”AB de Mali Kural'a geçmeli”

Babacan, "Avrupa'da bunca sarsıntı yaşanırken, Türkiye'nin adeta bu türbülansın dışında olması takdir ediliyor." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA/BRÜKSEL-Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Euro bölgesinin, bizim yaptığımıza benzer bir Mali Kurala ihtiyacı var" dedi.

Babacan, bir soru üzerine, AB'nin de Mali Kural ile yakından ilgilendiğini belirterek, "AB'nin, gerekli yaptırımı ve kontrolü içeren, çerçevesi iyi çizilmiş Mali Kuralı mutlaka gerçekleştirmesi gerekir" dedi.

Babacan, "AB ülkeleri Maliye ve Ekonomi bakanları ile yaptığımı görüşmelerde, Mali Kural ile ilgili bir arayış içinde olduklarını gördüm" şeklinde konuştu.

Avrupa için para birliği önemli ancak, artık bundan sonra, sadece para politikalarıyla bu birliğin yürütülmesi mümkün değil, mutlaka bunun mali politikalarla desteklenmesi gerekiyor.

Ali Babacan, Rehn'in, AB ülkeleri Ekonomi ve Maliye Bakanları toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ve diğer mali kural örneklerini yakından inceleyeceğini söylediğini de vurguladı.

Babacan AB Maliye-Ekonomi bakanlarının, Brüksel'deki toplantıda Türkiye'nin mali istikrarı korumakla önemli kazanımlar elde ettiğini vurguladıklarını, Rehn'in de,  Türkiye'nin, geçmiş yıllar göz önünde bulundurulduğunda, yaklaşan seçimlere rağmen, mali programın ciddi bir şekilde uygulanacağı görüşünde olduğunu söylediğini kaydetti.

Türkiye-AB farkı

AB'nin bütçe açığı ve borç yapısına da değinen Ali Babacan, önümüzdeki  dönemde, ne kadar tedbir uygularlarsa uygulasınlar, AB'deki yüksek borç stoğunun yıllarca süreceğini süreceğini, alınan tedbirlerin ise kamu borç stoğunu yavaşlatmaya yönelik tedbirler olduğunu, yüksek borç stoğunun, AB'nin gelecek nesillerinin sırtında da yük olmaya devam edeceğini belirti.

AB ülkelerinin borç örneklerini veren Babacan, İngiltere'nin, 2007 sonunda, borcu Milli Gelirine oranla yüzde 45 iken, 2009 sonunda yüzde 68 olduğunu ve 2011 sonunda, AB Komisyonu tahmininin yüzde 87 olduğunu, yani dört yılda ikiye katlandığını vurguladı.

İtalya'nın borcunun, Milli Gelire oranı itibarıyla, 2007 sonunda yüzde 103 olduğunu hatırlatan Babacan, 2009 yılında bunun yüzde 115 olduğunu, 2011 yılında da yüzde 118'e çıkacağını bildirdi.

Babacan, bugün en çok konuşulan ülkelerin başında gelen İspanya'nın borcun Milli Gelirine oranının ise 2007 sonunda yüzde 36, 2009'da yüzde 53 olduğunu ve 2011'de yüzde 72,5'e çıkacağını kaydetti.

Babacan, Türkiye ile İspanya'yı kıyaslarken ise Türkiye'nin, borcunun Milli Gelire oranının, 2007 sonunda yüzde 39,4 iken 2009 yılında yüzde 45,5 olduğunu ve 2011 yılında ise yüzde yüzde 45,5'ten çok daha aşağılarda gerçekleşeceğini belirterek, aynı dönemde İspanya'nın borcunun ise yüzde 72,5 olacağını ifade etti.

Ali Babacan, "bizi AB ülkelerinden ayıran en önemli nokta, bizim borç stoğumuzun kontrol altında olmasıdır" dedi.

Babacan, "bizim geçen yıl Eylül ayında yaptığımız çıkış stratejilerini Avrupa ülkeleri yeni yeni yapmaya başladılar. İlk Yunanistan başladı, İspanya ve Portekiz ile diğer Avrupa ülkeleri ve özellikle de İngiltere de benzer hazırlıkları içinde bulunuyor. Bu tedbirler uygulanırsa, euro bölgesi için olumlu sonuçlar vereceği belirtiliyor" şeklinde konuştu.

"AB ekonomisindeki kriz, Türkiye için yeni bir alan açıyor"

Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin, dış ticaretinin yarısını gerçekleştirdiği AB'deki ekonomik krizden ticaret açısından olumsuz etkileneceğini ancak burada yeni bir fırsatın ortaya çıktığını söyledi.

Babacan, Avrupa'daki pazarın daralması, Türkiye'deki pazarın ve ekonomik büyümenin artmasıyla, ekonomik öngörülebilirliğin de güçlenmesiyle  Almanya başta olmak üzere Avrupa'daki KOBİ'lerin Türkiye'ye yatırıma geleceklerini söyledi.

Almanya ve İtalya'da çok sayıda KOBİ'nin olduğunun altını çizen Babacan, Türkiye'nin, buradaki KOBİ'ler için çok uygun bir yatırım ortamı oluşturacağını belirterek, "AB ekonomisindeki kriz, Türkiye için yeni bir alan açıyor" şeklinde konuştu.

"CDS'lerin kaldırılması doğru olmaz"

Avrupa Birliği'nde CDS'lerin kaldırılması konusu tartışılırken Babacan, "risk primi (CDS)" olarak da isimlendirilen sigorta primlerinin çok önemli bir fonksiyona sahip olduklarını, bu sayede yatırımcıların daha iyi karar verebildiklerini kaydetti.

Babacan, CDS'lerin yasaklanması konusunda şunları söyledi:

"Sigorta bir ihtiyaç ve yatırımcı, enstrümanını satın aldığı ülkenin riskini sigorta etmek istiyor. Spekülasyon için yakından izleyebilirsin, SPK gibi kuruluşlar bunu yakından izleyebilirler. Yasaklama, işlemlerin bilanço dışına kaymasına neden olur ve özel sözleşmelerle yapmaya başlarlar engel olamazsın yani"

Avrupa Birliği'nde CDS'lerin kaldırılması konusu tartışılıyordu.

Avrupalı liderler, ABD'de patlak veren krizle birlikte tüm dünyanın yakından takip etmeye başladığı CDS (Credit Default Swap) piyasasının kaldırılmasını istiyor.

Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Eurogroup Başkanı Jean-Claude Juncker ile birlikte CDS pazarının kapatılıp kapatılmaması konusunda ABD Başkanı Obama;ya mektup yazmışlardı.

"Avrupa sarsılırken, Türkiye türbülansın dışında"

Babacan, Yunanistan'ın borç kriziyle başlayan sürece işaret ederek, "Avrupa'da bunca sarsıntı yaşanırken Türkiye'nin adeta bu türbülansın dışında çok farklı bir yapıya sahip olması gözden kaçmıyor ve çok da takdir ediliyor" dedi.

Bakan Babacan, küresel gelişmeler, Avrupa'daki son gelişmeler ve Türk bankacılık sektörüyle ilgili üzerinde çalışılması gereken konuları değerlendirmek üzere Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleriyle bir araya geldi.

Toplantının açılışında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisi ve finans piyasalarının son yüzyılın en büyük finans krizini yaşadığını belirten Babacan, krizin etkilerinin belli ölçülerde hala devam ettiğini, depremden sonraki tsunami dalgalarının şu anda farklı ülkelerde, bölgelerde hissedildiğini ifade etti.

Avrupa'nın içinden geçmekte olduğu durumun dikkatle izlenmesi gerektiğini ifade eden Babacan, kendilerinin Avrupa'daki gelişmeleri izlemekle kalmadıklarını, muhataplarına her vesileyle kendi görüş ve düşüncelerini anlattıklarını, çünkü Türkiye'nin bu krizi başarıyla geçiren bir ülke olması dolayısıyla Türkiye'deki uygulamalardan diğer ülkelerin öğrenecekleri çok şey bulunduğunu söyledi.

Babacan, "Türkiye 2001 bankacılık krizini yaşamış ve o dönemde milli gelirinin 3'te 1'ini kaybetmiş bir ülke olarak, bir bakıma damdan düşmüş bir ülke ve finans sektörü olarak 2001 krizinden sonra gerçekleştirdiğimiz reformlar, devlet kurumlarının politikaları ve bankacılık sektörümüzün ihtiyatlı, başarılı yönetimi bir araya gelince Türkiye dünya üzerinde parmakla gösterilen bir ülke haline geldi" dedi.

Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde bu krizde bankacılık sektörüne devlet kaynağı aktarmayan ya da garanti sistemini değiştirmeyen tek ülke olduğuna dikkat çeken Babacan, bankacılık sektörüyle ilgili gelişmelerin ekonomik toparlanmaya paralel şekilde, son derece olumlu seyrettiğini dile getirdi.

"Bankaların mali bünyeleri sıhhatli olmalı"

Bankacılık sistemine ilişkin verilere de değinen Babacan, Türk bankacılık sisteminin aktif toplamının 2008 sonunda 732 milyarken 2010 Mart sonu itibariyle 860 milyar liraya çıktığını bildirdi.

Kredi hacminde de 50 milyar liralık bir artışın söz konusu olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:

"Kredi hacmi 420 milyarı biraz geçmiş durumda. Hızlı bir toparlanma, ekonominin dip noktasından hızlı bir çıkış ve bunun yanında bankacılık sistemimizin hem toplam aktif anlamında hem de kredi hacmi olarak hızlı bir çıkışı söz konusu.

2008 sonunda mevduat büyüklüğü 455 milyar iken 23 Nisan 2010 itibariyle 532 milyara çıkmış bir mevduat rakamı söz konusu. Bir bakıma Türk bankacılık sektörü bu kriz döneminde toplam krediler açısından baktığınızda bir süre durgunluk yaşamış, gerileme yok, bir mola verme, nefes alma var ama hemen arkasından geçen senenin son çeyreğiyle beraber de hızlı bir kredi artışı söz konusu.

Kredilerde takipteki orana bakacak olursak; krizin en yoğun döneminde yüzde 5,4'e kadar yükselmişti bu oran, ancak 23 Nisan itibariyle yüzde 4,8'e düştüğünü görüyoruz. Bu da kredilerin ve bankaların aktifinin kalitesinin toparlandığını gösteren önemli bir veri."

2008 sonunda 83 milyar lira düzeyinde seyreden tüketici kredilerinin de şu anda 102 milyara ulaştığını anlatan Babacan, kredi kartlarındaki artışın ise daha sınırlı olduğunu, ancak bunun kendilerini sevindirdiğini ifade etti.

Kredi kartları hacminin çok hızlı büyümesini istemediklerini, daha makul seyretmesini arzu ettiklerini vurgulayan Babacan, ihtiyaç kredilerinin de geçen sene sonunda 33 milyar lira düzeyindeyken şu anda 42 milyar liraya ulaştığını kaydetti.

Konut kredilerinde de geçen yılın son döneminden bu yana 4 milyar liralık bir artış kaydedildiğini belirten Babacan, 2008 sonunda 84 milyar olarak hesaplanan KOBİ kredilerinin de bu yılın Mart ayı itibariyle 90 milyara ulaştığını söyledi. Babacan, "Bu, ekonomideki kılcal damarlarda da hareketlenme, iyileşme başladığını gösteren önemli bir gelişme" diye konuştu.

Bankaların karlılıkta iyi bir noktada bulunduklarına ve bu durumun bazen eleştiri konusu olduğuna da değinen Başbakan Yardımcısı, kendilerinin "bankaların mali bünyelerinin sıhhatli olmasını başka her türlü alternatife tercih ettiklerini", bankaların karlılığının da bankacılık sisteminin sıhhatli işlediğini gösteren bir sonuç olduğunu dile getirdi.

Bankacılık sektörünün nakit ve benzeri varlıklarının bilanço içindeki payının da Mart sonu itibariyle yüzde 12 olduğunu bildiren Babacan, "Bu rakama alım-satım ve satılmaya hazır kamu borçlanma senetlerini de eklersek ki bu yüzde 19'dur bunun yüzde 30'u geçtiğini görüyoruz. AB ülkelerinde bunun ortalaması yüzde 14'tür. Bu da bankalarımızın likidite noktasında bulunduğu durumu gösteriyor" dedi.

Sektörün sermaye yeterlilik rasyosunun da yüzde 19,95 olduğunu ifade eden Babacan, bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 20 düzeyinde bulunan ülke sayısının sınırlı olduğunu kaydetti.

Avrupa'daki türbülans

Bürüksel'deki temaslarına da değinen Babacan, Yunanistan'ın borç kriziyle başlayan sürece işaret etti ve "Avrupa'da bunca sarsıntı yaşanırken Türkiye'nin adeta bu türbülansın dışında, çok farklı bir yapıya sahip olması gözden kaçmıyor ve çok da takdir ediliyor" dedi.

Avrupa Birliği'nde özellikle bugünlerde ülkelerin borçlarıyla ilgili büyük tartışma yaşandığını hatırlatan Babacan, şöyle devam etti:

"Bu Yunanistan ile başladı, arkasından İspanya, Portekiz gibi ülkeler de sorgulanmaya başlayınca tüm Avrupa finans sistemini ve bankacılık sektörünü etkileyebilecek bir boyuta ulaşmış oldu. Ancak şunu görüyoruz ki bu çok sorgulanan Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda gibi ülkelerle bizim bankacılık sistemimiz arasında fazla bir borç-alacak ilişkisi yok. Onlarla yoğun bir riskimiz yok. Son derece sınırlı rakamlar var ve bu da bizi son birkaç haftadır yaşanan türbülansta koruyan önemli faktörlerden birisi oldu."

Bankacılık denildiğinde güvenin her şeyin başında geldiğini vurgulayan Babacan, güveni oluşturmak için de doğru politikalar uygulamak, taahhütleri yerine getirmek, hedeflere ulaşmak ve istikrarlı bir şekilde yürümek gerektiğini söyledi.

"İhtiyat belki de bizim son dönemdeki başarımızın arkasındaki temel faktörlerden bir tanesi" diyen Babacan, bunu hem devlet olarak kendi politikalarında uyguladıklarını hem de bankacılık sisteminin uyguladığını kaydetti.

Bakan Babacan, "Bilançolarda zor şartlarda bozulmalar oluyor mu olmuyor mu diye baktığımızda görüyoruz ki çok farklı, çok zor şartlarda dahi bankacılık sektörümüzün bünyesi oldukça sağlam bir noktada. Bir yandan düzenleme, denetleme çerçevesinin sağlamlığı bir yandan da bankalarımızın başarılı yönetimi bu güzel sonucu beraberinde getirmiş oldu" dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir