'İşadamlarımız rahat olsun, yeni asgari ücret onları etkilemeyecek'

1500 lira asgari ücretin bir hesabı olduğunu ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, "İşadamlarımız da rahat olsun" diyerek, Türkiye’nin uluslararası arenada yarışma gücünü artırmak isterken asgari ücretle işadamlarını vurmayacaklarını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

canan-sakarya-004.png

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, seçim beyannamesinde bin 500 lira olarak açıkladıkları asgari ücretin hesabını en iyi şekilde yaptıklarını belirterek, “İşadamlarımız rahat olsun asgari ücretle işadamlarını vurmayız” dedi. 

CHP’nin ekonomi kurmaylarından Öztrak, dışarıdan paranın gelmekte nazlı davrandığı, risk iştahının giderek azaldığı bir dönemde olunduğunu belirterek, gümrüklerden serbest şekilde nakit para getirilmesinin Türkiye’ye zarar vereceğini söyledi. 
CHP Tekirdağ Milletvekili Öztrak, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı. 

►Gümrük Bakanlığı genelgesiyle Türkiye’ye gümrük giriş noktalarından hiçbir beyanda bulunmadan serbest şekilde nakit para getirilmesinin önü açıldı. Bu doğru bir uygulama mı? 

Bu özellikle Suudi Arabistan ve Irak’la yapılan ticaret kapsamında Türkiye’ye getirilen paralar gümrüklerde sorun olmasın yaklaşımının sonucu. Tam da bu noktada sorulması gereken, gelen para ticaret parası mı, terörün finansmanı mı? Bunun mutlaka takip edilmesi lazım. Yapılan bu iş son derece yanlıştır, Türkiye’nin dışarıda kara para aklayan, terörizmin finansmanına geçit veren bir ekonomi olarak algılanmasına yol açar. Dışarı da para var ama artık paranın gelmekte nazlı davrandığı, risk iştahının giderek azaldığı bir dönemdeyiz. Artık sizin neyi doğru neyi yanlış yaptığınıza daha fazla bakıyorlar. İktidar, küresel sermayenin risk iştahının çok yüksek olduğu dönemlerde ekonomi yönetmeyi öğrendi ve bir tek onu biliyor. Küresel sermayenin risk iştahının azaldığı dönemlerde ekonomiyi yönetmeyi bilmedikleri için de piyasalarda olan her şeyi belli bir paranoya içinde yorumluyorlar. Hep şunu düşünüyorlar; birileri acaba Türkiye’ye bir komplo mu yapıyor. Siz yanlış yaptığınızda dışarısı eskiden görmüyordu ama şimdi görüyor. 

►Neden şimdi görüyor? 

Çünkü yükselen piyasa ekonomilerine alternatif pazarlar ortaya çıktı. Amerika’nın, Avrupa’da da bazı ekonomilerin durumu iyileşiyor, bunlar iyileştikçe de alternatif çoğalıyor, size dönük risk alma iştahı azalıyor. Bavulun içindeki paraları kontrol etmeyelim, para girsin diyorsunuz ama her an kara para aklayan ya da terörizmin finansmanına göz yuman ekonomi statüsüne geri dönebilirsiniz. Böyle bir sıkıntı ortaya çıktığı zaman da sizin dışarı ile yaptığınız bütün işlemlerde harcayacağınız zaman bugün harcadığınız zamanın on katına çıkar bu da sizin rekabet gücünüzü etkiler.

TL'nin değer kaybı faiz artışı beklentisini artırıyor

►Bu düzenlemeyle seçimlere kadar döviz kurundaki düşüşü hızlandırmak amaçlanmış olabilir mi?

Olabilir ama dediğim gibi sonuçta bu TL’nin dolar karşısında değer kaybını yavaşlatacak bir önlem değildir. Son dönemde TL’nin değer kaybının yavaşlaması ya da bir miktar dolar karşısında değer kazanmasının arkasında tamamen dışarıdaki bir takım gelişmeler vardır. Nedir dışarıda olup biten? FED ne zaman faizleri artırmaya başlayacak, bütün beklenti bunun üzerindedir. Amerika verileri kötü gelirse TL değer kazanıyor, iyi gelirse TL değer kaybetmeye başlıyor çünkü bir an önce faiz artışının yapılacağı beklentisi artıyor. 

Türk Lirası çok ciddi şekilde yeniden değer kaybedebilir

►Dolar baskılanmasa kendi haline bırakılsa 3.40 olurdu diyenler var. Katılıyor musunuz?

