4+4+4 iptal başvurusu oybirliği ile reddedildi
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç 4+4+4 yasasının anayasaya aykırı bir durum oluşturmadığı gerekçesiyle iptal istemini oybirliği ile reddettiklerini açıkladı.
ANKARA - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen kanunun iptali istemiyle açılan davanın reddiyle ilgili, "Kanunda çok tartışılan yaşla ilgili bölüm de reddedildi. Biz işin anayasal boyutuyla ilgilendik. Anayasal sorun ya da anayasal adalet açısından herhangi bir sorun gözükmediğine, oybirliğiyle reddine karar verdik" dedi.
Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.
CHP'nin 2008-2009 Mali denetimine ilişkin soruları yanıtlayan Kılıç, Siyasi Partiler Kanunu'nda 2010 yılında yapılan değişiklikle partilerin artık rahatladığını, ancak 2010 yılına kadar olan aşamada eski sıkıntıların devam ettiğini söyledi. 2010 yılından sonra mali denetim konusunda biraz daha rahat olunacağını ifade eden Kılıç, "Bazı şeyleri artık bundan sonra 'Evet bu bir siyasi partinin, siyasi hareketinin bir devamı, sonucu, ona uygun, ona katkı veren bir faaliyeti' diye yorumlayıp bunları artık görmemezlikten geleceğiz. Ama 2010 yılına kadar maalesef Siyasi Partiler Kanunu böyle bir imkanı vermiyordu. Artık 2010'dan sonra bu tür şeyler çok fazla olmayacak" dedi.
Siyasi parti mali denetimlerinde dikkat ettikleri konuları anlatan Kılıç, siyasi partilerden yaptıkları harcamalara, görevlendirmelere ilişkin belge istediklerini, ancak siyasi partilerin bu konuda özensiz davrandıklarını ifade etti.
Kılıç, şunları söyledi:
"Bir siyasi parti milletvekili veya yetkilisi, herhangi bir ile giderken uçak bileti alıyor ve biletini kendi adına kestiriyor. Denetim yapılırken biz o siyasi partinin bir faaliyet için mi yoksa şahsı için mi gittiğini bilemiyoruz. Davalarla ilgili avukatlar zamanında bazı yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Bundan dolayı da bazı cezalar çıkıyor. Bunlar partinin görevini yerine getirmemesi, ihmal etmesinden kaynaklanıyor.
Losyonundan, traş bıçaklarından tutun nereye kadar yani özel birtakım kendisinin harcaması gereken şeylerin tamamını siyasi parti bütçesinden ödendiğini görüyorsunuz ki bu tabii kabul edilemez bir şey. Bunun siyasi faaliyetle hiçbir ilgisi yok. Bizim için önemli olan devlet tarafından yapılmış yardımın, gerekse vatandaşlardan toplanan üyelik aidatının siyasi amaçlarına uygun şekilde harcanmış olması. Bizi ilgilendiren orası.
Siyasi parti, 'şu kişi şurada görevlendirilmiştir' diye belge göndermezse yapılan harcamaların kendi adına mı parti adına mı olup olmadığını ayırt edemiyoruz."
Kılıç, yeni yapılan düzenlemeyle siyasi parti denetimlerinin artık Sayıştay tarafından yapılacağını, ancak son kararın Anayasa Mahkemesi'nce verileceğini belirtti.
Asker kişilerin yargılanması
Başkan Kılıç, dün askeri mahkemeden gelen bir başvuruyu da karara bağladıklarını belirterek, başvuruda, askeri teşkilatta çalışan sivil memurların asker sayılacağına ilişkin kuralın iptalinin istendiğini ifade ederek, "Biz bu kuralı iptal ettik. Bundan sonra askerin içinde çalışan sivil memurlar artık sivildir ve bu kişilerin gerek görevleriyle gerekse şahıslarıyla ilgili bütün fiiller, eylemler, suçlar artık sivil mahkemelerde görülecek" dedi.
Anayasa'nın 145. maddesinde yapılan değişiklikle artık sivillerin sivil yargıda yargılanması gerektiğini vurgulayan Kılıç, bu kapsama artık askeri teşkilat içindeki sivil memurların da dahil olduğu sonucuna vardıklarını kaydetti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de bu konuda, bu yönde verdiği kararlar bulunduğunu anımsatan Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin de AİHM'in bu kararları doğrultusunda ve Anayasa'nın 145. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca bu kararı verdiğini söyledi.
