100 bin yabancı öğrenciden 4 milyar dolar

DEİK/Eğitim İş Konseyi Başkanı Dr. Mustafa Aydın, 2015'e kadar Türkiye'ye 100 bin öğrenci getirmeyi hedeflediklerini bu hedef için, YÖK ile turizm, İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarıyla ortak bir çalışma hazırladıklarını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yurdagül UYGUN

İSTANBUL - Geçtiğimiz aylarda Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde kurulan eğitim ekonomisi iş konseyi çalışmalarına başladı. Konsey başkanı Dr. Mustafa Aydın, 2015 yılına kadar Türkiye'ye 100 bin uluslararası öğrenciyi getirmeyi hedeflediklerini belirterek, bu öğrencilerin 4 milyar dolarlık bir girdi sağlayacağını anlattı. Aydın, hedef ülkeler olarak, Çin, Pakistan, Hindistan, Ortadoğu, Kuzey Irak, İran,  Kuzey Afrika ve Balkanlar'ı gösterdi. Aydın'la eğitim ekonomisi ve konseyin hedefleri üzerine konuştuk...

Eğitim ekonomisi kavramı Türkiye için henüz çok yeni sayılır. Son birkaç yıldır uluslararası öğrenci Türkiye'ye eğitim almak için geliyor. Sizce neden bu kadar gecikti bu öğrencilerin gelmesi?

Uzun yıllardır oluşturulan parametreler, kurallar, siyasi irade ve sınavlar uluslararası öğrencilerin Türkiye'ye gelmesine ciddi engel teşkil ediyordu. 2011-2012 akademik yılı da dahil olmak üzere bugün Türkiye'de 30 bin civarında uluslararası öğrenci var. Dünya geneline baktığımızda bu rakam yok denilecek kadar az. Biz, bu 30 bin öğrencinin 10 binini ücretsiz olarak alıyoruz. Bunlar; Türk cumhuriyetleri ve akraba topluluklarından geliyor. Dolayısıyla şu anda Türkiye'de ücretini ödeyerek ücret gören uluslararası öğrenci sayısı 20 bin civarında.

Peki dünyada bu rakamlar nasıl?

Dünyaya baktığımız zaman, bugün itibariyle 3.2 milyon uluslararası öğrenci var. Bunların genel itibariyle dağılımı ABD'de 750 bin, İngiltere'de 500 bin, Almanya ve Fransa'da 400'er bin, Avusturya'dan 200 bin, Malezya'da 85 bin. Ve, her bir öğrenci bulunmuş olduğu ülkeye yılda ortalama 40 bin dolar para bırakıyor. Bunun yanında 100 bin dolar bırakan da var. 25 bin dolar bırakan da var.

Bu şu demek, şu anda130 milyar dolarlık bir bütçe var demek. Bu bütçe, 3.2 milyon öğrenci tarafından sağlanıyor. Türkiye'de ise toplam öğrenci miktarı 20 bin. En çok ağrıma giden de Malezya'da 85 bin öğrencinin olması. Çünkü Malezya'yı stratejik konumu, tarihi, turizmi, mimarisi gibi birçok parametreye göre Türkiye ile kıyasladığımızda, Türkiye mukayese edilemeyecek şekilde çok önde.

3.2 milyon öğrenci hangi ülkelerden gidiyor?

Çok enteresan, bu 3.2 milyon öğrencinin yüzde 80'i bizim coğrafyadan gidiyor. Ortadoğu, Afrika, Türk cumhuriyetleri, Çin, Hindistan, Pakistan ve kuzey ülkelerinden gidiyor. Bu öğrencileri esasen bizim almamız lazım. Ama biz, tarihimizi, coğrafyamızı, turizmimizi, lojistiğimizi bir kenara bıraktık, siyasi nedenlerle 'aman oradan öğrenci almayın, rejim ithal eder, buradan almayın böyledir' gibi düşünceler nedeniyle sonuçta yalnız kaldık.

Ama son birkaç yıldır durum değişti sanırım...

Türkiye son 2-3 yıl içinde eğitimin artık ekonominin bir parçası olduğunu, sadece eğitimin ekonominin bir parçası olmadığını, eğitimin aynı zamanda o ülkenin tanıtımının bir parçası olduğunu, sadece tanıtımının bir parçası olmadığını, o ülkenin öğrencisinin gelecekte ülkesinde fahri elçileri olacağını gördü. Ayrıca o öğrencilerin ekonomisinin bir parçası olduğunu, kendi iç dinamiklerine ciddi katkılar sağlayacağını, perakende, turizm, iskan sağlık sektörüne önemli katkılar sunacağını fark etti.