Merkez Bankası enflasyonu düşürme konusunda değerli TL’nin üzerine aşırı yaslandı. Aşırı değerli TL aslında sürdürülebilir bir durum değildir ya ödemeler dengesinde sorun çıkarır ya da finansmanda sorun çıkarır. Nitekim Türkiye’de ödemeler dengesi patladı, böyle olunca da Türkiye tedbir almak zorunda kaldı ama dışarıdaki bu sermaye girişi devam ettikçe bunu çok büyük problem olarak görmedi. Ne zaman ki risk alma iştahı azaldı o noktadan itibaren TL, dolar karşısında değer kaybetmeye başladı ve en fazla değer kaybeden paralardan biri oldu. Bu kadar hızlı değer kaybetmesinin arkasında ne var diye sorarsanız. Birincisi 2009 yılında çıkarılan bir kararname ile şirketlerin dövizle borçlanmasının döviz geliri elde etmese dahi önü açıldı. 2013 yılına geldiğimizde ise dışarıda para kesilince TL dolar karşısında değer kaybetmeye başladı. Bize benzeyen ekonomiler yüzde 3.5-4 değer kaybederken bizde yüzde 13.5 değer kaybetti. Şimdi geldiğimiz noktada baktığımızda yabancı değerlendirme kuruluşları tarafından Türk şirketleri dolarla ya da dövizle en fazla borçlanan şirketler olarak ilan edildi. Nitekim 2008 yılında yaklaşık 70 milyar dolar olan şirketlerin net döviz borcu, 2014 yılının sonunda 180 milyar dolara geldi. Türkiye’nin böyle bir açığı taşıması çok zor bu da yetmezmiş gibi anayasal olarak görevi kurumların uyum içinde çalışmasını sağlamak olan Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası ile kavgaya tutuştu. Bunu da Merkez Bankası’nın doların aşırı dalgalanması karşısında elindeki silahları kullanma kabiliyetini sorgulanır hale getirdi. Açık söylüyorum şu anda TL’nin arkasında hiçbir destek yok her an Türk Lirası çok ciddi bir şekilde yeniden değer kaybedebilir. 

►Şirket borçları nasıl kapanacak? 

Bu döviz açık pozisyonları bir şekilde kapanmak zorunda. Bunu kapatabilmek için de ekonominin büyümesi, dövizdeki dalgalanmanın durması lazım. Şimdi Cumhurbaşkanı çıkmış ben bütün bunları başkanlık sistemi ile çözerim gibi hiç ilgisi alakası olmayan bir şey söylüyor. Bugün dünyanın insani gelişmişlikteki ilk 20 ülkesinden 16’sı parlamenter demokrasi, ikisi başkanlık sistemi, bir tanesi yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Buna karşılık en kötü durumdaki 20 ülkenin 15’inde başkanlık, 4’ünde yarı başkanlık, bir tanesinde parlamenter sistem var. Başkanlık sisteminin Türkiye’yi istikrara mı, istikrarsızlığa mı götüreceğini bu açık seçik ortaya koyuyor. Hele hele onların söylediği Türk tipi başkanlık sistemi ekonomide istikrarsızlığı daha fazla artıracaktır. Çünkü zaten çok kötü durumda olan hukuk devletini daha da kötüleştirecektir. oztrak-.jpg

Türkiye'de iç talebi bir şekilde canlandıracağız

►Bin 500 lira asgari ücret vaat ettiniz. İktidardan eleştiriler geldi, bu arada artan maliyetin işverene bineceği konusunda iş dünyasının tedirginliği var. Bunu nasıl vereceksiniz? 

Bizim verdiğimiz rakamlar bir hesaba kitaba dayanır. Biz birim ücret maliyetinin ne olduğunu, dolar cinsinden birim ücret maliyetinin rekabet bakımından ne kadar önemli olduğunu bilen insanlarız. Türkiye’de iç talebi bir şekilde canlandırmamız lazım. Aksi takdirde yüzde 3’ün altında bir büyümeyle hem iş aleminin borçlarını, hem de ailelerin borçlarını ödemesi güçleşir bu da başka tür bir kriz demektir. 

Türkiye yüzde 3’ün altında büyümeye takıldı kaldı. Bin 500 lira asgari ücretin bir hesabı var; asgari ücretten vergiyi kaldıracağız, sosyal güvenlik ödemelerini kolaylaştıracak sıfır faizli kredi gibi bir imkanı da getirirseniz işveren hisselerinin ödemesi kolaylaşır, bin 500 lira asgari ücret sorun olmaktan çıkar. Kimse bize asgari ücretin hesabını, mal maliyetlerine etkisini öğretmeye kalkmasın biz bunları gayet iyi biliriz. İş adamlarımız da rahat olsun biz Türkiye’nin uluslararası arenada yarışma gücünü artırmanın peşindeyken asgari ücretle iş adamlarını vurmayız. 

►1.5 lira mazot vaadinizde tartışılıyor? Bunun hesabı nedir? 

Mazotun rafineri çıkış fiyatına baksınlar onun üzerine bayii karlarını koysunlar, hatta dönüp yatlara, kamu müteahhitlerine mazotu ne kadara veriyorlar baksınlar, 1.5 liranın nasıl çıktığını görürler. Bunu verebileceğimizi fark ettiler ki Cumhurbaşkanı ‘ey muhalefet mazot desteğini size yedirmem’ dedi. Niye yemiyoruz, diye baktım ‘mazot desteğini ben buldum, 550 milyon lira mazot desteği veriyoruz’ diyor. Bizim yapacağımız operasyon sonunda Türkiye 9.4 milyar liralık bir vergiden vazgeçecek ama başka bir tablo ortaya çıkıyor. Hükümetin ne kadar üreticiden yana olduğunu ortaya koyuyor. Çiftçiden 9.4 milyar lira vergi alacaksınız ona 550 milyon lira mazot desteği vereceksiniz, bu aldatmacadır. Herkes biliyor ki Türkiye’de fatura ile işlem yapılmadığı için çiftçi akaryakıt alırken fatura almıyor, almadığı faturanın vergisi de başka alanlarda kaçak akaryakıt satışlarını canlandırıyor. Bizim uygulamamızda bu da ortadan kalkacak.

2.2 milyon kişiye istihdam, 147 milyar dolarlık katma değer

►Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan Merkez Türkiye Projesi’nde hareket noktanız nedir? 

“Merkez Türkiye Projesi” coğrafyamızın, genç nüfusumuzun bize sunduğu büyük fırsatları kullanarak ülkemizin rekabet gücünü ve üretken yatırımları artıracak, gençlerimize nitelikli iş ve istihdam imkanları sunacak, ekonomide verimlilik artışına katkı sağlayacak somut bir projedir. Bu proje aynı zamanda tüm yakın coğrafyamızda barışı, huzuru pekiştirecek, aşı ve işi büyütecek. Proje, 20 yılda toplam 200 milyar dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilecek. Merkez Türkiye’nin inşası için yapılacak yatırımlar, geri bağlantılarla, tüm ekonomide 117 milyar dolarlık bir yatırımı daha tetikleyecek. Proje kapsamında kurulacak ‘Mega Şehir’ doğrudan ve dolaylı katkılarla, 2035 itibariyle, yaklaşık 2 milyon 200 bin vatandaşımıza iş ve istihdam, ekonomiye ise yıllık 147 milyar dolarlık katma değer sunacak.


Faik Öztrak üretim Adana yapılabilecekleri anlattı

FERİT B.PARLAK
[email protected]

qwefwer.jpg

DPT’de uzmanlıkla başlayıp aynı kurumda 20 yıl sürdürdüğü çalışma yaşamını Müsteşar Yardımcılığı görevi ile tamamlayan; 2001 krizi sonrası ekonomi yönetimini devralan ekipte Hazine Müsteşarlığı görevini üstlenen; öğretim üyeliği ve yazarlığın ardından siyasete atılan ve CHP’den milletvekili seçilen Faik Öztrak ile diğer seçimlerden farklı olarak ekonomiyi ön plana çıkaran CHP’nin programını konuştuk. 6. ve 7. Beş Yıllık Kalkınma Planları’nın mimarları arasında yer alan ve yaklaşık 5 yıl önce yine bu sayfada konuğumuz olan Öztrak, o sohbette Türk ekonomisindeki sıkıntıyı para politikasına bağlamış, düşük kur politikası nedeniyle üreten sektörlerin rekabet avantajını kaybettiğine, Türk sanayinin çok hızlı bir şekilde üretim sürecinin dışına itildiğine, ithalatın cazip hale getirildiğine, böyle giderse üretim adına bir şey kalmayacağına dikkat çekmişti. Önceki gün yaptığımız sohbette ise üretim adına yapılabilecekleri anlattı.

Bu konularda ilginizi çekebilir