'Ben de bu ülkenin muhtarıyım'
Saray'da muhtarlarla 6. kez bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben de bir nevi Türkiye'nin muhtarıyım." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlarla buluştu. Konuşmasında "50 bin muhtarımızla buluşacağız inşallah. Burayı bir hizmet makamı olarak görüyorum. Milletimle arama hiçbir zaman aracı koymadım, koymayacağım." diyen Erdoğan, "Ben de bir nevi Türkiye muhtarı olarak ülke çapında milletimize hizmet etme gayreti içindeyim." açıklamasında bulundu.
Gündeme dair açıklamalarda bulunan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
'Fenerbahçe'ye yapılan saldırıyı kınıyorum'
Fenerbahçe futbol kulübüne yapılan saldırıyı buradan bir kez daha kınıyorum. Şiddetin, silahlı saldırının olduğu yerde spor bitmiştir. Futbolun esası centilmenliktir, şiddetin hele hele silahlı saldırının olduğu yerde 'spor bitmiş, yerine vandallık gelmiş' demektir. Futbolu bahane ederek vandallık yapanlar sadece kendi takımlarına değil, tüm ülkeye, millete ihanet ettiklerini bilmelidirler. Bu tür hadiselere karşı gerek kulüplerimizin gerekse ilgili tüm kurumlarımızın gerekli tedbirleri en kısa zamanda alacaklarına ve en etkili şekilde uygulayacaklarına inanıyorum. Bu olayla ilgili de İçişleri Bakanlığımız yoğun bir çalışmayla şu anda zaten kısmi olarak bazı delilleri ele geçirmenin yanında, bazı emareler de gözaltında, bunlarla ilgili çalışmalar da devam ediyor.
'40 yılı bulan siyasi hayatımın tamamını milletimle geçirdim'
Ben 40 yılı bulan siyasi hayatımın tamamını milletimle birlikte geçirdim, aynı şekilde yoluma devam edeceğim. Burayı bir hizmet makamı olarak görüyorum, hakim otorite makamı olarak asla görmedim, görmüyorum. Milletimle arama hiçbir zaman aracı koymadım, koymayacağım.
Türkiye'nin ihtiyacı köşesine çekilip hiçbir şeye karışmayan değil tam tersine koşan terleyen çalışan bir cumhurbaşkanıdır. Türkiye'nin içerde ve dışarda tüm meseleleriyle ilgilenmek, görüşlerimi, tekliflerimi, eleştirilerimi ifade etmek, benim milletime karşı hem taahhüdümün hem sorumluluğumun görevidir. Cumhurbaşkanlığı makamına her şeyden el çekmek için değil, daha büyük hizmetler vermek için geldim. Beni yüzde 52 oyla bu makama getiren vatandaşım da inanıyorum ki aynı hassasiyet ve beklenti içinde.
'Ben de bu ülkenin muhtarıyım'
Burada 50 bin muhtarımızla buluşacağız inşallah. Mahallesindeki fakirleri tespit etmeyen bir muhtar olabilir mi? Mahallesinde hangi evin bacasının tütmediğini bilmeyen bir muhtar olabilir mi? Mahallesi ile mahalle halkı ile irtibatını kesmiş bir muhtar düşünülebilir mi? Ben de bir nevi Türkiye muhtarı olarak ülke çapında milletimize hizmet etme gayreti içindeyim. Bunun için beni eleştireceklerse varsın eleştirsinler. Hiçbir iş yapamayıp bu eleştirilerden uzak kalmaktansa, çalışıp eleştirilere göğüs germeye devam edeceğiz.
'Basın, savcının şehit edilmesine ortak oldu'
Savcı Mehmet Selim Kiraz odasına giren iki terörist tarafından şehit edildi. Öncelikle bu alçakça saldırıda şehit edilen savcımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Şüphesiz bu olay birçok bakımından üzerinde hassasiyetle durulması, dersler çıkartılması, ibret alınması gereken bir hadisedir. Bir kısım basın yayın kuruluşlarının en başından itibaren bu hadiseyi insanlığa, ahlaka, vicdana, hakka, hukuka sığmayacak şekilde verdiklerini ifade etmek isterim. Mağdurun değil teröristlerin yanında yer alan bu basın yayın kuruluşlarını şiddetle kınıyorum. Sayfalarını ve ekranlarını teröristlerin propagandalarına sonuna kadar açan bu kuruluşlar, bana göre savcımızın şehit edilmesine onlar ortak olmuşlardır.
'Kapılarına kilit vurulur'
Demokrasinin hak ve özgürlüklerin beşiği olarak kabul edilen batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Bu ülkelerde terörün ve teröristin propaganda aracı haline dönüşen basın yayın kuruluşlarının kapısına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Türkiye'de çok yanlış bir durum var. Batı ülkelerinin de çifte standardını çok iyi biliyoruz. Kendi ülkelerinde en küçük bir harekete izin vermeyenler, sözüm ona demokrasi özgürlük adına hemen karşımıza dikiliyorlar.
'Türkiye bu anlayışla yoluna devam edemez'
Teröriste çiçek çocuk muamelesi yaparak asıl niyetlerini amaçlarını ifşa ediyorlar. Türkiye bu anlayışla yoluna devam edemez. Bu konuda mutlaka en azından batı ülkelerindeki standartlara yakın bir uygulamayı biz de hayata geçirmeliyiz. Batıdaki güya basın meslek kuruluşları, insan hakları örgütleri tarafından hapisteki gazeteciler diye sürekli önümüze çıkartılanlar, işte bu tür teröristlerdir.
'Ellerine bir tane basın kartı uydurmuşlar'
Geçen geldiler ve içerdeki basın mensuplarının serbest bırakılması konusunu görüştüler. Dedim sizin basın mensubu dediklerinizin kim olduğunu biliyor musunuz? Bunlar polis bekçi katilidir, bunlar bankamatik soyguncusudur. Eline bir tane basın kartı uydurmuş dolaşanlar bunlar. Bunların mahkumiyetleri kesilmiş. Asker öldürmüşler, bomba atmışlar. Gazeteci diye bunları sıfatlandırıyorsunuz. Bunları malzeme olarak kullanıyorsunuz. Var mı başka diyeceğiniz dedim, hiçbir şey söyleyemediler. Tabi döndüler, aynı şeyleri yazdılar çizdiler. Kardeşlerim artık bu oyunları hep birlikte bozacağız.
'Çok net söylüyorum! Herkez aranacak'
Şu anda yaşanan olayda ben bir açıklama yaptım. Yurt dışından geliyordum. Dedim ki 'adalet saraylarına adliyelere giren tüm insanlar, buna avukatlar da dahil. Hepsi aranmalıdır' dedim. Çok açık net olarak söylüyorum, evet herkes aranacak, aranmalıdır. Danıştay'da yaşanan olay olduğu zaman bunlar kıyamet koparmadılar mı? Ne dediler: Mürteciler, Danıştay mensubumuzu şehit ettiler' dediler. Sonra arkasından yine bunlar çıktı. Sen avukat mısın? Dürüst müsün? Tamam niye aranmaktan çekiniyorsun. Çantanı da göster, x-ray'den geçsin, sen de x-ray'den geç, iş olsun bitsin. Çünkü yarın vatandaş 'güvenlik güçleri görevini yerine getirmedi, aramadı.' demesin.
'Ey Baro Başkanı...'
Ey baro başkanı, sen de telefonla görüştün teröristlerle? Hangi neticeyi aldın? Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün çok dinleniyordu ya, alsaydın ya bir netice. Bu terörist terörist, bunu bileceksin, bunu göreceksin. Sen de bulunduğun makam sebebiyle gazetelere çarşaf çarşaf ilan vererek ürkütemezsin.
Senin yaptığın hareketler eski Türkiye'deydi, artık yeni Türkiye var. Sen bütün avukatları temsil etmiyorsun, yargı oylarının da üçte birini temsil ediyorsun. Adeta 'Yargı adına konuşuyorum' havasına da girme. Bunları milletçe çok iyi bilmemiz lazım.
Açık söylüyorum. Teröriste terörist diyemeyen teröristin ortağıdır. Bu eyleme terör eylemi diyemeyen herkes, terörün açık destekçisidir. Kimi CHP milletvekillerine, HDP milletvekillerine bakıyorsunuz, teröriste terörist demedikleri gibi müdahale eden güvenlik güçlerini suçlayan, onları devlet terörü ile itham eden görüşler sarf ediyorlar. Yani savcımızı öldüren terörist masum, onlara müdahale eden güvenlik güçleri ise güya devlet terörü uygulayan suçlular.
Ben o güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum kutluyorum, onlar görevlerini yaptılar. Savcımızın ağzını bantlıyorlar, bütün vücudunu koli bandıyla bağlıyorlar, o şekilde orada sekiz saatlik bir süreç yaşatıyorlar. Buna karşı 8 saat her yola güvenlik güçlerimiz başvurdu. Baro başkanını getirtti, öbür taraftan babayı getirtti. Onlarla görüştürttü vesaire. Hiçbir netice alınamadı. Bunların bağlı oldukları yerler vardı.
'Ama ne kadar onurlu, şahsiyetli savcı ki...'
Ama ne kadar onurlu, şahsiyetli savcı ki, onların elinden bir bardak suyu dahi almadı, içmedi. Çeşitli meslek odalarının STK temsilcilerinin de bu tavır içinde olduklarını görüyoruz. İster genel başkan, ister vekil olsun hiç fark etmez. Hiç kimsenin sıfatı gerçekte terör yardakçısı, terör şakşakçısı olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Elinde silahıyla sadece savcımızı öldürenlerin olduğu gibi, onları da destekleyenlerin sıfatı aynıdır, terörist.
Türkiye'nin köklü bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğu gerçeği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Yıllardır ellerinden geleni yapanlar bugün de aynı şekilde davranıyorlar. Türkiye 10 Ağustos ile yeni bir döneme girmiştir. Bu tarih itibariyle yeni anayasa meselesi artık bir tercih olmaktan çıkmıştır. Çünkü yüzde 52 artık yeni Türkiye yeni anayasa diyor. Tabi yeni anayasayla birlikte millet aynı zamanda başkanlık sistemi diyor. Bunu meydanlarda konuştuk.
Burada bir patinaj var bunu aşmamız lazım. Bunu aşabilir miyiz, aşarız. Neyle? Başkanlık sistemiyle. Yaklaşık 70 yılı bulan çok partili siyasi hayatımızın toplam 30 yılı güçlü yönetimlerle geçerken 40 yılı darbelerle heba oldu. Türkiye'nin elde ettiği tüm önemli kazanımların da bu 30 yılın eseri olduğunu görüyoruz. Biz yeni anayasa arayışlarını işte bu bakımdan önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Başkanlık sistemini de gündeme getirmek durumundayım. Yeni Türkiye işte bu temeller üzerinde yükselecektir.
Birilerinin tüyleri adeta diken diken oluyor. Niye? Neden ya? Bunları gören de Türkiye 70 yıldır mükemmel bir parlamenter tecrübesi yaşıyor sanır. Niye o zaman 10 yılda bir bu ülkede affedersiniz ihtilaller oluyordu, neden?
'Mevcut sistemle buraya kadar'
Şöyle bir 70 yıla bir bakıyoruz, 40 yıllık bir kaybımız var. Hem can hem mal olarak büyük bir maliyeti söz konusu. 12 yılda gerçekleştirdiğimiz büyük atılım olmasaydı, bugün Türkiye'nin dünyada nerede yer alacağını takdirlerinize bırakıyorum. Şu gerçeği görmek ve kabul etmek mecburiyetindeyiz. Mevcut sistemle buraya kadar, daha ileriye gitmek istiyorsak sistemi değiştirmek zorundayız. Aksi takdirde yeniden patinaj yapmaya, yeniden yerimizde saymaya, hatta gerilemeye başlarız."