2012'de herkes gözünü açmalı

Kurlardaki yükselişin özkaynakları eritme riskine dikkat çeken Deloitte Türkiye CEO'su Hüseyin Gürer, Avrupa pazarındaki daralmanın önümüzdeki yıl Türkiye'yi mutlaka etkileyeceğini düşünüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Deloitte Türkiye CEO'su Hüseyin Gürer, 2012 için endişeli ama kötümser değil. Kurdaki artış nedeniyle şirketlerin özkaynaklarında erimeler yaşanacağını öngören Gürer'e göre önümüzdeki yıl riskler kadar fırsatlar da çok... Private equity'lerin gözünün Türkiye'de olacağını söyleyen Gürer, gelecek yıl konsolidasyonların ciddi seviyeye yükseleceğini düşünüyor. Deloitte için 2012'nin büyüme yılı olacağını belirten Gürer, 3 yıl içinde danışman sayılarını 1000'den 2 bin 500'e çıkartacaklarını açıkladı.

AVRUPA'DA KÜÇÜLME BİZİ DE ETKİLEYECEK

Gürer, 2012 için beklentilerini şöyle anlattı: "Türkiye ekonomisi 2011'in ilk 6 ayında güzel bir dönem geçirdi. Gelişmekte olan ülkelerden pozitif biçimde ayrıştık. Fakat 2011'in son çeyreği ve 2012 yılına nasıl bakıyorsunuz dediğinizde işte orada bir takım endişelerim başladı. Avrupa'daki kararlar, ABD'nin notunun düşürülmüş olması, İtalya'nın notunun düşürülmesi, Yunanistan'ın durumu... Artık bazı düzeltmeleri yapmaları kaçınılmaz. Avrupa'nın geçen yılki büyüme oranı yüzde 2.2. Önümüzdeki döneme baktığımızda ciddi belirsizliklerin olduğunu görüyoruz. Bu da endişeleri artırıyor. Sadece bu değil, özellikle Avrupa'nın endişeleri ile birlikte ekonomideki daralma çizgisi ve işsizlik bizi endişelendiriyor. Avrupa bizim ekonomimizi, dış ticaretimizi yüzde 50 doğrudan etkiliyor. Avrupa bizden alacağı ürünleri azaltınca bu bizim ekonomimizde de bir küçülme olacağı anlamına gelir."

ÖZKAYNAK YAPISINDA EREZYON YAŞANABİLİR

Gürer, bu ortamda şirketlerin özkaynak yapılarında erezyonlar yaşandığını vurgulayarak, önümüzdeki günlere ilişkin önemli öngörülerde bulunuyor:

"Bizim ekonomimiz hala kırılgan bir yapıya sahip. Şirketlerimizin sermaye yapıları hala güçlü değil, şirketler finansman gücüyle çalıştırılıyor. Burada da en büyük etken akıllıca nakti yönetmekten geçiyor. Nakit akımında bozukluk şirketlerin zarar etmesinden çok daha büyük bir felaket getirir. Yatırımını özkaynakla yapan hemen hemen yok gibi. Olması gerekenden daha fazla finansman kullandıysanız yapacağınız tek şey bu finansmanı yeniden yapılandırmanızdır. Bunu kabul eden, etmeyen bankalar... Şirketlerin yapısı buna göre farklılık gösteriyor.

30 Eylül'e baktığınızda kurların 1.84'lerde euro kurunun 2.50'lerde olduğu  dönemlerdi. 30 Haziran'a ve 30 Eylül tarihli bilançolara baktığınızda burada bir sıkıntı olduğunu görüyoruz. Yabancı para borçlanmanın karşılığında özkaynaklarda tahrifat olabilir. Alacağı yabancı para olanlar için ama bilançosunun aktif ve pasifini hedge edememiş firmalarda finansman kaynağı daha yüksek, bilançonun aktifi daha düşükse yani kısa pozisyon söz konusuysa o zaman öz kaynaklar olumsuz etkilenecektir. Bu olumsuzluk 30.06 ile 30.09 arasında yüzde 17-18 civarlarda. Bu sadece o zamanlarda değil borcun yüzde 17-18 kadar büyüdüğü ve cari kur zararlarına girmesi demek, özkaynakların düşmesi anlamına geliyor. Bankaların kredi verirken baktığı cari oran, pasifiniz yabancı paradan şişmiş, aktifiniz bunu karşılayamayacak durumdaysa bankalar sizi defoult'a düşürür. 30 Eylül'e baktığınızda birçok firma için 30 Haziran'dan çok daha kötü bir görüntü verecektir. Şirketlerin geneli kısa pozisyonda çalışıyor çünkü."

BUNDAN SONRASI STRATEJİ ZAMANI

Gürer, 2012'de eskiden farklı olarak düşük yerine yüksek kur, yüksek yerine düşük faiz ve büyüyen değil küçülen bir ekonomi olacağını vurgulayarak bundan sonrasının 'strateji zamanı' olacağını vurguladı. Değişimden en çok hizmet şirketlerinin ve Avrupa ile doğrudan bağlantılı şirketlerin etkileneceğini belirten Gürer şöyle devam etti: "2012'ye baktığımızda şirketler açısından biraz daha tedbirli olunması gereken, çalışanlar açısından daha akıllı, verimli olunması gereken bir yıl olarak görüyorum. Sadece maliyetleri düşürmek yeterli olmayacak, strateji zamanı bundan sonrası. Şirketlerin etrafını çok iyi incelemesi, yurtdışı ile ilişki içinde olması, ekonomistlerle çok daha yakın çalışması gerekiyor. Bu önümüzdeki 3 yılı etkileyecek bir süreç, sadece 2012'nin meselesi değil. Bu stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi, proaktif bir strateji ile kaynakların doğru kullanıldığı bir yapıya geçmek için çalışmaların yapılması gerekiyor."

BÜYÜK FONLAR PARK YERİ ARIYOR

Kötümser olmadığını belirten CEO Gürer, bunun nedenini ise yeni ortamda oluşacak fırsatlar olarak açıklıyor. "Dünyada büyük fonlar var, bu fonlar da park edecek yer arıyorlar. Şu anda Türkiye o açıdan yıldızı parlak bir ülke. Bunu birebir yaşıyoruz. Bizim kurumsal finansman bölümümüz bir yılda yüzde 60 büyüyorsa bu bir veridir" diyen Gürer, konsolidasyonların da artacağını düşünüyor:

"Artık şirketler kendi gemilerini kesinlikle daha sağlam yollarda yüzdürmek istiyorlar. Bunun için ölçeği büyütmek için ya şirketinizi Türkiye'deki şirketlerle birleştirebilirsiniz. Ya da yurtdışındaki bazı markaları alarak kendinizi farklı bir konuma koyabilirsiniz. Biz bunları aktif olarak gözlemliyoruz. Şanslarımız var, Avrupa'da bankacılık sektörünü kurtarıyorlar ama reel sektörlü kurtarmıyorlar. Batan şirketler var, bunlar büyük fırsatlar. Poaktif bir rol alabilir Türk şirketler burada. Yurtdışı da bir takım fırsatlardan istifade etmek istiyor. Özkaynak açısından sorun yaşanıyorsa önünüzde birkaç yol var: Ya yurtdışından finansman

bulmak, ya yurtdışından bir private equity'ye hissselerinden bir bölümünü satmak, ya halka arz olmak, ya da bono çıkarmak... Bunlar teker teker değerlendiriliyor."

3 YILDA 1500 KİŞİ İSTİHDAM EDEREK BÜYÜYECEK

Deloitte Türkiye 2010'da yüzde 21'lik büyüme yakalamış. CEO Gürer, "Bu çok anlamlı bir büyümedir. 2011'de de büyümemiz yüzde 15'in altına düşmeyecek diye düşünüyorum" diyor. Peki ya 2012 hedefi?

"Türk Ticaret Kanunu çok önemli bir kanun. Bu kanunla birlikte bizim gibi şirketlere çok ihtiyaç olacak. Bu denetimleri yapabilmek için daha fazla kaliteli elemana ihtiyaç olacak. UFRS'ye dönüşüm gibi birçok projenin yapılması gerekiyor 1 Ocak 2013'e kadar. Daha sonra denetimler başlıyor. Bizde 1000 kişi çalıştığı düşünüldüğünde, 3 yıl sonra bu rakamı 2500 yapamazsak misyonumuzu yerine getirememiş oluruz. 2012'de yüzde 10- 15'lik büyüme bekliyoruz."

Bu yıl için kişisel hedefim 2 hafta kesintisiz tatil yapmak

Bir şirket kuracak olsam... Tarımın daha büyük ölçekte yapılması gerektiği inancındayım. Örneğin süt, hayvancılık... Su tarımı, meyve üretimi ama akıllı tarım... Ayrıca denizciliğin çok önemli olduğuna inanıyorum. Konteyner taşımacılığı ve marina işletmeciliği de potansiyeli olan alanlar bence. Bu yıl mutlaka yapacağım... 2 hafta kesintisiz tatil. Beni en çok tedirgin eden şey... Birincisi haksız rekabet. İkincisi kötü rekabet. Değerin altında anlaşmalar değerli insanların bu firmaların dışına çıkması anlamına gelir. O zaman da kalite düşer. Fiyat değil kalite rekabeti olmalı.

Birçok Türk şirket Japon kümelenme modeli yolunda

"Bazı şirketler çok akıllı olarak Japon kümelenme modeli ile bugünlere hazırlandılar. Sadece ihracat yaparsanız kurlardan sürekli risk altındasınız, bu sürdürülebilir bir şey değil. Bunu bertaraf etmenin yolu hangi ülkelerde en fazla satışınız varsa oralarda yerel üretime geçmek. Ama bu da tek başına yeterli değil, bunu yaparken sağlayacağınız hammadelerin de lokal olması lazım, eğer ithalse bu da sizin sorununuzu çözmüyor. Japon modelinde tedarikçilerinin de o ülkelerde lokal yatırım yapmasını sağlıyorlar. Böylece o ülkenin maddesinden o ülke yarı mamül üretiyor, yan sanayi üretiyor, üretim firmaları da bunları alıyor ve böylece kur riskini bertaraf ediyorsunuz. Türk şirketleri de şimdi bu yolda."

2012'de yöneticiler ne yapmalı?

- Kendi başlarına hareket etmemeliler. Daha fazla dinlemeleri, daha iyi stratejistlerle çalışmaları gerek. Geçmişte böyle yaptım bundan sonra da böyle gidecek yaklaşımında olmamalı.

- Üretmek önemli, büyümek için her türlü fırsatı değerlendirmeleri gerekir, dünyayı iyi takip etmeli, fırsatları görmemek gibi bir şansları yok. İşlerim çok fevkalade olabilir ama bu dönemde oluşan fırsatlara sırtımı dönersem önümüzdeki süreçte pazar payı kaybedebilirim. İyiysem, gücüm de varsa, fırsatları kaçırmamak için gözlerimi, kulaklarımı daha iyi açmam gerekir.

- Tedbirli olmaları gerekir, belirli bir sektöre odaklananlar çeşitliliğe gidip, alternatif B planı hazırlamak zorunda.

- Daha agresif ve proaktif bir risk yönetim sistemi kurmaları gerekiyor.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir