'Ben alışılmış cumhurbaşkanı değilim'
Cumhurnbaşkanı Erdoğan, "Bazıları diyor ki 'Ya cumhurbaşkanı bunlara cevap verir mi?' Ben alışılmış cumhurbaşkanı değilim, olmadım, olmayacağım" dedi
Burada konuşan Erdoğan, ASKON'u, 9. Genel Kurulu'nda temasını oluşturan asil duruşundan dolayı tebrik ettiğini belirterek, "Diklenmeden dik durduğunuz için her birinize teşekkür ediyorum. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Peygamber, bizlere 'ahir zamanda imanı kalpte tutmak, kor ateşi elde tutmak kadar zor olacak' diye haber vermişti" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, imanın, yani hakikatin adeta bir kor ateşe döndüğü günlerden geçtiklerini anlatarak, "Allah'a hamd olsun bu kor ateşi elinde tutanlar var. Allah'a sonsuz şükürler olsun. Çağın her türlü taarruzuna karşı asil, vakur, hakkaniyet hattında duruşunu bozmayanlar var. O kor ateşi her şeye rağmen elinizde tuttuğunuz için haksızlık karşısında eğilmeyip, bükülmeyip her daim hakkı savunduğunuz için asaletli duruşunuzdan hiçbir zaman taviz vermediğiniz için her birinizi kutluyor, Allah sizlerden razı olsun diyorum" diye konuştu.
Asil duruşu sergilemenin, hakikatin kor ateşini elde ve gönülde muhafaza etmenin tarihin hemen her döneminde zor olduğunu dile getiren Erdoğan, dik duruşun sabır ve sebat gerektirdiğini, zorluklara tahammül gerektirdiğini vurguladı.
"Ama biz bir şey biliyoruz. Sabreden zafere ulaşmıştır" diyen Erdoğan, her zorluğun ardında mutlaka bir kolaylık olduğunu, bu inanç ve kararlılıkla zorlukları aştıklarını, aşmaya devam ettiklerini ve menzile doğru kararlı adımlarla ilerlediklerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sanmayın ki menzile ulaştık. Bu milletin her bir ferdine asaletlerini hatırlatıncaya kadar, dünya karşısında asil duruş sergilemelerini temin edinceye kadar İnşallah bizler de çocuklarımız da torunlarımız da bu kutlu yürüyüşümüzü devam ettireceğiz. Sadece milletimiz de yetmez. Zira asil bir milletin torunları, asil bir milletin ufukları, dar kalıpların içine hapsolup kalamaz. Dünya üzerindeki mazlum, mağdur, ezilen boynu yere eğik her milletin her bir ferdin düştüğü yerden kalkabilmesi başını kaldırabilmesi adaletle kucaklaşabilmesi için de mücadele vermek zorundayız. İnşallah millet olarak bu mücadeleyi de ebediyen sürdüreceğiz. Şunun altını çizmek istiyorum. Rehavete kapıldığımız anda elimizdeki o kor ateş, yani kalbimizdeki o hakikat ateşi, yani asil duruş kaybolur. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda rehavete tahammülümüz yok. Milli iradenin tecellisinde, milletin kararının devlet idaresine yansıtılması mücadelesinde asla rehavete tahammülümüz yok."
"27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat zihniyeti tam anlamıyla silinmedi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanların bir kısmının, 1980 müdahalesinin, ülkenin ve milletin üzerinden nasıl silindir gibi geçtiğini bizzat gördüğünü ve yaşadığını anlatarak, burada bulunanların önemli bir kısmının da 28 Şubat döneminde, belli kesimlere nasıl ağır zulümler yapıldığını gördüğünü, yaşadığını, hatta bunu iliklerine kadar hissettiklerini dile getirdi.
Erdoğan, "27 Mayıs zihniyeti, 12 Eylül, 28 Şubat zihniyeti ne yazık ki bu topraklardan henüz tam anlamıyla silinmiş değil. Millet iradesine düşman olanların, umutlarını kaybettiğine, vazgeçtiklerine, artık millet iradesine karşı taarruz etmeyeceklerine inanırsak, Türkiye'nin bütün kazanımlarını riske etmiş oluruz. Sadece son 1,5 yıl içinde işte o bahsettiğim zihniyetin ve o darbeci, millet iradesine düşman zihniyetin farklı maskeler, farklı kılıklar ve kılıflar içinde nasıl millete ve ülkeye saldırdıklarını yine birlikte gördük, birlikte yaşadık" değerlendirmesinde bulundu.
Zaman zaman birilerinin son 1,5 yıl içinde yaşanan bazı hadiseleri küçük, önemsiz göstermeye ya da başka mahiyette taktim etmeye çalıştığını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kimi siyasetçilere bakın, kimi yazarlara, çizerlere, sözüm ona düşünürlere bakın. Aynı kaynaktan beslendiklerini hiç gizlemeden, yaşanan hadiseleri meşrulaştırmak amacıyla tek dil kullandıklarını göreceksiniz. Ama ben buradan çok açık, çok net birkaç soru soracağım. Eğer gezi olayları kontrol edilmemiş, bastırılmamış olsaydı, sokaklar şiddete teslim olmuş olsaydı acaba Türkiye bugün nerede olurdu? Bu sorunun cevabını bir arayalım. Dikkat edin bu soruyu sormazlar, bu sorunun cevabını vermezler. Ama bu sorunun Mısır'da cevabı verildi, Ukrayna'da cevabı verildi. Mısır'da sokak olayları bahane edildi çok kanlı bir darbe yapıldı. Yakın siyasi tarihte, bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü bir dünya ülkesi yoktur. Ama Mısır bunu yaşadı. Hem seçilmiş devlet başkanı hapse atıldı. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir devlet başkanı hapse atıldı. Hem de binlerce masum insan katledildi. 18 yaşındaki Esma kurşunlanarak orada şehit edildi. İşte Rabia denilen olay kökeni itibarıyla bu ve onun içinde çok önemli. Bu hareket aslında bir kenara konulamaz."
