'AK Parti’deki yüzde 12'lik emanet oyumuzu geri almak durumundayız'
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri'nde, daha önce bir kısmını aldıkları AK Parti'deki emanet oylarının kalan kısmını geri alacaklarını söyledi
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, AK Parti’de yüzde 12 emanet oylarının bulunduğunu, bunun bir bölümünü yerel seçimlerde aldıklarını 7 Haziran Milletvekili Gene Seçimlerinde ise tamamını geri alacaklarını söyledi.
Semih Yalçın, AK Parti-MHP koalisyonu söylentilerine ilişkin olarak ”Çok açık söylüyorum, örtülü veya açık bu anlamda bir görüşmemiz yok, partimizin böyle bir vaadi de yok, başta genel başkanımız ve parti yetkilileri olmak üzere karşı tarafa böyle bir intiba verdiğimizi de kimse söyleyemez” dedi. Medya, Halkla İlişkiler ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, çözüm sürecinin bittiğini belirterek, hükümetin verdiği tavizlere rağmen hiçbir şey elde edemediğini kaydetti.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
►8 Haziran sabahı nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?
Ben rakamlar üzerinden gitmeyeceğim. Biz CHP liderinin düştüğü hataya düşmeyiz, Kılıçdaroğlu yüzde 35 hedef gösterdi, bu iktidar olmaya niyetiniz yok demektir, bu hataya MHP düşmez. Bizim şu an itibariyle gündemimizde koalisyon yok, bunu ne konuşuyor ne de tartışıyoruz. Biz, kongreleri başlattığımız 17 Kasım'dan beri sahadayız
►AK Parti tek başına iktidar olamazsa, AK Parti ile MHP’nin koalisyon yapacağı konuşuluyor…
Bu MHP’den kaynaklı bir gelişme değil. Çok açık söylüyorum, örtülü veya açık bu anlamda bir görüşmemiz yok, Partimizin böyle bir vaadi de yok, başta genel başkanımız ve parti yetkilileri olmak üzere karşı tarafa böyle bir intiba verdiğimizi de kimse söyleyemez. Koalisyonla ilgili hiçbir çabamız ve beklentimiz yok. Koalisyon 8 Haziran sabahının meselesidir. Eğer millet bu yapıyı iktidardan uzaklaştırıp da çok partiyi Meclise sokmak isterse bu düşünülmeye başlanır. Yoksa bizim için bugünün meselesi değil, biz iktidar olmak istiyoruz. Bizim 46 yıllık bir özlememiz var, Cumhuriyetin yarı yaşında bir siyasi hareketiz.
►Başka neler etkili olabilir?
Biz, 30 Mart yerel seçimlerinin simülasyonunu yaptık. 30 Mart'taki Belediye meclis oylarına göre partiler o gün genel seçim olsaydı ne alırlardı diye baktık. İktidar tam 276 milletvekili çıkarıyordu, biz 97 milletvekiline ulaşıyorduk, oyumuzda 2 milyon 300 bin artış vardı, iktidarda 2 milyonluk bir kayıp vardı. Oradaki oylarımızın 30 Martta cüzi oranını aldık, bu seçimlerde de kalanını alacağız. AK Parti’de bizim yüzde 12 emanet oyumuz var ve bunu almak durumundayız. Böyle bir durumda bunu düşünmesi ve strateji geliştirmesi gereken parti AK Parti ve CHP’dir. AK Parti’nin şu son günlerde uyguladığı siyaset, Cumhurbaşkanının meydanlara elinde mübarek kitabımızla çıkması, 13 yıldır inanç sömürüsüne devam ediyor olmasını millet görecektir. Anayasayı askıya alan bir cumhurbaşkanı var. 10 Ağustos'ta “Bu anayasa, parlamenter sistem bitmiştir” diyor. Bu ülkede hiç hakim savcı yok herhalde, onları da kendilerine göre adapte ettiler. HSYK’nın genleri ile oynadılar.
►Cumhurbaşkanı ve hükümet tarafından başkanlık sisteminin Türkiye’yi geriye götüren koalisyonlara da son vereceği dile getiriliyor, koalisyonlar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Koalisyonlar; başkanlık sistemi ile karşılaştırıldığında daha demokratik çünkü farklı seslerin bir araya gelebilmesi neticede bir başarıdır. AK Parti, 57. Hükümet zamanın ekonomide uygulanan programı devam ettirdi. 57. Hükümet zamanında üç parçalı bir yapı vardı buna rağmen terör sorununu birlikte çözdük. 2002’de terör sıfır noktasındaydı, 57.Hükümet üç parçalı yapısına rağmen sorunu çözdü. Uygulamaya bağlı olarak başkanlık sistemleri her an diktatörleşebilir. Parlamenter sistemden ve koalisyonlardan ürkmemek lazım, çok seslilik ve birlikte hareket edebilme kabiliyetidir. Avrupa’da birçok ülkede koalisyon var.
