22 yıl sonra yeniden sahnede
Tiyatrokare’nin yeni bir yorumla sahnelediği açılış oyunu “Müziksiz Evin Konukları”, iki çocuğun masumiyetinin yaşlı ve sevgisiz bir babaanneyi nasıl değiştirdiklerinin öyküsü…
Nermin SAYIN
Sevginin ve sevgisizliğin hayatımızda ne kadar çok şeyi değiştirdiğini düşünür müsünüz zaman zaman? “Yo, aksine kaçarım bundan” diyorsanız, Tiyatrokare’nin 22 yıl sonra yeniden sahnelediği açılış oyunu “Müziksiz Evin Konukları”na giderken, dikkatli olun bence. Çünkü oyun bittiğinde, isteseniz de istemeseniz de kendinizle yüzleşmek zorunda kalabilirsiniz.
Neil Simon’a Pulitzer ödülü getiren “Müziksiz Evin Konukları”; hayatın birbiri ardına attığı sillelere göğüs gerebilmek için duygusal taraflarını törpüleyen, törpülemek ne demek hatta söküp atan yaşlı bir kadının öyküsü… Onun ve geçirdiği hastalık nedeniyle hep çocuk kalmış, ama içinde bir yerlerde yaşayan kadını da hisseden sevgi dolu kızı Bella’nın… Bir de, babaları çalışmaya gidince, geçici bir süre için onların yanına taşınmak zorunda kalan Arthur ve Jay kardeşlerin…
Nedim Saban yıllar önce Tiyatrokare’yi açarken ilk oyun olarak “Müziksiz Evin Konukları”nı seçmiş ve bir süredir sahnelerden uzak olan Macide Tanır’ı da babaanne rolü için İstanbul’a “transfer” etmişti… Tanır’ın bu kaskatı, sertliği marifet sayan, çocuklarına ve torunlarına hayata katlanabilmek için çelik gibi olmaları gerektiğini dayatan babaannesine getirdiği yorum, usta aktrisin unutulmazları arasına girmiş, seyredenlerin de aklından çıkmaz bir tiyatro hatırası olarak kalmıştı. Saban, tiyatromuzun sevgili “Cadı”sını uğurlayalı birkaç ay olmuşken, onun sahnede 50. yılını da kutladığı “Müziksiz Evin Konukları”nı yeniden, hem de Macide Tanır anısına sahneleyeceğini duyurunca doğrusu çok sevindim. Hem bu güzel oyun, hem de artık hemen hemen hiç rastlayamadığımız bu kadirbilirlik için, Nedim Saban’a bir tiyatrosever olarak teşekkür ederim önce.
Oyunu yeniden çeviren ve rejiyi de üstüne alan Saban, Tanır’ın rolünü, Serpil Tamur’a emanet etmiş. Ne güzel bir seçim bu; tam olarak anlamak için mutlaka oyunu seyretmek lâzım. Tamur tüm tecrübesini, tüm sezgilerini ve yarına dönük umutlarını da alarak öyle bir “Babaanne” yaratıyor ki gerçekliğine inanmamak için duygusuz olmak lâzım. “Sadeliğin görkemi” diyerek özetleyebilirim ancak Serpil Tamur’un yorumunu. Fakat Neil Simon’ın yapıtı sadece iyi bir Babaanne’yle kurtarılabilecek bir oyun değil. Bir kere cıvıl cıvıl, değişken, kadın görümünde bir çocuğa; Bella’ya muhtaç. Nedim Saban, işte bu Bella için de Özge Özder’i çıkarıyor Serpil Tamur’un karşısına. Biri ne kadar donuksa öbürü o kadar uçucu, biri ne kadar sertse diğeri o kadar pamuk kalpli. Tezatın muhteşem birlikteliği…
Özder, ustanın karşısında daima kontrollü; kabak tadı verebilecek pek çok sahnenin hakkından tereyağından kıl çeker gibi geliyor. Hele finale yakın anne kızın hesaplaşma sahnesinde. Oyunculardan dem vurmuşken, sahnenin “ufaklık”larına da gelelim: Arthur’da Selim Tezin ve Jay’de Abdullah Semercioğlu iki çocuğun bu iki kişilik tuhaf aileye uyum çabalarını son derece sevimli yansıtıyorlar.
Yapıtta başarılı oyuncular var, evet. Fakat, âdeta bir oyuncuya dönüşen muhteşem dekorlar da var. Barış Dinçel’in heyula gibi dekorları oyundaki kasveti, çocukların ve bellanın babaannenin gücü karşısındaki savunmasızlığını, Bella’nın kenarda köşede gizli gizli yaşadığı dünyasını ete kemiğe büründürüyor. Buradan Barış Dinçel’e de bir bravo.
Uzun lafın kısası, emeği geçen herkesin yüreğini koyduğu bir oyun “Müziksiz Evin Konukları.” Kâh gülümsetiyor, kâh gözlerinizi yaşatıyor. Ve daima gerçek.
[PAGE]
“Tiyatronun Cadısı” Macide Tanır’ı andık
Ne hoş, “Müziksiz Evin Konukları”, Macide Tanır’ın da 50. Yılını kutladığı oyun olmuş. Sanatçı “Tiyatronun Cadısı” adlı anı kitabında, özetle şunları anlatıyor kutlama gecesi için: “‘Müziksiz Evin Konukları’ ile Ankara’ya gittik. Bittiğinde selam vermek üzere sahneye çıktığımızda alkışlanırken Tomris Çetinel öne gelerek sahneye çıktı, seyirciyi susturdu. Seslendirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı değerli sanatçı Rüştü Asyalı’yı sahneye davet etti. Konuşmanın sonunda, üzerinde ‘Sayın Macide Tanır, 50 yıldır yüreğin, coşkun ve soluğunla örnek oldun sanatımıza, varol’ yazılı bir plaket verdi. Sonra sevgili Rüştü bir gitaristi sahneye davet etti. Salon hurra ayağa kalktı, hep bir ağızdan melodi ile ‘ne mutlu Macide’ye, 50 yıldır sahnede, ne mutlu seyirciye, ne mutlu bizlere’ şiirini söylediler. Beni sormayın, ne haldeyim (…)Burada biraz dursam, içime tekrar tekrar baksam, o mutluluğu bir daha bir daha yaşasam (...) Keşke yaşamım o gece son bulsaydı diye düşünürüm.”
[PAGE]
Sahnede nice verimli yıllara, nice yeni oyunlara Serpil Tamur…
Ne hoş; Macide Tanır’dan 22 yıl sonra, Serpil Tamur da sahnede 50. Yılını “Müziksiz Evin Konukları” ile kutladı. Nedim Saban, gala akşamı, hem salonu dolduran seyircilere hem de Serpil Hanım’a güzel bir sürpriz yaparak, geceyi bir kutlamaya dönüştürdü.
Oyun bitip de selama çıkılınca, önce 22 yıl öncenin “Müziksiz Evin Konukları” ekibi çağrıldı sahneye. Ardından, önce barkovizyona yansıyan görüntüsü eşliğinde Macide Tanır’a bir kez daha gönderdik alkışlarımızı… Sahneye Serpil Tamur’un 50. sanat yılı pastası gelirken, barkovizyona da usta aktrisi 50 yıl boyunca alkışladığımız oyunlardan kareler yansıdı. Neler yoktu ki aralarında: “Norma”dan “My Fair Lady”e, “Damdaki Kemancı”dan “Hüzzam”a, pek çok unutulmaz eser. Serpil Tamur, pastasını “Bütün 50 yıllını doldurmuş arkadaşlarım, sevgili Macide Ablam adına kesiyorum” derken, sahnede ölmek istediğini de haykırdı bir kez daha... İstanbul Bilim Üniversitesi’nin teşekkür plaketini aldıktan sonra, Nedim Saban’a hepimize geçen bir samimiyetle teşekkür ederken “Hayatımın en güzel gecesi” sözcükleri döküldü dudaklarından… Bir kez daha sahnede nice yıllara Serpil Tamur…