'Mehmet Akif milletimize umut aşılamıştır'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 79'uncu yılı nedeniyle mesaj yayımladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un mirası olan İstiklal Marşı'nın, bugün en çok ihtiyaç duyulan milli mutabakatı karşılayacak genişlikte ve kapsayıcılıkta olduğunu belirterek, "Gençlerimizin Safahat'ı okumaları, o ruhu, o inancı taşımaları, Akif'in özlemini duyduğu Asım'ın neslinin hayat bulmasına vesile olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 79'uncu yılı nedeniyle mesaj yayımladı.
Milletlerin tarihlerinde çok önemli kırılmalar ve hayati dönüm noktaları olduğuna işaret eden Erdoğan, özellikle bunalımlı dönemlerde duruşları, sözleri ve davranışlarıyla bir milletin ufkunu genişleten, insanlara yol gösteren mümtaz ve müstesna fikir adamları ve sanatçıların büyük önem taşıdığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında, "İşte İstiklal şairimiz Mehmet Akif, son asırda savaşlarla, yenilgilerle, bunalımlarla boğuşan milletimize umut aşılamış, adeta bir milletin tarih sahnesine yeniden çıkmasına katkıda bulunmuş müstesna bir şahsiyettir" ifadesini kullandı.
Ersoy'un mesuliyet duygusunu vatan sevgisiyle birleştirdiği için mücadeleden çekinmediğini belirten Erdoğan, "Akif, şehir şehir gezerek insanımızı istiklal savaşımıza katılmaya çağırmış, mücadeleci kişiliği, derin ilmi, çelebi kişiliği ve ahlakıyla, hitap ettiği Anadolu insanını derinden etkilemiştir" değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ersoy'un, söz ustalığı ve münevver kimliğiyle son dönem fikir ve sanat hayatının faal isimlerinin başında geldiğine, Çanakkale ve İstiklal mücadelesini nefis üslubuyla anlatarak gelecek nesillere adeta canlı bir destan hediye ettiğine işaret etti.
Sahiciliği, samimiyeti ve maddi olana kıymet vermemesinin Ersoy'un sanatına ve irfani duruşuna da etki ettiğini belirten Erdoğan, mesajında şunları kaydetti:
"Akif sadece Anadolu insanının değil tüm mazlumların kurtuluşu için de dergiler çıkarıp dünyanın dört bir tarafına sesini duyurmanın mücadelesini vermiştir. Mehmet Akif'in İstiklal Marşı gibi bir metni yazabilmesinde, bir devletin yıkılıp bir başka devletin doğuşunu, milletin var olma mücadelesini yakinen takip etmesinin önemli bir payı vardır. Akif'in mirası olan İstiklal Marşı, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz milli mutabakatı karşılayacak genişlikte, kapsayıcılıktadır. Gençlerimizin Safahat'ı okumaları, o ruhu, o inancı taşımaları, Akif'in özlemini duyduğu Asım'ın neslinin hayat bulmasına vesile olacaktır.
Akif'teki insan, vatan ve millet sevgisini, dürüstlüğü, ahde vefayı, sözüne sadakati, mücadele ruhunu, kahramanlığı ve cesareti iyi anlamalı ve iyi okumalıyız. Ebediyete irtihalinin yıl dönümünde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u hürmet, rahmet ve minnetle yad ediyorum."
Mehmed Akif Ersoy bütün yurtta anılıyor
İstiklal Marşı şairi Mehmed Akif Ersoy, vefatının 79. yılında bütün yurtta anılıyor.
Türkiye Cumhuriyetinin ulusal marşı İstiklal Marşı'nın yazarı Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873 yılında İstanbul'un Fatih ilçesinde doğdu. İlköğrenimine 4 yaşındayken Fatih'te bulunan Emir Buhari Mahalle Mektebi'nde başlayan Milli Şair, eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Mülkiye İdadisi'nde öğrenim gördüğü 1888 yılında babası vefat eden Ersoy, ertesi yıl meydana gelen büyük Fatih yangınında evlerinin yanması sonucu ailesi yoksulluğa düşünce yatılı okulda okumak için Mülkiye İdadisi'ni bırakarak, Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu.
Mezuniyetinden sonra Ziraat Bakanlığı'nda memuriyet hayatı başlayan ve 6 ay içinde Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız olan Milli Şair, Hazine-i Fünun dergisinde 1893 ve 1894'te birer gazel, 1895'te ise Mektep Mecmuası'nda "Kur'an'a Hitab" adlı bir şiir yayımladı. 1898 yılında Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanım'la evlendi; bu evlilikten Cemile, Feride, Suadi, Emin, Tahir adlı çocukları dünyaya geldi.
Meşrutiyetin ilanından sonra, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. Ebül'ula Mardin ayrıldıktan sonra dergi, 8 Mart 1912'den itibaren Sebil'ür-Reşad adıyla çıkmaya devam ederken, Milli Şairin hemen hemen bütün şiir ve yazıları bu iki dergide yayımlandı.
Balkan Savaşı sonrasında, 1914 yılının başında iki aylık bir seyahate çıkarak Mısır ve Medine'de bulundu. 1913'te kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti'nin halkı edebiyat yoluyla aydınlatma amacı güden neşriyat şubesinde Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin ile beraber çalıştı. 2 Şubat 1913 günü Bayezid Camisi kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı. Harbiye Nezareti'ne bağlı Teşkilat-ı Mahsusa'dan gelen teklif üzerine Almanya'ya (Berlin) gitti ve İngilizlerle birlikte Osmanlı'ya karşı savaşırken Almanlar'a esir düşmüş Müslümanların kamplarında incelemelerde bulundu ve farkında olmadan Osmanlı'ya karşı savaşan Müslüman esirleri aydınlatmaya çalıştı. Fransız ordusundaki Müslümanlara yönelik yazdığı Arapça beyannameler cephelere uçaklardan atıldı. Almanya'da iken yazdığı "Berlin Hatıraları" adlı şiirini dönünce Sebilürreşad'da yayınladı.
"Burdur milletvekili ve İslam şairi"
İstanbul'a döndükten sonra 1916 başlarında Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan'a gönderildi. Görevi, bu topraklardaki Arapları Osmanlı'ya karşı kışkırtan İngiliz propagandası ile mücadele etmek ve "karşı propaganda" yapmaktı. Arabistan'da Çanakkale Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı haberini alan Ersoy, ünlü şiiri "Çanakkale Destanı"nı kaleme aldı. Daha sonra Lübnan'a giden Milli Şair, Ahmet Cevdet, Mustafa Sabri, Said Nursi gibi isimlerin kurduğu ve Osmanlı Devleti ile diğer İslam ülkelerinde çıkacak dini meseleleri halletmek, İslam aleyhindeki gelişmelere yanıt vermek amacıyla kurulan Dar'ül Hikmet-il İslamiye Cemiyeti'nde çalıştı. Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla Balıkesir'e giden Ersoy, 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii'nde ve birçok yerde hutbe verdikten sonra İstanbul'a döndü.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara'ya giden Milli Şair, milli mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı. Birinci TBMM'de vekil olan Milli Şair, meclis kayıtlarına "Burdur milletvekili ve İslam şairi" olarak kaydoldu.
"Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm"
Vekillik döneminde Ankara'da bulunan Taceddin Dergahı'na yerleşen Ersoy, açılan ulusal marş yarışmasına, para ödülü olması nedeniyle katılmayı reddetti. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine harekete geçen arkadaşı Hasan Basri Bey tarafından milli marş yazmak üzere ikna edildi. İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45'te ulusal marş olarak kabul edildi. Akif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar'ül Mesai vakfına bağışladı. Milli Şair, İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
En ünlü eseri Safahat 1924 yılında Türkiye'de basılan Ersoy, 1926 kışından sonra Mısır Kahire'de yaşamaya başladı. Mısır yıllarında Kur'an-ı Kerim'i Türkçeye çevirmek için çalışan ve Kahire'deki "Câmiat-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri veren Milli Şair, Siroz hastalığına yakalanınca 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul'da, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda vefat ederek Edirnekapı Mezarlığı'na gömüldü. Milli Şairin kabri, 1960'ta yol inşaatı nedeniyle Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi.
Milli Şairin, Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Halkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler adlı eserleri Türk edebiyatının büyük eserleri arasında yer alıyor.
İstiklâl Marşı'nı Safahat eserine koymayan Mehmet Akif Ersoy, nedenini ise şöyle açıklıyor: "Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm."