2012'de 130 milyar dolarlık döviz girişine ihtiyaç olacak

Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu MHP Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Canan SAKARYA

ANKARA - MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, hükümetin açıklamaya yapmasının beklendiği yeni teşvik yasasının, cari açığa kısa vadede çözüm getiremeyeceğini belirterek,
hükümetin beklentileri giderek artırdığını, teşvik mevzuatı ilan edilmeden kamuoyunda tartışılmasında yarar olduğunu söyledi.

Ayhan, cari açığın finansmanında artık ciddi anlamda sorun olduğunu, ekonominin çarklarını çevirmek için bu yıl en az 130 milyar dolarlık döviz girişine ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Ayhan, "Global rekabet gücünde kalıcı hasar olan, ithalatın korku filmine benzediği, cari açığın nereden geldiği belli olmayan gelirlerle finanse edildiği bir ülkede dış ticaretin ve ülke ekonomisinin düzgün olduğunu söylemek mümkün mü?" diye konuştu. 

Enerjide dışa bağımlığa dikkat çeken Ayhan, tedbir alınmaması durumunda, Türkiye'nin ciddi bir enerji arz krizi ile karşılaşabileceği uyarısında bulundu. Ayhan, Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı.

Bu dönem oldukça gerilimli başladı ve son olarak Milli Eğitim Komisyonundaki olaylarla siyasetteki gerilim en üst seviyesine ulaştı. Bu gerilim nereye varır?

Milli Eğitim Komisyonda bizim üyelerimizin önerge verme ve görüş bildirme haklarını kullanmalarına imkan tanınmadı. Biz de MHP olarak Sayın Meclis Başkanını ziyaret ettik konunun yeniden ele alınması gerektiğini ifade ettik, görüşlerimizi beyan ettik. Başkan konuyu değerlendireceğini söyledi ama şunu söylemek istiyorum her getirilen tasarının ya da teklifin artık gerilim yaratacak boyutlara ulaşması ülkenin de tansiyonunu yükseltiyor. Ankara'da siyasi ortamın gergin olması tabana da yansıyor.

Biz MHP olarak mümkün olduğunca bu tür tartışmaların dışında kalmaya çalışıyoruz ancak şunu ifade etmek istiyorum ki bundan nemalanmak mümkün değil. Ana muhalefet ve iktidara baktığınız zaman bundan avantaj sağlamanın mümkün olmadığını toplumun her kesiminde hasarlar açacağını toplumda kamplaşma yaratacağını açıkça ve net bir şekilde görüyoruz.

20 dakikada 20'den fazla maddenin geçmesinin çok sağlıklı olduğuna bu işi gerçekleştirenlerin de inandığını düşünmüyorum. Komisyonun başkanı da güvenirliği ve inanırlığını kaybetti. Görüntüler bir takım gerçekleri gösteriyor. 'ileri demokrasi', ' ustalık dönemi' dediğiniz bir dönemde bunların olması ve gazetecilerin de bilgi almasının engellenmesi son derece üzücü.    

Ekonomiye dönersek, 2011 yılında ihracat 134 milyar doları aşarak rekor kırdı. Cari işlemler açığı beklenenin üzerinde gerçekleşti. Dış ticaretteki gelişim seyrini nasıl görüyorsunuz?

Dış ticaret açığı AKP döneminde yaklaşık 500 milyar dolar, cari işlemler açığı da 350 milyar dolar olarak gerçekleşti. Sadece 2011 yılında dış ticaret açığı 106 milyar dolar. Aynı yılda cari işlemler açığı 77 milyar dolar. 10 yıllık AKP dönemindeki dış ticaret açığının yüzde 20'si son bir yılda gerçekleşti. Yine 10 yıllık AKP dönemindeki cari işlem açığının yüzde 20'sinden fazlası son bir yılda oldu. Resmi açıklamalar ve TİM Başkanının söylediklerinden 2011 yılında ara malı ve yatırım ithalatının yüzde 28'inin ihracata, yüzde 72'sinin de iç tüketime yöneldiği ifade ediliyor. Şimdi bunun neresi iyi. AKP iktidarı, sanki ihracatı hükümet, ithalatı vatandaş yapıyormuş havasını yaymaya çalışıyor.

2012 yılı için ne öngörüyorsunuz?

Orta Vadeli Program'a göre 2012'de cari açık 65.4 milyar dolar olacak. Merkez Bankası'nın verilerine göre sadece özel sektörün bu yıl ödeyeceği dış borç miktarı 63.2 milyar dolar yani 2012'de en az 128.6 milyar dolarlık dış finansman ihtiyacı var. Buna karşın 2011'de yabancıların getirdiği döviz azaldı ve 31.4 milyar dolar oldu. Bu yüzden cari açığı finanse etmek için krediyle dış borçlanmaya yüklenmek gerekti. Bu eğilim, finansmanda zorlanma başladığını gösteriyor.

Öyleyse Türkiye'nin 2011'deki 75 milyar doları bile çekmesi zor olacak. Oysa ekonominin çarklarını çevirmek için en az 130 milyar dolarlık döviz girişine ihtiyaç var. Şimdi rekabet gücünde kalıcı hasar olan, ithalatın korku filmine benzediği, cari açığın nereden geldiği belli olmayan gelirlerle finanse edildiği bir ülkede dış ticaretin ve ülke ekonomisinin düzgün olduğunu söylemek mümkün mü? AKP iktidarda olduğu sürece Türkiye bu korkulu rüyayı görmeye devam eder. Bu bağımlılık uyuşturucu bağımlılığına benziyor. AKP hem bunu terk etmek istiyor, hem de müptelası olmuş terk edemiyor, özel tedavi lazım.

Hükümetin yeni teşvik sistemini açıklaması bekleniyor. Sanayi nasıl bir yapıda güçlenir ve ithalata bağımlılık azaltılabilir?

İthalatı azaltıcı bir takım tedbirlerin alınması, bu doğal karşılanabilir. Çok seçici davranmak lazım çünkü ileriye doğru yapacağınız bir yatırımın bugünkü cari işlemler açığını kısa sürede çözmesi beklenemez, kısa sürede çözecek tedbirlerin ayrı bir şekilde ele alınması lazım. Buna belki hükümet gayret ediyor ithalata ilişkin olarak Sayın Bakan tarafından ayrı bir toplantı yapıldı ama ben orada şunu gördüm ithalattan bu hükümet sorumlu değil cep telefonu kullananlar sorumlu gibi bir algı ortaya çıktı.

Bizzat TİM başkanı 2011 yılındaki 210 milyar dolarlık ara ve yatırım malı ithalatının yüzde 28'inin ihracata, yüzde 72'si iç tüketime yöneldiğini ifade etti. Burada yapısal bir dönüşüm gerekiyor. Türk sanayi yaptığı ara ve yatırım malı ithalatını esas olarak iç pazara yaptığı üretimde kullanılmakta. Ekonomi yönetimi sanki ihracatı Hükümet, ithalatı vatandaş yapıyormuş havasını yaymaya çalışmakta.

Sanayiciler stres altında iken, hükümet ithalatın yüzde 72'sinin iç pazara yöneldiğini söyleyerek sorumluluğu sanayici ve tüketiciye yükleyerek stresten kaçınmakta.
Görülüyor ki bu sene ocak ayında üretimde yavaşlama olmasına rağmen cari açıkta beklenen gelişme sağlanamadı.

Hükümete KHK çıkarma yetkisi veren Kanun ve buna istinaden çıkarılan kararnameler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yetki kanunu kapsamında toplam 35 kanun hükmünde kararname yürürlüğe konuldu. Yetki kanunu ve gerekçesi, dokuz yıldır iş başında olan AKP hükümetlerinin kamu yönetimini, personel rejimini, emeklilik rejimini içinden çıkılmaz bir hale getirdiğinin ikrarı.

Tasarının gerekçesinde, 58, 59 ve 60. hükümetler döneminde yürürlüğe konulan düzenlemelerin kamu yönetimini hantal yapısından kurtarabilmek için yeterli olmadığı açıkça ikrar edilmekte. 9 yıldır Anayasa'yı bile değiştirecek çoğunluğa sahip olan AKP'nin hala bunları söylüyor olması AKP adına utanılacak bir durum.

Anayasa'nın 7'nci maddesinde "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez" denilmekte. KHK'ler yapısal bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel bakımdan ise yasama organı işlemi olup bu yetkinin istismar edilmemesi erkler ayrılığı ilkesinin de bir gereği. Oysa çıkartılan KHK'lerle doğrudan kamu çalışanlarını hedef alan, sürgün öngören düzenlemeler yapılmış, yetki kanununun kapsamı aşılmış.

Çıkartılan KHK'lerle ilgili genel sorunlar, yetki kanununun kapsamına uygun olmaması, yapılan düzenlemelerin birbiriyle uyumlu ve tutarlı olmaması, kamu kurumları arasında görev ve yetki çakışmalarının artması, yapılan teşkilat düzenlemelerinin; hizmet gereklerine bağlı olmaksızın personelle ilgili sebeplere dayanması, tüm yöneticiler başta olmak üzere mevcut personelin görevlerine son verilmesi adeta bankamatik memuru yapılmaları bu surette çalışanların onurları ile oynanması iptal edilen kadrolar yerine yeni kadrolar ihdas edilmesi.

Dış rekabet gücünde AKP kalıcı hasar bıraktı

Dış rekabet gücünde AKP kalıcı hasar bıraktı. Bu her yerde konuşuluyor. Çünkü problem sadece dış ticaret, sadece ithalat, sadece ihracat, sadece dış borç sorunu değil. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2010'da 11.1 iken 2011'de 5.3 puan geriledi. Bu 2000 yılından beri en düşük düzey. Sanayinin bütününde 27 alt sektörün 19'unda ihracatın ithalatı karşılama oranı geriledi. Tüm ekonomik faaliyetleri kapsayan 34 sektörün 23'ünde ihracatın ithalatı karşılama oranı düştü.

Türkiye'nin dış ticarette fazla verdiği ülke sayısı 144'ten 139'a gerilerken, açık verdiği ülke sayısı 84'ten 90'a çıktı. Türkiye'nin ithalatını artırdığı ülke sayısı ise ihracatını artırdığı ülke sayısından fazla. İhracatın düştüğü ülke sayısı, ithalatın düştüğü ülke sayısından fazla. İhracatın ithalatı karşılama oranı 97 ülkeye karşı artarken, 100 ülkeye karşı düştü. Karşılama oranı Türk Cumhuriyetleri, Bağımsız Devletler Topluluğu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Ülkeleri dışında tüm ülke gruplarına karşı geriledi. Karşılama oranının gerilediği ülke grupları arasında sadece rekabet gücü Türkiye'den yüksek AB ve OECD gibi ülke grupları yok.

Kuzey Afrika ve diğer Afrika Ülkeleri, Yakın ve Ortadoğu ülke grupları da var. Bu durum global rekabet gücümüzün gerilediğini gösteriyor sebebi de sıcak paraya ve kur baskılamasına dayanan ekonomi politikaları. Rekabet gücünde ortaya çıkan bu hasar, geçici de değil, sadece kur hareketiyle de çözülemez.

Türkiye ciddi bir enerji krizi ile karşılaşabilir

Türkiye enerjide dışa bağımlılığın yarattığı riskleri nasıl aşacak?

Tedbir alınmaması durumunda ülkemiz önümüzdeki dönemde ciddi bir enerji arz krizi ile karşılaşabilir. Bu iddia sektörde yaygınlıkla dile getirilmesine rağmen son zamanlara kadar usta bir şekilde gizlendi. Sanayicimiz çaresizliğe terk edildi. Türkiye'nin doğalgaz tüketimi günlük 180 milyon metreküpe dayandı. Bütün doğalgaz alım kontratları ile ithal edilen ve depolanan doğalgazın tamamı kullanılsa dahi sisteme günde 170 milyon metreküp gaz girmekte. Açık ortada. Peki, nasıl vatandaşın dikkatinden gizleniyor? Peki, biz bu doğalgaza neden bu kadar bağımlıyız?

Elektrik üretimimizin yarısına yakınını doğalgaz ile gerçekleştiriyoruz. Diğer bir ifade ile aldığımız doğalgazın yüzde 60'ını elektrik üretmek için kullanıyoruz. Dünyada ithal doğalgaza elektrik üretimi için bu kadar bağımlı olan ülke parmakla sayılacak kadar az.  Şimdi soruyorum: Bu durum sürdürülebilir mi? Bu fiyatlarla elektrik almak zorunda olan sanayici ve üretici nasıl dünya ile rekabet edecek? Son günlerde 2 TL'ye yükselen fiyatları kim savunabilir.

Diğer taraftan resmi projeksiyonlara göre gelecek on yılda elektrik talebi düşük senaryoya göre yüzde 6,7, yüksek senaryoya göre yüzde 7,5 artacak. Ancak 2011'de öngörülenin üzerinde yüzde 9 oranında talep arttı. Peki, bu eğilim devam ederse arz krizinden kaçınmak için ilave önleminiz nedir? Bu durum gelecek on yılda üretim kapasitesinin ikiye katlanmasını gerekli kılacak ve 100 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekecek.

2011 sonu itibariyle dış bağımlılığımız petrolde yüzde 93, doğalgazda yüzde 98 seviyesine ulaştı. Dünyanın sekizinci büyük doğalgaz müşterisi olduk. Dünyada ticareti yapılan doğalgazın yüzde 4.5'ini tek başına satın alır haldeyiz ve maalesef bu oran artma eğiliminde.

Benzer şekilde, ülkemiz aynı zamanda dünyanın yedinci büyük kömür ithalatçısı haline geldi. Zaten dünyanın en çok petrol ithal eden 20 ülkesinden birisiyiz. Kısaca, sorun büyük ancak çaresiz de değiliz. Çare; sağlam, gerçekçi, dikkatli piyasa gözetimi ve gerektiğinde cesur tedbir alabilecek, ideolojik bağnazlıktan arınmış aktif enerji politikalarının zamanında alınması.

