Açılımın ekonomi ayağı çok önemli

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mürsel TUNÇAY / Yatırımcı Koordinasyonu Geliştirme ve Destekleme Derneği (YAKODER)  Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye'nin ancak güçlü bir ekonomi ile daha dinamik, daha şeffaf, daha sosyal ve kalıcı bir demokrasiyi sağlayabileceğini kimse inkar edemez. Bu anlamda hükümetin açıkladığı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi için de önemli olan 'demokratik açılım' yapısal reformlar için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Günü kurtarmaya yönelik politikaların Türkiye'nin sorunlarını biraz daha artan maliyetlerle ertelemekten başka bir işe yaramayacağı  geçmiş deneyimlerden anlaşılmalıdır.

Bu açılımda unutulmaması gereken en önemli şey ise 'ekonomik açılım' olmalı. Popülist politikaların terk edilmesi, ekonominin yeniden yapılandırılması, rekabetin artırılması, devletin şeffaflaşması, kamu harcamalarının ve borç yönetiminin disipline edilmesi, kısa ve orta vadede büyümenin hedeflenmesi, makro ekonomik dengelerin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması Türkiye'nin ekonomik, siyasal yapısında köklü değişimlerin mikro düzeyde değiştirilmesi ve kalıcı bir demokrasi için 'ekonomik açılım" şart. Bu anlamda Türkiye'nin AB'ye sunduğu 'Ulusal Program' açısından da ekonomik hedefler büyük önem taşıyor. AB ve uygar dünyayla bütünleşmek isteyen Türkiye, içe kapanık, rekabet ve saydamlığın yeterince olmadığı ve rasyonel olmayan politikalarla küreselleşen dünyanın gereklerini yerine getiremez.

Demokratik açılım programının başarıya ulaşmasının toplumsal, siyasî istikrar ve kararlılığa bağlı olduğu kadar güçlü bir ekonomiye de bağlı olduğunu unutmamalı. Son 20 yılda yüksek enflasyon, devalüasyon ve kamu açıklarının sebep olduğu krizler ve terörle mücadele nedeniyle Türkiye, potansiyelini tam olarak kullanamadı ve atılım yapamadı. Türkiye'nin önünde önemli bir engel oluşturan bu sorunlar giderilmeden güçlü ve kalıcı bir demokrasi sağlanabilinir mi? AB'ye tam üyelik perspektifinden bakıldığında; Türkiye'nin en kısa sürede enflasyon sorununu kalıcı bir biçimde çözmesi, kamu dengesini sağlıklı bir yapıya kavuşturması, istikrarlı bir büyüme ortamına girmesi, insan hak ve özgürlüklerinin tanınması ve demokratik sosyal eşitliğin sağlanması gibi önemli sorunları var. Demokratik açılımın nihai hedefi de güçlü ekonomiye geçişi sağlamaktır. Ancak uygulama esaslarına bakıldığında öncelikle ekonomide böyle bir yapısal dönüşümün gerçekleştirilmesi gerekli.

Ekonomik açılım kapsamında öngörülen yapısal reformların uygulamaya geçirilmesi ekonomide etkinliği ve verimliliği artıracak.. Bunun sonucunda mevcut kaynaklarla sürdürülebilir bir büyüme performansı yakalanacaktır. Yapısal reformların sonucunda devletin işleyişi köklü bir şekilde değişecek, böylece, devletin kamu maliyesini bozan ve kaynak kullanımında etkinliği azaltacak eski alışkanlıklarına geri dönmesi de engellenmiş olacak.

Güçlü bir ekonomi, kamu finansman dengesinin köklü bir biçimde iyileştirilmesi ile devletin eğitim, sağlık, teknoloji ve sosyal harcamalara yeterli kaynakları daha hızlı aktarması mümkün hale gelecek. Böylece, kısa ve orta vadeli stratejide hedeflenen ekonomik ve demokratik başarı sağlanabilir. Daha güçlü bir ekonomi ile dünya hâsılatından daha yüksek pay alınacak, toplumun yaşam kalitesi yükseltilecek, gelir dağılımındaki eşitsizlik giderilecek, yoksullukla mücadele ve bölgesel gelişmişlik farklılıkları azalacaktır.  Türkiye ancak radikal biçimde yapısal reformlar gerçekleştirerek ekonomide ve demokraside hedeflenen yaşam kalitesini yakalabilir.

Bu konularda ilginizi çekebilir