Sınırları bilmek
Karar süreçlerinde, özellikle yoğun veri ile çalışanlar zaman zaman amaçlarını unutabilirler. Veri analizi, karar amacının önüne geçebilir. Analist veya karar vericide, veri aşkı diyebileceğimiz bir durum ortaya çıkar. Bundan ötürü, bazen elimizde çok iyi veri ve çok güçlü analiz araçları olmasına rağmen bizi amaca ulaştıracak kararlar alamayız. Bu sıkıntıdan kurtulabilmenin tek yolu amacı hiçbir zaman göz ardı etmemek ve giriştiğimiz her faaliyetin bizi amaca götürme gücünü veya katkısını sorgulamaktır. Dışarıdan bakınca çözümü çok kolay görünen bu sorun nedeniyle karar vericileri eleştirmek, amacını bile unutan biri nasıl karar verebilecek diye yerden yere vurmak olası ama işin doğrusu bu eleştiriyi yapmadan kendimize bir bakarsak iyi olabilir.
İş ve günlük hayatımızda sayısız karar alıyoruz. Dolayısıyla hepimiz birer karar vericiyiz. Aldığımız bu kararların çoğu bizim günlük performansımızın ve yaşam kalitemizin üzerinde önemli etkiye sahiptir. Bir başka deyişle, gerek iş gerek özel yaşantımızdaki mutluluğumuzu bu kararlar belirleyecektir. Hepimiz birer karar verici olduğumuza göre, yukarıda bahsettiğim durum yani amacı unutup başka kaygılarla hareket etmek bizim için de geçerli midir acaba?
Örneğin iş hayatımızda günlük işler içine daldığımız zamanlarda amacımızın ne olduğunu hatırlayabiliyor muyuz?
Amacı hatırlamak önemli olmakla birlikte çok sık rastladığım bir diğer yanlış ise karar verici olarak bizlerin kararımızı şekillendireceğimiz karar değişkenlerini bir kenara bırakıp, bizler için değişmez olanlar üzerinde akıl yormamız ve çoğu zaman da yakınmamızdır. Üst yönetim veya bir takım kurullar tarafından belirlenmiş politikalar, bizim olaya yaklaşımımızdan farklı olduğu zamanlarda bu durum daha belirgin olarak karşımıza çıkar. Belirlenmiş politikalar her zaman kusursuz ve her zaman doğru olmayabilir. Onların daha iyi olması için kafa yormak, girişimde bulunmak önemlidir ama bu durum bizim kendi karar değişkenlerimiz çerçevesinde iş yapmamızı, daha açık deyişle sorumluluklarımızı ortadan kaldırmaz.
Benzetmek gerekirse, iş hayatında hepimizin çevresinde bazı sınırlar vardır ve bizden bu sınırlar içinde tanımlanan görevleri yapmamız istenir. Zaman zaman bu sınırları aşmaya veya genişletmeye çalışmak olanaklı olmakla birlikte, asıl işimiz mevcut sınırları veri kabul ederek, tanımlanan işi en iyi ve verimli şekilde yapmaya çalışmaktır. Sınırları değiştirmek nispeten daha zor olduğu için, sırf onunla uğraşmak aslında performansımızın da düşmesi ile sonuçlanacak, bu düşüş de mutsuzluğa ve bir süre sonra umutsuzluğa dönüşecektir.
Bugün hepimiz, yaptığımız işe bir on dakika ara verip, neden bu işi yaptığımızı düşünelim. İşe ilk başladığımız güne dönelim. Sonra değiştirilmesi zor veya imkansız sınırları, bu sınırlar içinde nasıl ilk günkü amacımıza uygun hareket edebileceğimizi araştıralım. İş yapma biçimimizi değerlendirelim ve bunu yaparken sınırları bahane olarak değil, veri olarak alalım. Başardıklarımızdan mutluysak sorunumuz yoktur, değilsek daha iyi nasıl yapabiliriz sorusunun cevabını araştırmak bizi mutluluğa taşıyacak ilk adım olacaktır.