Aklın yolu Türkiye'den geçiyor

Bundan 40-50 sene önceki kısıtlı kaynakların ve kadroların olduğu Türkiye geride kaldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Yurtdışına eğitim almak veya çalışmak için gitmek herkes tarafından büyük bir ayrıcalık olarak görülür. Daha gelişmiş eğitim imkanlarından yararlanmak, kapsamlı  kaynaklara ulaşarak araştırmalar yapmak veya çalıştığınız sektörün ileri gelenleriyle fikir alışverişi yaparak dirsek dirseğe çalışmak. Tüm bu avantajlar ancak yurtdışındaki eğitim veya çalışma ortamının sağlayabileceği heyecan verici şartlardır. Tabii, bunların da ötesinde evden uzak, tek başına olmak insanı olgunlaştırır, benliğini geliştirir. Yeni bir kültürü öğrenmek, farklı kültür, ırk ve özgeçmişlere sahip insanları tanımak, dostluklar kurmak kişinin hayata yaklaşımını esnek hale getirir, kişinin zorlukları aşmak için çözüm üretmesini kolaylaştırır. 

Beyin Göçü Nedir?

Genellikle yurtdışında lisans veya yüksek lisans yapma planlarıyla başlayan yurtdışında yaşam, kariyer hayatına atılmayla devam eder. Bugün ayrıca birçok uluslararası  firmanın Türkiye'de yüksek performans gösteren çalışanlarını  yurtdışında çeşitli rollerde değerlendirdiğini görüyoruz. Gelişmiş bir ekonominin eğitim ve çalışma sistemine adapte olmaları ve yaşam şartlarının kolaylığı birçok pırıl pırıl gencin anavatanlarından uzakta yaşamasına zemin hazırlıyor. Bu durum ülkemizde yetişen donanımlı kişilerin birbir yurtdışına uçmasına yani ‘beyin göçü'ne sebep oluyor. Beyin göçü, iyi eğitim almış, düşünen ve üreten kalifiye beyinlerin uzmanlaştıkları alanda araştırma yapmak, uluslararası çalışmalara katılmak, kendi alanlarında ileri gelen yöneticiler veya bilim adamlarıyla birarada çalışmak için en verimli oldukları dönemde kendilerine bu imkanları sağlayan ülkeye göç ediyorlar. İlk 1960'larda doktorlar, mühendisler ve bilimadamları arasında başlayan, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru gerçekleşen bu göç, daha sonra diğer uzmanlık alanları arasında da yaygınlaştı.

Neydi bu göçü  tetikleyen?

İnsanların neden göç ettiğini anlamak için doğada hayvanların her yıl yaptıkları göçleri izlemek yeterlidir. Canlıların en büyük mücadelesi hayatta kalmak üzerine kuruludur. Hayatta kalmak için kendileri, aileleri ve sürüleri için en doğru coğrafyayı, iklimi ve bitki örtüsünü seçerler, mevsimler değiştiği gibi bu ideal koşullara erişmeleri için onların da yer değiştirmesi gerekir. Kuraklık, yağmur, güçlü rüzgarların olduğu döngüsel periyodlarda göç yollarına düşerler. Biz insanlar kendi inşa ettiğimiz şehirlerde vahşi doğaya oranla daha korunaklı yaşadığımızdan göç doğadakine birebir paralel gelişmez ancak prensip aynıdır. İnsan daha iyi şartlarda yaşamak, çalışmak, üretmek, aile kurmak ve çocuklarını yetiştirmek ister. Böyle bir ortama göç etme şansını yakaladığında bunu değerlendirir ve yaşamını bu elverişli şartlarda kurar. 

Yıllar önce bu göç tek yönlüydü. Türkiye, Hindistan, Pakistan, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Mısır, Nijerya, Türki Cumhuriyetler gibi gelişmekte olan ülkelerden kalifiye beyinler ABD, Kanada, Avustralya, G. Afrika, Almanya ve Fransa gibi ülkelere göç ederlerdi. Bu gelişmiş ekonomilerde hızla yeni yaşamlarına adapte olurlar ve kendilerinden sonra gelen nesillere de bu yeni toprakları ‘ev' yapmak üzere kök salarlardı. Birkaç sene yurtdışında yaşadıktan sonra, ülkesine dönen ve öğrendiklerini uygulamak üzere gelişmiş teknikleri kendi ülkesinde uygulayan girişimcilerin veya profesyonellerin sayısı yok denecek kadar azdı. Bir diğer deyişle, insanlar sürekli daha iyi doğa şartlarına göç eden hayvanların tersine, daha ileri bir ekonomiye dahil olup orada kalıcı olarak yaşamayı tercih ediyorlardı. 

Yoksa göçün yönü  mü değişiyor….

Bugün beyin göçü ille tek yönlü olmayabiliyor. Artık, her yurtdışına giden uzun süreli kalmıyor. Türkiye'nin de birçok alanda gelişmesiyle yetişmiş  profesyonellerin yurtdışı ve Türkiye şartlarını karşılaştırma imkanı doğuyor. İş ve yaşamı her iki ülkede deneyimledikten sonra, çok yönlü bir değerlendirme yapmak mümkün oluyor. Örneğin, telekomünikasyon sektöründen bir profesyonel yurtdışında bir teklif aldığında kazancı, sosyal imkanları Türkiye'deki şartlarından üstün görünebiliyor ancak kararını vermeden yaşam pahalılığı, sosyal çevre ve iş ortamı gibi konuların ayrı ayrı ele alınması gerekiyor. Kimi zaman tüm bu şartların ağır bastığı ve kişinin yurtdışı ofiste çalışmayı heyecanla kabul ettiği oluyor. Bazen bu birkaç senelik bir iş ve yaşam deneyimine dönüşüyor, bazen kişi kendini hızla tırmandığı bir kariyer merdiveninin ortasında buluyor, bazen de bu deneyimi sayesinde çok daha iyi şartlarla Türkiye'de yönetici pozisyonuna geliyor ya da girişimci ruhu ön plana çıkıyor ve biriktirdiği paraları kendi ülkesinde bir yatırıma dönüştürmek istiyor.  

Çevrenize baktığınızda ilginç olan, eskisi gibi herkesin ‘kurtar kendini bu memleketten' yaklaşımında olmaması ya da yurtdışına gidenin belli bir deneyim kazandıktan sonra, kendi ülkesine dönmek için alternatifler düşünmesi.  Bu durum Türkiye ekonomisi açısından sevindirici. Yetişmiş insanların daha da uzmanlaşmış ve deneyim edinmiş olarak ülkelerine dönmeleri hem ülke ekonomisini, hem sosyal ve kültürel zenginliklerini geliştirecek, ülkeyi her yönden kalkındıracak bir gelişme. Tabii bu kalifiye insanların Türkiye'ye dönüşü tercih etmelerinin sebebi sadece vatan özlemi ve yurda hizmet etme aşkı değil. Türkiye'de uluslararası standartlarda faaliyet gösteren firmaların sayısı gün geçtikçe artıyor, iş yapış biçimleri küreselleşiyor, bilgi ve deneyim sahibi profesyonellerin değeri ülkemizde de anlaşılıyor, takdir görüyor. Hem mesleki tatmin hem de maddi kazanç anlamında yurtiçi ve yurtdışı arasında uçurumlar azalıyor. 

Gelişmiş  ekonomilerde de benzer sorunlar var

Bundan 40-50 sene önceki kısıtlı kaynakların ve kadroların olduğu Türkiye geride kaldı. O dönemde bir doktorun kendi dalında araştırma yapabilmesi veya hasta bakabilmesi için yeterli sayıda uzman kadrosu açılmamaktaydı, açılsa da yürütülen araştırma sayısı, laboratuvarların, ameliyathanelerin, tıbbi cihazların durumu Amerika ve Avrupa'yla kıyas kabul etmez durumdaydı.

Bu dönemlerde kişileri beyin göçüne iten nedenler;

İşsizlik,

Daha yüksek standartlı bir yaşama kavuşma arzusu;

Eğitime uygun iş bulamamak;

Yapılan işin takdir edilmemesi;

Kötü çalışma koşulları;

Araştırma yapamamak;

Siyasal sorunlar (etnik çatışma, siyasal istikrarsızlık)

Yolsuzluklar

 

Bugün bu nedenlerin bazılarının ortadan kalktığını veya benzer oranlarda dünyanın gelişmiş  ekonomilerinde de bu şartların mevcut olduğunu görüyoruz.