4+4+4'ün reddi
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen kanunun iptali istemiyle açılan davayı da dün karara bağladıklarını hatırlatan Kılıç, şöyle devam etti:
"6287 sayılı Kanun'da çok tartışılan yaşla ilgili, ilköğretim dönemiyle ilgili olan 6 yaş konusunda 'Çok küçüktü, çok büyüktü, sonu 14 müydü, 13 müydü' gibi tartışmalarla ilgili bölüm de reddedildi. Orada herhangi bir sorun gözükmedi. Bizim için anayasal bir sorun yok. Ama bazı uygulamayla ilgili eleştiriler var ki kamuoyunda yapılan eleştirilerin çok büyük bir bölümü anayasal sorundan, anayasal adaletten ziyade biraz daha uygulamaya dönük eleştirilerdi. Onlar bizi çok fazla ilgilendirmedi. Biz işin anayasal boyutuyla ilgilendik. Anayasal sorun ya da anayasal adalet açısından herhangi bir sorun gözükmediğine, oybirliğiyle reddine karar verdik. Seçmeli derslerle ilgili olan bölüm de oy çokluğuyla, yani iki arkadaşımızın muhalefeti, 15 arkadaşımızın onayıyla anayasaya aykırı görülmedi."
Seçmeli derslerle ilgili bölümün anayasanın laiklik ilkesine aykırılık iddiasıyla mahkeme önüne getirildiğini belirten Kılıç, "O anlamda laiklik ilkesine aykırı olmadığı konusunda 15 arkadaşımın görüşü yoğunlaştı. Sadece seçmeli Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatı bölümüyle ilgili" dedi.
Kılıç, kanunun iptal isteminin reddine ilişkin gerekçeleri çok ayrıntılı şekilde yazacaklarını bildirdi.
Uzun tutukluluk süreleri anayasa mahkemesine taşınabilir
Uzun tutukluluk süreleri anayasa mahkemesine taşınabilir
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlaline uğradığını düşünen tutukluların, bu ayın 23'ünden sonra tahliye talebinde bulunup, tahliye talebi reddedilir ve bir üst mahkemeye yapılan müracaat da reddedilirse bunun kesinleşmiş karar kabul edileceğini belirterek, "Bundan böyle tutuklu olan arkadaşların bu müracaatları hak ihlali varsa bakılacak, burada sonuçlanacak. Ama ben şarta bağlı konuşuyorum, buradaki iki bölüm bu işe karar verecek olan onlar" dedi.
Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere gazetelerin Ankara temsilcileriyle kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.
Uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlaline uğradığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılıp yapılmayacağı yönündeki sorular üzerine Kılıç, öncelikle tutuklulukla ilgili kararın kesin karar olup olmadığı konusunun ele alınması gerektiğini söyledi.
Mahkemelerde genellikle her ay tutukluluğa itiraz edildiğini anımsatan Kılıç, "Her duruşmada her ay tutukluluğun kalkması için talepte bulunulur ama 'devamına' der. Devamına denilen karar bir üst mahkemeye götürülür. İtirazen o da 'devamına' derse bu bir kesin karardır artık. Bu Anayasa Mahkemesi'ne geldiğinde arkadaşlarımız, bölümlerimiz, mahkemelerimiz, 'evet, bu bir kesin karardır, biz bunu kabul ediyoruz' derse artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aradığı kriterleri tabii ki burada herhalde gözetecektir" dedi.
"Uzun tutuklulukla ilgili başvuru yapılabilir"
Dava devam ederken tutukluluğa yapılan itirazlar için verilen kararın kesin sayılıp sayılmayacağı yönündeki sorular üzerine Kılıç, "Bir müracaat olacak ama burası ne karar verecek ben bilmiyorum" dedi.