"Neredesiniz tencere, tavacılar konuşun bakalım"
Erdoğan, şu anda binlerce insanın Mısır zindanlarında siyasi tutuklu olarak hapis yattığını belirterek, "Bunların demokrasi memokrasi böyle bir şeyle alakaları yok. Dünyada da demokrasiyi savunduğunu iddia edenlerin, bunlara sahip çıkmak suretiyle ne kadar anti demokrat oldukları ortaya çıkıyor" dedi.
Ferguson ve Arizona'da yaşanan olayları hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Hali görüyorsunuz. Elinde silahı yok, adamı yatırıyorlar yere ve kafasını yere vuruyorlar, nefessiz bırakıyorlar, öldürüyorlar. Silah milah hiç birşey yok. Molotofkokteyli yok. Hiçbir şey yok.
Bizim burada polisimiz kalkıp da vatandaşı mı öldürdü? Silah mı çekti? Yok. Polisi öldürürken, polisi neredeyse bitirecekleri anda, polis kendisini savunmayacak mı? Savunurken orada bir olay oluyor, ondan sonra bakıyorsunuz işte o paralel yargı, 8 seneye mahkum ediliyor. Çok değişik, çok art niyetli ve ön yargılarla farklı bakışın yaşandığı bir dünya. Ukrayna'da sokak eylemleri, ülkenin bölünmesine yol açtı. Ne dediler Türkiye'de? Ağaç dediler. Yalova'dakiler ağaç değil mi? Kadıköy'de başlayıp, Taksim Meydanı'na gelen zat. Oradaki 12 tane ağacın yeri değiştirildi, kesilmedi o ağaçlar. Ama Yalova'dakiler kesildi. 250'yi aşkın ağaç kesildi. Ağaç değil mi? Neredesin sen. Nerede o çevreciler. Nerede o Taksim'de yürüyenler? Asırlık çınarlar ağaçtan sayılmıyor. Neredesiniz tencere, tavacılar konuşun bakalım."
"Alışılmış cumhurbaşkanı olmayacağım"
Erdoğan, şöyle konuştu: "Şu malum çevreler, özellikle de kendileri tarafından bir de kampanya yapıyorlar. Türkiye'deki bütün cemaatlerin, vakıfların, derneklerin, teşekküllerin hedef yapıldığı yalanı yayılmak isteniyor. Milli Güvenlik Kurulu'nda bu türden kararların alındığı yalanı sürekli pompalanıyor. Burada, ASKON'un Genel Kurulu'nda açık açık ifade ediyorum. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden, vatanına ihanet içinde olan her yapı, Milli Güvenlik Kurulu'nda ele alınır ve onun gözünün yaşına bakılmaz, tavsiye kararı çıkar.
Bazıları diyor ki 'Ya cumhurbaşkanı bunlara cevap verir mi?' Ben alışılmış cumhurbaşkanı değilim, olmadım, olmayacağım"
"Hiçbir sanatçımızın linç edilmesine izin vermeyeceğiz"
"30 Ağustos resepsiyonunda, çok değerli bir sanatçımızla Yavuz Bingöl. Yemen Türküsü'nü birlikte söyledik. Aman Allahım. O sanatçımıza söylemediklerini bırakmadılar. Çözüm süreci toplantısına katıldığı için yapmadıklarını bırakmadılar. Şu anda hala Türkiye'nin bu büyük sanatçısını linç etmek için ellerindeki her vasıtayı kullanıyorlar. Niye? Sen nasıl olur da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan le yan yana böyle bir resim verirsin? Aynı fotoğraf karesine nasıl girersin? Böyle bir zihniyet olabilir mi? Böyle bir baskıcı anlayış olabilir mi? Hani siz sanata değer veriyordunuz? Hani siz sanatçının yanındaydınız.
Yani bütün sanatçılar sizin gibi düşünmeye mecbur mu? Mahkum mu? Böyle bir şey olabilir mi? Sizin söylemediklerinizi söylediği zaman 'tu kakamı' diyeceksiniz? Evet bunlardaki zihniyet bu. Anlayış bu. Bunu sadece o sanatçımıza değil. Hakikati söyleyen kim olursa olsun, ona yapıyorlar. İşten en son Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü alan değerli yazarımız Alev Alatlı'ya da bunu yapıyorlar. Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alan birçok sanatçımıza, gazeteci, düşünürlere de bunu yaptılar.
Bütün sanatçılarımıza açık açık sesleniyorum: Cesur olun. Mahalle baskısına, dayatmalara, tekellerin tuzaklarına karşı cesur olun. Hiçbir sanatçımızın tahkir edilmesine, linç edilmesine, dışlanmasına asla izin vermeyecek, hakkın, hakikatin ve onların yanında dimdik durmayı sürdüreceğiz"