Çünkü bizim bahsettiğimiz 40 bin dolar eğitim için ödenmiyor sadece. Ortalama olarak, bunun 10 bin dolarını eğitim için ödüyor. 30 bin doları sektörlere gidiyor. Bu öğrenciler alışveriş yapıyor, kira ödüyor. Ayrıca yine bu öğrencilerin aileleri, ortalama yılda bir kez ziyaret ediyor çocuklarını ve bunlar da harcama yapıyor.

Değişimin sebebi nedir sizce?

Sayın Başbakanımızın ve Türkiye'nin bölgede yaratmış olduğu olumlu rüzgar, Türkiye'ye olan meyili bir başka boyuta taşımış oluyor. Şartlar şu anda bütün dünyada Türkiye'nin lehine dönüşüyor. Ortadoğu, Balkanlar, Türk cumhuriyetleri ve kuzey ülkelerinde durum lehimize dönüşüyor.

Eğitim iş konseyi olarak neler hedefliyorsunuz?

Biz, 2008'de başladık çalışmalarımıza, 2010'unun sonunda da eğitim ekonomisi iş konseyini kurduk. Bütün bu anlattıklarımın bilinci içerisinde iş konseyini kurduk. Şu anda bütün vakıf üniversitelerimiz ile birlikte Yürütme kurulu oluşturuldu.

Bir yıldır çalışmalar yapıyoruz. Daha önce bir üniversite yurtdışında tanıtımını ferdi olarak yapıyordu. Bir fuar firmasıyla görüşüyordu, 6-7 metrekarelik bir yerde bir stand alıyordu, bir masa getiriyordu. Ortalama bir yılda bir üniversite 70-80 bin dolar harcayarak 6-7 fuara katılıyordu. Şimdi bireysel olarak bu fuarlara katılmayı kaldırıyoruz. Artık bu fuarlara Türkiye olarak katılacağız.

200,300 metrekarelik yerler alacağız. Ve orada "Study Turkey" tabelası olacak. Her üniversite yine oranın içinde olacak. Ama fuara gelen ziyaretçi, o bölümün içine girdiği zaman Türkiye'ye gelmiş olacak. Hem Türkiye'nin eğitim gücünü topyekün sunmuş olacağız hem de bir üniversite daha önce 50-60 bin dolara katıldıkları 7-8 fuar yerine, yine aynı parayla 25 fuara katılmış olacak. Böylece pazarlık yapma gücümüz artıyor, daha çok ülkede Türkiye'deki yüksek öğretimi tanıtmış oluyoruz.  Bu 40 bin doların sadece yüzde 10'u veya 4'te biri eğitim sektörüne gidiyor. Diğeri yine başka sektörlere gidiyor. Dolayısıyla biz bu çalışmayla hem perakende, iskan, turizm, sağlığa ve diğer sektörlere katkı sağlamış oluyoruz.

Bunlardan da öte, ben şu değeri daha çok önemsiyorum; uluslararası öğrenci demek bir üniversitede kalitenin yükselmesi demek. O üniversitenin uluslararası üniversite olması anlamına gelir. Uluslararası öğrencilere ciddi indirimler yapılıyor. Bazı öğrencilere yüzde 50, bazı bölgelerden gelen öğrencilere stratejik düşüncelerle onları ücretsiz alıyoruz.

Öğrenci sayısı olarak bir hedefiniz var mı?

Eğitim ekonomisi iş konseyi olarak biz bir seferberlik ilan ettik. 2015 yılına Türkiye'de 100 bin uluslararası öğrenciyi görmek istiyoruz. Böyle bir hedef koyduk kendimize. Bunun içinde neler yapılabileceğini, devletimizin ne yapması gerektiği konusunda bir rapor hazırladık. YÖK, iç işleri, turizm ve milli eğitim bakanlığının ne yapması gerektiğini konusunda hazırladığımız raporları bakanlıklara sunduk.

Örneğin öğrenciyi okula kabul ettiğimizde, öğrenci konsolosluğa gittiğinde, konsolos rampa yapıyor, kayıt belgesi istiyor. Öğrenci buraya gelmeden nasıl kayıt yaptırabilir ki? Önce öğrencinin Türkiye'ye gelmesi lazım. Bu nedenle benim gönderdiğim kabul belgesinin yeterli olması gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı herkese yazı yazdı ve sorunu çözdük.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bütün eğitim müşavirliklerine yazı yazıldı. İçişleri Bakanlığı'nda oturum alınan yerlerde özel ofisler oluşturduk, dil bilen elemanlar yerleştirdik. Sosyal Güvenlik Bakanlığı buradaki öğrencinin sağlığı konusunda bir takım tedbirler geliştirdi. Sonuç itibariyle olayın tüm boyutlarıyla masaya yatırarak çözümler ürettik, bu çözümleri ilgili bakanlıklarla hayata geçirdik.

Peki hedef ülkeler hangileri? Türkiye'ye hangi ülkelerden öğrenci gelecek?

