mı, yeterli kanıt gösterilmedi mi?" sorusuna da Erdmann, "Hayır, yeterli oranda kanıt ve belge verilmedi" yanıtını verdi. Erdmann şöyle devam etti: "Şunu da söyleyeyim; Türkiye'de bilindiğinden ya da yansıtıldığından farklı olarak Şansölye Merkel 16 Temmuz 2016'da Çin'deki G20 toplantısından dönerken 15 Temmuz girişimini kınadı, terörist bir eylem olarak niteledi. Bu çerçevede Türk hükümetini koruma altına aldı. Ben şahsen 15 Temmuz gecesinde eşimle birlikte neler yaşandığının bizzat şahidiyim. O gece Meclis'e 400 metre uzaklıkta evimdeydim. Bu darbe girişiminden 4-5 gün sonra başsağlığı dilekleriyle ilk ziyareti gerçekleştiren büyükelçi de benim. İstanbul ve Ankara'da 245 insan hayatını kaybetti, ağır yararlananlar oldu ve elbette bu durum Türkiye'yi sarstı ve biz de Türkiye'yle bu duyguları paylaştık. Her kim bu darbe girişiminden sorumlu ise en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor."

Büyükelçi Erdmann, darbeyi FETÖ'nün yaptığına inanıp inanmadığına, yapmadıysa kimin yaptığına ilişkin sorular üzerine de "Bu konuda daha fazla görüş bildirmek istemiyorum" dedi.

"Kriz bölgelerine ihracatta detaylı incelemeler olabiliyor"

Erdmann, "Sahadaki çeşitli gözlemlerimizde savunma sanayiinde kritik parçaların ithalatında büyük sıkıntı çekildiğini görüyoruz. Otomotiv endüstrisinde Türk yan sanayiine dönük olarak Alman ana sanayii firmalarının tedarikçilerine mektuplarla artık çalışamayacaklarını bildirdikleri yönünde haberler de var.

Bu duruma ilişkin değerlendirmeniz nedir?" şeklindeki soru üzerine de şu yanıtı verdi:

"Almanya'dan savunma sanayiine yönelik herhangi bir dondurma söz konusu değildir. Fakat yine de bu savunma sanayii ile ilgili detaylı bir araştırma yapıldığı da doğrudur. Kriz bölgelerine yönelik ihracat yapılırken daha detaylı incelemeler olabiliyor. Ama burada da münferit vakalardan bahsedebiliriz. Genel bir yasaklama ya da dondurma söz konusu değil. Ben de ihracatçılar da ekonomi çevreleriyle çok yakından ilişkin içinde olan biriyim. Böyle bir durumdan hiç haberimiz olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Böyle bir mektubu da hiç görmedim. Ama görseydim de cevabım şu olurdu: Almanya'da şu tutum esastır, ekonomi ekonomi içinde kalır. O çerçevede işler. Alman devleti bu ilişkilerin belirleyicisi değildir. Hükümet tarafından zorlayıcı bir yaklaşım olamaz. Şirketler arası ilişkilerden şirketler sorumludur. Ayrıca zor bir yıl geçirmiş olsak da ticaret hacmimizi 37.7 milyar euroya çıkardığımıza da dikkatinizi çekmek isterim. Türk Lirası'nın euro karşısında değer kaybı neticesinde de Türkiye'den Almanya'ya giden mallarda net bir artış oldu."


 
 

Bu konularda ilginizi çekebilir