"Örneğin İlker Başbuğ da uzun tutukluluk nedeniyle başvuru yapabilir mi?" sorusu üzerine Kılıç, şunları söyledi:
"Ayın 23'ünden sonra bir tahliye talebinde bulunur, o tahliye talebi reddedilir, bir üst mahkemeye müracaat eder, o mahkeme de ret kararı verirse o artık kesinleşmiş bir karardır. Bu her ay tekrarlanabilir. Her ay böyle bir kesinleşmiş karar olabilir. Hak ihlali olup olmadığı burada ayrıca değerlendirilecek. 'Hak ihlali değildir' de denilebilir. Onu henüz bilmiyoruz. Bundan böyle tutuklu olan arkadaşların bu müracaatları hak ihlali varsa bakılacak, burada sonuçlanacak. Ama ben şarta bağlı konuşuyorum, buradaki iki mahkeme bu işe karar verecek olan onlar 'evet bu kesinleşmiş bir karardır, biz buna bakabiliriz' derse alacak, bakacak. Ama 'bu kesinleşmiş bir karar değildir' derse yapacak bir şey yok. Ama uzun tutuklulukla ilgili başvuru yapılabilir ve bu da verilecek önemli kararlardan birisi."
Türkiye'deki uzun tutukluluk süreleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) Türkiye aleyhinde ihlal çıkmış çok karar bulunduğunu anımsatan Kılıç, "Ama AİHM'in kararları da değişkenlik gösteriyor. Mesela 5 ayı uzun tutukluluk süresi kabul etmiş ama 4,5 yılı uzun tutukluluk süresi kabul etmemiş, yani önündeki davaya göre, olayın niteliğine göre, konumuna, durumuna göre AİHM karar vermiş. Ama AİHM, tutukluluğa yapılan itirazın reddini Yargıtay'a gitmesini gerek kalmadan kesinleşmiş sayıyor. Onu kesinleşmiş kabul ediyor. Eğer bizim bu mahkeme de bunu AİHM'deki gibi kabul ederse oturup bakacaklar" diye konuştu.
Duruşma da yapılabilir
Bir soru üzerine Kılıç, hak ihlaline neden olana şu ceza, bu ceza verilir şeklinde bir yaptırımda bulunamayacaklarını belirterek, ancak hak ihlalinin giderilmesiyle ilgili yeniden yargılamayla telafisi mümkün olmayan durumlarda tazminata hükmedebileceklerini söyledi.
Hak ihlaliyle ilgili dilekçe geldiğini, Adalet Bakanlığı'na göndereceklerini, bakanlığın kamu adına savunma yapabileceğini anlatan Kılıç, bunun dışında mahkemenin verdiği kararların bir örneğinin de yine Adalet Bakanlığı'na gönderileceğini bildirdi.
Kılıç, bölümlerde incelemenin dosya üzerinden yapılacağını ancak duruşma açma, yapma yetkilerinin de bulunduğunu, istenirse duruşma suretiyle de görevin yerine getirilebileceğini söyledi.
"Böyle bir durumda burada Kürtçe savunma yapma da söz konusu olabilir mi" sorusuna Kılıç, "Şüphesiz, tabii ki böyle talepler gelebilir" yanıtını verdi.
"Yargıdaki tıkanıklıkların acilen çözülmesi lazım"
Türk yargısının bir bütün olduğunu vurgulayan Kılıç, şunları söyledi:
"Eğer bu bütün olan yargının her tarafı başarılı çalışırsa biz de başarılı olabiliriz. Bunu bir motor gibi düşünün. Motorun bir yerinde bir tıkanıklık olursa bu bütün motoru etkileyecektir. Dolayısıyla yargı reformuyla şu anda birikmiş davaları, AİHM'e giden davaları, uzun tutukluluk, uzun yargılama sürelerini yasal düzenlemelerle çözmediğimiz sürece şunu büyük bir samimiyetle söylüyorum ki bireysel başvurunun başarı şansı çok düşüktür. O nedenle yasama ve yürütme organına burada çok görev düşüyor. Onlara sesleniyoruz; yargının içinde bulunduğu bu sorunların çözümü için hem de diğer yargı organlarının bu konuda kendi işlerini yapmak suretiyle bu sistemin çok iyi çalışmasını temin etmek ve mümkün olduğu kadar hak ihlallerini ortadan kaldırmak, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru konusundaki şansının yükseltilmesini temin etmek gerekir. Eğer bunlar yapılmazsa bizim burada 50 bin-100 bin dosyanın altında yıllarca süren incelemelerle etkin bir denetimi yapmamız mümkün değil. Başarısız bir sonuçla karşı karşıya kalacağız, en önemlisi 'etkin denetimi yapmıyor' şeklindeki düşünceye sahip olunacak, AİHM'de görevimizi yapmamış durumuna düşeceğiz. O nedenle yargı reformunun ve yargıdaki tıkanıklıkların acilen çözülmesi lazım."