Teşvik sisteminde beklenti çıtası sürekli yükseliyor

Hükümetin uyguladığı teşvik politikasına bakıldığında tutarlı bir teşvik politikasının olmadığını hükümet kendisi de ifade ediyor. Bir netice alınamadı ve yeni bir teşvik politikasının hazırlanması zaruretinin hasıl olduğu ortaya çıktı. Seçim bölgem Denizli bu işten çok mağdur oldu ve istifade edemedi bunu Denizli Sanayi Odası Başkanı da açık seçik söyledi.

Aslında Hükümet bir hata yapıyor beklentileri giderek artırıyor, teşvik mevzuatı ilan edilmeden kamuoyunda tartışılmasında yarar vardı. Muhalefette görüşlerini ifade etmeliydi. İfade edilenlerden ve duyduğumuz kadarıyla bu teşvik politikasında genel olarak yapmak istedikleri ithalatı azaltmak. Bunun dışında net bir şey bilmiyoruz.

Suriye'de Türkiye'yi öne sürüyorlar

Suriye'de yaşana olaylar Türkiye'yi nasıl etkiler? 

Hükümetin dış politikası tutarlı değil AB'ye artık eskisi kadar önem vermediği ortada. Komşularla sıfır sorun politikasından geldiğimiz noktaya baktığımız zaman Irak'la ilgili politikamızda sorun görünüyor, İran'la sorun görünüyor, Suriye'deki durum ortada, Hükümetin ilk günlerdeki sertliği ve kararlığı görülmüyor. Diğer yandan Suriye'de Türkiye'ye yönelik olarak gardını almaya başladı. Hükümetin burada kiminle nasıl hareket etiği konusunda kamuoyunu ve muhalefeti bilgilendirmesi gerekir.  Başbakan son olarak CIA Başkanıyla görüştü, kamuoyu bunları bilmeli.

2012 yılında ülkelerin önemli bir bölümünde seçim var. Seçim boyunca açık olarak icra etmekten biraz sakınıyorlar.  ABD'nin Irak'ta ABD'de yaşadığı problemler ve oralarda  elde edilen sonuçların çok müspet olmaması nedeniyle şu anda geride duruyorlar .

Dolayısıyla buraya müdahale edebilecek ülke olarak Türkiye'yi görüyorlar ve Suriye muhalefetini de burada örgütlüyorlar, Türkiye'yi bu işin içine fiilen girmiş durumda. Uluslararası meselelerde başkalarıyla yaptığı teması muhalefetten saklamasının hiçbir anlamı yok. Suriye'deki sorun doruk noktasına çıktığında oradaki şekillenmenin ileride bölgeyi nasıl etkileyeceğine dair elinizde çok kuvvetli bilgilerin olması lazım.

Ayhan'ın Dikkat Çektikleri

Ferit B.PARLAK

MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan ile kuliste sohbet ederken, son dönemde düzenlediği haftalık basın toplantılarının ardından gelen tepkileri anlatınca, o tepkileri de içine alan geniş bir sohbet gerçekleştirelim istedik.
Ayhan, birçok konuda deneyimi olan milletvekillerimizden. Hem ekonomist. Ege Üniversitesi'nde iktisat okumuş, Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış.
Hem sigortacı. New York College of Insurance'ta Hayat ve Sağlık Sigortası eğitimi görmüş.
Hem sağlıkçı. York Üniversitesi'nde Sağlık Ekonomisi eğitimi almış.
Hem planlamacı. Devlet planlama Teşkilatı'nda uzman olarak çalışmış. Colorado Ekonomi Enstitüsü'nde İnsan Kaynakları ve Risk Yönetimi eğitiminden geçmiş.
İhracatı ve dış ticareti çok iyi biliyor. Dış Ticaret Müsteşar Yardımcılığı ve İGEME Genel Sekreterliği görevlerinde bulunmuş.
Hem tarımcı. Tarımda bilgi ve deneyim sahibi. Tarımsal Destekleme Kurulu'nda DPT ve Dış Ticaret Müsteşarlığı temsilcilikleri görevini üstlenmiş.
Hem denizci. Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış.
Hem konutçu. TOKİ yapılanmasından önce, konut müsteşarlığı yapmış.
Standartlar ve akreditasyon konusunda araştırmaları var. Türk Akreditasyon Kurulu üyeliği yaptı.
Mali işlerde de uzman. TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyeliği yaptı.
Şimdi de Sanayi Komisyonunun en aktif üyelerinden.
Bu kadar kimliği bir arada taşıyan Ayhan'ın "Ekonominin çarklarını çevirmek için en az 130 milyar dolarlık döviz girişine ihtiyaç var", "Önlem alınmazsa ciddi bir enerji arz krizi Türkiye'yi bekliyor" gibi uyarıları dikkat çekici.

Bu konularda ilginizi çekebilir