►Partiler seçim kampanyalarını sürdürürken Cumhurbaşkanının da kendi programı çerçevesinde meydanlarda olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı taraf olurken milletin aklıyla da dalga geçiyor. Bir konuşmasında “400 milletvekili istiyorum” diyor başka bir konuşmasında dönüyor “benim hangi partiye oy istediğim belli” diyor. Cumhurbaşkanı olarak oy isteyemezsin, Cumhurbaşkanı olarak ancak güvenlikli bir seçim, siyasi partilere başarı dilersin, seçimlerin demokrasi şöleni olarak geçmesini isteyebilirsin. Ama 10 Ağustos’tan bu yana Cumhurbaşkanı kendisini AK Parti'nin eş başkanı zannediyor. Cumhurbaşkanı anayasal suç işliyor, bu sebepten önümüzdeki dönem yargılanacaktır. 32 yıl sonra 12 Eylül’ün zorba generalleri nasıl yargılandıysa Cumhurbaşkanı da eninde sonunda yargılanacaktır. Beyannamemize de yazdık, zaman aşımını kaldıracağız, dünyanın neresinde olursa olsun yolsuzluklarda özellikle hesap soracağız, bizim yaratacağımız devri sabıklık, yolsuzluklarla ve sözde çözüm sürecinde olacak. Dünyanın neresine kaçarsa kaçsın hepsi teker teker yargıya teslim edilecek.
►Çözüm süreci sizce hangi noktada, seçimlerden sonra nasıl bir seyir izler?
Çözüm sürecini 2007 ‘de Emre Taner döneminde gizli gizli oluşturmaya başlamışlar. 2009’da ortaya çıkışından itibaren de MHP çözüm süreci diye bir projeyi kabul etmedi, reddetti. Hiçbir yerinde de olmayacağını söyledi. Bugün gelinen noktaya kadar da bu beyanımız ve görüşümüzde en ufak bir sapma olmadı, çözüm süreci bölmeye götüren bir süreçtir. Bu ülkede teröristlerin işbaşına gelmesi ki o noktaya da geldi, bakanlık koltuğuna oturabilmelerine imkan veren bir gelişmedir. AK Parti tek başına iktidar olamayıp HDP ile koalisyon yaptığında PKK’lı terörist unsurlardan biri veya bir kaçı rahatlıkla bakanlık koltuğuna oturabilecek. Ülkenin geldiği noktaya bakın. Bugün itibariyle çözüm süreci ellerine yüzlerine bulaşmıştır. Çözüm süreci bitmiştir.
►Hükümetin Suriyeli mültecilere dönük politikası konusunda ne düşünüyorsunuz? Seçim bölgeniz olan Gaziantep, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı illerden gözlemleriniz nedir?
Sığınmacılar netice itibariyle insan bunu unutmamak lazım. Ancak mevcut siyasi ve sosyal yapımıza çok büyük darbeler vurduğu da bir gerçek. Dünya ülkelerine baktığımızda maddi ve manevi açıdan en büyük yükü Türkiye çekiyor. Sayıları 2 milyonu buldu. Gaziantep’in sokakları Suriyeli dolu, artık iş hayatında pay almaya ve ticari hayata müdahale etmeye başladılar. İş hayatından pay almasınlar demiyoruz ama bunu ölçülü bir şekilde yapmadığınız için Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’a büyük zarar vermeye başladılar. Bu sorunun bir yüzü sosyal hayatla ilgili de sıkıntı var. Bölgenin bir milletvekili olarak bir kaymakamımızdan aldığım bilgiye göre, kadınlar bakıcı ya da eş olarak satılıyormuş, bunun dışında fuhuş konusuna hiç girmek istemiyorum. Gaziantep’te şehir içinde asayiş bozuldu. Halk önce misafir diye sabretti ama artık istemiyor.
►7 Haziran seçimlerinde, HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı belirleyici olacak. Ne öngörüyorsunuz?
Türk siyaseti son günlerde adeta HDP’nin barajı geçip geçmemesine hapsoldu, bunu yadırgıyoruz. Siyasette sadece buna takılı kalmak suretiyle geleceği şekillendirmeye çalışmak ya da mevcut durumun tespitini yapmak eksik olur diye düşünüyoruz. Buna bu kadar fazla takılmamak lazım, geçmişte de MHP baraj altında kalmadı mı, hiç de feveran etmedik. Halkın verdiği bir karardı. Bunu kabullenmek zorundasınız, bu noktadan bakınca HDP’nin barajı geçip geçmemesi meselesi öncelikle kendilerinin meselesi. Bağımsız olmaktan vazgeçip parti olarak girdilerse, sonuçlarına da katlanacaklar. İkinci konu barajı geçer mi? Geçme ihtimali olabilir. Bu durumda HDP’nin oy alacağı iki parti var, AK Parti ve CHP. Kürt kökenli vatandaşlarımız Kürtlük adı altında HDP’ye yönelmeye başlarsa HDP barajı geçer. Olanda bu iki partiye olur. Bu siyaseten bizim işimize gelir aradan çıkarız. AK Parti’nin tek başına iktidar olamaması ihtimalini sadece HDP’nin barajı geçmesine bağlamıyorum.
Meral Akşener ile ilgili yakıştırmayı şiddetle kınıyoruz
►Meral Akşener hakkındaki kaset iddiaları gündeme getirildi. 2011 seçimlerinde de benzer olaylar yaşanmıştı. Kaset siyaseti devam eder mi?
Devamını beklemiyoruz. Fakat bunu bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışan bir takım seviyesiz kişiler her zaman olacaktır. Bundan istifade etme yolunu seçecekler olacaktır. Meral Hanımla ilgili böyle bir yakıştırmayı şiddetle kınıyor ve reddediyoruz çok büyük bir terbiyesizliktir. Tekrarlarının olacağını zannetmem ama burada yapılmak istenen 2011 yılının arifesindeki bazı hususların yeniden tartışmaya açılması ve gündeme getirilmesi suretiyle oy devşirmeye çalışmak. Ama bunların başarılı olması mümkün değil, MHP yöneticileriyle mensuplarıyla net bir hareket.