45 bin çocuğu olan bağcı
Gentleman Dergisi'nin bu ayki konuğu;Akın Öngör...
İSTANBUL - Akın Öngör... Ekonomiyle ilgilenen herkesin tanıdığı bir isim. Garanti Bankası'nın başında olduğu dönemlerde duruşuyla, izlediği stratejilerle ve mesajlarıyla izlenirdi, şimdiyse seçtiği yeni işiyle, bağcılıkla takip ediliyor. Yaşam enerjisi yüksek bir kişi Öngör. Ve bu enerjiyi yönelttiği bağları onun çocuğu gibi. İnsanın çocuklarını anlattığı gibi anlatıyor onların gelişimini. Kendi de bu örneği veriyor "Onlar sizin çocuğunuz gibi oluyor. Bizim öyle 45 bin tane çocuğumuz var diyorum. Çok müthiş bir duygu" diyor. Tekne ve seyahat de Öngör'ün hayatında önemli bir yer tutuyor. Eşi ve arkadaşlarıyla birlikte uzun yolculuklara çıkıyor.
Bir de başkanlığını yaptığı Doğal Hayatı Koruma Derneği var. Çevre projeleri ön planda. Öngör, Gentleman'in Eylül ayı konuğu oldu.
"2000 senesinde aktif çalışmayı durdurmaya ve genel müdürlükten ayrılmaya karar verdim. Dolayısıyla kendimi, meşgul olacağım, seveceğim hangi hobilerle meşgul edebileceğime dair daha önce hazırlandım" diyen Öngör, "Ben psikolojik olarak da hazırlandım.
2000 senesine geldiğimde Akhisar'daki bağcılık yaptığım araziyi almıştım" dedi. Burada şaraplık üzüm yetiştirip yetiştiremeyeceğini araştırdığını Türk uzmanların "burada bir şey yapamazsınız", yabancı uzmanların ise "yapabilirsiniz" dediğini belirten Öngör, "Onun üzerine oranın bir kısmını organik tarım için ayırdık, kendi ihtiyacımız için. Bir kısmını da bağ yaptık" dedi.
Akhisar'da çok eskiden bağların olduğunu ancak mübadele ile beraber gayrimüslimler gidince oraya yerleşen Müslüman topluluğun, bağcılık ve şarap üretimine eğilmediğini belirten Öngör, "Ben burada yaptığımız incelemeler sonunda bir bağ kurmaya karar verdim. O zaman Türkiye'ye ithalat yasaktı. Salihli'de tespit edebildiğimiz fidanlıktan kökleri alıp başladık" dedi. "İlk amacım bu üzümleri yetiştirip şarap üreticilerine vermekti" diyen Öngör "Biz de kendi üzümümüzden şarap yapıp eşe dosta verecektik. Ama üretim azdı. Onun üzerine ben de kendime küçük bir şaraphane kurdum. Seneler içinde yetiştirdiğimiz ürünleri şarap yaptık" dedi. 30 dönümlük alanın 17-18 dönümünün dikili bağ olduğunu belirten Öngör, "Cabernet Sauvignon, Merlot ve Shiraz şaraplarını seçtik" dedi.
"Fransız danışman Bernard Grandchamp çok önemli bir adamdır. Bordeaux'da. O bize danışmanlık yaptı. Artı şarap yapımını da Jean Luc Colin yaptı. Türkiye'de yerleşik bir Fransız. Sonunda burada Selendi isimli bir şarap ürettik" diyen Öngör, "Bu bölgenin adı da Selendi. Hatta birkaç tane Selendi var. Türkiye'de pek çok Ereğli vardır, Kadıköy vardır onları anlıyorum ama Selendi isminin neden birkaç tane olduğunu bilmiyorum. Sonradan karıştırma olmaması için buraya Akselendi demişler. Fakat esas ismi Selendi" diye konuştu. Selendi'deki şarap üretimini tamamen şato usulü yaptıklarını belirten Öngör, "Türkiye'de sadece biz üretiyoruz. Yeni üreticiler girecek ama daha girmedi diye biliyorum" dedi.
Üretim için 800 metreye çıktı
Şato usulü üretime geçtikten sonra başka araziler araştırmaya başladıklarını Akhisar'ın Sarnıç bölgesinde denizden 800 metre yükseklikte bir yayla bulduklarını belirten Öngör şöyle devam etti: "Oralarda daha önce tütün üretimi yapılıyordu. Hiçbir kimyasal kullanılmadığı için tamamen temiz topraklar. Biz orada organik bağcılığa başladık. 2003-2004'te diktik. İlk üzümlerini vermeye başladık. Aşağıda 18 dönüm, yukarıda 90 dönüm bağımız var. Orası tam hacmine ulaştığında bizim üretimimiz daha da artacak.