Sorular üzerine, Anayasa'da yargı yolunun kapalı olduğu işlemlere karşı bireysel başvuruda bulunulamayacağını söyleyen Kılıç, Cumhurbaşkanı'nın bireysel yaptığı tasarrufa karşı başvuru yapılamayacağını söyledi. HSYK'nın hakimlerin ihracıyla ilgili kararına yargı yolunun açıldığını anımsatan Kılıç, HSYK'nın onun dışında verdiği kararlara yargı yolu kapalı olduğu için bireysel başvuru yapılamayacağını anlattı.
Başkan Kılıç, "Başörtüsü meselesi de Anayasa Mahkemesi kararı üzerinden tartışılıyor. Bununla ilgili de başvuru gelecektir. Bu konuda bir değerlendirme yaptınız mı?" sorusuna, bölümdeki arkadaşlarının nasıl bir karar vereceğini, nasıl bir tutum sergileyeceklerini bilemediğini söyledi. Onları bağlayıcı, etki altına alıcı bir düşünce, kanaat sarf etmesinin çok doğru ve şık olmayacağını vurgulayan Kılıç "Böyle bir şeyi şu anda bilemem ama bu konuda bir hak ihlali olan insan varsa buraya başvuracaktır, gelecektir. İlgili arkadaşlar toplanıp kararını verecektir" dedi.
Anayasa'nın 90. maddesiyle uluslararası hukukun iç hukuktan üstün tutulduğunu anımsatan Kılıç, bu konuya kürsü hakimlerinin özel önem vermesini istediklerini belirterek, "Gerçekten 2004'ten beri 90. madde hayata geçirilmiş olsaydı bence bugün bireysel başvurunun açılmasına gerek kalmayacaktı" diye konuştu.
"AİHM Türkiye'den yapılacak başvuruları kabul etmeyecek"
"AİHM Türkiye'den yapılacak başvuruları kabul etmeyecek"
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, (AİHM) Anayasa Mahkemesi'nin gerçekten etkin bir denetim yaptığı sonucuna varması halinde, Türkiye'den yapılacak başvuruları kabul etmeyeceğini belirterek, "2 yıllık süre öngörülüyor, bunun bir takip süresi olarak öngörüldüğü ifade edildi. Yani 2014'e kadar doğrudan başvuru mekanizması şuan kapalı gibi" dedi.
Kılıç, bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere gazetelerin Ankara temsilcileriyle Anayasa Mahkemesi'nde bir araya geldi.
Dünyadaki hak ihlalleri ve siyasi, ekonomik alandaki küreselleşmenin yanında artık hukuksal alanda da küreselleşmenin yaşandığını belirten Kılıç, dolayısıyla dünyanın bir köşesindeki hak ihlalinin "Bu bizim iç işimizdir, buna kimse karışamaz" anlayışından uzaklaşıldığını ve bunun dünyanın bir sorunu haline geldiğini söyledi.
Hak ihlallerinin artık dünyada önemli bir konu haline geldiğini dile getiren Kılıç, hak ihlallerinin yoğun yaşandığı bir ülkede buna kayıtsız kalınamayacağını kaydetti. Kılıç, özellikle Türkiye'nin uluslararası anlamda notunun çok kırık olmasının bireysel başvurunun Türkiye'ye gelmesi konusunda zorlayıcı bir etkisi olduğunu vurguladı.
Türkiye'de artık Anayasa Mahkemesi'nin yargının gideremediği veya yargının sebep olduğu bir hak ihlalini bireysel başvuru yoluyla ortadan kaldırmaya çalışacağını anlatan Kılıç, "Bunu hem idareyi hem de yargıyı kuşatan bir Anayasa Mahkemesi ile karşı karşıyasınız diyebilirim" dedi.
Anayasa'nın 90. maddesine göre, uluslararası anlaşma hükümleriyle iç hukuktaki düzenlemelerin çatışması halinde uluslararası anlaşma hükümlerinin üstün tutulacağını anımsatan Kılıç, 2004 yılında yapılan bu düzenlemenin devrim niteliğinde olduğunu söyledi. Kılıç, "Fakat, 2004'ten 2012'ye gelinceye kadarki sürece bakıldığında bu konuda Türkiye'nin başarılı olduğu söylenemez. Kürsü hakimlerinin, gerek idari gerek adli gerek askeri yargıda bu konuda bir isteksizliğin hatta bir direnmenin olduğunu söyleyebiliriz. Bu belki de bireysel başvurunun getirilme sebeplerinin en önemlilerinden birisidir. Sadece 90. maddeyi kürsü hakimlerine uygulatma konusunda biz zorlayıcı bir unsur haline gelirsek çok önemli bir aşama olacak ve AİHM'e gitme konusunda da olumlu etki yaratacak ve sayıyı oldukça azaltacaktır" diye konuştu.
Almanya ve İspanya örnekleri
Türkiye'nin AİHM'de 19 bin davasının derdest beklediğini, yılda da 4 bin-4 bin 500'e yakın yeni davanın açıldığını anlatan Kılıç, bu nedenle bireysel başvuruya ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Bireysel başvurunun uygulandığı Almanya, İspanya ülkelerinden örnekler veren Kılıç, Almanya'da yılda 6 bin, İspanya'da 7 bin davanın bireysel başvuru olarak geldiğini bildirdi. Bireysel başvurunun başarılı uygulanması sonucunda Almanya'dan AİHM'e yılda 259, İspanya'dan da 65 davanın AİHM'e gittiğini kaydeden Kılıç, bu rakamların bireysel başvurunun etkisini ortaya koyduğunu söyledi.
Bireysel başvuru konusunda başarısız ülkeler de bulunduğunu ifade eden Kılıç, Azerbaycan'da uygulanan sistemin AİHM tarafından etkin kabul edilmediğini dile getirdi. Ama AİHM'in, İspanya ve Almanya'nın başarılı ve etkin bir denetim yaptığı gerekçesiyle gelen başvuruları kabul etmediğini belirten Kılıç, şöyle konuştu:
"(Sizin mahkemeniz var artık gidin oraya müracaat edin) diyor. Altını çizerek söylüyorum eğer Türkiye'de etkin bir denetim olduğu konusunda AİHM bir kanıya varırsa artık Türkiye'den yapılan başvuruları kabul etmeyecektir. Bunu Avrupa Mahkemesi'nin yetkilileri bizzat söyledi ama Türkiye'de bireysel başvuruda etkin bir denetim yolu ortaya konulamazsa aynen Azerbaycan'da olduğu gibi, hatta Türk Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılmadan bile AİHM doğrudan bu başvuruları kabul etme gibi bir yolu da seçebilecektir."
"Denetimimizi kendi anayasamıza göre yapacağız"
Türkiye'nin AİHM'in verdiği ihlal kararları konusunda ilk sırada yer aldığını, Türkiye'nin en çok adil yargılanma hakkı nedeniyle mahkum olduğunu söyleyen Kılıç, daha önce işkence suçunun ilk sıralarda bulunduğunu, artık yargının neden olduğu adil yargılanma kararlarının ilk sırayı aldığını anlattı. Bu sebepler nedeniyle Türkiye'de bireysel başvuru yolunun açıldığını dile getiren Kılıç, "Biz denetimimizi kendi anayasamıza göre yapacağız. Denetim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndaki hükümlere göre yapılacak. Denetimi yaparken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki hükümleri de gözeteceğiz" dedi.
Kılıç, Türk Anayasası ile sözleşme hükümlerini bir araya getirerek karar vereceklerini, böylece etkin denetimi sağlamaya çalışacaklarını anlattı.
Türk anayasası ile sözleşme hükümleri arasında çok fazla fark bulunmadığını, yalnızca hakların sınırları konusunda farklar olduğunu belirten Kılıç, Anayasa'da dar tutulan sınırların sözleşmede daha geniş ele alındığını söyledi. İfade özgürlüğünden örnek veren Kılıç, anayasadaki ifade özgürlüğü çerçevesi ile sözleşmedeki çerçeve arasında ciddi fark bulunduğunu, birisinin çok dar, birisinin çok daha geniş anlayışa sahip olduğunu dile getirerek, "Bundan sonraki anlayışlar, geniş anlayışı tercih etme noktasında olacak. Yani özgürlükçü bir yaklaşım, bütün mesele o. Bireysel başvurunun amacı evrensel değerlerle bütünleşmeyi sağlamak. Uluslararası çağdaş standartlarla hak ve özgürlükler konusundaki Türk standartlarının bütünleştirilmesi ve o standartları yakalayabilmek bütün amacımız" dedi.
"Hakim ve avukatlar ne kadar başarılı olursa başvuru o kadar azalır"
Bireysel başvuruyla ilgili yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi veren Kılıç, hazırlıkla ilgili eksik herhangi bir nokta kalmadığını söyledi.
Bireysel başvuruyla ilgili hazırlatılan kaynak kitapların kürsü hakimlerine ve avukatlara dağıtılacağını, bin 200 hakimin de bu konuda eğitim alacağını kaydeden Kılıç, kürsü hakimleri ve avukatlar ne kadar başarılı olursa yapılacak başvurunun da azalacağını ifade etti.
UYAP ile yapılan anlaşma gereği kurulan sistem sayesinde herhangi bir adliyeden bireysel başvuruyla ilgili müracaat edilebileceğini aktaran Kılıç, UYAP sayesinde işlerin süratle yürütüleceğini söyledi.
Mahkeme'deki 23 olan raportör sayısını 54'e çıkardıklarını, gelecek ay içinde bu sayının 60 olacağını anlatan Kılıç, yeni alınan 26 raportör yardımcısının da çalışmalara katılacağını kaydetti.
Kılıç, Anayasa'ya göre bireysel başvuruya bakacak 2 bölüm ayrıldığını, bu mahkemelerin 4 üye ve 1 başkandan oluşacağını ve bu iki mahkemenin bireysel başvuruları sonuçlandıracağını dile getirdi.
Vatandaşların Anayasa Mahkemesi'ne doğrudan veya adli bir teşkilata giderek belgelerini ibraz etmek ve harcını yatırmak suretiyle başvurabileceğini bildiren Kılıç, yurt dışındaki Türk temsilciliklerinin de başvuruları ulaştırma aracı olarak kullanılabileceğini belirtti.
Bu şekilde gelen başvuruların 12 kişilik bireysel başvuru bürosunda inceleneceğini, burada yalnızca belgelerde eksiklik olup olmadığına bakılacağını anlatan Kılıç, başvuruda herhangi bir eksiklik görülmezse, 2'şer kişiden oluşturulan 6 komisyona gönderileceğini söyledi.
Büronun başvurularda bir eksiklik tespit etmesi halinde, eksikliğin tamamlanması için ilgili kişiye 15 gün süre vereceğini belirten Kılıç, belgeler tamamlandıktan sonra komisyonun yapılan ihlalin kabul edilebilir ya da kabul edilemez olduğuna karar vereceğini, yani filtre görevi yapacağını kaydetti.
"Komisyon kararı kesin olacak"
Komisyon kararlarının kesin olacağını ifade eden Kılıç, komisyonun kabul edilebilir bulduğu dosyaları bölümlere göndereceğini, bölümlerde ihlalin olup olmadığına ilişkin gerçek yargılamanın yapılacağını anlattı. Kılıç, bölümlerin verdiği kararların da kesin olacağını, bölümler arasında ortaya çıkan içtihat farklılığı konularında ise genel kurulun son sözü söyleyeceğini bildirdi. Onun dışında Genel Kurul'un bireysel başvuruyla ilgili herhangi bir etkisinin olmayacağını belirten Kılıç, itiraz ve iptal davalarına bakmaya devam edeceğini söyledi.
Bireysel başvuru hakkında karar verecek 2 bölüme mahkemedeki iki başkanvekilinin başkanlık edeceğini, üyeleri de kendisinin seçtiğini anlatan Kılıç, üye seçimi ve değiştirme konusunun yasal olarak kendisinin takdirinde olduğunu bildirdi.
Bölümlerin karar vermesi için bağlayıcı bir süre bulunmadığını ancak bireysel başvurunun mahkeme kararının tebliğinden itibaren 30 gün içinde açılması gerektiğini belirten Kılıç, bu sürenin geçirilmesi durumunda hakkın kaybedileceğini, bu durumda iç hukuk yolları tükenmediğinden AİHM'e başvuru yolunun da kapalı olacağını ifade etti.
Kılıç, bireysel başvuru incelemelerinde tedbir kararı da verilebileceğini, verilen 6 aylık süre içinde ya tedbirin kaldırılacağını ya da davanın sonuçlandırılacağını belirtti.
Mahkeme'ye konuyla ilgili 2 binin üzerinde başvuru geldiğini söyleyen Kılıç, ancak 23 Eylül'den önce yapılan bu başvuruların hükümsüz sayılacağını bildirdi.
Kılıç, yılda sonuçlanan 500 bin dava olduğunu, bunların ne kadarının hak ihlali gerekçesiyle bireysel başvuruya geleceğinin bilinmediğini dile getirerek, Almanya ve İspanya'da yapılan başvuruların yüzde 98'inin kabul edilemez olduğunu söyledi.
Türk Anayasa Mahkemesi'nin de böyle bir hedefi gözeteceğini belirten Kılıç, "Başvuruların yüzde 1 veya yüzde 2'sini kabul edilebilir bularak bakma hedefimiz var. Bunu söylerken 'biz bakamıyoruz, ne işiniz var, ne haliniz varsa görün' anlamında bir anlayış değil. Bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği içtihatlar, temyizin bakması gereken, Yargıtay'ın, Danıştay'ın görev alanına giren bir konuyu çok sıkı bir şekilde ayıklamak suretiyle bu sayıyı mümkün olduğunca düşürmek" dedi.
"Anayasa Mahkemesi bir temyiz makamı değildir"
Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin bir temyiz makamı, bir istinaf mahkemesi olmadığını vurgulayarak, Yargıtay'ın karar verdiği bir konunun kendilerine getirilemeyeceğini kaydetti.
Mahkemeye yapılacak başvurularda özenli davranılmasını isteyen Kılıç, "Lüzumsuz konularda, Anayasa Mahkemesi'nin bakmayacağı konularda başvuru yapılmaz, bilinçli, özenli hareket edilirse Anayasa Mahkemesi davalarla boğulmayacaktır" diye konuştu.
AİHM'in temmuz ayında aldığı kararı da aktaran Kılıç, buna göre Türk Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruya başlaması nedeniyle 23 Eylül'den itibaren AİHM'e yapılacak başvuruları kabul etmeyeceğini bildirdi.
Kılıç, şöyle devam etti:
"Burada Anayasa Mahkemesi bir teste tabi tutulacak. Eğer Anayasa Mahkemesi'nin gerçekten etkin bir denetim yaptığı sonucuna varırsa AİHM, artık Türkiye'den yapılacak başvuruları kabul etmeyecek. Çok seçici davranacak, belki bizim kararlarımız sonunda bizim yapamadığımız ama onların alanına giren ve yapması gereken bir şey varsa ancak onları kabul edecek belki. 2 yıllık süre öngörülüyor, bunun bir takip süresi olarak öngörüldüğü ifade edildi. Yani 2014'e kadar doğrudan başvuru mekanizması şuan kapalı gibi. Avrupa mahkemesi bunu 'kabul etmiyorum' gibi hukuksal bir metne dökmüyor ama kabul etmeyecek, bekletecek. 'Siz gidin Türkiye Anayasa Mahkemesi'ne başvurun, oradan gelecek sonuca göre hareket edin' diyecek."
Sorular üzerine Kılıç, yabancıların da bireysel başvuru hakkına sahip olduğunu, ancak Türkiye'de kendisine tanınmayan haklarla ilgili başvuru yapamayacağını bildirdi.
Başkan Kılıç, toplantının ardından gazetelerin Ankara temsilcilerine Anayasa Mahkemesi binasını gezdirdi ve birlikte anı fotoğrafı çekildi. Bireysel başvurunun kabul edilmesi için ayrılan bölümü de gösteren Kılıç, 12 personelin başvuruları kabul edeceğini anlattı.