1 Mayıs'a
Serdar DİRİHAN / Kamu Yönetimi Uzmanı
Bu yılki 1 Mayıs, Türkiye'nin çalışma yaşamı gündeminin büyük ölçüde TEKEL işçilerinin eylemliliğiyle belirlendiği bir süreçle yaklaşıyor. Etkinliklerin temel yöneliminin de bu eylemliliğin eksene yerleştiği bir örgütlenme ile şekillenmesi beklenebilir. Öte yandan Polis Günü etkinlikleri sırasında İstanbul Emniyeti, içinde "açılım" sözcüğü geçen bir açıklama ile bu yılki etkinliklerin daha sınırlamasız geçeceğine dair ipuçları verdi. Gerginliksiz bir gün dilemekle birlikte hak mücadelelerinin gerçekleşmesinde belli dozda bir çekişmenin de önemini vurgulayalım. Konunun güncelliğini bu sözlerle tamamlayıp bu gününün anlamına ilişkin bir kazıyla yazıyı sürdürelim. 1 Mayıs, çalışma yaşamının önemsediği bir gün olmayı korumakla birlikte dünyada ve elbette ülkemizde temel sektörel dönüşümlerin kamu merkezlilikten giderek uzaklaşması ve özel kesim ile sivil toplum kesimlerine yönelen işgücü varlığı ile biraz daha ideolojik temellerinden uzaklaşmış görünüyor. Bu işgücü kayması etkinlik alanlarına yansımada bir sönümlenmeye yol açtığı gibi, genel gündem içerisinde de bu güne yönelik etkinliklerin sembolikleşen bir düzeye çekiştirilmesine neden oluyor. Soğuk savaş yıllarında 1 Mayıs ideolojik derinliği ile çok daha ebatlı bir gündem maddesi iken günümüzde daha çok bir simge değer ve bir tür emeğe /çalışmaya övgü inşa ediyor. Bu yazıda konuya "tarihin sonu" teziyle yaklaşımı daha fazla açımlamak yerine işin bu "çalışmaya övgü" kısmının kazısını gerçekleştirmek, emek verme sürecinin Türkçe'de "çalışma" olarak adlandırılışının temellerine yönelmek istiyorum. Yani klişe ifade ile kelimelere takılacağım. Çalışma sözcüğünün köküne baktığımızda çal , mastar olarak da çalmak fiilini görürüz. Çalışmak bu durumda çalmak kökünden geliyor. -iş, iş, -aş gibi paylaşım vurgusu yükleyen ekler burada kelimeyi birlikte yapılan edilen anlamıyla karşımıza çıkarıyor. O halde çalışmak sözü "birlikte çalmak" gibi bir kökene kavuşuyor ve dilimizde emek verme süreci bir tür meşrulaşmış çalma anlamını kökünde barındırıyor. Bu açıklama gerek Türkçe'de emeğin bir tür aşırmaya karşılık olması, gerekse Türkiye'de emek verimliliğinin önemsizliğini vurgulaması bakımından manidar. 1 Mayıs'a dönecek olursak, çalışma olgusunun belli bir kutsamaya tabi tutularak organize edilen gösteriler ve bu gösterilere müdahalelerle şekillenen yapıntı bir tarihselliğin kurulduğu bu günde yeni vurgular yeni öncüllere başvurma zamanı geldi, geçiyor bile. İşçi bayramının emek ve verimliliği daha fazla birbirine sarmalayan, bir araya getiren, birbirinden koparmayan bir yaklaşımı temel alması günümüzün gerçeklerine daha uygun duruyor. Bu, hem işçi bayramının kamu kesimi ile sınırlı kalmamasını sağlayacak, hem de emeğin yarayışlılığını, işlevselliğini öne çıkaran içerikleri topluma yayacaktır. Kelime köküne inerek vurgulamak istediğim "çalışmak" fiilinin hırsızlık dürtüsü anlamının törpülenmesi ve böylece daha kapsayıcı bir işçi gününün kutlanması söz konusu olabilir. Özellikle 1980'lerden itibaren dünyada üretim modelleri önemli bir değişim geçiriyor. Daha önce Fordizm olarak kavramlaştırılan bant sistemine karşılık (daha durağan üretim modeli), talebin sık değişiklikler gösterdiği ve bu sık değişen talepleri karşılayabilecek hızlı farklılaşan üretimi sağlayabilecek, kendini değişime hızlı uyarlayabilen bir emek gereksinimi belirmiştir. Emek arzının değişime ayak uydurabilmesi, üretimini değişen taleplere hızla uyarlayabilmesi için zanaatçı niteliklere kavuşturulması gerekmekte. Öte yandan küreselleşen dünyada emeğin de çok hızlı bir dolaşım potansiyeline, coğrafi sınırlılıkları aşma gücüne sahip olduğunu görüyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki sermaye dolaşıyor ama emek nerede dolaşıyor? Emek ürettiği malın üzerinde/içinde dolaşıyor. Bugün bir kahve içerken 19 farklı ülkeden, dünyanın dört bir yanından ürünleri bir arada tüketebiliyoruz. Bardak bir ülkeden, işlenmemiş kahve bir ülkeden, filtre kağıdı bir başka ülkeden, sunum sizin ülkenizden vs. bir çok ülkenin emeği ve diğer üretim faktörleri bir araya geliyor, ben bu büyük kahve zincirinde kahvemi içerken bir işçi bayramını enternasyonel olarak yapabiliyorum ve kahvemi dünya işçilerinin şerefine kaldırıyorum. 1 Mayıs aktivistlerini de bu seferkine yetişemesem bile daha sonrakiler için eskimiş sloganlardan bugünün koşullarına uyan yeni yaklaşımlara, yeni sorun alanlarının kavgalarına davet ediyorum.