Türkiye'de halen işsizlik yüksek. TÜİK verilerine göre, 2010 yılı işsizlik oranı yüzde 11.9. Geçen seneye göre işsizlerin sayısı 425 bin azaldı. Oysa, birçok gelişmiş ülkede işsizlik 2010'da 2009'a göre artış gösterdi. AB genelinde işsizlik yüzde 8.9'dan yüzde 9.6'ya, Euro bölgesinde yüzde 9.4'ten yüzde 10'a, ABD'de yüzde 9.3'ten yüzde 9.6'ya çıkmış durumda. İşsizliğin artmasıyla beraber, gelişmiş ülkelerin vatandaşları kendi ülkelerine çalışmak üzere gelen kalifiye yabancı işgücüne karşı olumsuz bir tavır içine giriyor. Yerel çalışanların kendilerine göre haklı sebepleri var: az sayıda iş imkanını yurtdışından gelen yabancı çalışanlarla paylaşmak istemiyorlar. Zaten ülke içinde mevcut olan rekabet yurtdışından gelenlerle daha da büyüyor.

Yabancı çalışanlar için ise, bu denli rekabetin olduğu bir ortamda işe girmek, yerel insanlarla uyum içinde çalışmak ve yüksek performans göstermek hayli zor olmakla beraber, yurtdışında birçok Türk profesyonelin başarı  hikayelerini duyuyoruz. Eğitimlerine uygun bir kariyerde yükseliyorlar, çalışma ortamının olumlu yönlerine odaklanıyorlar ve diledikleri yaşam standartını koruyorlar. Çoğunlukla işlerini takdir eden yöneticilerinin yönlendirmesiyle başarılı projelere imza atıyorlar. 

Bu olumlu tabloyu artık Türkiye'de çok uluslu bir şirkette de yakalamak mümkün. Birçok proje ve uygulanacak strateji yurtdışındaki merkez ofislerde nasıl uygulanıyorsa, Türkiye ofisinde de öyle uygulanıyor.

Öncelikle eğitim, deneyim ve uzmanlık alanlarında işlerin sayısında artış var. Dünyada yeni yeni ihtiyaç duyulan pozisyonlar Türkiye'de de açılıyor. Konusunda bilgili ve deneyimli olmakla beraber genç yönetici kadrosu, çalışanlarla daha fazla etkileşim içinde bir yönetim şekli benimsiyor. Böylece, açık bir diyalog sağlanıyor. Performansından memnun olduğu çalışanını yönetici açıkça takdir ediyor, daha fazla yetki alması ve yetkinliklerini geliştirmesi için destekleniyor. Çalışma koşullarında çalışanlara memnuniyetsizlik veren durumlar yönetimle paylaşılabiliyor ve zaman içinde iyileştirmeler uygulamaya geçiriliyor. 

Alanında başarıyla çalışan bir Türk profesyonelsiniz. Kariyerinizde bir yol ayrımına geldiniz. Yurtdışında çalışmak üzere bir iş teklifi aldınız. Belki bundan 10 sene önce olsa, artılar eksiler listesi yapmanıza bile gerek olmayacaktı. Yurtdışı, kariyeriniz için müthiş bir fırsat, yaşamınız için bir hediye olacaktı. Peki ya, şimdi? Belki önünüzdeki 5 senede alanınızda ender uzmanlardan biri olmanız için bulunmaz bir şans… belki uzun süredir araştırma yaptığınız konuda dünyanın sayılı bilim adamlarıyla bir proje paylaşacaksınız… bu heyecan verici kariyer fırsatlarıyla ilgili düşündüğünüzde, harika hemen taşınıyorum demeden Türkiye'de kalmanın getirilerini araştırıyorsanız, Türkiye'de çalışmayla ilgili artılarınız da bir hayli çok maddeden oluşuyorsa, ancak kısa ila orta dönemde yurtdışında çalışmayı planlıyor ve çalışmalarınıza kendi memleketinizde devam etmeyi arzu ediyorsanız, beyin göçünün yön değiştirdiğine dair yeni işaretler var demektir.

www.datassist.com.tr

 

Bu konularda ilginizi çekebilir