Çok farklı bir yer. İklim çok güzel, toprak çok uygun. Orada yaptığımız bir pembe şarabımız var, gülpembe adında. Şimdi iki tane ürünümüz var. Bir Selendi kırmızı şarap ki, o bir karışımdır. Cabernet Sauvignon, Merlot ve Shiraz. Biraz da Cabernet Franc koyduk 2008'de. 2004'ten beri üretiyoruz. Her sene bir Türk ressamının çalışmasını koyuyoruz etiketine. Önce Yavuz Tanyeli'yi koyduk, sonra Ömer Uluç koyduk, Birol Kutadgu koyduk, Adnan Varınca koyduk. En sonuncusunda Nurullah Berk'in bir resmi etikette yer alıyor.
Numaralı, doğal mantarlı. 18-19 ay yeni Fransız meşe fıçılarda dinlendirilmiş çok emek verilmiş kaliteli bir şarap. Bir çocuğun küçüklükten itibaren gelişimini izliyorsunuz, hayretle izliyorsunuz. Bu gelişim belirli bir yaşa kadar aralıksız sürüyor. Bir yaşındaki çocukla dört yaşındaki çocuk arasında dünyalar kadar fark oluyor. Bağ da böyle. Diktiğiniz zaman, bağ başlıyor salkım vermeye. Ama onlar daha çocukluk dönemi. 4'üncü, 5'inci yıllarda verdiği salkımla 7'nci, 8'inci yıl arasında verdiği salkım arasında çok fark var. Bağ 7-8 yıldan sonra odunlaşmaya başlıyor ve daha kaliteli üzüm veriyor. Bizim şimdi 2008 şarabımız piyasada. 8'inci yılı. Dolayısıyla daha da oturdu."
Kızı ile oğlu 'mektepli' oldu
"Ben eskiden beri şarap konusuna meraklı birisiyim. Dünyanın her yerinde en kalitelilerinden pek çok şarabı içtim, içiyorum, deniyorum. Bunun okuluna gitmedim, eğitimini almadım. Ama uzmanlarla çalışarak öğrendim" diyen Öngör sözlerini şöyle tamamladı: " Bunun eğitimini alıp da uygulamaya dönük olanlar da benim kızımla oğlum. Kızım şarap yapımı konusunda eğitim görüyor. Şu anda şarap yapımcımız bir İtalyan. Onunla beraber çalışıyor. Oğlum da bağın bakımı üretimi ve pazarlaması üzerine çalışıyor. Dolayısıyla mektepli onlar."
Tekneyle okyanusu aştı
"Çeşme, İzmir çok büyük bir denizcilik merkeziydi. Denize olan sevgim orada başladı. Fakat seneler içerisinde İstanbul’a yerleşince, iş hayatına girince 1970’lerde yelken yapmaya başladım" diyen Öngör, denizcilikle arasındaki ilişkişi şöyle anlattı: "Guletlerle mavi tura çıkardık. Bir arkadaşım dedi ki onu bırak gel sen yelken öğren. 78-79’da yelkenle çıkmaya başladık. Çok hoşumuza gitti. Ondan sonra da eşimle beraber tekne kiralayarak Türkiye sahillerinde yelken yapmaya başladık. Sonra bunu biraz mektepte öğreneyim. 1988-89’da İngiltere’ye kursa gittim ve oradan amatör kaptan lisansı aldım. Döndüm sonra da yelkene devam ettim. Sonra 2000’e doğru artık emekli olma çabaları da başlarken denizcilik için kendimize bir yelkenli yaptık. Fakat bu arada başka bir tekneyle okyanusları geçelim dedik. 2003’te Atlantik Okyanusu’nu geçtik beş kişilik bir ekip ile... İspanya’dan çıktık, 21 gün sürdü. 2006 senesinde Karayip’lerde vardığım yerden Karayip denizini geçip Venezuela, Panama kanalını geçip Kosta Rika Coco Adası, Galapagos Adaları sonra Markiz Adaları, Tahiti ve Büyük Okyanus’u geçtik yedi kişilik bir ekiple. Türkiye’de de kendi teknemiz var."