3.2 milyon öğrencinin yüzde 80'i bizim coğrafyadan. Suudi Arabistan Arap Baharı'ndan önce her yıl 17-18 bin civarında öğrenci gönderiyordu ve parasını devlet ödüyordu. Arap Baharı'ndan sonra halkı biraz daha rahatlatmak için 17 bin rakamını 30 bine çıkardılar. Şimdi 30 bin öğrenci her yıl Suudi Arabistan'ın bütçesinden ödenen parayla yut dışına gidiyor. Peki, Suudi Arabistan'dan bizde kaç öğrenci var? Yok denecek kadar az. Kültürel, akrabalık ve tarihi değerler, ulaşılabilirlik, lojistik gibi birçok açıdan baktığınızda Suudi Arabistan'ın öğrencisini Türkiye'ye göndermesi lazım. Ama burada değil. Kuzey Afrika'da her yıl 70-80 bin öğrenci yurtdışına gidiyor. Bunun çok azı bizde. Çin bugün uluslararası öğrenci sıralamasında bir numarayı teşkil ediyor. Çin'den de bize gelen öğrenci yok denecek kadar az.

Bugüne kadar Türkiye'nin yabancı öğrencilerden elde ettiği gelir ne kadar?

Yok denecek kadar az. Ancak hedeflediğimiz 100 bin öğrenci hedefiyle rakam 4 milyar dolar oluyor. Bu para tamamen ülkeye akacak. Diğer taraftan, Türkiye'de aile yanında konaklama diye bir kavram yok biliyorsunuz. Böyle bir kültür oluşmamış. Biz, öğrencileri aile yanında konaklandıracağız. Hem ailenin kültürünü almış olacak, hem Türkçeyi öğrenmiş olacak, hem o aileye katkı sağlayacak. Dünyanın her yerinde aile yanında konaklama kavramı gelişmiştir. Türkiye'de olmayan bu kavramı geliştireceğiz.

Şu anda komşularla yaşanan sorunlar hedeflerini etkiler mi sizce?

Hayır etkilemiyor. Sadece Suriye ile ilgili sorunumuz var. Onun dışında bir sorun yok. Suriye'de eğitim çalışmalarımız biraz sekteye uğradı tabi. Ama mesela Mısır'la ticaretimiz iki katına çıktı. Suyun akışını değiştiremiyoruz. Suriye'de bile bütün bu olaylara rağmen burada 40-50'ye yakın öğrencimiz bulunuyor ve yine çok talep var. Biz güvenlikten dolayı çalışmalarımızı durdurduk. Ama öğrenci gelmeye devam ediyor. Onlarla aynı bir akrabalık ilişkimiz var zaten. 

100 bin öğrenci hedefi için altyapınız hazır mı?

Vakıf üniversiteleri 100 bin öğrenciyi kaldırır. Şu anda 60-70 civarında üniversite var. Çoğu kontenjanın altında çalışıyor. Burada önemli olan, bu uluslararası öğrenciyi Türkiye'ye çekmek için çalışmaların yapılması, eğitim altyapısının oluşturulması, buna göre yabancı dil bilen öğretim üyesi sayısını artırılması lazım. Bu öğrencilerin iskanının hazırlaması gerek.

Altyapıya ihtiyaç var tabi. Ama ondan öte bana göre bu öğrencilerin Türkiye'yi tanıması imajı konusu var. Nedir bu imaj? Bugüne kadar bir öğrenci yurtdışında eğitim görüyor dediğin zaman, bizde de olduğu gibi ABD, İngiltere veya Avrupa akla geliyor. Bu kavramı bizim değiştirmemiz lazım. Bizim, Amerika'nın, Avrupa'nın yerine de bir alternatif olduğumuzu bu ülkelerde yapacağımız çalışmalarla anlatmamız lazım, ispat etmemiz lazım.

100 bin öğrenci için hangi bakanlık ne yaptı?

DEİK Eğitim İş Konseyi, öğrencilerin Türkiye'ye rahatlıkla gelebilmesi ve eğitim görebilmesi için bir rapor hazırladı. Rapor, iç işleri, turizm, milli eğitim ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığına gönderildikten sonra harekete geçildi.

Dışişleri Bakanlığı öğrencilerin Türkiye'ye gelip rahatlıkla kayıt yaptırabilmesi için konsolosluklara ve gerekli yerlere yazı yazdı.

Milli Eğitim Bakanlığı, konuyla ilgili bütün eğitim müşavirliklerine yazı yazdı.

İçişleri Bakanlığı'nda oturum alınan yerlerde özel ofisler oluşturuldu, dil bilen elemanlar yerleştirildi.

Sosyal Güvenlik Bakanlığı gelecek öğrencinin sağlığı konusunda bir takım tedbirler geliştirdi.

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir