'Kimse fiili bir yönetim peşinde olmasın'
Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, "Hiç kimse kimseye karşı oradaki boşluktan yararlanarak, Suriye halkının genel irade tecellisi olmayan bir fiili yönetim oluşturma peşinde olmasın" dedi
ADANA - Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Adana Havaalanı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, öncelikle yurt dışındaki tek vatan toprağı Süleyman Şah Saygı Türbesi'ndeki askerler olmak üzere tüm vatandaşların Kurban Bayramını kutladı.
"Gönlümüz, kalbimiz onlarla beraber. Her an onları düşünüyoruz" diyen Çelik, şunları söyledi:
"Onlar, çok büyük bir vazife yapıyorlar. Yurt dışında çatışma bölgesinin ortasında vatan toprağını koruyorlar. Büyük bir emanete sahip çıkıyorlar. Şu anda topraklarımız içindeki en aziz vazifeyi onlar yerine getiriyor. Onlara sevgi ve selamlarımızı iletiyoruz. Onların ve ailelerinin yanında olduğumuzu iletiyoruz. İnşallah vazifeleri boyunca herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadan sağ salim görevlerini ifa ederler. Milletimiz, vatanımız tabi ki onlara minnettardır."
Gazetecilerin, tezkere hakkındaki görüşmelerini sorması üzerin Çelik, tezkerenin daha önce Irak ve Suriye için alınanların devamı olduğunu kaydetti.
Bu tezkerenin yıllardır tekrarlanan durum olduğu için Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun tekrar görüşmelere katılmasına gerek olmadığından dolayı katılmadığını aktaran Çelik, CHP'nin dile getirdiği "savaş tezkeresi" iddialarının gerçeği yansıtmadığını kaydetti.
Irak ve Suriye'de tektonik kaymalar olduğunu, çok ciddi alt üst oluşlar yaşandığını ve bunların sınırın hemen yanında çok ciddi güvenlik olaylarına yol açtığını anlatan Çelik, şöyle konuştu:
"Son üç yıl içinde Başbakan ve Cumhurbaşkanının uyarılarının ne kadar haklı olduğu görüldü. PYD veya başka bir örgütün burada mevzi kazanmak, belli bir toprak parçasında fiili yönetim kurmak için hiç bir şekilde Esed ile işbirliği yapmaması gerektiğini söylediler. Türkiye'de de benzeri yapılar orada bir takım mevziler kazanmak için Esed ile işbirliği yaptılar. Bugün gelinen noktada onlar bu tip mevzi kazanma peşine gidince, ÖSO ve Suriye Ulusal Konseyine destek vermeyince IŞİD gibi başka örgütler de orada yeni fiili durumlar ortaya çıkardı. Bu gördüğünüz çok parçalı alt üst oluş depremi, tektonik kaymalar depremi bu şekilde ortaya çıktı."
Çelik, CHP'nin "Bu Esed'e karşı bir tezkeredir, kabul etmiyoruz" dediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Ne kadar seviyorlarmış şu Esed'i, Esed'in orada kalmasını, Esed'in yaptığı katliamların arkasında durmayı ne kadar benimsiyorlarmış ki IŞİD terör örgütlerine karşı getirilen bir tezkereye bile bunun için destek vermemiş oluyorlar. Türkiye, ne Kobani, Kamışlı, Haseke, topyekün Rojova, Bayırbucak Türkmen bölgeleri, Tel Abyad ne de Sünni Arapların bulunduğu bölgelerin hiç bir şekilde bu katliamlarla karşılaşmasını istemez. Türkiye, Suriye halkının, Suriye halkındaki tüm grupların dostudur. Esed ile görüşülen zamanlarda oradaki Kürtlerin hak, hukuk, statü sahibi olması gerektiğini ilk söyleyen sayın Cumhurbaşkanımız ve sayın Başbakanımızdır. Oradaki Kürtlerin nüfus kağıtları, statüleri bile yoktu. Aynı şekilde Arap, Türkmenlerin haklarını koruyan Türkiye idi. O zaman da uyarıldı, yarın bu rejim gittiğinde herkes burada rol alacak dedi fakat PYD çoklu bir strateji güttüğünü zannederek zaman zaman Esed zaman zaman başka guruplarla iş birliği yaptı. Orada bir mevzi fiili yönetim oluşturmak için bu hareketlerin içinde girdi. Sonuçta geldiğimiz nokta, onların bu fiili durum oluşturma yöntemi IŞİD gibi örgütlere de örneklik teşkil etti. Başka örgütler de aynı yöntemi izledi. Herkes bulunduğu yerde bir fiili yönetim kurdu. Şimdi de birbirleriyle savaşıyorlar."
Bakan Çelik, Türkiye'nin Kobani'ye de (Ayn el Arap) komşu bölgelerdeki her tür insani drama koştuğunu, devletin onlara tüm imkanları açtığını söyledi.
Kaboni'de yaşananlarla çözüm sürecinin ilişkilendirilmeye çalışıldığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Buna rağmen önümüze şunu getirip de Kobani ile çözüm sürecini birleştirip, Türkiye'yi sanki Kobani'de insanlık dramının oluşmasında bir pay sahibi gibi göstermek, açıkça söylüyorum bir psikolojik savaş taktiğidir. Bu, yapanlara geri döner. 'Türkiye PYD'ye silah vermez, eğitmezse katliamın parçası gibi algılanır' diyorlar. Bu yaklaşım tam bir psikolojik savaş taktiğidir. Bunu söyleyenlerin Kobani'deki insani dramla bir ilgilerinin olmadığı, oradaki insani dram sürerken bile hala bir takım örgütsel kazanımlar peşinde oldukları görülüyor. Bunların, orada Bayırbucak Türkmenlerine, Sünni Araplara saldırı yapılırken hiç sesleri çıkmadı. Şimdi bir insani hassasiyetlik yerine ırkçı bir hassasiyetle bakıyorlar."
Başbakan Davutoğlu'nun açıklamaları
Çelik, bir gazetecinin, "Başbakan Davutoğlu, 'Kobani'nin düşmesini istemiyoruz' dedi. Bu yönde bir tutum değişikliği algılandı. Ne diyorsunuz?" sorusuna, bu algıyı alanların Başbakan Davutoğlu'nun son 3-5 yıldır söylediklerini ciddi takip etmeleri halinde böyle bir yanlış yapmayacaklarını kaydetti.
En baştan beri Kobani veya bir başka yerin bir takım örgütlerin eline geçerek düşmemesini söylediklerini aktaran Çelik, konuşmasını söyle sürdürdü:
"Ama bunu PYD de IŞİD de yapmasın, hiç kimse kimseye karşı oradaki boşluktan yararlanarak, Suriye halkının genel irade tecellisi olmayan bir fiili yönetim oluşturma peşinde olmasın. Dolayısıyla sanki bugün Kobani'nin düşmesini istemiyoruz demeyi bir tutum değişikliği gibi göstermek, süreci takip etmemektir. Siz bu olayın başladığından beri kimse fiili yönetim oluşturmasın hassasiyetimize niye sahip çıkmadınız? Sizin hassasiyetiniz sadece ırk ve etnisite üzerinde mi oluşturmaktadır? Biz, Kobani'nin de hiç bir bölgenin de düşmesini istemiyoruz. Bu da bir tutum değişikliği değildir. Bu bölgeye bakışımızdaki prensiplerimizle ilgilidir."
Çözüm süreci Türkiye'nin milli projesi
Çelik, bir gazetecinin "Kobani düşerse çözüm süreci biter iddialarına ne diyorsunuz?" sorusu üzerine, çözüm sürecinin Türkiye'nin milli projesi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, milli birlik ve kardeşlik, çözüm süreciyle Türkiye içindeki silahlı unsurların ülke toprakları dışına çıkarılmasını amaçladığını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Bu süreç de kendi takvimi içinde son derece dinamik bir şekilde işlemektedir. Bölgede gelişen her olayla birlikte 'çözüm süreci biter, şu, bu olmazsa çözüm süreci biter' demek, bu çözüm sürecini anlamamak demektir. Bu bir şantaj üslubudur ve ayrıca içerisinde bir mantık zinciri de yok. Bizim Kobani meselesine gösterdiğimiz duyarlılık başka şeydir, çözüm süreci başka şeydir. Ama bunu söylerken şöyle bir taktik uyguluyorlar, Türkiye'yi bir bakıma 'Kobani'ye sahip çıkmak istiyorsan bunu Kobani'ye insanlık meselesi olarak değil, PYD denen örgütün çıkarları açısından yaklaş' diye zorlamaya çalışıyorlar. Biz bunların ne yapmaya çalıştığını görüyoruz. Biz PYD'nin de orada makul bir tutum izlemesi halinde onu da dışlayan bir şey içerisine girmeyiz ama bize ne yapacağımız söylenirken örgütsel çerçeveye oturtulmasına da iyi yaklaşmayız."
Çelik, çözüm sürecinin kendi takviminde ilerlediği gibi ülke etrafındaki olayların, Türkiye'nin güvenlik, iç istikrarını olumsuz etkilememesi için de tedbir alındığına dikkati çekti.
Çelik, "Hiç kimse merak etmesin, Türkiye'de çok iyi çalışılmış süreçlerdir bunlar. Türkiye'de hükümet gündemine hakim, dirayetli ve istikrarlı bir şekilde ülke yönetilmektedir. Etrafımızdaki bu olumsuz sürece bakarak ülkemizin barış içinde bir bayrama daha ulaşmış olmasının kıymetini bilelim" dedi.